4009 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4009
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 138
- Türkler 137
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
Osmanlı Defin Merasimlerinde Otağ Kurma Geleneği
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 281 · Sayfa: 93-122 · DOI: 10.37879/belleten.2014.93
Özet
Tam Metin
Osmanlı tarihleri ve görsel kaynaklara göre naaş veya mezar üzerine otağ kurulması Osmanlı sultanlarının defin merasimlerinin önemli bir parçasıdır. Elimizdeki bilgilere göre I. Murad, I. Selim, I. Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmed ve II. Mahmud mezarı üzerine otağ kurulan sultanlardır. Sultanlar dışında şehit mezarları üzerine de otağ kurulduğu bilinmektedir. Türklerin İslam öncesi defin merasimlerinde de saptana bu uygulama Osmanlılar tarafından eski bir geleneği sürdürmenin yanı sıra türbeleri inşa edilene kadar sultan mezarlarını korumak ve görülür kılmak amacıyla kullanmıştır. Elimizdeki bilgilere göre sadece sultan ve şehit mezarları üzerine kurulabilen otağlar sultani bir imge ve bir prestij unsurudur. Böylece kökleri yüz yıllar öncesine kadar uzanan bir gelenek mevcut koşullar içerisinde yeniden şekillenmiş ve Osmanlı döneminde de varlığını devam ettirmiştir.
19. Yüzyılda Osmanlıda Sürgün Politikası Çerçevesinde Sürgün Kadınlar
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 281 · Sayfa: 245-272 · DOI: 10.37879/belleten.2014.245
Özet
Tam Metin
Osmanlı tarihinde ve hukuk sisteminde sürgün kelimesi, iki anlamda kullanılmıştır. Birinci anlamıyla Osmanlı tarihinde iskân ve yerleştirme politikası, ikinci anlamıyla da Osmanlı hukuk sisteminde bir ceza şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlık tarihinde bütün devletlerin kullandığı bir cezalandırma şekli olan sürgün, çalışmamızda bu anlamı açısından değerlendirilecektir. Bir cezalandırma şekli olarak ölüm cezasına denk sayılabilecek derecede ağır bir suç olan sürgün cezası, suçlunun bulunduğu yerden başka bir mahalle belirli bir süre uzaklaştırılması anlamına gelmektedir. Bu anlamıyla herhangi bir ayırım yapılmaksızın Osmanlıda suçlu bulunan her kesime uygulanmıştır. Osmanlı kadınları da bu cezaya çarptırılan kesim arasında yer almıştır. Kaynak olarak konuyla ilgili Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan 19. yüzyıla ait belge gruplarından yararlanılacaktır. Çalışmada öncelikle sürgün cezasının Osmanlıdaki uygulamaları hakkında bilgi verilecek, daha sonra da kadınlar arasında sürgün cezasının uygulaması üzerinde durulacaktır. Bu noktada araştırmada şu sorulara cevap verilmeye çalışılacaktır: 1. Osmanlıda 19. yüzyılda hangi suçlardan dolayı kadınlara sürgün cezası verilmiştir? 2. Sürgün cezasına çarptırılan kadınlar, hangi şartlarda, nerelere gönderilmişlerdir? 3. Cezanın uygulanması esnasında Osmanlı kadınlarının yaşantıları nasıl şekillenmiştir? 4. Cezanın uygulanması esnasında ve sonrasında bu cezaya çarptırılan kadınların toplum içindeki durumları ve aileleri gelişmelerden nasıl etkilenmiştir? Sorulara verilecek olan cevaplarla elde edilen veriler çerçevesinde araştırmada, sürgün cezasının Osmanlı sosyal yaşantısı içerisinde kadınların hayatını nasıl etkilediği yönünde bir değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır.
XX. Asrın Başlarında Azerbaycan`da İslami Düşünce, Eğitim ve Islahat Anlayışı
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 281 · Sayfa: 273-286 · DOI: 10.37879/belleten.2014.273
Özet
Tam Metin
XX. asrın başlarında Rus işgali altında olan Azerbaycan, yerli aydınların katkısı ile ilim ve medeniyette gelişim devrini yaşamaktadır. Bu devrin önemli özelliklerinden biri milli ve dini kalkınmanın bir parçası olarak din eğitimine önem verilmesi idi. Rusya devleti Müslümanların çağdaş eğitim almasını bir tehlike kaynağı gördüğü ve maddi destekte bulunmadığı için medreseler de yeni gelişimlerden mahrum kalmıştır. Dönemin esas eğitim kurumlarından olan medreseler artık toplumsal işlevselliğinde bir sorun yaşadığı için birçok Azerbaycan aydını milli ve dini sorunların kaynağı olarak eski tipli medreseleri ve cahil din adamlarını göstermiş, onları eleştirmiş, milletin kurtuluşu için onların ıslah edilmesini istemişler. Mesela, dönemin ünlü İslamcı gazeteci ve yazarlarından Ahmet Ağaoğlu, Ali bey Hüseyinzade, Mir Muhammed Kerim Mir Caferzade el-Bakuvi, Ebu Turab Ahundzade, Ahund Molla Ruhullah, Ahund Yusuf Talibzade, Hüseyin Efendi Gayıbov, Abdüsselam Ahundzade, Muhammed Hasan Mevlazade Şekevi gibi birçok din adamları, Hacı Zeynel Abidin Tağıyev gibi iş adamları da aynı sorunlardan yakınmıştır. Makalede eserlerinden örnekler verilen aydınların hepsi Rusya`da Müslümanların kurtuluşu için öncelikle eğitime ve dini ıslahatlara önem verilmesini şart koşmuş, eserlerinde bu konuyu araştırmış, çözüm yollarını göstermişlerdir.
Balkan Savaşı - Kitlesel Ölüm ve Etnik Temizlik
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 281 · Sayfa: 315-342 · DOI: 10.37879/belleten.2014.315
Özet
Tam Metin
Bulgaristan'da tarihi demografinin sunduğu objektif veriler, milliyetçi söylemler yaratanlar tarafından kabul görmez. Bundan dolayı da demografik veriler ihmal edilir. Önemli bir kaynak teşkil eden demografi istatistiğinin göz önünde bulundurulmadan tarih yaratılması Balkan ülkelerinde yaygın bir durumdur. Demografi istatistiği hem göç hem ölüm yoluyla yapılan etnik temizliği ortaya koymaya yarayan bir kaynaktır. Bu çalışmada Bulgaristan'da 1881'den sonra yapılan nüfus sayımları ve Bulgar İstatistik Müdürlüğünün nüfusla ilgili diğer yayınlara dayalı olarak Balkan Savaşları sırasında ve sonrasında Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç ettirilen Müslüman nüfusun miktarı ve oranı tespit edilmeye çalışılmaktadır. Bu tespit illere göre ve köy bazında yapılmaktadır. Çalışma, zaman dilimi olarak 1910 ila 1920 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Burada kullanılan istatistik veriler, Balkan Savaşlarında yaşanan trajedinin Bulgaristan Müslümanları açısından bir etnik temizlik olduğunu ortaya koymaktadır.
The Kocabaşis as Intermediaries?: The Local and Central Administration in Imvros/İmroz and Lemnos in the Early 19th Century
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 281 · Sayfa: 223-244 · DOI: 10.37879/belleten.2014.223
Özet
Tam Metin
The communal dynamics of the Aegean islands and the relationship of the islanders with their civil and religious leaders and the relationship between communal leaders and local and central authorities have yet to be told. Studies in the Ottoman-Turkish historiography, generally following a monolithic approach, focused on primarily on Muslim ayans, whereas ignored their non-Muslim counterparts (kocabaşı). In the present literature, kocabaşıs were regarded as equals of ayans and as intermediaries between local people and central government and other Ottoman authorities. However, the economic, political and social conditions under which the non-Muslim counterparts of ayans -kocabaşıs- gained influence and power over local people in different regions of the Empire are not explored well yet. This paper, focuses on the role of the kocabaşıs in the island society and the relationship between kocabaşıs and islanders, and central government. Understanding the relationship among civil, religious local leaders and the Ottoman central authority will provide a better understanding of dynamics of power in the Aegean islands and help to answer the question how the local people were treated by their coreligionist local leaders and Muslim Ottoman authorities, both local and central.
Mütareke Dönemi’nin İlk Aylarında İstanbul’da Ekmek Meselesi
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 281 · Sayfa: 287-314 · DOI: 10.37879/belleten.2014.287
Özet
Tam Metin
Harp dönemi ve sonrasındaki olağanüstü şartların hüküm sürdüğü zamanlarda insanların yüz yüze kaldığı en önemli tehlike iaşe sıkıntısı ve yoksulluktur. Birinci Dünya Harbi'nden çıkan Türk toplumunun da Mütareke Dönemi'ndeki öncelikli sorunu, temel ihtiyaç maddelerini ve özellikle ekmek ihtiyacını karşılamak olmuştur. Özellikle nüfusun yoğun olarak bulunduğu şehirlerin harp sonrasındaki iaşe sorunu hükümetlerin adeta imtihan konusu olmuştur. Bu makalede, mütareke döneminin ilk dört ayında iktidarda bulunmuş olan Ahmet Tevfik Paşa Hükümeti'nin İstanbul halkının iaşesini, özellikle ekmek ihtiyacını, karşılamak üzere yapmış olduğu icraat ve başvurduğu çözüm yolları üzerinde durulmuştur.
Banaz Kazasına Ait 1870 Tarihli Öşür İltizam Defteri Hakkında Bir Değerlendirme
Belgeler · 2014, Cilt XXXV, Sayı 39 · Sayfa: 145-166
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren alınan vergileri şer’î ve örfi olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Şer’î vergilerin başında haraç, cizye ve öşür gelmektedir. Öşür, toprak mahsullerinden alınan verginin adı olup kelime itibariyle onda bir anlamına gelmektedir. İslamiyet’in ilk yıllarından itibaren bütün İslam devletleri tarafından alınan öşür vergisi, Osmanlı Devleti tarafından da alınmıştır. Tanzimat Fermanının ilanından sonra öşür vergisinin tahsili ile ilgili pek çok yöntem denenmiş, zaman zaman iltizam yoluyla tahsil edilmiştir.
Bu çalışmaya esas teşkil eden defter, Uşak’a bağlı Banaz kazasına ait öşür iltizam defteridir. Aile arşivinden temin edilmiş olan Defter, Banaz Kazasına ait 1870 yılı öşür vergisini toplayanlardan biri olan Abdülbaki Efendi tarafından tutulmuştur. Defterdeki bilgilerden, Banaz Kazasına ait 1870 yılı öşür vergisinin 544.000 kuruş bedelle, Kütahya’da yaşayan Şeyh zade Rıza Efendiye verildiği anlaşılmaktadır.
Çalışmada, Defterdeki kayıtlardan yola çıkarak iltizam sisteminin nasıl işlediği, hangi ürün- lerden ne kadar öşür alındığı, hangi ürünlerin öşrünün nakdî, hangi ürünlerin öşrünün aynî olarak tahsil edildiği, tahsilatın kimler tarafından nasıl yapıldığı ve öşür vergisi tahakkuk ettirilen ürünle- rin cins ve miktarları ile köylere göre dağılımı hakkında bilgiler verilmeye çalışılacaktır.
Şehabettin Paşa'nın Filibe'deki Vakfına Ait Kaynaklar: Muhasebe Defterleri
Belgeler · 2014, Cilt XXXV, Sayı 39 · Sayfa: 1-144
Özet
Şehabeddin Paşa Vakfı Filibe’de kurulu, kırsal ve kentsel gelirlerinin çeşitliliği ile güçlü bir bütçeye sahip, Balkanlar’daki büyük vakıların birisidir. Vakfın hem Filibe’de hem de Filibe dışındaki kazalarda köyleri ve dükkanlar, hamamlar ve bedesten gibi kentsel mülkleri vardır. Yaygın vakıf binaları ile Filibe’ye ve diğer bazı kazalara da hayır hizmetleri götürmekte ve istihdam sağlamaktadır. Muhasebe defterleri Şehabeddin Paşa Vakfı’nın akārât-ı mevkūfe ve müessesât-ı hayriyesi ile büyük vakıların nasıl geniş bir bölgede iktisadî ve sosyal hayata nüfuz ettiğini göstermektedir. Bu vakfın muhasebe defterlerinin neşrinin sadece vakıf çalışmalarına değil Osmanlı tarihinin pek çok çalışma alanına katkıda bulunacağına inanarak bir seri muhasebe defterini neşretmeyi uygun bulduk.
CİZRELİZÂDE RÂİF EFENDİ’NİN KÜRT-ERMENİ OLAYLARI HAKKINDA SADÂRETE İLETTİĞİ LÂYİHA
Belgeler · 2014, Cilt XXXV, Sayı 39 · Sayfa: 167-186
Özet
Tam Metin
Millet-i sadıka olarak nitelendirilen Ermeniler, uzun yıllar boyunca Osmanlı Devleti hâkimiyet sahasında huzur içerisinde hayatlarını devam ettirmişlerdir. 19. yüzyılın sonlarından itibaren ise başta Rusya ve İngiltere’nin teşviki ve girişimleri ile “vilâyât-ı sitte” olarak bilinen Erzurum, Van, Elazığ, Diyarbakır, Sivas ve Bitlis vilayetlerinde bir Ermeni devletinin teşkili için çeşitli faaliyetlerin olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda Ermeniler, pek çok alanda propaganda faaliyetlerine girişmişlerdir. 1908 senesinde gerçekleştirilen genel seçimlerde İstanbul mebusu olarak Meclis-i Mebûsâna giren Avukat Kirkor (Krikor) Zohrap da propaganda faaliyetlerinde bulunanlar arasındadır. Doğu vilayetlerinde Ermeni vatandaşlara çeşitli baskı ve zulümler yapıldığına dair iddialar onun girişimleri ile Meclis-i Mebûsâna taşınmıştır. Söz konusu şikâyetler üzerine Devlet, bölgeye müfettişler göndererek malumat alma yoluna gitmiştir. Bunun yanında bölgenin ileri gelenlerinin de bu asılsız Ermeni iddialarına karşı layihalar kaleme aldığı görülmektedir. Mülkiye Kaymakamlığımdan emekli olan Cizrelizâde Raif Efendi de bunlardan biridir. Bu çalışmada Cizrelizâde Raif Efendi’nin Ermeni iddialarına karşı Sadâret makamına ilettiği lâyiha ele alınmıştır.