4009 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4009
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 138
- Türkler 137
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
Tarih-i Ferhengi-i İl-i Şahseven-i Bağdadi (Bağdad Şahseven Aşiretinin Kültürel Tarihi),
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 261-268
Özet
Şahseven, İran'da özellikle Mugan ve Erdebil yöreleri ile Zencan, Tahran, Harrakan ve Hamse yörelerinde yaşamakta olan bazı Türk asıllı aşiret topluluklarının adıdır. Oğuz boylarına mensup olan Şahsevenlerin kökenleri belirsizdir ve XVI. yüzyıl ile XVIII. yüzyıllar arasındaki bir tarihte konfederasyon şeklinde bir araya getirilmiş aşiretlerden oluştukları sanılmaktadır. Mugan Şahsevenleri hakkında yazan pek çok araştırıcının tespit ettiği, aşiretin kökeni konusundaki en yaygın rivayet; onların 1600 yıllarında, Şah Abbas tarafından kendisine sadık bir güç olarak oluşturulmuş karma bir aşiret olduğu şeklindedir. Ancak Şahsevenlerin kökeni konusunda ne resmi, ne de sözlü anlatımlar tam olarak belgelere dayandırılamamaktadır. Şah Abbas devrinde "Şahseven" adı ile herhangi bir karma aşiretin kurulmuş olduğu hakkında hiçbir kanıt bulunmamakla birlikte, onun uyguladığı askeri ve aşiretleri dağıtma siyasetleri sonucunda birbirinden çok farklı bölgelerde, farklı aşiretlerin parçalarına rastlanır olmuştur. Bu parçalar ise zamanla "Şahseven" adı altında bir oluşum, bir konfederasyon oluşturmuştur.
Britain and the Armenian Question 1915-1923 (New York: St. Martin's Press, 1984
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 281-286
Özet
Akaby Nassibian'ın İngiltere'nin 1915-1923 tarihleri arasında Ermeni meselesi ile ilişkisi hakkındaki bu kitabı sonuç kısmı dahil olmak üzere 7 bölümden oluşmaktadır. Giriş özelliği taşıyan birinci bölümde yazar Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki dönemde İngiltere'nin Ermeni meselesinde oynadığı rolü anlatmaktadır. İkinci bölüm ise İngiltere'de yazarın "insansever/hayırsever" (humanitarian) diye nitelediği kişi ve grupların 1918 öncesi Ermeni sorununa yaklaşımlarına ayrılmıştır. Yazar, "insansever/hayırsever" derken aslında Ermeni taraftan-Türk aleyhtarı lobi faaliyetlerini kast etmektedir. Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'na İngiltere'nin karşısında girdiği için bu ülkede Türk karşıtlığı normal karşılanabilirdi. Bu yüzden, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı olan savaş gayretine destek oldukları için haliyle Ermeniler'e İngiltere içinde verilen desteği Nassibian, "insansever/hayırsever" olarak nitelemektedir.
Bir Diplomatın Türkiye Anıları (1936 - 1943)
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 205-260
Özet
Tam Metin
İkinci Dünya Savaşı döneminde Türkiye'nin dış politikası konusu çok sayıda diplomat ve siyasetçinin anılarında ele alınmıştır. Dönemi inceleyen tarihçiler, politikacılar ve akademisyenler, Türk devlet adamlarının savaş dışında kalma becerisini çoğu kez överek irdelemişlerdir. 1936-1943 yılları arasında Ankara'daki Alman Büyükelçiliğinde Müsteşar, İşgüder, Elçi unvanları ile görev yapan Hans Kroll'un o dönemi de içeren anıları bugüne kadar dilimize aktarılmamıştı. Konu ile ilgili kapsamlı araştırmalarda Hans Kroll'un anılarına pek değinilmediğini gözlemledim. Örneğin en kapsamlı incelemelerden biri sayılan ve Nisan 2010'da dilimize de kazandırılmış bulunan Zehra Önder'in aşağıda dipnotta değinilen kitabında geniş bir kaynak ve literatür listesi bulunmasına rağmen, Hans Kroll'un anılarından bahis yoktur.
Van Kalecik (Urartu) Toplumunun Erişkin Bireylerinin Paleopatolojik Analizi
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 1-18 · DOI: 10.37879/belleten.2011.1
Özet
Tam Metin
Bu çalışmada, Kalecik toplumunun erişkin bireylerinin iskeletlerinde görülen hastalıklar incelenmiştir. Kalecik toplumunda en sık rastlanılan hastalık eklemlerde görülen dejenarasyonlardır. Toplulukta görülen diğer rahatsızlıklar cribra orbitalia, porotic hyperostosis, periostitis, osteomyelit, calcaneus spur (topuk dikeni) ve travmalardır. Kalecik topluluğunun iskeletlerinde rastlanılmış lezyonların cinsiyetler arasında değerlendirildiğinde kadın ve erkek bireylerde lezyonların görülme sıklıklarında benzer oran tespit edilmiştir. Ancak travma kökenli lezyonlar sadece kadın bireylerde görülmüştür. Kalecik topluluğun erişkin bireylerinde görülen lezyonlar genel olarak çevresel faktörlerin etkin olduğu patolojik lezyonlar olduğu görülmüştür.
XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Kütahya Gediz (Gedos) Şap Madeni
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 135-158 · DOI: 10.37879/belleten.2011.135
Özet
Tam Metin
Kullanımı ilkçağlardan beri bilinen ve önemli bir ticaret malzemesi olan şap, Osmanlı Devleti sınırları içinde birkaç yerde çıkarılmaktaydı. Bu yerlerden biri olan, Kütahya'da bulunan Gedos (Gediz) şap madeni, Bizans Devleti zamanından beri işletilmekteydi. Şap, özellikle XV. yüzyıla kadar Batı ile yapılan ticarette, önemli gelir getirdiğinden bölgeye sahip olan beylikler veya devletlere ekonomik kalkınma sağlamaktaydı. Osmanlı Devleti, Gediz ve çevresini ele geçirdikten sonra da şap üretimine devam edildi. İltizam usulü ile işletilen şap madeninde üretimin devamlılığı sağlanmaya çalışıldı. Madende çalışanlar, örfi vergilerden muaf tutuldu. Fakat, bu muafiyet XVIII. yüzyılın ikinci yarısında kaldırıldı. Bu durumda çıkardıkları maden miktarına göre ücretlendirilen madencilerin durumu ekonomik olarak kötüleşti. Gediz şap madeninden arşiv kaynaklarına yansıyan en fazla olay madenden şap kaçırılması konusunda olmuştur. Bu durum, maden çalışanlarına uygulanan ücretlendirme politikası ile ilgili olduğu gibi Osmanlı Devleti'nin ticari mallara uyguladığı tekelci üretim ve satış politikası ile de ilgilidir. Osmanlı Devleti'nde bulunan şap madeni konusunda Suraiya Faroqhi ve Mehmet Ersan'ın çalışmaları bulunmaktadır. Faroqhi, "Alum Production and Alum Trade in the Ottoman Empire (about 1560-1830)", Wiener Zeitschrift far die Kunde des Morgenlandes, S:71 (1979), s. 153-175'deki makalesinde, Osmanlı Devleti'nde genel olarak şap çıkarılan yerler, üretim ve işçilerin ekonomik durumları üzerine eğilirken, Ersan, "XIII. -XIV. Yüzyıllarda Şap Ticareti ve Şebinkarahisar", Şebinkarahisar I. Tarih ve Kültür Sempozyumu - Bildiriler, (30 Haziran - 1 Temmuz 2000), İstanbul 2000, s. 5562' deki bildirisinde Şebinkarahisar'da bulunan şap madeninin XIII. ve XIV. yüzyıllardaki durumunu incelemiştir. Fatma Acun, Karahisar-ı Şarki ve Koyluhisar Kazaları Örneği'nde Osmanlı Taşra İdaresi (1485-1569), Türk Tarih Kurumu, Ankara 2006'da basılı olan kitabında, Karahisar-ı Şarki'de bulunan şap madeninden bahsetmiştir. Gediz'de bulunan şap madeni ile ilgili bır çalışma yapılmamıştır. Osmanlı tarih araştırmacıları Osmanlı madenciliği konusunda çalışmaların yetersizliğinden yakınmaktadırlar. Bu makalede, Gediz şap madeninin XVIII. ve XIX. yüzyıllarda işletme sistemi, şap üretimi, üretilen malların nakliyesi, şap madeninin satış noktaları ve madende çalışanların durumu değerlendirilecektir. Bu inceleme, Osmanlı maden çalışmalarına ve Kütahya'nın gelişiminde önemli olan bir maden ocağının, kısmen de olsa tarihi gelişimine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Çalışma, Osmanlı Devleti'nin, şap madeninin üretimi ve ticareti ile yakından ilgilendiğini, üretim ve satışla ilgili kurallar koyduğunu ve bu kuralların faaliyete geçmesi için sıkı tedbirler aldığını göstermektedir. Teknolojinin gelişmesine ve yeni maden yataklarının bulunmasına rağmen şapa olan arz, XVIII. ve XIX. yüzyılda devam etmiştir.
Oylum Höyük Kazılarında Ele Geçen Bir Grup Orta Tunç Çağı Yapı Adak Eşyası
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 19-50 · DOI: 10.37879/belleten.2011.19
Özet
Tam Metin
Oylum Höyük'de 2007-2009 yılları arasında, höyüğün kuzeybatı yükseltisi üzerinde yer alan J22 Plankaresi'nde sürdürülen kazılar, Orta Tunç Çağı yapı adakları ile ilgili yeni bilgiler ortaya koymaktadır. Yapı adak eşyaları, iki evreli bir yapının temeli ve tabanı altına yerleştirilmiştir. Seramik malzemeye göre yapının her iki evresi de Orta Tunç Çağı II'ye tarihlenmektedir. Erken evre yapısında bakır bir balta ve bronz bir tanrı heykelciği, geç evre yapısında ise alt kısmı çivi biçimli bronzdan bir tanrı çifti heykelciği ele geçmiştir. Düşünce olarak yapının tabanı ya da temeline yerleştirilen adak eşyaları, yapının korunması için tanrılara yapılan bir sunudur. Müzelerde ve özel koleksiyonlarda çok sayıda bronz yapı adak heykelciği bulunmakla birlikte, büyük bir çoğunluğu bilimsel kazılarda ele geçmemiştir. Az sayıdaki buluntu merkezi, adak heykelciklerinin Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Orta Fırat Bölgesi'nin batısında kalan kesimi ile Doğu Akdeniz Bölgesi'nde, M.Ö. 3. binin sonlarında başlayan bir geleneği temsil ettiği ve M.Ö. 2. binin ortalarına kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu gelenek, Mezopotamya'dan kuzeye ve batıya yayılmış gibi görünmektedir. Oylum heykelciklerinde görülen kolların dirsekten kırılarak ileriye doğru uzatılması ve hareketsiz duruş pozisyonu, OTÇ'nda Kuzey Suriye'de ve Doğu Akdeniz'de yaygın görülen bir tasvir biçimidir. Kolların dirsekten kırılarak yere paralel ileriye doğru uzatılması, M.Ö. 2. binin ilk yarısı için önemli bir tarihlendirme kriteridir.
Abdallar, Akıncılar, Bektaşilik ve Ehl-i Beyt Sevgisi: Yemini'nin Muhiti ve Meşrebi Üzerine Notlar
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 51-86 · DOI: 10.37879/belleten.2011.51
Özet
Tam Metin
Yemini, Alevi-Bektaşi edebiyatının en önde gelen yazarlarından birisi olmasına rağmen çok az bilinmektedir. Eski şair tezkirecileri ondan hiç bahsetmezken modern çalışmalardaki bilgiler de bir iki satırı geçmemektedir. Araştırmacıların Yemini'ye karşı ilgisizliğinin temelinde kaynak yetersizliği yatmaktadır. Yemini hakkındaki bilgilerimiz yine kendisi tarafından kaleme alınan Fazilet-name'den öğrenebildiğimiz kadarıyla sınırlıdır. Fazilet-name esas itibariyle Hz. Ali'nin faziletlerini anlatan Şeyh Rükneddin'e ait Farsça bir eserin tercümesidir. Ancak Yemini satır aralarında kendisine ve dönemine ışık tutacak bilgiler vermekten geri durmamıştır. Şairin eklediği bölümler üzerinde yapılacak dikkatli bir çalışma Yemini'nin hayatı, meşrebi ve dahil olduğu sosyal-dini muhite dair yeni bilgilere ulaşmayı mümkün kılacaktır. Elinizdeki makale bu amacı gütmektedir.