6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Arabic
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

ARAPÇA KARAGÖZ OYUNLARINDA TÜRKÇENİN İZİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 83-100 · DOI: 10.32925/tday.2023.96
Yüzyıllara dayalı Türk-Arap kültürel etkileşiminin izleri çeşitli yazılı ve sözlü kültür unsurlarında gözlemlenebilir. Türk kukla tiyatrosunun bir türü olan ve UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine kayıtlı bulunan Karagöz, bu etkileşimin önemli örneklerindendir. Osmanlının hâkim olduğu Arap coğrafyasında Karagöz gösterileri, toplumun vazgeçilmez bir parçası olmuştur. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupalı şarkiyatçıların dikkatini çekmesi ile beraber, geniş bir coğrafyada farklı dillerde icra edilen Karagöz oyunlarının ilk bilimsel derlemeleri yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar olan dönemde, Enno Littmann, Johann Gottfried Wetzstein, Wilhelm Hoenerbach ve Edmond Saussey gibi şarkiyatçılar tarafından derlenen Arapça Karagöz oyunları ele alınmıştır. Ağırlıklı olarak günlük konuşma diliyle icra edilen bu oyunlar, Arapça diyalektlerini yansıtan unsurlar açısından oldukça zengindirler. Buna ek olarak Arapça Karagöz oyunlarında kullanılan Türkçe kelime ve ifadeler de araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Arapça Karagöz oyun metinlerini derleyen şarkiyatçılara göre oyunlarındaki Türkçenin varlığının farklı nedenleri vardır. Karagöz’ün bir seyirlik sanat türü olarak Osmanlı İmparatorluğunun Arapça konuşulan bölgelerine ilk defa Türkler tarafından götürülmesi, bazı bölgelerde oyunların sadece Türkçe oynanmasına izin verilmesi, oyunlardaki bazı tiplerin Türkleri ve/veya Osmanlı yönetimini temsil etmesi bu nedenlerin başında gelir. Bu çalışmanın amacı doğrultusunda toplamda on sekiz Arapça Karagöz oyun metni incelenmiş, metinlerde Türkçe ve Türkçe yoluyla Arapçaya giren sözcükler tespit edilmiştir. Söz konusu sözcüklerin geçtiği örneklerin Arapçası orijinal hâliyle verilmiş ve transkripsiyonu yapılmıştır. Daha sonra bütün örnekler Türkçeye tercüme edilmiştir.

Dilsel Veriler Işığında Bismil Türkmen Topluluğu ve Ağzını Oluşturan Tarihsel Katmanlar

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 215-235
Türklüğün en önemli unsurlarından olan Türk dilinin Anadolu'nun doğusunda Meyyafârikîn (Silvan), Hısn-Keyfa (Hasankeyf) ve Âmid (Diyarbakır) yörelerinde yerleşme süreci İnaloğulları, Nisanoğulları ve Artuklu ailesinin çabalarıyla başarıya ulaşmış, Akkoyunlu ve Safevî hanedanları eliyle de Oğuz Türkçesi burada kök salmıştır. Fakat Osmanlı-Safevî çekişmesi neticesinde Anadolu'nun doğusundan İran'a doğru gerçekleşen göçler, en büyük zararı, 16. yüzyıl itibarıyla sahanın en itibarlı ve en yaygın dili olan Oğuz Türkçesine vermiştir. Bu çalışmada; taşıdığı Moğolca, Arapça, Doğu Türkçesi ve Oğuzca unsurların ışığında tarihsel arka planına değineceğimiz Bismil Türkmen ağzının konuşurları, işte Oğuz Türkçesinin sahadaki bu gerileyişi karşısında dillerini beş asır boyunca büyük bir titizlik ve mücadele ile korumuş ve günümüzde yalnız Oğuz Türkçesinin değil Türkçenin daha eski tarihî devirlerinin de izlerini taşıyan dilsel ögeleri ile birlikte Anadolu'nun doğusunda Türk dilinin en kıymetli numunelerinden birini meydana getirmiştir. Dillerini koruma hususunda bu denli başarı gösteren bu Oğuz-Türkmen topluluğunun tarihi de müstakil bir çalışma ile ayrıntılı olarak işlenmeye değerdir. Bu çalışmada, Döger Boyu mensuplarının temellerini attığı ve Bayındır Boyu'na mensup Bekteş Obası merkezli Musullu Oymağı'nın şekillendirdiği anlaşılan Bismil Türkmen topluluğu ve ağzının bu tarihsel katmanlarına değinilmiş, ayrıca bu topluluk ve ağzın oluşum ve irtibatlarına daha derinlemesine bir tarihsel perspektiften bakabilmek için de Azerbaycan sahasına müracaat edilmiştir.

Yahudi Bilgin Saadya Gaon’un (ö.942) Eserlerinde İslamî Unsurlar

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 287 · Sayfa: 23-40 · DOI: 10.37879/belleten.2016.23
Tam Metin
İslam dünyasında Sa'id bin Yusuf el-Feyyumî olarak bilinen Saadya, Arapça eserler kaleme alan ilk Yahudi bilgindir. Saadya, Yahudi dininin Arap dili kullanılarak aktarılmasında kendisinden sonraki Yahudi bilginlerine de öncülük etmiştir. Hayatının tamamını Arap-İslam medeniyeti içerisinde geçiren Saadya, eserlerinde yoğun İslamî terim ve ifadeler kullanmıştır. Bu kullanımlar, Yahudiliğin Arapça ifade edilmesinde daha sonraki Yahudi bilginler tarafından standart hale gelmiştir. Kullanılan bu terimlerin ne kadarının Arap dilinin, ne kadarının İslam kültürünün etkisiyle olduğu tartışma konusudur. Bu durum her bir kavram ve tabire göre farklılık arz etmektedir. Bu makalede SaadyaGaon'un eserlerindeki İslamî kavram ve ifadeler ele alınıp bağlamlarına göre değerlendirilecektir.

İlhanlı Tarihine Ait Yeni Bir Kaynak: Târih-i Vassâf'ın Müellif Nüshası

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 501-522 · DOI: 10.37879/belleten.2006.501
Tam Metin
Ortaçağ İran tarihi araştırmacıları Vassâf tarihinin siyasi, sosyal ve iktisadi tarih araştırmalarındaki önemini iyi bilirler. Bunun yanında, hiç kuşku yok ki, bu değerli kaynağın tarih araştırmalarında kullanımının nedenli güç olduğunu da takdir ederler. Müellif, son derece süslü bir üslupla kaleme aldığı eserini, Arapça-Farsça kıssa ve şiirlerle süslemiş ve kullandığı nesri, kendisinden sonraki müelliflerin pek çoğunun taklit edeceği, ama hiçbirinin erişemeyeceği bir noktaya taşımıştır. Bu özelliği ile eser, kendisinden sonraki müellifler üzerinde derin izler bırakmıştır.

Türk Minyatürlerinde Hil'at Merasimleri

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 745-754
Tam Metin
Osmanlı padişahlarının ve sadrazamlarının yabancı elçileri, devlet erkânını ve memurlarını çeşitli vesilelerle onurlandırmak ve taltif etmek amacıyla, bir tür hediye olarak giydirdikleri kaftan veya kürke, genel bir tanımlama ile hil'at denilmektedir. Arapça bir kelime olan hil'at "üste giyilen elbise, kaftan" anlamındadır, "resmen giydirilen elbise, teşrifat kaftanı, halâ-ı fâhire" şeklinde de açıklanmıştır.

An 'Akhi' Genealogical Tree

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 222 · Sayfa: 311-328
Tam Metin
It would be proper and much enlightening to look for the reasons why and how the Ottoman Empire could perpetuate a brillant existence on three continents, Asia, Europe and Africa, in the Akhi Order or Fraternity. In other words, Akhi faith and principles should be counted amongst a myriads of factors that contributed into six centuries of Ottoman domination on these three continents.