4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Jürgen Seeher (editör), Ergebnisse der Grabungen an den Ostteichen und am mittleren Büyükkale-Nordwesthang in den Jahren 1996-2002, Boğazköy-Berichte 8, Mainz, 2006, Verlag Philipp von Zabern, 1-163 sayfa, [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 266 · Sayfa: 221-224
Boğazköy Raporları, Hitit başkenti Hattuşa'nın tarihiyle ilgili yayınlar arasında özel bir yer alır. Diğer monograflar ve özel çalışmalardan farklı olarak, bu raporlar, kitap formatında yerleşmedeki en son çalışmalar üzerine yazılan makaleleri içerir; 19. yüzyılın sonlarından itibaren Hattuşa'daki arkeolojik araştırmaları yönetmiş bilim adamları arasında en saygın isimlerden biri olan Kurt Bittel'in de 1938, Berichte Nr. 2'de belirttiği gibi "tamamlanmış araştırmaları tek, çok karmaşık olmayan sayılarla zamanında aktarmak" için yaymlanmışlardır [bkz. K. Bittel - R. Naumann, Neu Untersuchungen hethitischer Architektur, Abhandlungen der PreuBischen Akademie der Wissenschaften. Jahrgang 1938. Phil. -hist. Klasse Nr. 1 (Berlin 1938)].

Nûr Bânû: Venedikli Bir Sultan? (1530 - 1583)

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 266 · Sayfa: 201-220
"Kadınlar Saltanatı" tarihçiler tarafından on altıncı yüzyıl sonu ve on yedinci yüzyıl sonu arasında yaşanan gerilemenin belirtilerinden biri olarak değerlendirilir. Sultanların hasekilerinin artan etkisi ve valide sultan ile haseki sultanların öneminin artmasının Osmanlı devlet sistemini bozduğuna inanılır. III. Murad (1574-95) dönemi bu yönde bir değişimin başlangıç noktası kabul edilmektedir. III. Murad'ın annesi Nûr Bânû Sultan, II. Sultan Selimin haseki "kadını" olarak ayrıcalıklı bir yere sahipti. III. Murad'ın saltanatı sırasında valide sultan olarak gücü ve etkisi büyük oranda artar. Bâb-ı bulunan Batılı diplomatlar Nûr Bânû'nun oğlunu kontrolü ve politik meselelere müdahalesi konusunda hemfikirdirler. İstanbul'dan gelen raporlar, 1583 yılında öldüğünde, aniden annesinin rehberliğini yitiren III. Murad'ın büyük üzüntüsünü tarif ederler.

Son Eretnalı Sultanı II. Mehmed Bey’in Mezar Taşı

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 266 · Sayfa: 109-114
Kayseri'de Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad'ın inşa ettirmiş olduğu Sultan Hanı'nın içerisinde Selçuklu lahit tarzında mermer bir mezar taşı bulunmaktadır. 2007 yılında Vakıflarca yarım kalmış restorasyonuna devam edilen Han'ı(1) son ziyaretim esnasında, odalardan çıkarılarak avluya konmuş olan mezar taşını inceleme imkânını buldum ve taşın son Eretnalı Sultanı II. Mehmed Bey'e ait olduğunu hayretle gördüm.

Knidia Karakteri Üzerine Bir Analiz -Görünenden Görünmeyene-

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 266 · Sayfa: 1-34 · DOI: 10.37879/belleten.2009.1
Tam Metin
Tarih boyunca sanata konu olan çıplaklık farklı kültürlerde farklı anlamlar ifade etmiştir. Bu anlamlar kimi zaman aşk ve cinsellik, kimi zaman saflık ve temizlik, kimi zaman da güç ve verimliliktir. Söz konusu, antik çağın tanrıça figürlerindeki çıplaklık olunca -ki bunun en güzel örneklerini İştar, Afrodite ve Venüs sergilemektedir- antik Helen sanatının ünlü heykeltraşlarından Praxiteles'in İ.Ö. 4. yüzyıl eseri Knidia, hayli özel bir yere sahiptir. Üç boyutlu, anıtsal çıplak bir kadın heykeli olması nedeniyle antik sanat tarihinde yeni bir temanın ilk örneği olan bu eser, dünyevi güzelliğin çok ötesine taşan, idealize edilmiş ilahi bir güzelliğin eşsiz örneği ve antik çağ sanatında bir övünç sebebi olarak görülmüştür(1).

Türkiye’de Hollandalı Bir Seyyah: Cornelis de Bruyn ve Gözlemleri

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 266 · Sayfa: 145-164 · DOI: 10.37879/belleten.2009.145
Tam Metin
1652-1727 yılları arasında yaşamış olan Hollandalı ressam ve seyyah Cornelis de Bruyn, 1 Ekim 1674'te Lahey'den başladığı uzun bir Avrupa seyahatinden sonra(1). İtalya üzerinden deniz yoluyla 17 Temmuz 1678'de İzmir'e gelmiştir(2). Beş aya yakın İzmir'de kalan De Bruyn(3), 4 Aralık'ta İstanbul'a yolculuk yapan bir Türk subaşı ile bir ağanın kafilelerine katılarak bu kentten ayrılmış ve başka bir Hollandalı tüccar ve iki Fransız ile birlikte, karadan Manisa ve Balıkesir yoluyla Bandırma'ya ve oradan da bir gemi ile 14 Aralık'ta İstanbul'a ulaşmıştır(4). Bir buçuk yıl kadar İstanbul'da kalan(5) De Bruyn, 1 Temmuz 1680'de buradan ayrılmış ve deniz yoluyla 6 Temmuz'da tekrar İzmir'e dönmüştür(6).

Arapların Fethinden Selçuklular Zamanına Kadar Maraş

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 266 · Sayfa: 35-76 · DOI: 10.37879/belleten.2009.35
Tam Metin
Ortaçağ'da Maraş tarihi incelenirken, bu bölgede bulunan ve el-Hades1 olarak bilinen, bugün tamamen yıkılmış olan şehirle birlikte ele alınmalıdır. Maraş ve Hades şehirleri Ortaçağ İslâm ve Hıristiyan kaynaklarında birlikte geçer. Hititlerin, Gurgum, Asurluların Maraj veya Markasi gibi isimlerle bildikleri Maraş, Romalılar zamanında Caligula adlı bir generalin ismine nispetle Germanikeia olmuştur.

Trapezus Sikke Darpları

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 707-746
Trapezus'un =Trabzon Coğrafi Konumu: Bir Pontos kenti olup, sınırları güney-doğuda Susurmena Sürmene ; doğuda Rhizaion'a Rize kadar uzanırdı(1) Yörenin doğusunda Kolkhis, güneyinde ise, Armenia Minor yer almaktadır. Trapezus topografyası oldukça dağlık olduğundan Plinius(2) burasının mante vasto clausum = geniş dağ kütlesi tarafından hapseldiğini söylemekteydi. Buna karşın gemilerin demir atmaları için uygun limanlara sahip olan Trapezus sahilleri(3) balıkçılık açısından bereketliydi(4). Yörenin dağları ise, maden bakımından oldukça zengindi. Özellikle bakır madeni açısından zengin olan bu dağlar tarihin her döneminde yoğun olarak kullanılmıştı. Bu durum söz konusu dağların civarlarında yoğunlaşan antik yol güzergahları tarafından desteklenmektedir. Trapezus territorium'unu adeta bir örümcek ağı gibi saran, yörenin iç kesimindeki yol ağı her bir vadi boyunca Karadeniz istikametine doğru ilerlemekteydi. Buradan da limanlar vasıtasıyla öngörülen istikametlere taşınmaktaydı.