6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Eastern Anatolia
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Değirmentepe (Kalkolitik Çağ) Bebeklerinde İlginç Bir Adet: Baş Dağlaması

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 249 · Sayfa: 369-382
Tam Metin
Değirmentepe köy yerleşmesi Doğu Anadolu'da, Malatya'nın 24 km kuzey-doğusunda ve Fırat nehrinin 50 m uzağında yer almaktadır. Höyük, Fırat taşkınlarının oluşturduğu konglomeratik bir doğal yükseltinin üstünde, zamanla gelişmiştir. Değirmentepe, doğu-batı yönünde 200 m, kuzey-güney yönünde ise 125 m kadar bir alanı kaplar. Orta-Doğu Teknik Üniversitesi Aşağı Fırat Projesi Kurtarma Kazıları çerçevesinde yürütülen çalışmalara Değirmentepe'de 1978 yılında başlanmış ve 1986 yılında Höyüğün Karakaya baraj gölü suları altında kalması nedeniyle son verilmiştir. Değirmentepe'deki arkeolojik kazılar İstanbul Üniversitesi Prehistorya bölümünden Prof. Ufuk Esin başkanlığında bir ekip tarafından yürütülmüştür.

Doğu Anadolu Yüksek Yaylası'ndan M.Ö. 2. Binyıl Kurganları

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 246 · Sayfa: 343-356 · DOI: 10.37879/belleten.2002.343
Tam Metin
Bilindiği üzere, "kurgan", Batı dillerindeki "tumulus", yapay mezar tepesi karşılığı kullanılan Türkçe bir sözcüktür. Anadolu ve Ön Asya'ya yabancı olan bu türde mezar anıtı geleneğinin en erken temsilcilerine Asya bozkırlarında M.Ö. 5. binyılın ikinci yarısından beri rastlanılmaktadır. Anadolu'ya bu türdeki mezar anıtları, Balkan kökenli bir halk olan Phrygler tarafından Orta Anadolu'ya getirilmiştir ve en eskileri de M.Ö. 800 yılları civarına tarihlenir.

Hakkari Stelleri: Doğu Anadolu'da Savaşçı Çobanlar İlk Not

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 501-518 · DOI: 10.37879/belleten.2001.501
Tam Metin
1998 yılında Hakkari kent merkezinde tesadüfen 13 taş stel ele geçirildi. Üzerlerinde daima cepheden bir insan yüzü ve bedeninin üst kısmı gösterilmiştir. Çıplak olarak betimlenen bu figürlerden 11'inde erkeklik organı bir suspansuvar altına gizlenmiştir. Diğer iki stelin ise kadınlara ait olması olasıdır. Yanlarında balta, mızrak, topuz gibi silahlar, belde kemer ve daima bir hançer vardır. Ayrıca steller üzerinde bozkır türü çadırlar, leopar avı ve yaban keçilerine saldıran leoparlar ve kimi küçük erkek ve bir kadın figürü de resmedilmiştir. Doğu Anadolu'ya yabancı olan bu taşlar Avrasya bozkır kültürünün bir parçasıdır. Silah tiplerine dayanılarak M.Ö. II. binyılın ortaları ile sonları arasında bir yere tarihlenmeleri mümkündür.

Urartu Krallığı'nın Kuzey Yayılımı ve Qulha Ülkesinin Tarihi Coğrafyası

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 717-748 · DOI: 10.37879/belleten.2000.717
Tam Metin
Doğu Anadolu, Transkafkasya ve Kuzeybatı İran dahil olmak üzere geniş bir alana yayılmış olan Urartu kalıntıları, bazı coğrafi birimlerde daha yoğun olarak karşımıza çıkmakta, bazı bölgelerde ise daha az çağdaş malzeme ile temsil edilmektedir. Sınır bölgeleri bir yana bırakılırsa, merkezi Van bölgesi ile Urartu yapılaşmasının çok sayıda merkez ile temsil edildiği batıda Elazığ, güneydoğuda Urmiye Gölü ve kuzeydoğuda da Sevan Gölü arasında kalan alanlarda bile önemli boşlukların bulunduğu görülmektedir. Aynı durumun Van Gölü havzasının kuzey ve kuzeybatısında yer alan Ağrı ve Erzurum için de geçerli olduğu söylenebilir.

Remarks on Some Mongol and Turkmen Buildings in Eastern Anatolia

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 641-648
Tam Metin
Most of the buildings referred to in this study are located around Lake Van, but a few are located in Harput and Pertek in the province of Elazığ and I will start to begin by discussing these. The Sâre Hatun Mosque in Harput is mentioned by Evliyâ Çelebi, who describes this mosque as being without a minaret. The name is spelt similarly in the "Ma'muretü l-'Azîz Salnâme (Elazığ Almanac) and by A.Gabriel. Most modern writers spell the name as Sara Hâtun or Sârâ Hâtun. The local people pronounce it as "Sara Hatun" with all four short vowels, and also refer to the mosque as the Uzun Hasan Oğullari Camisi. According to local hearsay the sons of Sultan Uzun Hasan built the mosque.

Armenian Deportations: A Re-Appraisal in the Light of New Documents

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 141 · Sayfa: 51-70 · DOI: 10.37879/belleten.1972.141-51
Tam Metin
In the weekly magazine History of the First World War, of September, 1970, published in London, an article appeared under the sensational title of Genocide in Turkey by Dr. A. O. Sarkissian, an Armenian, who claims that approximately 500,000 Armenians were killed by the Turks in the last months of 1915, and that the majority of the remainder was deported to desert areas where they died of starvation or disease, at the lowest estimate 1,500,000 having died as a "direct result of a carefully-laid plan". The writer then audaciously suggests that Adolf Hitler took the treatment accorded to the Armenians as an example in ordering, on 22nd August, 1939, "the extermination of the Polish-speaking race". Dr. Sarkissian, who apparently prefers sensationalism to scholarly research, and who, being a party to the case undoubtedly has an axe to grind, has giyen an absolutely biassed account of Armenian deportations and massacres. He has failed to carry out further research connected with the subject and to consult some of the most recent publications, based on British, French, Russian, Turkish and even Armenian sources, and on the inexhaustible documents in the British Foreign Office Archives in London which throw more light on the subject. Re has preferred to write a propaganda account, rather than to produce a scholarly work, based on facts and figures, which would have been more appreciated. But then he seems to be one of the typical vociferous Armenian propagandists, some of whom, recent documents prove beyond any doubt, were themselves directly responsible for the misfortunes of the Armenian people.