4009 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4009
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 138
- Türkler 137
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
A Forgotten Diplomatic Front of World War I: Ethiopia
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 757-768 · DOI: 10.37879/belleten.2007.757
Özet
Tam Metin
The First World War that caused the collapse of four Empires: the German Empire, the Austro-Hungarian Empire, the Russian Empire and the Ottoman Empire, is being remembered today as a pitiless conflict that caused the death of 8.700.000 soldiers and civilians and the rendering destitute of at least quite as many. Those who study the WWI tend to focus their attention upon the large battles that took place during the 1914-18 period but few realise the enormous struggle for influence over Ethiopia - the then only independent country, other than Liberia, on the African Continent - that took place between the Entente and the Central Powers and the intensity of diplomatic efforts made to draw Ethiopia into one camp or the other. The appointment of Ahmed Mazhar Bey, a previous director of the Translation Department at the Bâb-ı Ali (Sublime Porte) as Consul General of the Ottoman Empire in the eastern Ethiopian city of Harar and the subsequent transfer of the Consulate General to the Ethiopian capital Addis Ababa in 1914, led to important developments in the history of Ethiopia. Mazhar Bey who would demonstrate soon his skills of visionary in his position, was quick to realise the strategic advantages that would accrue from the alignment of Ethiopia to the ranks of the Central Empires. The Turkish Consul General's efforts towards this end were met favourably by Lidj Iyassou, the young de facto Emperor of Ethiopia, who, besides his sympathy for Islam, had developed a personal friendship with Mazhar Bey. The possible entry of Ethiopia to the war on the side of the Central Powers caused the Ambassadors of the Entente Powers (Great Britain, France and Italy) in Addis Ababa to take action and on September 10th 1916, the British, French and Italian Ministers made a joint "demarche" vis-avis the Ethiopian Government. The fruits of the Entente Powers' undertaking were soon to be harvested. The Archbishop of the Ethiopian Orthodox Church Abouna Matheos would, on the 27th September 1916, declare Prince Lidj Iyassou both deposed and excommunicated. Thus, the Addis Ababa "Coup d'Etat" of 27th September 1916, was going to change the course of the history of modern Ethiopia.
Kültepe Metinlerinde Geçen amūtu(m) Üzerine
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 1-4
Özet
Tam Metin
1983 yılında Doktor unvanı aldığımız tezin konusu Çivi Yazılı Boğazköy Tabletlerine Göre Hititler Devrinde Demir idi. Bu çalışmayı yaparken Hitit öncesi dönem de doğal olarak ilgi alanımıza giriyordu. Asur Ticaret Kolonileri çağında amūtu(m) ve onun sinonimi kabul edilen -muhtemelen bir işlemden sonra elde edilen- asi'u(m)'un demir ya da onun türevleri olabileceği görüşü kimi bilim adamlarınca benimsenmişti. Örneğin; K.Balkan, soru işaretiyle bile olsa "Kültepe'de ele geçen demir cürufuna amūtu'dan artakalan" olarak söz etmekteydi.
İSTANBUL'DAN LOZAN'A İNGİLTERE'NİN BOĞAZLAR POLİTİKASI 1915-1923
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 161-222
Özet
Tam Metin
Ülkelerin çıkarları ve bu çıkarlarına ilişkin oluşturdukları politikalar, onların dış çevre ve uluslararası aktörlerle olan ilişkilerini düzenler. Devletlerin çıkar tanımları, genellikle, edinilen uzun ve tarihi tecrübeler sonucunda ortaya çıkar ve gelişir. Bazen de, yaşanılan beklenmedik değişimler ya da olaylar, onların yeniden farklı bir biçimde yorumlanmasına sebep olabilir. Bir ülkenin yetkili karar alıcıları, ya da onların temsilcileri, kendi iç politikalarının dışında kalan dış politika hedeflerini ve diğer devletlerle olan ilişkilerini, genellikle bu ulusal çıkarlar tanımı çerçevesinde şekillendirir. Bununla birlikte, ülkelerin dış politika hedeflerinin oluşumunda belirleyici olan, sadece, tanımlanmış ulusal çıkar değerlerinin varlığı değildir, aynı zamanda, bunların ülkeyi yönetenlerce nasıl algılandığı, nasıl uygulamaya konduğu, ya da bunlarla ilgili geliştirdikleri hareket biçimleridir. Bu noktada, liderlerin karakterlerinin de, politikaların şekillenmesinde önemli bir payı olduğunu vurgulamak gerekir.
İbni Sina'da Kimya
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 19-52
Özet
Tam Metin
Kimya çalışmalarının kökleri çok eskilere gider. Tarih öncesi devirlerde başlatılabilecek olan kimya çalışmaları ilk metal işleri ve çanak çömlek yapımı olarak ortaya çıkar. Bu el sanatları herhangi bir temele ait olmaksızın gelişmiş ve malzemesinde hemen hiç değişmeye uğramadan Neolitik devirlerden günümüze kadar gelmiştir. İnsanlar hayatlarının ilk devrelerinde metalleri bilmiyorlardı. Muhtemelen ilk tanınan metal altındı; parlaklığı ve rengiyle nehir kumlarının arasında dikkati çekmiş olmalıdır. Bakırın kullanılışı ise M.Ö. 3500'lere kadar götürülebilir. İlk metal işlemeciliği de M.Ö. 3400'lerde Mezopotamya ve Mısır'da görülmüştür. Demirin kullanılması ve işlenmesi daha geç tarihlere, yaklaşık M.Ö. 1500'lere rastlar. Onun gümüş ve bakırdan sonra kullanılmaya başlandığı kabul edilmektedir.
Yahya Kazvinî'nin Lubb Et-Tevâri'hinde Akkoyunlularla Alâkalı Bilgiler
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 53-64
Özet
Akkoyunlu Türkmenleri Moğol devletinin yıkılışı sırasında XIII. yüzyılın sonlarına doğru Diyarbakır taraflarında yurt tutmuş bulunuyorlardı. İlk zamanlar Akkoyunlu birliği içinde Bayındır, Döğer, Bayat, Çepni gibi Oğuz boyları yer alırken daha sonraları buna İnallu, Bayramlu, Hacılu, Musullu gibi Türkmen grupları da katılmışlar ve böylece Akkoyunlu birliği gittikçe kuvvetlenmiştir. Akkoyunlular ilk defa 1340-1343 yılları arasında Tur Ali Bey idaresinde müstakil bir topluluk olarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Ancak beyliğin ilk kurucusu olarak Kara Yülük Osman Bey (1402-1435) kabul edilmektedir. Kara Yülük Osman Bey Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin (1344- 1399) ve Karakoyunlularla ile mücadesi vesilesiyle tarih sahnesine çıkmış; müttefiki Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin'i yenerek, ilk büyük başarısını kazanmıştır.
Osmanlı Devleti'nin Son Döneminde Uşak'ta Halıcılığın Makineleşme Süreci
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 65-98
Özet
Tam Metin
Orta Asya'dan Anadolu'ya göç ederken Türklerin beraberinde getirdikleri halıcılık sanatını, XIII. yüzyılın üçüncü çeyreğinde iskânın şekillendiği tahmin edilen Uşak yöresinde yaşattıkları bilinmektedir. Uşak ve civarına yerleşen Türkmen ve yörük aşiretlerinden Kınıklı, Kaçar, Karakeçili, Kızılkeçili ve Tekeli gibi boylar, Orta Asya kökenli olan halıcılığı ayakta tutarak, XVI. yüzyılda burasını bir halı merkezi haline getirmişlerdir. El sanatı şeklinde gelişen dokumacılığın önemli bir kolunu teşkil eden halıcılık, yörede ev ve aile dışına taşmadan her ailenin kendine ve kızına gerekli olan halı, kilim, sandık ve yün örtüsü imâl etmesi ile aşama kaydetmiştir.
A Shameful Act: The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility, by Taner Akçam. New York: Metropolitan Books/Henry Holt & Company, 2006. x + 376 pages. Notes to p.464. Index to p.483. $ 30.00(hardback) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 223-240
Özet
Taner Akçam peremptorily writes that the title of his book "A Shameful Act" is a quotation from a speech on Armenian genocide delivered by Mustafa Kemal Atatürk at a session of the Grand National Assembly of Turkey on 24 April 1920 (pp.12-13, 335-336 and 348).The choice of title no doubt reflects the author's desire to give indication of the contents of his work. Yet the above words were not actually used by the founder and the first president of the Turkish republic with regard to the Armenian relocations of 1915, but pronounced pertaining to the claims of the Allied powers on these events.This is a deliberately intriguing and provocative venture, whose essential thesis is revealed in its subtitle.
Prof. Dr. Ali Haydar Bayat'ın Anısına (26 Ağustos 1941 - 3 Ağustos 2006)
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 241-260
Özet
Ali Haydar Bayat 1941 yılında İzmir'de doğdu. Ortaöğrenimini İzmir (1962), yüksek öğrenimini, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde (1962-1968) yaptı. 1970 yılında Ege Üniversitesi İç Hastalıkları Kürsüsü'nde ihtisasa başladı. 1974'te İç Hastalıkları uzmanı olduktan sonra aynı klinikte baş asistan olarak çalışırken, 1976 yılında Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü'ne geçti ve bu alandaki ihtisasını 1978'de tamamlayarak Tıp Tarihi ve Deontoloji uzmanı, 1979'da doçent, 1988'de profesör oldu. Ali Haydar Bayat evli olup biri erkek (1973), diğeri kız (1980) iki çocuk babası idi.
Batı Anadolu'nun Dünya-Ekonomiyle Bütünleşme Sancıları ve Gayrimüslim Tebanın Rolü (1876-1908)
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 99-160 · DOI: 10.37879/belleten.2007.99
Özet
Tam Metin
İlgili dönem hem Avrupa hem de Osmanlı'daki ekonomik gelişmeler açısından oldukça önemli sayılabilecek bir devredir. 1838 Balta Limanı Ticaret Sözleşmesiyle Osmanlı Devleti 'Dünya-Ekonomi' için bir çevre ülke namzedi haline gelmiş bulunuyordu. Yarı sömürgeleşme olarak nitelendirilebilecek bu süreçle, modernleşme sürecinin başlangıcı kabul edilen Tanzimat arasında bir ilgileşim kurmak her zaman mümkün olsa bile, meselenin bizi ilgilendiren yönü daha ziyade ekonomik ilişkiler olduğu için şimdilik bunun üzerinde durulmayacaktır. Fakat burada işaret edilmesi gereken önemli bir nokta; anlaşma öncesine takaddüm eden bazı askeri ve siyasi gelişmelerle, bu anlaşma arasında kurulabilecek doğrusal ilişkilerdir (Kıray, 1993: 76 vd.). Osmanlı devlet ricali, muhtemelen bu imtiyazların ilgili ülkelere ve bilhassa İngiltere'ye sağladığı avantajlarla, Osmanlı toprak bütünlüğü arasında doğrudan doğruya bir çıkar ilişkisi kurmuş olduğu için (Kasaba,1993: 34); ülke güvenliği açısından bu tarz bir politik yaklaşımı, yegâne çıkar yol olarak görmüş olmalıdır.
Patnos'ta Açığa Çıkarılan Urartu Stelleri
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 5-18 · DOI: 10.37879/belleten.2007.5
Özet
Tam Metin
Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Ağrı iline bağlı Patnos ilçesi, önemli Urartu yerleşmelerine sahip olması ile tanınmaktadır. Bu merkezlerden biri olan Kot Tepe, arkeoloji dünyasına "Aznavur" adı ile tanıtılmıştır (Harita 1). Yörenin kaçak kazılarla tahrip edilmesi üzerine başlatılan arkeolojik çalışmalar, yerleşim yerinin tepe kısmında Urartu panteonunun baş tanrısı Haldi'ye ait olduğu düşünülen bir tapınağın açığa çıkarılması ile sonuçlanmıştır. Söz konusu tapınakla ilgili araştırmalar sonraki yıllarda da devam etmiştir. Ayrıca, tepenin yaklaşık 7 km doğusunda bulunan ve arkeoloji dünyasına "Giriktepe" (Değirmentepe) adı ile tanıtılan Giresor Tepe'de de bir Urartu sarayı saptanmıştır.