4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Sinop Province in the Second Millennium B.C. (In the Light of New Archaeological Evidence)

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 29-32
Tam Metin
During the 1980s Archaeological research began to be carried out in Sinop Province. Until that time, it was an unexplored part of Anatolia (terra incognita) but since research efforts began our knowledge of the 2nd Millennium BC in Sinop Province has increased. M.A. Işın and İ. Tatlıcan conducted one of the most effective surveys in this province. In addition to the surveys, I was invited to the Boyabat-Kovuklukaya rescue excavation led by Musa Özcan, the current director of Sinop Museum. I was given responsibility for Trench 5 where we found a building with a substructure built from flat stones. This architectural tradition, along with the pottery and the small finds, provided us with new and important data about the 2nd Millennium BC in the Sinop Region. In Sinop city centre, a spearhead anda pin were found during an excavation at the foundation of the Kız Öğretmen Okulu. These two objects, which were dated to the Middle Bronze Age by Ö. Bilgi, are very important finds because they indicate a possible 2nd Millennium BC settlement or a cemetery in Sinop city centre. Another object, also dated to the Middle Bronze Age by Ö. Bilgi, is a spearhead found at Lala Village. During surveys carried out under the directorship of F.J. Hiebert, some Middle Bronze Age potsherds were found at Nohutluk-Güllüavlu (Hacıoğlu). All these finds indicate that there were a large number of settlements and cemeteries in Sinop Province and the surrounding region during the Assyrian Trading Colonies Period. In spite of research that would suggest otherwise, no Old Hittite or Hittite Empire objects were found in any of the surveys and excavations conducted in Sinop Province but two lugged axes found in the villages of Bülbül and Dibekli, have been dated to the Late Bronze Age (Hittite Empire Period) by Ö. Bilgi.

Selçuklu Teşkilâtı’nın Memlûklere Tesiri

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 105-130
Tam Metin
Türk devlet teşkilâtının Islâm âleminde kuvvetli ve bariz tesirler yapması, bilhassa, Büyük Selçukî Devleti'nin kuruluşundan sonradır. Abbâsî halifelerini nüfuzları altına aldıktan sonra, Mısır ve Suriye gibi Şiî Fâtımî halifelerinin hâkimiyet sahaları müstesna olmak üzere, Islâm dünyasının hâkimi olan ilk Selçukî sultanları, devlet müesseselerini çok sağlam olarak kurdular. Bunlar arasında Sâsânî ve Islâm menşeinden gelenlerin yanı sıra, kısmen Karahanlılar'dan ve kısmen de Oğuz ananelerinden kökünü alan Türk müesseseleri de mevcuttu. Bu büyük devletin parçalanmasından sonra, yerine kâim olan muhtelif devletlerdemeselâ, Harizmşahlarda, Suriye, Iran ve Anadolu Selçukîlerinde, Atabeylerde, Eyyûbîlerde, sonraları Memlûklerde- Türk menşeinden gelen müesseseleri görmek kabildir(1). Mısır Memlûkleri'nin, devlet teşkilâtı husûsunda Selçuklular'ın tesiri altında kaldıkları çok açıktır. Onların varis oldukları Eyyûbîler, Selçuklular Devleti'nin kollarından biri idi(2). Bu makalede, Fuat Köprülü'nün Selçuklu tesiriyle ilgili mülahazaları kaynakların ışığında bir nebze de olsa teferruatlandırılarak, konuya ışık tutulacaktır. Ayrıca Memlûklerin tevârüs eyledikleri tarihî arka planı ortaya koymak ve teşkilât tarihlerine bir katkıda bulunmak maksadıyla, elde edilebilen bilgiler dahilinde, Selçuklu-Memlûk teşkilâtları alâkaları ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu yapılırken ıstılahlardan başlanacak gidilebilecek yere kadar gitmeye çalışılacaktır. Ancak bizim maksadımız temas edilecek olan müesseselerin mufassal bir tarihini yazmak değildir. Böyle bir teşebbüs bu makalenin dar çerçevesine sığmayacağı gibi, bizi asıl mevzumuzdan da uzaklaştıracaktır. Burada Selçuklu-Memlûk irtibatını tebarüz ettirmek istediğimizden müesseselerden ancak genel hatlarıyla bahsetmekle iktifa ettik.

Osmanlı Arşiv Kaynaklarına Göre XIX. ve XX. Yüzyılın Başlarında Osmanlı-Brezilya İlişkileri

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 131-154
Tam Metin
Osmanlı Devleti XIX. yüzyıla kendi iç yapısında ve Avrupa'da meydana gelen siyasal, ekonomik, sosyal değişimlerin etkisi nedeniyle yeni bir anlayışla girmiştir. Bu yüzyılın başında, önceki yüzyıllara ait birçok gelenek terkedilmiş, bunların yerine devletin yararına olduğuna inanılan yeni iç ve dış politika anlayışı geliştirilmiştir. Bu yeni anlayış çerçevesinde yüzyıllarca sürdürülen devletlerarası ilişkilerde yalnız kalma veya kendi kendine yeterlik prensibi terk edilerek, denge politikası ve karşılıklılık esası anlayışının uygulamasına geçilmiştir.Yurt dışında sürekli elçilikler kurulmaya başlanmış, ülke dışına çıkacak vatandaşlara, Hariciye Nezareti'nden pasaport alma şartı getirilmiş, diplomasi bazı kurallara bağlanmıştır. Uluslararası ilişkilerin yoğunlaşması üzerine 8 Ağustos 1863 tarihinde diplomatların görev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen konsoloslar nizamnamesi yayımlanmıştır(1).

Ortaçağ Mısırı'nda İş, İşçi ve İşveren Meseleleri

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 155-166
İş ve işçi problemleri Ortaçağ İslam dünyasında büyük işler için bu günkünden pek de önemsiz değildi. Güçlü bir rekabet varken ve becerikli işçiler de az sayıda olunca, çalışanlar ücretlerini muntazam olarak almak isteyecekler ve hatta patronlarından rakiplerine göre daha fazla ücret talep edeceklerdir. Ortaçağda Mısır'da ketenin ekilmesi, işlenmesi ve ihraç edilmesi öncelikli bir ticaret alanıydı. Daha yakın zamanlarda pamukta olduğu gibi keten de Mısır ekonomisine hükmediyordu. Fatimîler döneminde (969-1171) keten, İfrîkıye (bugünkü Tunus) ve Sicilya'ya ihraç edilmekteydi. O zamanlar her iki ülke de Fatimîlerin hakimiyeti altında olup o devrin önde gelen dokuma üretim merkezleri idiler.

Yeni Arkeolojik Bulguların Işığında İÖ 2. Binyılda Sinop

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 1-28 · DOI: 10.37879/belleten.2004.1
Tam Metin
Sinop ili sınırları içindeki ilk önemli arkeolojik çalışmayı 1950'li yılların başında dönemin Kastamonu Müzesi Müdürü A. Gökoğlu gerçekleştirmiştir. Batı ve Orta Karadeniz bölgelerini içeren geniş kapsamlı bir yüzey araştırması yapmış olan A. Gökoğlu, Sinop ilinin Merkez ilçe ile Ayancık, Boyabat ve Gerze ilçelerini incelemiştir(1). 1951-1953 yılları arasında kent merkezinde, bir proje kapsamında E. Akurgal, A. Erzen ve L. Budde tarafından yapılan çalışmalar Sinop ilindeki ilk arkeolojik kazıyı oluşturur(2). Bu arada A. Erzen, aynı proje çerçevesinde Sinop'un 16 km güneybatısında yer alan Demirci Köyü'ndeki Kocagöz Höyük'te (Demirci Höyük) kısa süreli bir kazı yapmıştır(3). 1955 yılında Tokat ve Samsun illerinde incelemeler yapan C. Burney, Sinop iline de uğramış ve özellikle Kocagöz Höyük'le ilgilenmiştir(4). 1970 yılında ise, J.A. Dengate Samsun ili ile birlikte Sinop ili sınırları içinde de Demir Çağı merkezlerine ağırlık veren bir yüzey araştırması gerçekleştirmiştir(5). 1977 yılında P. Donceel-Voute Kastamonu-Daday'dan başlayarak Durağan'a kadar uzanan Gökırmak/Amnias'ın vadisinde bir yüzey araştırması yapmıştır. Bu araştırma sırasında Gökırmak/Amnias'ın Sinop ili sınırları içindeki bölümünde yani Boyabat ve Durağan ilçeleri arasındaki kesiminde ayrıntılı bir şekilde incelemeler gerçekleştirmiştir(6).

Mitostan Siyasete Venüs Prometor -Roma-Aphrodisias İlişkisinde Etkin Tanrısal Bir Figür-

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 33-62 · DOI: 10.37879/belleten.2004.33
Tam Metin
Aphrodisias, "Roma İmparatorluk Çağı'nda Anadolu" dendiği vakit ilk akla gelen, hatta adları önemle anılan yerleşim alanlarından biridir. Karia'nın önemli bir kenti, Anadolu'nun ünlü bir kült merkezidir. Roma nezdindeki yeri ise hayli özeldir. İlk yerleşimleri tarih öncesi devirlere uzanan Anadolu'nun binlerce yıllık geçmişi içinde oldukça sıradan duran yöre, "Aphrodisias" adıyla sergilediği sosyo-kültürel ve kentsel kimliğine İ.Ö. 2. yüzyılda, diğer bir deyişle Geç Helenistik/Erken Roma Dönemi'nde bürünmüştür. Gerek Roma emperyalizminin Helenistik dünya üzerindeki yengisi, gerekse o dünyanın en önemli kavşağı olan Anadolu'nun Roma İmparatorluğu'na eklenmesi açısından bir dönüm noktası olan bu yüzyıl, siyasi alanda yitip giden özgürlüklerle bir sonu simgeler görünse de, Aphrodisias için yeni başlangıçlar demektir. Yöre, çağdaşı olan bir çok kenti imrendiren zenginliğine ve bu zenginliğe yakışır kentsel görkemine bu dönemde kapı aralamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu Esnasında Bizans ve Avrupa

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 63-104 · DOI: 10.37879/belleten.2004.63
Tam Metin
Anadolu'nun kuzey batısında, 14. yüzyılın başında kurulan bu küçük Türk Beyliği, o devirde benzerleri çok görülen olaylardan biri olduğundan başlangıçta hemen hiç dikkati çekmemiş ve ancak 1354'te Rumeli'ye geçtikten sonra Osmanlı Beyliği'nin hayatı temelinden ve süratle değişmiştir. Osmanlıların yüzyıllık bir zaman içinde bir uç beyliğinden bir dünya imparatorluğu haline gelmesi, Ortaçağ sonrası Doğu Avrupa ve hatta dünya tarihinin de benzeri az görülen olaylarından biridir. Bu gelişmede, bir Oğuz boyu olan Osmanlıların devlet kurma işinde sahip bulundukları dinamizmin büyük payı olmakla beraber, o devirde Bizans'ta ve Avrupa'da mevcut şartların bu büyük başarıdaki katkılarının bugüne kadar gereği gibi araştırılmadığı da bir gerçektir.

Kaystros (Küçük Menderes) Ovasında Yeni Bir Antik Yer / Birgi Yakınındaki Hacı Hasanlar Köyü ve Buluntuları

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 739-744
Tam Metin
25 Ağustos 1981 tarihinde, İzmir ili, Ödemiş ilçesi Birgi bucağına bağlı ve Birgi'nin 5 km. kuzeydoğusunda bulunan Hacı Hasanlar Köyü'nde Mustafa Girgin'in arazisinden çıkarıldıktan sonra Ödemiş Jandarma Kumandanlığı tarafından müsadere edilmiş 3 adet seramik ve 5 adet cam eser bugün Tire Müzesi'nde korunmaktadır. Bu sekiz adet eser için çoğu kesin tarihli olan paralel örnekler yardımıyla önerilen tarihler M.Ö.3.yüzyıl sonuyla M.S.4. yüzyıl arasındaki zaman dilimi içine yayılmaktadır.Eserlerin tam olması mezar buluntusu oldukları ihtimalini kuvvetlendirir. Dolayısıyla bu eserlerin çıkarıldığı, Ödemiş ilçesi Birgi bucağı Hacı Hasan Köyü'ndeki bu nekropolde ,eldeki verilerle bugün için, M.Ö.3.yüzyıl sonundan M.S.4.yüzyıla kadar kullanım olduğunu söyleyebiliriz. Yakınında da ilişkili bir yerleşim yeri aramak gerekir. Hacı Hasanlar Köyünün güney batısında Dioshieron, güney doğusunda Koloe Kiraz , Daredda Elbi yakınında ve Tarigya/Targya Akpınar Köyü yakındaki Çavuşdağı mevkii , Diginda Kayacık Asar ve Euadsa Dioshieron ile Koloe arasında antik yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir. Hacı Hasanlar Köyü ve/veya yakın çevresiyle ilişkilendirilmiş antik yerleşimden bahseden yazılı kaynak yoktur. Fakat bu zengin buluntular bir nekropol alanının ve/veya yerleşimin varlığını göstererek bölgenin arkeolojik açıdan önem ve zenginliğini vurgular.