4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Uşak Para Vakıfları (1890-1923)

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 743-774
Tam Metin
Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Arşivi (VGMA)'nde bulunan 2305 numaralı Uşak Vakfiye Fihristi Defteri'nde 192 vakıf kaydı bulunmaktadır. Bugün bu 192 vakıftan 61 tanesinin vakfiyesi mevcuttur. Bu vakıfların kuruluş tarihleri, mevkûfâtı ve mahalleri incelendiğinde öncelikle üç şey dikkati çekmektedir. Birincisi söz konusu vakıfların % 93,44'ünün 1890-1923 yılları arasında kurulmuş olması, ikincisi bu vakıfların % 89,47'sinin para vakfı oluşudur. Üçüncüsü ise vakıfların % 86,54'ünün Uşak şehir merkezinin dışında, yâni Uşak kır bölgelerinde kurulmasıdır. İşte bu üç husustan hareketle, 1890-1923 yıllarında (zaman) Uşak'ta (mekân) kurulan para vakıfları (konu) ayrıca incelemeye tabi tutulmuştur.

ABDÜLHALİK BAKIR, Ortaçağ İslâm Dünyasında Taş ve Toprak Ma'mülleri Sanayi(i), Ankara 2001, 253 s.+resim. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 781-784
İslam dünyası taş, kum ve toprak gibi hammadde olarak kullanılan malzeme bakımından çok zengin ülkelere sahipti. Hemen hemen bütün ülkelerde taş ocakları mevcut olup, bu ocaklar taş işçiliği ve taşın önemli bir hammadde olarak yer aldığı yapı sanatı ve mimaride büyük gelişmelere yol açmıştır. Anadolu, Suriye, Filistin, Afganistan ve İspanya'da kaliteli mermer yatakları mevcut olup, Gazne, Lazkiye, Remle ve Musul mermer üretimi ile işçiliğinde önemli merkezler olarak tanınmışlardı. Taş üretimi ve işçiliğinde olduğu gibi, hemen bütün ülkeler kuyumculuk endüstrisinde süs maddesi olarak kullanılan değerli taşlar bakımından zengin bulunuyorlardı.

Ömer Âlî Bey'le İlgili Bazı Değerlendirmeler (Karesi Mutasarrıfı-Kastamonu Valisi)*

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 619-694
Tam Metin
Ramazanoğulları ailesine mensup olan Ömer Ali Bey'in dedesi Bahr-i Sefid Boğazı Komutanlığı ve Adana Mutasarrıflığı gibi görevlerde bulunmuş Arif Paşa, babası Tarsus Kaymakamlığı yapmış olan Ahmed Paşa'dır. Ömer Âli Bey Adana'da 1 Ramazan 1259/25 Eylül 1843'te doğmuş, hususi öğretmenlerden çeşitli dersler alarak oldukça iyi bir öğrenim görmüştür. Onun ailesiyle ilgili yeterli bilgiye sahip değilsek de, evlenmiş olduğunu ve eşinin muhtemelen kendisinin Dersim'deki mektupçuluğu sırasında vefat etmiş bulunduğunu düşünmekteyiz.

OSMANLI İSTANBUL'UNDA ÜÇ LÂTİN AMERİKALI [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 775-780
Şili Üniversitesi'nden mezun olup o ülkede bir süre öğretim üyeliği yaptıktan sonra 1992'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde doktorasını tamamlamış olan Paulino Toledo Mansilla, 18'inci yüzyılın sonlarıyla 20'nci yüzyılın başları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihle içiçe, dillere destan ve büyülü başkenti İstanbul'a gelmiş üç Latin Amerikalı gezgin ve yazar üstüne, İspanyolca bir kitap hazırladı: Descripciones Hispanoamericanas de Estambul en el Imperio Otomano (Ankara, Embajada de Chile en Turquia, 2004, 207 s.).

A.N. GARKAVETS, G. SAPARGALIYEV, TÖRE BİTİĞİ. Kıpçaksko-Polskaya Versiya Armyanskogo Sudebnika i Armyano-Kıpçakskiy Protsessualnıy Kodeks. Lvov, Kamenets-Podolskiy, 1519-1594. Almatı, "Deşt-i Kıpçak", "Baur", 2003, 792 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 791-796
Rusya'da "Polovtsı", Orta Avrupa'da "Kumanlar" ve Doğuda "Kıpçaklar" olarak bilinen Türk boyunun adı, bin iki yüz seneden fazla bir zaman önce çeşitli dillerde yazılan eserlerde geçmeye başlamıştır. İslam tarihçileri ve coğrafyacıları ile Rus vakanüvisleri bu Kıpçak-Kumanları, Kara Deniz'in kuzeyindeki Bozkıra Deşt-i Kıpçak=Kıpçak Bozkırı adını veren çok kalabalık ve güçlü bir kavim olarak kaydetmişlerdir. X. yüzyılın ortalarında İrtiş boylarında yaşayan bazı Kıpçak boyları, diğer Türk boylarının tarihinde olduğu gibi, Doğuda meydana gelen bazı siyasi oluşumların etkisi ile Batı istikametinde yer değiştirmek zorunda kalmışlardır.

KARA ÇELEBİ-ZÂDE ABDÜLAZİZ EFENDİ, Ravzatü'l-ebrâr Zeyli (Tahlil ve Metin), Hazırlayan Nevzat Kaya, Türk Tarih Kurumu Yayınları III. Dizi-Sayı 23. Ankara 2003. I-LXXIX+336(Metin)+10+347-368(İndeks) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 785-786
Çeşitli devlet hizmetlerinde bulunduktan sonra meşihat makamında da görev yapan Kara Çelebi-zâde Abdülaziz Efendi aynı zamanda tarihi eseri ile de tanınmıştır. Onun Ravzatü'l-ebrar adlı tarihi, araştırıcılar arasında tercih edilen bir eserdir. Aziz Efendi idari görevleri ifa ederken kaleme aldığı eserini IV. Mehmed'e takdim ettiği zaman Rumeli kazaskeri bulunuyordu. Bu yüzden padişahın iltifatlarına mazhar olmuştu. Nitekim onu bir müddet sonra Şeyhülislâm görüyoruz. Ravzatü'l-ebrâr Adem'den 1058 (1648) yılına kadar gelen olayları ihtiva eder. Umumi bir tarih tarzında kaleme alınmıştır. Devrinde çok okunan bir eser olmalı ki otuzun üzerinde yazması bulunmaktadır Eser H. 1248(M.1832) de Bulak'da basılmıştır.

KEMAL KARPAT, Studies on Turkish Politics and Society: Selected Articles and Essays, Brill, Leiden. Boston, 2004. 747 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 787-790
Prof. Karpat'ın Brill yayınları arasında çıkan bu son eseri, siyaset, edebiyat ve dış ilişkiler başlıkları altında toplanmış 25 makaleden oluşmaktadır. Makalelerin hemen tamamı 1923 sonrasında ve ağırlıklı olarak da 1950 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşanan sosyo-ekonomik ve politik değişim sürecini konu almaktadır. Bu alanın duayenleri arasında yer alması, son on yıllarda büyük değişim geçiren Türkiye siyaseti ve kültür dünyası hakkında yazarın tespitlerinin ilgiyle okunması için başlı başına yeterli bir sebep olsa gerektir. Nitekim yazar Türkiye'de bilimsel açıdan analizi çok az yapılmış olan 1960 sonrası siyasi gelişime dair çok ilginç bazı tespitlerine giriş kısmında değinmektedir.

İlhanlı Tarihine Ait Yeni Bir Kaynak: Târih-i Vassâf'ın Müellif Nüshası

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 501-522 · DOI: 10.37879/belleten.2006.501
Tam Metin
Ortaçağ İran tarihi araştırmacıları Vassâf tarihinin siyasi, sosyal ve iktisadi tarih araştırmalarındaki önemini iyi bilirler. Bunun yanında, hiç kuşku yok ki, bu değerli kaynağın tarih araştırmalarında kullanımının nedenli güç olduğunu da takdir ederler. Müellif, son derece süslü bir üslupla kaleme aldığı eserini, Arapça-Farsça kıssa ve şiirlerle süslemiş ve kullandığı nesri, kendisinden sonraki müelliflerin pek çoğunun taklit edeceği, ama hiçbirinin erişemeyeceği bir noktaya taşımıştır. Bu özelliği ile eser, kendisinden sonraki müellifler üzerinde derin izler bırakmıştır.

Durmaz Koleksiyonu'ndaki Büyük İskender Tetradrahmi Definesi

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 479-500 · DOI: 10.37879/belleten.2006.479
Tam Metin
Bu define, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi koleksiyoneri, Sn. Mehmet Durmaz Koleksiyonu'ndadır. 11-42 envanter numaralarıyla kayıtlı bulunan definede, 32 adet gümüş tetradrahmi bulunmaktadır. Sikkelerin büyük çoğunluğunun doğu darphanelerinde, pek azının da batı darphanelerinde basılmış olduğu tespit edilmiştir. Definede, Alexander III (Büyük İskender)'ün kendi döneminde bastırılmış pek az örneğine karşın, definenin çoğunluğunu İskender'in hemen sonrasına ait posthumous (hatıra) İskender sikkeleri oluşturmaktadır.

Avârız and Nüzul Levies in the Ottoman Empire: A Case Study of the Province of Karaman 1620s-1700

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 561-588 · DOI: 10.37879/belleten.2006.561
Tam Metin
Basing on firsthand research on original, largely unused Ottoman archival registers (Anadolu ve Rumeli eyâletleri avârizhâne defterleri), this paper intends to examine in a systematic way avâriz and nüzul levies and their rates in the province of Karaman from 1620s to 1700. The focus of this paper will be the development of avâriz and nüzul levies as an alternative major source of regular taxation for the Ottoman government during the seventeenth century. It is a line of research that has so far attracted little attention from scholars despite the fact that there is now more debate on Ottoman socio-economic history generally.This examination will enables us to see for the first time how the avâriz and nüzul rates fluctuated during the seventeenth century down to the level of livas within the Province.