4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

The Power of Rumours in the Making of History: The Case of the Adana Incident of 1909 in the Ottoman Empire

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 951-972
The Adana Incident of 1909 is one of the local events of the Armeno-Muslim relations during the final decades of the history of the Ottoman Empire. A good amount of works has been hitherto done by the historians of the Middle East about the communal conflict in Adana in April 1909. Historians have so far heavily focused on the political, economic and social dimensions and/or reasons of the conflict. In spite of the proliferation of writings, however, very few have touched upon the power of rumours in the escalation of violence between the two communities. Indeed, my work on the archival sources of the incident have produced enormous documentation which indicate that the rumours circulated around the city had played unquestionable role in building distrust between the peoples and led to the rise of numerous conspiracy theories. According to one rumour the Armenians were organizing themselves against the Muslims in order to separate from the Empire. Another rumour was that a group of Armenian rebels were about to attack Muslim villages around the city, which stirred up the fears of Muslims. There were also rumours circulating among the Muslim community that Armenians had dug up an underground tunnel in order to reach the weapons depot, which was to aid them in their quest for independence. One major rumour was that Armenians placed human faeces at the door of the Great Mosque. Indeed it was through such rumours that suspicions were piqued and people sought to acquire weapons as a means of protecting themselves. Thus when the killings began on April 14, 1909 in Adana, people attacked each other under the influence of the psychology built by such rumours. Therefore I am of the opinion that it is important to deal with rumour and its affinity to communal violence in history. In this paper an attempt will be made to analyse the role of rumours in the events that unfolded in Adana in April 1909.

İslam Hukuk Tarihini İbn Haldûn Üzerinden Okumak: İbn Haldûn'un Modern Dönem İslam Hukuk Tarihi Yazıcılığına Etkileri

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 741-774
Bir Eş'âri ve Mâliki fakihi olan İbn Haldûn'un ekonomiden siyasete, sosyolojiden felsefeye, tarihten edebiyata birçok alandaki teorileri üzerinde çalışılmakla beraber, İslamî ilimler ve bunların tarihlerine dair görüşleri ne yazık ki çok az araştırmaya konu edilmiştir. Bu yazının amacı İbn Haldûn'un fıkıh tarihiyle ilgili görüşlerini verip bunun modern dönem fıkıh tarihi yazıcılığına etkilerini Müslüman akademi ile ve Oryantalist İslam hukuk tarihçiliği üzerinden incelemektir. İbn Haldûn'un Mukaddime'de fıkıh tarihiyle ilgili sunmuş olduğu çerçeve, Müslüman İslam hukuk tarihi yazarlarıyla Oryantalistlere kendi tezlerine meşruiyet kazandırmak için önemli imkânlar sunmuştur. Özellikle Batılı devletlerin İslam coğrafyasındaki sömürge politikaları sonucunda gün yüzüne çıkan modern problemlere çözüm bulma çabasında olan Müslüman bilginler, ictihâd vurgusunu yüksek bir şekilde seslendirdiler. Bu çerçevede fıkıh tarihini de bir ictihâd tarihi olarak görüp onu ictihâd ve taklîd ekseninde dönemlendirdiler. Bunu yaparken İbn Haldûn'un seleflerinden farklı bir perspektifle ortaya koyduğu fıkıh tarihi yaklaşımından yararlandılar. Batılı İslam hukuk tarihçileri de temel problemleri olan İslam hukukunun kökeni meselesini incelerken İbn Haldûn'dan çokça istifade etmişlerdir. Her iki taraf da kendi teorilerini meşrulaştırmak için İbn Haldûn'un görüşlerinden azami derecede istifade etmekle beraber onun tarihsel bağlamını göz ardı etmişlerdir.

Bosna Valisi Mehmed Vecihi Paşa'nın Muhakemesi

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 849-878
Tanzimat'ın ilanıyla birlikte bir dizi yenilik yapıldı. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda hep Tanzimat'ın halk üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Bu çalışmada ise Tanzimat'tan en az halk kadar, belki de onlardan daha fazla etkilenen grup olan bürokratlar konu edilmiştir. Fermanın yayınlanmasından sonra onlarca bürokrat Tanzimat'ın icaplarını yerine getirmedikleri için cezalandırılmıştır. Tanzimat Fermanı'nın gereklerini yerine getirmeme kaygısı birçok memurun korkulu rüyası olmuştur. Hatta Tanzimat ilan edilirken Sadrazam olan Hüsrev Paşa'nın dahi aynı gerekçe ile Tekfurdağı'na sürgüne gönderilmesi tüm memurlar açık bir mesaj niteliği taşımıştır. Mevcut araştırmada yargılanan memurlardan biri olan Mehmed Vecihi Paşa'nın muhakeme süreci incelenmiştir. Makalede soruşturmanın başlaması, Paşa'ya isnat edilen suçlar, Paşa'nın savunması ve sonuçlan ayrıntıları ile incelenerek, muhakemenin bir Tanzimat bürokratı üzerindeki baskısı ve yargılamanın nasıl yapıldığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Metinde de görüleceği gibi suçlanma kaygısı taşıyan Mehmed Vecihi Paşa kendini savunurken sık sık suçlamaların Tanzimat öncesine ait olduğunu ifade etmek zorunda kalmıştır. Suçlanma veya görevden el çektirme kaygısı taşıyan memurların çekingen davranmaları, kamu güvenliğini ciddi manada zaafa uğratmış, ülkenin her yanında devlete karşı isyanlar çıkmıştır. Çalışma bu haliyle Tanzimat-Bürokrasi ilişkisi gibi konulara dikkat çekmeyi hedeflemektedir.

Evliya Çelebi'nin Gözünden Bir Kayseri Şehri Okuması

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 817-848
Geçen yıl dünyanın en tanınmış seyyahlarından Evliya Çelebi'nin (25 Mart 1611-1683), doğumunun 400. yılı kutlanmıştır. Bu bağlamda, 2011 yılı UNESCO tarafından "Evliya Çelebi Yılı" olarak ilan edilmiştir. Öte yandan 2010 yılında Avrupa Konseyi, insanlık tarihinde farklı kültürlerin kaynaşmasına en çok katkıda bulunan 20 kişi arasında Evliya Çelebi'ye de yer vermiştir. Onu böylesi bir ayrıcalığa kavuşturan ise 10 ciltlik Seyahatname adlı eseridir. Bu saygın eserde seyyah, yarım asır boyunca gezip gördüğü yerleri, o günün koşullarında oldukça titiz bir şekilde ele almıştır. Evliya Çelebi, bu gezi kitabında, Osmanlı coğrafyasının büyüklü küçüktü pek çok yerleşmesinin tarihini, yöneticilerini, mimari özelliklerini, dillerini, sosyal ilişkilerini, insanlarını, hikayelerini ve olaylarını kendi gözlem ve araştırmaları ışığında özgün bir dille anlatmıştır. Bu makale, Evliya Çelebi'nin Seyahatname adlı eserine bağlı olarak, onun Kayseri şehrini nasıl okuyup analiz ettiği ve bizim bu şehir okuması ile şehir analizini nasıl incelememiz gerektiğini saptamayı amaçlamaktadır. Kısaca onun yazdıklarından hareketle mimarlık ve şehircilik yönünden bir Kayseri şehri okumasını konu edinmektedir. Bu kapsamda Evliya Çelebi'nin gözünden Kayseri şehri çözümlemesi gerçekleştirilmiş, Kayseri'de gezdiği rota farklı ölçeklerdeki iki harita üzerinde işaretlenerek mekansal tarihe bir gönderme yapılmış ve mekansal verilerin güvenirliği tablolar üzerinde sınanmıştır.