4009 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4009
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 138
- Türkler 137
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
Abbâsîler ve Fâtımîler Döneminde Yahudilerin Cemaat Mahkemeleri
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 747-804
Özet
Tam Metin
Hz. Muhammed döneminde başlayan, Hulefâ-yı Râşidîn ile hızlanıp Emevîler döneminde zirveye ulaşan fetihlerle, o dönem dünyasının büyük bir bölümü Müslümanların hakimiyetine girmişti. Bu fetihlerle kökeni İslâm öncesi dönemlerdeki sürgünlere dayanan Yahudi cemaatlerinin çoğu da, İslâm idaresine girmiş oldu. Daha önce iki farklı devletin Bizans ve Sâsânî hakimiyetinde bulunan toprakların, tek bir hakimiyet altına alınmasıyla Yahudi cemaatleri de tek bir hakimiyete, yani Rabbânî Ortodoks , bir diğer deyişle Talmud Yahudiliğinin hakimiyetine girmiş oldu.
CORNELIUS GURLITT, İstanbul'un Mimari Sanatı, Ankara 1999, Çeviren Rezan Kızıltan, XXII-128 sayfa, büyükboy, CCV tane levhada fotoğraflar ve çizimler bulunmaktadır. Yayınlayan: Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı. Projenin yapım ve düzenleyicisi: Hasan Duman. Osmanlı Devleti'nin 700. kuruluş yıldönümü vesilesi ile teşvik edilen eserler kapsamındadır. Başlıklar ve sunuş kısımları, Türkçe'den başka İngilizce ve Almanca olarak da verilmiştir. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 951-954
Özet
Türk sanatı üzerine yaptığı çalışmalar ve bu arada Osmanlı Devleti'nin vitrini mahiyetinde addolunan İstanbul hakkında en eski çağdaş ilmi yayınlardan birisini yaratan Cornelius Gurlitt adlı araştırıcının eseri uzun yıllar sonra dilimize kazandırıldı. Neşrini gerçekleştiren Vakıf, eserin tamamlayıcısı olan plan ve çizimleri de ihmal etmemiş ve bunların hepsi de kitaba dahil edilmiştir. Vakfın ve projenin idarecisi olan H. Duman, bu eserden başka süreli yayınlar, salnameler üzerinde yaptığı çalışmalar ve bunların semeresi olan devasa ciltler sayesinde de tanınmış bir araştırıcıdır. Kütüphanecilik sahasında uzun seneler süren çalışmaları neticesinde, en yüksek idari makama da erişen H. Duman, şimdi elimizde bulunan bu eseri de kazandırmakla, hem İstanbul üzerine hem sanat tarihi sahasında ve hatta mimari mevzûlarda çalışmak isteyenlere, şimdi tedariki zor bir kaynak eseri tedarik ettirmiş bulunuyor.
MEHMED FUAD KÖPRÜLÜ, Early Mystics in Turkish Literature (çev., ed. ve giriş Gary Leiser ve Robert Dankoff) (preface Devin DeWeese), Londra 2006. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 955-956
Özet
Bu eser, Fuad Köprülü'nün Türk Edebiyatında Erken Tarihli Mistikler adlı eserinin İngilizce çevirisi ve esere çevirmen Gary Leiser tarafından yazılmış Girişi ile Devin DeWeese tarafından kaleme alınmış Önsözden oluşmaktadır. DeWeese Leiser'in çevirisine yazdığı önsözde M. Fuad Köprülü'nün bu eserini değerlendirir ve bu değerlendirmede özellikle sufi geleneğini göz önünde bulundurur. Ona göre sufi yazarların metinlerini doğrudan okuyup anlamak pek mümkün değildir; kelimeleri sufi anlayış içinde değerlendirmek zorunluluğu vardır. DeWeese, Köprülü'nün, Ahmed Yesevi'nin bütün eserlerini incelediğini ve onun manevi hayatını iyi değerlendirdiğini kaydetmektedir. Şüphe yoktur ki, İslam dünyasında manevi hayatla ilgili olarak Ahmed Yesevi merkezde yer almaktadır. Yunus Emre ondan sonra gelir. Ona göre, Köprülü Divan'ı (Divan-ı Hikme) çok iyi anlayıp değerlendirmiştir ki bu eser sufi edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Köprülü bu bağlamda olmak üzere, Yunus Emre'yi ve genel olarak Türk şiirini değerlendirmiştir.
Moğol İstilası Öncesi Azerbaycan’ın Sosyo-Ekonomik Yapısı Hakkında
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 889-910
Özet
Tam Metin
Azerbaycan bölgesi, Selçuklulardan önce de Türk topluluklarının değişik zamanlarda geldikleri bir uğrak yeriydi. Fetihlerle Müslümanların eline geçtikten sonra yaşanan büyük medeni canlanıştan burası da nasibini almıştı. Selçuklular devrinde sağlanan huzur ve güvenlik ortamı gelişmeleri daha da hızlandırdı. Şehirler yeniden imar edilmeğe ve buralarda medreseler, câmiler, hastaneler, saraylar, hanlar, hamamlar, düzenli yollar, çeşmeler vs. gibi devrin medeni ihtiyaçlarına cevap verebilecek tesisler yapılmağa başlandı. Bu, ekonomik ve sosyal gelişmelerin tabii bir sonucu idi. Bunu daha iyi anlayabilmek için, Selçuklulardan önce, Selçuklular devrinde ve sonrasında yaşamış belli başlı coğrafyacı ve seyyahların eserlerine dayanarak Azerbaycan'ı şehirleri ile birlikte tanımak gerekecektir.
Osmanlılarda Gaza İdeolojisinin Tarihi ve Kültürel Kaynakları
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 817-888 · DOI: 10.37879/belleten.2008.817
Özet
Tam Metin
Bir toplumu tanıyabilmenin yolu, onun sosyal tarihine inmekten geçer. Osmanlı toplumu için de durum böyledir. Siyasi olaylara ağırlık veren vekayinâme türü eserlerden hareketle Osmanlı sosyal yapısını anlamak güçtür. Gaza gelenek ve örgütlenmeleri anlaşılmadan Osmanlı toplumu anlaşılamaz. Bazı tarihçiler, W. Barthold, F.Köprülü, P.Wittek ve H.İnalcık'ın araştırmalarını görmezden gelerek, gaza ideolojisini ve örgütlenmelerini tarihi bir faktör olarak hesaba katmazlar. Bu modern tarihçilik gibi algılanmaktadır. Aslında mitoloji, efsane, tarihi yürüten realitelerdir. İdeolojileri hesaba katmayan tarihçi tarihi açıklamada yaya kalır. Gaza geleneğinin, Osmanlı toplumunun sosyo-ekonomik hayatında ne derece önemli olduğunu, vekayinâme türü kaynaklar yanında, Türk toplumuyla birlikte tarihi boyunca yaşaya gelen ve tarihsel seciyelerimizi yansıtan yazılı ve sözlü edebiyat ürünleri; efsane, destan, menakıbnâme ve gazavatnâme türü eserler gösterir. Bunlar içerisinde, folklor, türküler, şiirler, hatta halk oyunlarındaki figürler, kahramanlık ve alplık günlerini anımsatmakta ve toplumumuzun, içerisinden çıktığı mücadele ile yoğrulmuş sosyo-kültürel yapısını yansıtmaktadır. Bu çalışmada, bir bakıma halk edebiyatı ile Türk toplumu arasındaki münasebet ele alınacaktır. Aşağıda inceleyeceğimiz kültürel unsurlara dayalı kaynaklar da, o zamanki kültür düzeyinde bize folklor ve epik öğelerle karışık bir biçimde gelmiştir. Bu konuda Müjgan Cumbur'un "Anadolu Gazileri ve Edebiyatımız" Erdem, 3.9.1987 başlıklı eseri iyi bir örnektir.
The Ottoman Tahrir Defters as a Source for Historical Geography
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 911-942 · DOI: 10.37879/belleten.2008.911
Özet
Tam Metin
From its early days, the Ottoman Empire produed large amounts of docuınents, all of which are primary sources for historical research. The most important amongst these groups of documents is without doubt tahrir defters, which can be categorized into three groups: (i) mufassal/detailed (ii) icmal/summarative, and (iii) evkaf/pious foundations tahrir defters. These three groups of documents have been the subject of study for many Turkish and foreign historians. Unfortunately, with very few exceptions, historical geographers have hardly engaged in these defters in their studies. The statistical data found in them are quite diverse, detailed and suitable for establishing spatial distribution, an extremely important aspect of geographical research. Thcse defters provide very rich data on human geography, though they have insufficient information regarding physical geography. As these defters were prepared for the timar system, the Ottoman timar system, it is quite natural to find data focusing on human geography. In this article, the data recorded in tahrir defters are taken up, in line with the classical classification as physical geography, human gcography and economic geography data, and have been dealt with analytically, with a view to examinig tahrir defters as a historical geography source.
Aylık Etkinliklerin Betimlendiği Maden Eserlerin Üslup ve İkonografisinde Doğu-Batı Etkileşimi
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 805-816 · DOI: 10.37879/belleten.2008.805
Özet
Tam Metin
Mevsimlerin çeşitli şekillerdeki betimlemeleri ile ilk olarak Klasik ve Ortaçağ batı sanatında karşılaşılmaktadır. Erken dönemden başlamak üzere Yunan sanatında genellikle figürlerle sembolize edilen mevsimler, kimi zaman da mitolojik bir sahnenin içinde yer alabilmektedir. Erken Roma sanatında tek ve bütün figürlerle gösterilen mevsim betimlemeleri, dönemin sonuna doğru yine tek başına ancak bu kez büstler şeklinde yapılmaya başlanmıştır. Başlangıçta tamamen kadın figürlerinden oluşan bu sembollerin yerini yüzyılın ikinci yarısında erkek figürleri almıştır. Bu figürler aynı yüzyılın üçüncü yarısında para, lahit, mozayik gibi farklı yerlerde konu edilmiştir(1).
Wahšušana Krallığı
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 685-706 · DOI: 10.37879/belleten.2008.685
Özet
Tam Metin
Wahšušana krallığı hakkındaki bilgilerimiz Kültepe metinlerine dayanmaktadır. Kültepe'de, 1925 yılından itibaren ortaya çıkan binlerce tablet sayesinde hem Anadolu'daki beyliklerin hem de Eski Asur Kent Devleti'nin siyasi, sosyal ve ekonomik tarihini öğrenme imkanımız bulunmaktadır. Koloniler Çağı (M.Ö. 1975-1725)'nda yaşamış olan şehir beyliklerinin birbirleriyle olan münasebetleri, Asurlu tüccarların yerleştiği şehirler ve bunların yerlilerle ilişkileri hakkında bilgi edinmekteyiz.
Macar Etnograf István Györffy ve Kuzey Marmara Bölgesi İnceleme Gezisi (1918)
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 943-950 · DOI: 10.37879/belleten.2008.943
Özet
Tam Metin
XX. yüzyıl başlarında Türk-Macar ilişkileri gelişmiş durumda idi. Osmanlı İmparatorluğunun Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile ittifak yapması, kültürel ilişkilerin yanı sıra Türk Macar hükümetleri arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkileri arttırarak, Türk-Macar dostluk ortamını güçlendirmişti(1). Her Avrupalı gücün ticari veya sömürge politikası olarak Osmanlı İmparatorluğu ile ilgilendiği gibi, Macaristan da Osmanlı İmparatorluğu ile kültürel ve ekonomik bağlantılara önem veriyor, ekonomik geleceğini doğuda görüyordu(2).
Sürgünden Sonra Hayber Yahudileri
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 431-474
Özet
Medine'nin kuzeyinde yer alan Hayber, Yahudilerin Arabistan'da yaşamaya başladıkları en eski yerleşim yerlerinden biriydi. İslam kaynaklarında Hayber kelimesinin İbrânîce "kale" anlamına geldiği belirtilir(1). Cahiliye döneminde şehirde yedisi büyük, irili ufaklı kalelerin bulunduğu göz önüne alınırsa bu anlamlandırma oldukça isabetlidir(2). Charles Torrey, Hayber adının İbrânîce'de "cemaat", "topluluk" anlamına gelen "hever" ( חבר ) kelimesinin Arapçalaşmış şekli olduğunu belirtir(3).