4034 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Denizli'de Rüşdiyelerin Kuruluşu ve Gelişimi

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 815-844 · DOI: 10.37879/belleten.2011.815
Tam Metin
Bu çalışma, modernleşme döneminin sivil eğitim kurumlarından olan rüşdiyelerin Denizli'deki tarihi gelişimine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede, 187l'den itibaren Denizli merkez ve kazalarında tesis edilmeye başlayan rüşdiyelerin kuruluş ve gelişme evresindeki öğretmen kadrosu ve öğrenci durumu, eğitim-öğretim faaliyetlerinde karşılaşılan sorunların çözümüne ilişkin izlenen yol ve yöntemlere dair süreç ele alınmaktadır. II. Abdülhamid devrinde Denizli'de yeni usullerle kız çocuklarının eğitimi için atılan ilk ve en önemli adım ise, 1896 yılında Denizli Kız Rüşdiyesi'nin eğitim ve öğretime açılmasıdır. Okul, Denizli eşrafından Tavaslızade Ali Efendi tarafından inşa edilmiştir. Tavaslızade Ali Efendi sonraki yıllarda da okulun bazı ihtiyaçlarını karşılanmıştır. Bu bakımdan, Denizli'de cehaletin izalesi ve modern eğitim kurumlarının tesisinde yerel unsurun oynadığı rolün, ayrıca dikkate değer olduğunu belirtmek gerekir. Denizli' deki diğer okullar gibi rüştiyelerin de gelişim sürecinde karşılaştığı en büyük sorunlardan biri, 1899'daki büyük depremin neden olduğu tahribat olmuştur. Depremin Denizli merkezdeki rüşdiyeler -erkek ve kız rüşdiyesi- üzerindeki etkisi, bu çalışmanın başlıca konularından biri olmuştur.

XV. ve XVI. Yüzyıllarda Karadeniz'in Kuzeyinde Doğu Mallarına Dair

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 719-744 · DOI: 10.37879/belleten.2011.719
Tam Metin
XVI. yüzyılda Akdeniz ticareti yeni keşiflerden ötürü zayıfladı. Özellikle yüzyılın ortalarında Avrupalı tüccarlar eski yollara nazaran yeni yolları kullanınayı tercih ettiler. Bundan ötürü Akdeniz devletleri, bu arada doğu bölgeleri, tedricen ticari etki ve güçlerini kaybettiler. Fakat bunun aksine kuzey ülkeleri, özellikle de Rusya, zaman içinde Doğuyla olan ticaretini artırdı. Pek çok doğu malı kervan ve deniz yollarıyla kuzey ülkelerine taşındı. Doğu kentleri pek çok malda tekel güçtü. Bundan ötürü kuzey bölgeleri doğuya mahkum durumdaydılar. Fakat zaman içinde bazı kuzey ülkeleri bu ticaretten önemli gelirler elde etmeye başladılar. Özellikle de Rusya bunda çok başarılıydı. Rusya, İngiltere ve diğer ülkelere doğu mallarını XVI. yüzyılın ortalarında satmaya başlamıştı. Rus tüccarlar ve doğal olarak da Moskova Büyük Knezliği bu ticaretten ötürü ekonomik durumlarını güçlendirdiler· Yine de bu kazanç Doğu'nun kazancından daha yüksek değildi. Bundan daha önemlisi bu ilişkiler, Akdeniz'deki ticaretin yeni durumu nedeniyle doğu kentleri için adeta taze kandı.

Osmanlı Devletinde Tanzimattan Sonra Kriminal Kimlik Tespit Yöntemlerine Dair Notlar ve Belgeler

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 845-880 · DOI: 10.37879/belleten.2011.845
Tam Metin
XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, içine girdiği krizlere paralel şekilde, sorunlarına çareler aramağa başladı. XIX. yüzyılda doruk noktasına varan çare arama sürecine, Avrupa merkezli modernleşmeci anlayış damgasını vuracaktır. Bu çerçevede Tanzimat Fermanı ile başlayan süreçte, modern bürokratik yapılanma, gerek merkezde ve gerekse taşrada hız kazandı. Bu yönüyle iç güvenlik ve adalet dağıtımı gibi toplumsal hayatı ilgilendiren, bir yönüyle de uluslararası nitelikteki, sosyal kontrol araçlarında da modern bir gelişme ve değişim yaşanmıştır.

Osmanlı Devleti Zamanında Kocaeli Ormanları

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 769-782 · DOI: 10.37879/belleten.2011.769
Tam Metin
Osmanlı Devleti döneminde Kocaeli ekonomisinin gelişmesine etki eden amillerden bir tanesi de sahibi olduğu zengin ormanları idi. Ormanların bol miktarda bulunması Kocaeli'ni ekonomik açıdan önemli kıldığı gibi stratejik önemini de arttırmıştır. Bu ormanlar ticari açıdan değerlendirilmiş ve önemli gelirler elde edilmiştir. Osmanlı Devleti, Kocaeli ormanlarına özel bir önem vermiştir. Devletin başkenti olan İstanbul halkının yakacak ihtiyacı, devletin tophane ve tersane gibi kurumlarında genellikle Kocaeli ormanlarından kesilen keresteler kullanılmıştır. Zamanla bu ormanlar bölge nüfusunun çoğalmasıyla yer yer azalmıştır.

A Failed Project: The Ponto-Armenian Federation, 1919-1920

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 545-570
Tam Metin
The conventional wisdom says that Ottoman Armenians and Rums had collaborated against the Ottoman government during the First World War and its immediate aftermath, and then the Ankara government after 1920. They may have joined forces during the First World War when they regarded the "Turks" as their common enemy. However, when the "Turk" was out of the way after the First World War, Armenians and Rums could not agree on how to share the spoils. This was particularly true for Trabzon which was coveted both by Armenians, who wanted to integrate the vilayet to their Greater Armenia, and Trabzon Rums who wished to establish an independent republic in the region. Therefore, while ostensibly working against the "Turk", Rums and Armenians essentially intrigued against one another over Trabzon. Although both parties paid lip service to a Ponto-Armenian federation from time to time, they at the same time undermined each other's efforts to gain ground in Trabzon. Combined with Turkish resolve to keep Trabzon and Allies' hesitancy to honor their promises to the Armenians and Rums during the First World War, Armenian-Rum dispute over Trabzon rendered the project of a Ponto-Armenian federation abortive.

Bir Ayan Ailesi: Tavaslızadeler

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 447-470
Tam Metin
Devlet otoritesinin zayıflamaya başladığı XVII. yüzyıldan itibaren taşrada bazı şahıs ve ailelerin sivrilmeye başladığı görülür. Ayan adı verilen bu zümre, özellikle iltizam usulünde yapılan değişiklikten sonra daha da güçlenmeye başlar. Bunlar, voyvodalık ve mütesellimlik gibi vazifeleri yürütürken görevlerini kötüye kullanarak servet sahibi oluyorlardı. Bu ayanların, Anadolu'nun birçok yerinde olduğu gibi Rumeli'de de devleti uğraştırdığı görülmektedir. Menteşe Sancağında da ayanlar vardı. Bunlardan Tavas Kazasında bir aile Tavaslızadeler olarak anılmaktaydı. Tavaslızadeler, bugün artık Tavas'da yaşamamakla beraber, günümüze kadar ulaşan ailelerdendir. Bu makalede ailenin tarihi, devletle ilişkileri ve siyasi, içtimai ve iktisadi faaliyetleri ele alınmaktadır.

Derviş Paşazade Numan Bey'in Ayanlık ve Tersanecilik Faaliyetleri

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 387-406
Tam Metin
Derviş Paşa'nın soyundan gelen Numan Bey, İnegöl'ün Kulaca köyünde doğmuş, kısa sürede sülalenin en önemli şahsiyetlerinden biri haline gelerek kapıcıbaşılık, mirimiranlık ve tersane eminliği gibi önemli vazifelere getirilmiştir. Bu çalışmada Derviş Paşazade Numan Bey'in, bir ayan olarak devlete yaptığı hizmetler, başka ayanlarla yaşadığı mücadeleler ve III. Selim döneminde Osmanlı donanmasının yenilenmesi organizasyonunda bir tersane emini olarak faaliyetleri konusunda veriler sunulmaktadır. Çalışma, kaynakların da yetersizliği sebebiyle, Numan Bey'in hayatını tüm yönleri ile açıklama gayretinde olmayıp, onun yaptığı faaliyetler ile; ayanlık, Hudavendigar sancağı tarihi ve Gemlik'teki tersanenin işlevi hususunda bir kısım orijinal bilgileri ortaya koymayı hedeflemektedir.

Kırım Hanı Murad Giray'ın Adli Reformu

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 571-578
Kırım Hanı Murad Giray'ın (1089/1678-1094/1683) henüz saltanatının başlangıcında giriştiği adli reform teşebbüsü Kırım Hanlığı tarihinin girift hadiselerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Han tahta oturduktan hemen sonra adli işlerde, şeriatın yerine "Cengiz Töresi"nin esas alınmasını buyurdu ve kadıaskerlik makamını ilga ederek yerine "törebaşı"nı atadı. Ancak bu reformun devamı gelmemiştir: çok geçmeden Murad Giray, Türkler ile birlikte askeri harekâta katılmak için sultanın ordugâhına geldi. Burada Vani Efendi (V. D. Smimov'un deyimi ile tam bir vavsız evliya idi) adında biri hani bunun şeriata karşı yapılmış bir irtica hareketi olduğuna ikna etti.

Muhammed Kerim Yusuf-i Cemali, Zindegâni-i Şah İsmail-i Evvel (Bâ nigâreş ber hususiyat-ı cismi, ruhi, zovki, ahlaki, mezhebi ve revabıt-ı cı bâ düvel-i harici), (I. Şah Ismail'in Hayatı (Beden, Ruh, Zevk, Ahlak, Din Bakımından Özelliklerinin Tasviri ve Yabancı Devletler İle ilişkileri), İntişarat-ı Muhteşem

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 609-612
Merhum Prof. Dr. Faruk Sümer, 1976 yılında basılan Safevi devletinin kuruluşuna dair yazdığı eserine "Safevi Devleti'nin kuruluşu İslam ve Türkiye tarihinde mühim bir hadisedir. Bu hadisenin en mühim neticesi, İslam aleminin merkezinde yeni bir âlemin meydana gelmiş olmasıdır. Başlıca vasfı Şiilik olan ve İran'ı içine alan bu âlem, varlığını, bilindiği gibi, zamanımıza kadar devam ettirmiştir. Anadolulu Türklerin Safevi devletini kurmaları ve bu unsurun zor kullanarak Şiiliği İran'ın rakipsiz bir mezhebi haline getirmesi bugüne kadar ilim âlemince lâyıkıyle anlaşılmamış bir konudur" ifadesi ile başlamakta, "Safevi devletinin milli bir İran devleti olduğu görüşünün artık ciddi ilim adamları arasında pek taraftarı kalmadığını" belirterek, "Safevi devleti tarihinin bizim için taşıdığı ehemmiyet, bilhassa devleti kuran ve geliştiren unsurun Anadolulu olması ve bunlarla ilgili olarak kalabalık sayıda göçebe ve köylü Türk topluluklarının bu ülkeden İran'a göç etmeleridir" diyerek "devletin kurulduktan sonra da uzun zaman, bilhassa insan gücü bakımından Anadolu'dan beslendiği sonucuna" varmaktadır.

Daniel PANZAC, La Marine Ottoman: De l'apogee a la chute de l'Empire (1572-1923), CNRS Editions, Paris 2009, 537 pages. Osmanlı Denizciliği: İmparatorluğun Zirvesinden [Doruk Noktasından] Çöküşüne [Yıkılışına] (1572-1923), CNRS Editions, Paris 2009, 537 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 613-620
Daniel Panzac, edebiyat doktoru, üniversite profesörü (agrege de l'Universite) unvanlarına sahip bir bilim adamı olup, Fransa'da CNRS'te uzun yıllar araştırma müdürlüğü görevini yerine getirmiş, şu anda emekli olan bir Osmanlı imparatorluğu tarihçisidir. Yıllarca, Türk Tarihi konusunda önemli araştırmalara sahip Robert Mantran'ın çalışmalarını sürdürdüğü kurum olan Fransa'nın Aix-en-Provence'deki "Institut des Recherches et d'Etudes sur le Monde Arabe et Musulmane" adlı kuruluşta çalışmalarını sürdürmüş ve buradan emekli olmuştur. Kendisi derin tecrübesiyle Osmanlılar dönemi için çok sayıda önemli eserler vererek, Türk tarihi araştırmalarına önemli katkılar sağlamıştır. Hatta bu eserlerden biri, Türkçe'ye çok değerli meslektaşımız, genç yaşta hayatını kaybeden Prof. Dr. Serap Yılmaz tarafından "Osmanlı İmparatorluğu'nda Veba" adıyla kazandırılmıştır. Fransızca olarak Türkiye'de ISIS Yayınevi tarafından yayınlanmış "XVIII.-XIX. Yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nda Nüfus ve Sağlık"' ve "XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda Ticaret ve Denizcilik"' konulu eserleri de vardır.