4034 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Müsaderenin Sosyal ve Ekonomik Bir Analizi: 18. Yüzyıl Sonlarında Bursa'da Yapılan Müsadereler

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 793-816
18. yüzyıl Osmanlı sosyal ve ekonomik tarihini ele alan çalışmalarda bu dönemde devletin önceki yüzyıllara nazaran daha yoğun bir şekilde müsadere yetkisine başvurduğu belirtilmektedir. Özellikle de 1770 sonrasında bir artıştan bahsedilmektedir. Ancak bu dönemdeki müsadere uygulamalarındaki değişiklikleri ve sonuçlarını analiz eden bir çalışma bulunmamaktadır. Bu makalede 1770-1800 döneminde Bursa'da yapılan müsadereler ele alınmıştır. Müsaderenin devlet tarafından nasıl gerekçelendirildiği, nasıl bir takibatın olduğu, kaç kişinin servetine el konulduğu ve bu işlemin sonraki kuşaklar üzerindeki etkileri cevaplanmak istenen sorulardır. Araştırmada kaynak olarak konuyla ilgili literatür haricinde Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden tespit edilen belgelerden ve Bursa Kadı Sicilleri'nden yararlanılmıştır.

MICHAEL REYNOLDS, Shattering Empires, New York: Cambridge University Press, 2011. Pp. xiii+303, 25 plates, 5 maps, select biblio., index. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 1033-1036
Shattering Empires is an expansion of Michael Reynolds' unpublished 2003 doctoral dissertation drafted at Princeton University under the supervision of Professor Şükrü Hanioğlu. The book is about the story of the rivalry and fall of the Ottoman and Russian empires in 1908-1918. It argues that "geopolitical Competition and the emergence of a new global interstate order provide the key to understanding the course of history in the Ottoman-Russian borderlands in the twentieth century" (p. i). The monograph is thematically rather than chronologically arranged and the descriptive-analitical account is divided into eight chapters.

The Roman Imperial Cult in Smyrna

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 385-402
The origins of the imperial cult in Smyrna date back to the Hellenistic period. It is a fact that political concerns were effective in the generation of such cults. Predicting the super power of the future and proving to be a loyal ally whilst acting in satisfactory behaviors were essential factors. The right preference made between two fighting or contending powers ensured that a city would benefit from various privileges in the future. For example, Symrna, which had established a cult in the city previously on behalf of Stratonice, the mother of Antiochus II of Seleucid dynasty, would do the same by building a temple in the name of the dty of Rome for the first time in Asia in 195 BC, after recognizing the rising power. Later on, while giving permission to the provinces that wanted to establish an imperial cult, the Roman emperors and the Senate would consider first, their relationships with Rome in the past and second, their origins. Smyrna, building its relationships with the Roman state on a solid basis, was granted the title of neokoros three times by the Roman Emperors Tiberius, Hadrianus and Caracalla, respectively. In this essay, the development of the Roman imperial cult in Smyrna is discussed within the historical process outlined above. An attempt has been made to put forth new opinions about the issue by discussing the academicians' evaluations on the imperial cult, which apparently was effectively executed in Smyrna between the first and third centuries AD, with the support of epigraphic and numismatic evidences.

Afyonkarahisar Emre Sultan Zâviyesi ve Türbesi

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 455-468
Emre Sultan Zâviye ve Türbesi, Afyon'un İhsaniye ilçesine bağlı Döğer kasabasında, Döger Çayıyla beslenen Emre Gölü'nün güneydoğusunda, Frig kaya anıtlarının yakınındadır. Bu yerleşim yeri Friglerden 19. yüzyıla kadar bir tapınma ve inanç merkezi olma özelliğini kesintisiz olarak devam ettirmiştir. Emre Gölü'nün kenarındaki mevcut buluntulardan ve arşiv belgelerinden tespit edilen, gölle aynı adı taşıyan Emre Sultan Köyü, H. 1196 (M. 1781)'da Karahisâr Mutasamfi Bekir Paşa'nın tutumu sonucu ortadan kalkmıştır. Bu durumdan köy halkıyla beraber Emre Sultan Zâviyesi de olumsuz bir şekilde etkilenmiştir. Mutasarrıf Bekir Paşa köyün halkını gizli ayin tertip etmekle ve şekâvetle suçlamış, on bir kişinin başlarını kestirip İstanbul'a yollamış, duruma isyan eden halkı da zâviyenin içine kapatarak ateşe vermiş, bir köyün ortadan kalkmasına ve zâviyenin bazı mekânlarının tahrip olmasına ve yıkılmasına neden olmuştur. Arşiv belgelerine göre zaviye başlangıçtan beri heterodoks inancına aittir ve II. Mehmed döneminden beri Bektaşi tarikatıyla ilişkilidir. Anadolu Türk dönemi arkeolojisiyle ilgili çalışmalara katkıda bulunacağını düşündüğümüz bu makaleyle, mimarisinden ve arşiv belgelerinden yola çıkılarak Emre Sultan Köyü ve Zâviyesi'nin tarihi aydınlatılmaya çalışılmış, üzerinde şimdiye kadar durulmamış, büyük olasılıkla 14. yüzyılın sonlarına ait olan zâviyeye ilişkin tespitlerin bilim dünyasına tanıtılması amaçlanmıştır.

Kappadokia Bölgesi’nden Tapınak Planlı Bir Anıt Mezar: Kayseri-Felahiye Mezar Anıtı

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 369-384
Bu çalışmada, Roma İmparatorluk Dönemi'nde Kappadokia Eyaleti sınırları içerisinde yer alan, günümüzde Kayseri İli, Felahiye İlçesi'nin yaklaşık 7 km kuzeybatısında, vadiye bakan bir tepe üzerinde inşa edilmiş olan mezar anıtı arkeolojik açıdan İncelenmektedir. M.S. 2. yüzyılın ikinci yansında, tetrastyl prostylos tapınak planlı olarak inşa edilmiş olduğunu saptadığımız, bir podyum üzerinde yükselen dikdörtgen formlu mezar anıtının pronaos kısmı yıkılmıştır. Anıtın iç mekanı - naosu ile tonoz üst örtüsü büyük oranda korunarak günümüze kadar ulaşmıştır. Yapının duvarları, birbirlerine kenetlerle bağlanmış rektagonal mermer bloklarla inşa edilmiştir. Dış cephenin dört köşesi korinth başlıklı pilasterlerle vurgulanmıştır. Pilaster başlıkların üst hizasından itibaren, tüm dış cephe boyunca devam eden mzto-friz blokları ile diş sırası, konsollu geison, sima blokları yer almaktadır. 1909 yılında, H. Gregoire'ın Kappadokia'ya yaptığı seyahat sonrası birkaç fotoğraf ile yayınlamış olduğu, anıtsallığı, mimari-teknik özellikleri ile Anadolu Roma Dönemi tapmak biçimli mezar anıtlarına güzel bir örnek olan bu yapı için, yeni verilere ve araştırma sonuçlarına dayanan restitüsyon önerisi bu çalışmayla sunulmaktadır.

Türkiye Selçukluları Şehzade ve Sultanlar Muallimi Mecdüddin İshak

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 419-430
Türkiye tarihinde Meliklerin eğitimi ile iştigal eden kişilere Atabey veya Lala denir. Bu kişiler Sultanların ve Meliklerin aynı zamanda danışmanlarıdır. Mecddüddün İshak da böyle birisidir. Onun, I. Gıyaseddin Keyhüsrev ve oğlu I. İzzeddin Keykavus'un hocalığını ve danışmanlığını yaptığını biliyoruz. Mecdüddin İshak sultan muallimliği yapmamış aynı zamanda, Türkiye Selçuklularının 1204-1221 yıllan arasında Abbasi Halifeliği ile ilişkilerini sağlamış çok önemli bir diplomattır. Bu görevini başarı ile yerine getirmiş, Nâsır Li Dinillah taralından yeniden ihya edilen futüvvet teşkilatı temsilcilerinin Anadolu'ya gelmesi sağlanmış, bu temsilcilerin Evhadüddin Kirmanî ve Şeyh Nasiruddin Mahmud (Ahi Evren) olması Türkiye Selçukluları için bir şans olmuştur. Böylece Anadolu'da adına Ahilik dediğimiz bir teşkilatın kuruluşuna vesile olunmuştur. Aynı zamanda Anadolu'ya birçok âlimin gelmesi Mecdüddin İshak aracılığıyla olmuştur. Çalışmamızda bu konular üzerinde durulacaktır.

Van Bölgesinde Post-Urartu Dönemi: Yıkıntılar Üzerinde Yeni Bir Yaşam

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 351-368
Van Gölü havzasındaki Çavuştepe Kalesi, Van Kalesi Höyüğü ve Karagündüz Höyüğü kazılarından elde edilen arkeolojik veriler ışığında Urartu Krallığı'nın yıkılışı sonrasında gelenek görenek ve materyal kültürde kimi yenilikler ortaya çıkmıştır. Çavuştepe Kalesi'nin yıkılış sonrasındaki ilkel kullanım evresine ilişkin kanıtların yanı sıra Van Kalesi ve Karagündüz höyüklerinde Urartu tabakası üzerine kurulmuş mezarlıklarda saptanan yeni arkeolojik bulgular bir değişim-geçiş sürecinin başlamış olduğunu belgelemektedir. Urartu Krallığı ile daha sonraki "triangle ware" denen boya bezemeli çanak çömlek evresi arasındaki bu geçiş süreci "post-Urartu" olarak tanımlanabilir. Yeni çanak çömlek biçimleri Çavuştepe'nin, İÖ. 653 ya da 645 yılında tahrip edildiği benimsenen Ayanis Kalesi'nden daha uzun ömür sürdüğünü ortaya koymakta ve Urartu Krallığı'nın yıkılış tarihinin İÖ. 7. yüzyılın ortalarından daha sonra olduğuna işaret etmektedir.

Osmanlı Kuruluş Döneminde Devlet

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 431-454
Batı Anadolu'da küçük bir beylik olarak ortaya çıkan Osmanlı Beyliği'nin bir dünya devleti haline gelmesi Osmanlı tarih yazımında cevabı hâlâ netleşmemiş bir sorudur. Bu makalede; Osmanlı kuruluş dönemini anlatan birinci kaynaklardan Aşık Paşazade Tarihi, Ahmedî'nin Tarih ve İskendernamesi, Kenzü'l-Kübera ve Mehekkü'l-Ulema, Murad-Nâme, Kabus-Nâme, Garibname gibi kaynaklar esas alınarak kuruluş döneminde devletten ne anlaşılıyordu? Beylikten devlet olma sürecine nasıl geçildi? ve en önemlisi de devleti temsil eden sultan ve reaya arasındaki ilişkiler nasıldı? Benzeri sorulara cevap aranmaya çalışıldı.

Batı Anadolu’daki Türk Yayılışına Karşı Bizans İmparatorluğu’nun Kuman-Alan Topluluklarını Balkanlardan Anadolu’ya Nakletmesi

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 403-418
Bizans İmparatorluğunun uzun tarihi boyunca zaman zaman bazı toplulukların askerî sebeplerle imparatorluğun bir bölgesinden başka bir bölgesine zorunlu olarak göçürüldükleri bilinmektedir. XI. yüzyılın ikinci yansından itibaren Orta ve Doğu Anadolu Bölgesi'ni tedricen Türklere kaptıran Bizans yönetimi, Batı Anadolu'daki son hâkimiyet sahalarını kaybetmemek için büyük çaba sarf etmiştir. Bu doğrultuda alman önlemler çerçevesinde Balkanlardan Kuman ve Alan toplulukları Anadolu'ya getirilerek Türklerin yayılma sahalarına yerleştirildi. Bu makalede Bizans yönetiminin XIII. yüzyılın ortası ve XIV. yüzyılın hemen başında Batı Anadolu'daki Türk yayılışını durdurmak için uyguladığı askerî amaçlı iki büyük nüfus transferi ve bunların sonucu üzerinde durulacaktır.

Diyarbakır’da Su Mimarisi Üzerine Bir Değerlendirme

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 469-478
Anadolu'nun uygarlaşması diyebileceğimiz dönem içinde, çeşitli yerleşim alanlarında ve güzergâhlar üzerinde çok sayıda su yapısı inşa edilmiştir. Söz konusu eserlerin bir bölümü bazı nedenlerden dolayı günümüze kadar ulaşamamıştır. Günümüze ulaşan eserlerin tümünün değerlendirilmediğini de söylemek gerekir. Diyarbakır il merkezinde yer alan su yapılarının mimari özelliklerini genel hatları ile değerlendirmeyi kapsayan çalışmada tarihi taş köprü, hamam ve çeşme yapılan incelenmiştir. Yapılan incelemelerde toplam 42 adet su yapısı (Köprü, Hamam, Çeşme) tespit edilmiştir. Bu yapıların mimari özellikleri tanıtılmaya çalışılırken fotoğraf ve çizimlerden yararlanılmıştır.