4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Halk Hekimliğinden Diş Hekimliğine: 19. Yüzyılda Osmanlı Devletinde Dişçilik Mesleği (Erbab-ı Esnan)

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 279 · Sayfa: 671-712 · DOI: 10.37879/belleten.2013.671
Tam Metin
Dişçilik mesleği Osmanlı devletinde tıbbın bir parçası olarak görülmemiş bu nedenle de genelde halk hekimleri tarafından yapılmıştır. 20. yüzyıl başlarında dişçilik mektebinin kurulmasıyla profesyonel ilk diş hekimleri yetiştirilmiştir. Ancak yetiştirilen dişçilerin sayılarının az olması nedeniyle ülkenin diş hekimi ihtiyacı tam olarak karşılanamamıştır. Bu nedenle de devlet tarafından halk hekimlerine geçici olarak, ''vekaleten diploma'' verilerek dişçilik mesleği hem yasal denetim altına alınmış hem de meslekten tam olarak anlamayan kişilerin dişçilik yapmasına engel olunarak toplum sağlığı korunmaya çalışılmıştır.

Uygur Kağanlığı Yazıtları ile Yenisey Yazıtlarında Türk Adının Kullanımı Üzerine

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 81-88
Eski Türk yazıtları, çok farklı coğrafyalarda taş, kaya ile çeşitli nesnelere yazılmış olup Türk dilinin en eski yazılı belgeleri olması bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Türk dili araştırmalarının dışında çok çeşitli bilim alanlarında bu yazıtlardan yararlanılmaktadır. Bu çalışmada Uygur Kağanlığı yazıtları ile Yenisey yazıtlarında geçen Türk sözcüğü üzerinde durulacak, buradaki Türk sözcüğü ile hangi boy veya boyların kastedildiği belirtilecektir. Türk sözcüğü eski Türk yazıtlarında Kök Türkleri anlatmak üzere kullanılmıştır. Bu kullanımı Kök Türk dönemi dışındaki yazıtlarda da görmek mümkündür. Özellikle Uygur Kağanlığı yazıtlarında Türk sözcüğü ile Kök Türklerin kastedildiği anlaşılmaktadır. Bu durum Yenisey yazıtlarında da açık bir şekilde görülmektedir. Yenisey bölgesindeki Türk kökenli halklar, Kök Türkler için Türk adını, Uygurlar içinse Uygur adını kullanmışlardır. Makalede bu konu işlenirken Uygur Kağanlığı yazıtları ile Yenisey yazıtlarındaki Türk sözcüğünün geçtiği cümleler, hem eski Türkçesiyle hem de günümüz Türkçesiyle verilerek okuyucuya karşılaştırma yapma olanağı sunulacaktır. Türk adının eskiliği, anlamı ve yayılma alanı gibi konular bu makalenin içerisinde yer almayacaktır. Ancak Türk sözcüğünün ilk dönem Türkçe metinlerdeki kullanımı, özellikle Türk dili uzmanları dışındaki araştırmacılar için yeni görüşler belirleme olanağı sunmaya yardım edecektir.

Middle Bronze Age Pottery Kilns at Şaraga Höyük

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 1-14
As a result of archeological research conducted on prehistoric and protohistoric periods in Anatolia a limited number of ceramic kilns were found. Therefore, two kilns, which have been found during the 2003 excavation season in Saraga Hoyuk and which belong to MBA II, are of great importance because they provide information regarding the ceramic production technology in the 2nd millennium B.C. One of these kilns is of big (Kiln 1) and the other is of small (Kiln 2) size. The both kilns show the similar work systems but both of them show same different features as the typologically. The kilns consist two chambers, in which the combustion and firing chambers. The kilns have heat transmission duct for the transfering of heat between combustion and firing chambers. Kiln 1 was used for firing of big size vessels and Kiln 2 for small size vessels. A few Middle Bronze Age pottery kiln were found in Southeast Anatolia and culturally related neighboring regions. Although, when we look Bronze and before age pottery kilns, we can say no radical shift has been empirically observed in the pottery firing techniques in the region. Kilns of Saraga Hoyuk proved that grooved rim ceramic group found along the Euphrates Valley has been produced locally at Saraga Hoyuk. The Middle Bronze Age level of Şaraga Höyük yielded material evidence for all stages of ceramic production at the site, including rotary stone, lumps of unbaked clay, pottery kilns of small and large sizes, scatters of ceramic wasters concentrated around the kilns, as well as intact ceramic vessels found in situ in the kilns.

Mîrzâ Tâki Hân (Emîr Kebîr) ve Reformları (1848 - 1851)

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 151-182
19. yüzyıldaki İran modernleşme hareketlerinin en önemli siması olan Mirza Tâki Han ya da yaygın olarak bilinen adıyla Emir Kebir, yaklaşık üç yıl süren sadrazamlığı boyunca Osmanlı Devleti'ndeki II. Mahmut ve Tanzimat reformlarına benzer şekilde İran'da geniş bir alanda yenilik hareketlerini başlatmış ve bu kısa sürede yaptıklarıyla İran modernleşmesinde etkisi günümüze kadar süren derin izler bırakmıştır. Orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Mirza Tâki Han, elde ettiği başarılarla kısa sürede önemli görevlere gelmiş ve sırasıyla askerî kâtip, büyükelçi, Vezir-i Nizam (Azerbaycan Ordusu Komutanı), Emir-i Nizam (Genel Kurmay Başkanı) ve Şahs-ı Evvel-i İran (Sadrazam) olarak görev yapmıştır. Ayrıca Atabeg ünvanıyla daha sonra tahta çıkacak olan Nasıreddin Mirza'nın hocalığı gibi önemli bir görevi de üstlenmiştir. Sadrazamlığı sırasında elde ettiği güç ve yaptığı yenilikler siyasi rakiplerini, hanedan üyelerini ve İngiltere ve Rusya gibi yabancı devletleri korkutmuş ve bu korku onların Emir Kebir'e karşı ittifak yapmalarına neden olmuştur. Bu ittifak onun önce görevden uzaklaştırılması ve kısa bir süre sonra da öldürülmesine neden olmuştur.

Tanzimat'ın İlk Saray Düğünü: Sultan II. Mahmud'un Kızı Atiyye Sultan'ın Ahmed Fethi Paşa ile Evlenmesi

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 119-150
Sultan II. Mahmud'un kızı, Atiyye Sultan'ın düğünü, Sultan Abdülmecid'in tahta çıkmasından ve Tanzimat'ın ilanından sonraki ilk saray düğünüdür. Sultanların evlenecekleri kişiyi padişahın seçtiği Osmanlı geleneğinde, evlilikler çoğu kez siyasi konjonktüre göre gerçekleştirilirdi. Atiyye Sultan da bu anlayışla, Tanzimat ricâlinin önde gelen simalarından Ahmed Fethi Paşa ile evlendirildi. Bu çalışmanın konusunu teşkil eden ve Atiyye Sultan'ın düğününü tüm ayrıntılarıyla anlatan mensûr sûrnâme, konu hakkında bilinen tek nüshadır. Bu sûrnâme ve Takvim-i Vekayi ile Cerîde-i Havâdis gazeteleri sayesinde, hem Atiyye Sultan ve Ahmed Fethi Paşa'nın düğünleri hem de devlet protokolü ve şenlikler gibi diğer detayları öğrenmek mümkün olmuştur.

Arkeolojik ve Filolojik Veriler Işığında M.Ö. 2. Binde Frit, Fayans ve Cam Malzeme Üzerine Bir Çalışma

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 15-72
Frit, fayans ve cam kullanımı Ege, Mısır, Mezopotamya ve Anadolu'da M.Ö. 2. bin kültürünün önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Gerek arkeolojik gerekse filoloji verilerin ortaya koyduğu gibi özellikle Geç Tunç Çağı'nda, başta cam olmak üzere fayans ve frit malzemenin üst düzey uluslararası yazışmalara konu olabilecek kadar değerli ve yalnızca elit kesimin hizmetinde olan bir hammadde özelliği taşıdığı açıkça görülmektedir. Bunun yanı sıra söz konusu malzemenin üretiminde kullanılan atölyelerin çoğunlukla saray içinde ya da saray ile bağlantılı kesimlerde yer alması ve dağılımının saray kontrolünde yapılmış olması frit, fayans ve camın değerli materyaller arasında yer aldığını ortaya koymaktadır.

Tiyatro Yazıtları Işığında Assos'ta Zanaatkârlar

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 73-80
Bu çalışmanın amacı 1993 ve 1995 yılları arasında Assos tiyatrosunun oturma sıraları üzerinde ele geçen yazıdan arkeolojik veriler ve antik yazarlar ışığında irdelemektir. Yazıtlar, Assos'ta Roma imparatorluk Dönemi'nde taş ocağı işçilerine, dericilere ve demircilere ait üç meslek birliğinin varlığını ortaya koyarken kentteki sosyo-ekonomik duruma dair ipuçları sunmaktadır. Yazıtların tiyatro içerisindeki konumlan bu meslek gruplarının kentteki statülerinin derecesini ve kent ekonomisindeki önemli rollerini yansıtmaktadır. Bunun yanı sıra meslekleri; taş, meşe palamudu gibi kentin doğal kaynaklan ile ilişkilendirerek okumak mümkün olmaktadır.

Hintli Bir İktisatçının Tarihte Özgürlük Arayışı: Amartya Sen'in Hindistan'da Türk Hakimiyetine Dair Tespitleri

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 89-108
Hindistanlı bir iktisatçı olan Amartya Sen'in eserleri değişik zamanlara ve mekanlara nüfûzu açısından dikkate değerdir. İktisadî kalkınma hakkındaki yazılarında Amartya Sen, sık sık imparator Ashoka ve Ekber Şah gibi Hindistan hükümdarlarına değinmektedir. Ona göre, Ashoka ve Ekber Şah'ın bu devasa ülkede her inançtan insana hitap eden dinî tesamüh siyaseti, modern Hindistan'ın oluşumuna büyük katkıda bulunmuştur. O, günümüzde iktisadi kalkınma teorisi ve pratiği ile ilgilenenlerin Hindi hükümdarların uygulamalarından çok şey öğrenebileceği iddiasındadır. Bu makalede, Amartya Sen'in Gazneliler ve Babürlülerle ilgili fikirleri çağdaş birincil kaynaklar ışığında değerlendirilecektir.

Avusturya Saray ve Devlet Arşivi'ndeki (Haus-, Hof- und Staatsarchiv) Türkiye Fonları

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 109-118
Bu makalenin amacı, Osmanlı tarihinin dış kaynakları bakımından en önemli arşivlerden biri olarak değerlendirilen Avusturya Saray ve Devlet Arşivi'ndeki Türkiye fonlarını tanıtmaktır. Makalede öncelikle kısaca Saray ve Devlet Arşivi'nin tarihi üzerinde durulacak sonra da Türkiye fonlarının bir değerlendirmesi yapılacaktır. Bu makalenin amacı, Osmanlı tarihinin dış kaynakları bakımından en önemli arşivlerden biri olarak değerlendirilen Avusturya Saray ve Devlet Arşivi'ndeki Türkiye fonlarını tanıtmaktır. Makalede öncelikle kısaca Saray ve Devlet Arşivi'nin tarihi üzerinde durulacak sonra da Türkiye fonlarının bir değerlendirmesi yapılacaktır.

XX. Yüzyılın Başlarında İran Ticaretinde Osmanlı-Rus Rekabeti

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 239-270
XIX. yüzyılın başlarında kapitalist endüstri devletleri kendi ürün ve üretimlerini Doğu'ya ulaştırmak ve aynı şekilde doğudan batıya ham madde aktarmak için rekabete girişmişlerdi. Aynı güçler Karadeniz'in doğu limanlarından İran'a kadar uzanan ticaret yoluna büyük önem vererek bu güzergahta hakim güç olmak için rekabete girişmişlerdi. XIX. yüzyıl başlarında Karadeniz ticaretinin canlanması ve 1869 yılında Süveyş kanalının açılması Karadeniz'in doğusundan İran'a yapılan ticaretin hem iktisâdî ve hem de siyasi bakımdan uluslararası stratejik önem kazanmasına sebep oldu. Karadeniz tarihine baktığımızda Trabzon limanının önemi, üstünlüğü, tarihi geçmişinden değil, aktif bir ticari yol olan Erzurum-Tebriz hattına bağlanmasından kaynaklanıyordu. XIX. yüzyılda Karadeniz'in doğu limanlarından İran'a transit ticareti yapan iki yoldan Osmanlı hakimiyet bölgesindeki Trabzon-Erzurum-Tebriz yolu ve Rus hakimiyet sahasındaki Gürcistan sahillerinden Sohum-Poti limanları üzerinden geçen Batum-Tiflis-Tebriz yolu iki devleti rakip haline getirdi. Rus Çarı, Kafkas ticari-transit yolunu öne çıkarmak amacıyla ülkenin kuzey bölgesinde yarı sömürgeci durumunu korumak, Kafkasya'yı büyük bir ticari bölge yapmak, bütün Asya pazarlan ile bağlantı kurmak niyetindeydi. Rusya kendi tüccarını önceden mükellef olduğu yerel vergilerden muaf tutarak, onlara mali ve gümrük yardımları yaparak tüccarı himayesi altına aldı. Rusya tüm bu girişimleriyle Osmanlı toprakları üzerinden İran'a gelen İngiliz malları ile rekabet etmeyi amaçlıyordu. Diğer yandan Rusya, Kafkas yolunda ticari üstünlüğü daimi surette elinde bulundurmak için çeşitli önlemler aldı. Tebriz-Culfa demiryolunu yaparak bütün yol boyunca Rus askerlerini bu güzergaha yerleştirdi. Aynı yolun kenarlarına kullanışlı kervansaraylar yaparak tüccarın ve yolcuların seyahatini kolaylaştırdığı gibi menzillerle de bölge güvenliğini sağlamıştı. 1820 yılının ortalarında İngiliz malları ilk olarak Fars körfezinden İran'a girmiş, bu yıldan sonra da İngiliz malları Kuzey'den Sohum yoluyla Kafkasya ve Anadolu'nun doğusuna, İran'ın kuzeyine ulaşmıştı. İngiltere'nin bu başarısı bölgedeki Rus pazarını tehdit etmişti. Rusya, siyasi açıdan Kafkasya bölgesiyle güçlü bağlantılar kurmasına rağmen, ekonomik açıdan güçlü bağlantılar kuramamış hatta günden güne bölgedeki ticari varlığı zarflamıştı. Rusya'nın bölgede varlığı zayıflamasına karşın İngiliz mallarının satışı İran'da artıyordu. İngiltere, daha fazla kâr elde etmek için kısa deniz yolları bulmaya yöneliyordu. İşte bu noktada İngiltere'nin İran'a ulaşmak için bulduğu en kısa yol Karadeniz güzergahıydı. Bu makalede yeni bir bakış açısıyla ve belirli etkenler haricinde - Hindistan'ın siyasi ve iktisâdî rolü göz ardı edilerek - dış güçlerin olumsuz etkilerine rağmen XIX. yüzyıl sonu, XX. yüzyıl başlarında İran ticaretinin canlanmasını incelemeye çalıştık. Diğer taraftan zikrettiğimiz yollarda Osmanlı ve Rusya arasındaki rekabetin neden ve nasıl bir şekilde ortaya çıktığı sorusuna cevap vermeye, aynı zamanda İngiltere'nin Osmanlı'ya ait olan yolu sahiplenmedeki rolünü belirlemeye çalıştık.