4009 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4009
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 138
- Türkler 137
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
İslâmî Yazmalara Adanan Bir Ömür: Prof. İrec Afşar (1925-2001)
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 975-978
Özet
İran'ın dil, tarih, edebiyat ve kültür alanlarında yetiştirdiği en büyük ilim adamlarından Prof. İrec Afşar 9 Mart 2011 Çarşamba günü Tahran'da vefaat etti. İran tarihi araştırmacıları, yayınladığı iki yüzün üzerinde ana kaynak ve iki binin üzerinde makale ile Prof. Afşar'ın İran tarihi ve kültürüne nedenli önemli katkılarda bulunduğunu gayet iyi bilirler. O, Mirzâ Muhammed-i Kazvini, Seyyid Hasan Taki-zâde, Nefisi, `Abbâs İkbâl, Muctebâ Minovi ve Muhammed Taki Dânişpejuh gibi İran dili, edebiyatı ve tarihinin büyük araştırmacılarının son temsilcilerindendi. Prof. Afşar 16 Mihr 1304/8 Ekim 1925 tarihinde muhtemelen XVI. yüzyılda İran'ın Yezd şehrine göç eden Afşar Türklerine mensup olan Dr. Mahmud Afşar ile Nusret Afşar'ın oğlu olarak Tahran'da dünyaya geldi.
İslâmî Dönemde (638-1099) Filistin'e Yahudi Göçü ('Aliya: עלייה)
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 641-690 · DOI: 10.37879/belleten.2011.641
Özet
Tam Metin
'Aliya, Yahudilerin kalıcı olarak yerleşmek amacıyla bir bölge ya da ülkeden Filistin'e yaptıkları göç anlamına gelmektedir. 1948 yılında kurulan İsrail Devleti, XIX. yüzyıldan itibaren siyasi Siyonizm hareketiyle teşvik edilen bu göçler sonucu ortaya çıkmıştır. Elinizdeki araştırmada modern dönem öncesinde, fethinden Haçlı işgaline kadar İslami dönemde (638-1099), Yahudilerin Filistin'e göçleri ve bu göçlerdeki etkenler üzerinde durulmuştur. Araştırılan zaman diliminde Yahudilerin, modern dönemlerdeki Siyonist gayelerle yaptıklarına benzer şekilde Filistin'e göç etmeleri süz konusu olmamıştır. Müslümanların iyi muamelesi, Yahudileri modern dönemlerdeki gibi herhangi bir yurt arayışına sevk etmemiştir. Hac, kutsal mekanları ziyaret ya da bu mekanlara yakın yerlerde yaşamak gayesiyle göç eden Yahudiler olmakla beraber, bu dönemde Filistin'e Yahudi göçündeki temel etken ekonomiktir. Miladi X. asırdan itibaren doğu İslam dünyasında siyasi ve sosyo-ekonomik düzenin bozulması sebebiyle meslek sahibi pek çok Yahudi batı İslam dünyasına (Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika), bu arada Filistin'e de yerleşmiştir. Bu dönemde Filistin'e Yahudi göçünü teşvik eden yegane mezhep Karailiktir. Karailer mesihin gelişini hızlandırmak için müntesiplerini Filistin'e göçe teşvik etmişlerdir. Aynı dönemlerde Yahudilerin çoğunluğunu oluşturan Rabbani/Ortodoks Yahudilerde ise bu amaçlı bir göç hareketi mevcut değildir.
Haçlı Seferleri Döneminde Din Değiştirme Vakaları
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 691-718 · DOI: 10.37879/belleten.2011.691
Özet
Tam Metin
Haçlı Seferleri, II. Urbanus'un 1095'de Clenrmont'ta yaptığı Hıristiyanlığın merkezi Kudüs'ün kurtarılması ve doğulu Hıristiyan kardeşlere yardım parolasıyla başlamıştı. Ancak bu dini temele karşın seferlerin başlangıcı Avrupa'da cereyan eden iktidar savaşları, buna bağlı olarak bozulan sosyal-ekonomik düzen ve papalığın dünyevi iktidar hırsı ile alakalıdır. Çalışmamızın konusunu teşkil eden seferler sırasında gerçekleşen din değiştirme vakaları da tamamıyla bu nedenlerin dışa vurumudur.
Evrenos Bey'in Kökeni Hakkında Tartışmalar ve Yeni Bir Değerlendirme
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 745-768 · DOI: 10.37879/belleten.2011.745
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin en önemli uc beylerinden olan Evrenos Bey hakkında hazırladığımız makalede Bizans ve Osmanlı kaynaklaırı karşılaştırmalı olarak kullanılmış ve şimdiye kadar Evrenos Bey hakkında yapılan bütün çalışmalardan bahsedilmiştir. Özellikle de kökeni hakkında yapılan yorumlar, kaynaklarının bize sağladığı bilgiler doğrultusunda tartışılmıştır. XIV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rumeli fetihlerinde büyük rol oynayan Evrenos Bey, Osmanlı Devleti'nin Balkanlara geçiş ve yerleşme sürecinde tarih sahnesine çıkmış bir akıncı beyidir. İstisnasız bütün erken dönem Osmanlı kaynaklarında, Evrenos Bey'in askeri başarılarından bahsedildiği görülür. Özellikle XIV. yüzyılın ikinci yarısı boyunca yapılan bütün Rumeli fetihlerinde onun önenıli roller üstlendiği açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Evrenos Bey'den bahsetmeden "Erken Osmanlı Tarihi" veya bir "Balkan Tarihi" yazmanın mümkün olmadığı açıktır. Üstelik Osmanlı tarihinin en önemli şahsiyetlerinde biri olması nedeniyle araştırmacıların ilgisini çekmiş, önemi vurgulanmış, hatta biraz popülarize dahi edilmiş bir tarihi kişilik olarak değerlendirilmiştir. Bunları incelediğimizde esasında Evrenos'un etnik köken tartışmalarının Osmanlı Devleti'nin kuruluş teorilerinden bağımsız olmadığı anlaşılmaktadır. Özellikle Evrenos Bey'in oğlu İsa Bey'in H. 861 ( 1457) tarihli Selanik vakfiyesinde ( 1902-1903'te tecdid edilmiştir) babasının ismi "Pranko Lazarat" olarak şimdiye kadar karşılaşmadığımız bir şekilde geçmektedir. Dolayısıyla şimdiye kadar lakabı olarak bilinen Pranko adının İsa Bey'in ismi olduğu düşünülebilir. Aynı belgede Evrenos Bey'in isıninin ilk defa "Evraniz/Avraniz" şeklinde karşımıza çıkması da ilginçtir. Türkçe okuma kolaylığı sağlayan ilk sesli harfi çıkardığımız zaman Bizans kaynaklarındakine ve mezar kitabesindekine benzer şekilde karşımıza çıkan Vraniz adı, bu gün hala Slav kökenli halklar arasında yaygın olarak kullanılan Vranis/Vranes ismini karşımıza çıkarmaktadır. Elbette bu kayıttan hareketle Evrenos Bey'in bir Sırp olduğu iddia edilemez. Ancak kaynakları yeniden gözden geçirerek erken dönem Osmanlı tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Evrenos Bey'in kökenine dair yapılan yorum ve tartışmalara yeni bir boyut kazandırdığımız inancındayız.
Mucit ve Devlet: Son Dönem Osmanlı Dünyasında Mucitler
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 783-814 · DOI: 10.37879/belleten.2011.783
Özet
Tam Metin
Sanayi devriminin gerçekleşmesi ile birlikte bütün dünyada yeni bir şeyler üretme peşinde koşan insanların sayısında hissedilebilir bir artış yaşandı. Sanayi devriminden evvel mucit yok değildi, ancak onları devrim sonrasındaki kadar şevk ve gayretle çalışır bir vaziyette görmek mümkün olmamıştı. Bu gelişme, ne kadar kendisini kesintisiz bir teknolojik ilerlemenin içerisinde görmek isteyen sanayi evriminin bir neticesi ise modern sanayinin ilerlemesi de bu evrimden sonra uyandırılan bir mucitler dünyasının eseridir. Bundandır ki sanayi, teknoloji ve icat birbirinden ayrılmayacak kadar iç içe geçmiş üç kavram halini almışlardır. Peki, bu kavramlar arasındaki bağlantı Osmanlı cephesinde anlaşılmış mıdır? Gerçek manada bir sanayi devrimi gerçekleştirilememiş olan Osmanlı coğrafyası kabuk değiştiren bu yeni dünyanın neresindedir? Orada olup bitenlerden haberdar mıdır? Kendi mucitler muhitinin oluşabilmesi için özel bir çaba sarf etmiş midir? Mucitlerin devletten bekledikleri ilgi ve desteği bulabilmeleri aşamasında üzerine düşeni her zaman yerine getirebilmiş midir? Öte taraftan, Osmanlı coğrafyasında gezinen yerli ve yabancı mucitler ne tür icatlar geliştirmişlerdir? Özellikle yerli mucitler icatlarına vücut verirken devlet ve toplum hayatının gereksinimlerini de göz önünde bulundurmuşlar mıdır? Yoksa sadece zihin ve hayal dünyalarındaki imgelerin etkisinde mi kalmışlardır? İşte bu çalışma Osmanlı arşiv vesikaları ışığında söz konusu sorulara (tam manasıyla olamayacak olsa da) imkanlar dahilinde ve makul bir çerçevede bazı cevaplar üretebilme ümit ve gayesine hasrolunmuştur.
Denizli'de Rüşdiyelerin Kuruluşu ve Gelişimi
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 815-844 · DOI: 10.37879/belleten.2011.815
Özet
Tam Metin
Bu çalışma, modernleşme döneminin sivil eğitim kurumlarından olan rüşdiyelerin Denizli'deki tarihi gelişimine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede, 187l'den itibaren Denizli merkez ve kazalarında tesis edilmeye başlayan rüşdiyelerin kuruluş ve gelişme evresindeki öğretmen kadrosu ve öğrenci durumu, eğitim-öğretim faaliyetlerinde karşılaşılan sorunların çözümüne ilişkin izlenen yol ve yöntemlere dair süreç ele alınmaktadır. II. Abdülhamid devrinde Denizli'de yeni usullerle kız çocuklarının eğitimi için atılan ilk ve en önemli adım ise, 1896 yılında Denizli Kız Rüşdiyesi'nin eğitim ve öğretime açılmasıdır. Okul, Denizli eşrafından Tavaslızade Ali Efendi tarafından inşa edilmiştir. Tavaslızade Ali Efendi sonraki yıllarda da okulun bazı ihtiyaçlarını karşılanmıştır. Bu bakımdan, Denizli'de cehaletin izalesi ve modern eğitim kurumlarının tesisinde yerel unsurun oynadığı rolün, ayrıca dikkate değer olduğunu belirtmek gerekir. Denizli' deki diğer okullar gibi rüştiyelerin de gelişim sürecinde karşılaştığı en büyük sorunlardan biri, 1899'daki büyük depremin neden olduğu tahribat olmuştur. Depremin Denizli merkezdeki rüşdiyeler -erkek ve kız rüşdiyesi- üzerindeki etkisi, bu çalışmanın başlıca konularından biri olmuştur.
XV. ve XVI. Yüzyıllarda Karadeniz'in Kuzeyinde Doğu Mallarına Dair
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 719-744 · DOI: 10.37879/belleten.2011.719
Özet
Tam Metin
XVI. yüzyılda Akdeniz ticareti yeni keşiflerden ötürü zayıfladı. Özellikle yüzyılın ortalarında Avrupalı tüccarlar eski yollara nazaran yeni yolları kullanınayı tercih ettiler. Bundan ötürü Akdeniz devletleri, bu arada doğu bölgeleri, tedricen ticari etki ve güçlerini kaybettiler. Fakat bunun aksine kuzey ülkeleri, özellikle de Rusya, zaman içinde Doğuyla olan ticaretini artırdı. Pek çok doğu malı kervan ve deniz yollarıyla kuzey ülkelerine taşındı. Doğu kentleri pek çok malda tekel güçtü. Bundan ötürü kuzey bölgeleri doğuya mahkum durumdaydılar. Fakat zaman içinde bazı kuzey ülkeleri bu ticaretten önemli gelirler elde etmeye başladılar. Özellikle de Rusya bunda çok başarılıydı. Rusya, İngiltere ve diğer ülkelere doğu mallarını XVI. yüzyılın ortalarında satmaya başlamıştı. Rus tüccarlar ve doğal olarak da Moskova Büyük Knezliği bu ticaretten ötürü ekonomik durumlarını güçlendirdiler· Yine de bu kazanç Doğu'nun kazancından daha yüksek değildi. Bundan daha önemlisi bu ilişkiler, Akdeniz'deki ticaretin yeni durumu nedeniyle doğu kentleri için adeta taze kandı.
Osmanlı Devletinde Tanzimattan Sonra Kriminal Kimlik Tespit Yöntemlerine Dair Notlar ve Belgeler
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 845-880 · DOI: 10.37879/belleten.2011.845
Özet
Tam Metin
XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, içine girdiği krizlere paralel şekilde, sorunlarına çareler aramağa başladı. XIX. yüzyılda doruk noktasına varan çare arama sürecine, Avrupa merkezli modernleşmeci anlayış damgasını vuracaktır. Bu çerçevede Tanzimat Fermanı ile başlayan süreçte, modern bürokratik yapılanma, gerek merkezde ve gerekse taşrada hız kazandı. Bu yönüyle iç güvenlik ve adalet dağıtımı gibi toplumsal hayatı ilgilendiren, bir yönüyle de uluslararası nitelikteki, sosyal kontrol araçlarında da modern bir gelişme ve değişim yaşanmıştır.
Osmanlı Devleti Zamanında Kocaeli Ormanları
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 769-782 · DOI: 10.37879/belleten.2011.769
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti döneminde Kocaeli ekonomisinin gelişmesine etki eden amillerden bir tanesi de sahibi olduğu zengin ormanları idi. Ormanların bol miktarda bulunması Kocaeli'ni ekonomik açıdan önemli kıldığı gibi stratejik önemini de arttırmıştır. Bu ormanlar ticari açıdan değerlendirilmiş ve önemli gelirler elde edilmiştir. Osmanlı Devleti, Kocaeli ormanlarına özel bir önem vermiştir. Devletin başkenti olan İstanbul halkının yakacak ihtiyacı, devletin tophane ve tersane gibi kurumlarında genellikle Kocaeli ormanlarından kesilen keresteler kullanılmıştır. Zamanla bu ormanlar bölge nüfusunun çoğalmasıyla yer yer azalmıştır.
A Failed Project: The Ponto-Armenian Federation, 1919-1920
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 545-570
Özet
Tam Metin
The conventional wisdom says that Ottoman Armenians and Rums had collaborated against the Ottoman government during the First World War and its immediate aftermath, and then the Ankara government after 1920. They may have joined forces during the First World War when they regarded the "Turks" as their common enemy. However, when the "Turk" was out of the way after the First World War, Armenians and Rums could not agree on how to share the spoils. This was particularly true for Trabzon which was coveted both by Armenians, who wanted to integrate the vilayet to their Greater Armenia, and Trabzon Rums who wished to establish an independent republic in the region. Therefore, while ostensibly working against the "Turk", Rums and Armenians essentially intrigued against one another over Trabzon. Although both parties paid lip service to a Ponto-Armenian federation from time to time, they at the same time undermined each other's efforts to gain ground in Trabzon. Combined with Turkish resolve to keep Trabzon and Allies' hesitancy to honor their promises to the Armenians and Rums during the First World War, Armenian-Rum dispute over Trabzon rendered the project of a Ponto-Armenian federation abortive.