3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Fas
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Dışişleri Bakanlığı Türk Diplomatik Arşiv Belgeleri Işığında Fas’ın Bağımsızlık Süreci Ve Türkiye

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2025, Cilt XLI, Sayı 111 · Sayfa: 355-380 · DOI: 10.33419/aamd.1700717
Tam Metin
Coğrafi olarak önemli bir konumda olan Fas, 1912 yılında İspanya ve Fransa arasında paylaşılarak bu ülkelerin himayesi altına girmiştir. Ancak bu tarih aynı zamanda Fas’ta bağımsızlık mücadelelerinin de başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu mücadele zamanla büyümüş ve Fas’ın bağımsızlığı ile sonuçlanmıştır. Fas’ın bağımsızlık sürecinde Sultan V. Muhammed ve İstiklal Partisi büyük rol oynamıştır. Fas’taki etkinliğini kaybetmek istemeyen Fransa, bağımsızlık yanlılarına karşı sert bir politika izlemiştir. Bu amaçla Fransa’nın politikalarına aykırı hareket ettiği gerekçesiyle Marekeş Paşası el-Glavi ile Sultan’ı tahtından indirip sürgüne göndermiştir. Ancak bu gelişme Fransa’nın beklediği gibi sonuçlanmamış ve sonuçta Fas’ın bağımsızlık mücadelesi için bir milat olmuştur. Sultanlarının sürgüne gönderilmesi Fas halkının istiklal mücadelesine desteğini arttırmıştır. Başta Mısır olmak üzere Arap devletleri Fas’ın mücadelesine destek vermiş, kamuoyunun da baskısıyla konunun uluslararası camiada ses bulmasını sağlamışlardır. Fas’ın bağımsızlığı için Türkiye’den de yardım talepleri olmuştur. Türkiye, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) karşısında Batılı devletlerle iyi ilişkiler kurma arzusunda olduğu bu dönemde gelişmeleri yurtdışı misyonlarından gelen bilgiler ışığında değerlendirmiş, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütüne (NATO) girişinin ardından da konjonktüre uygun bir politika geliştirmeye çalışmıştır. Dolayısıyla Türkiye, kendisi de bir bağımsızlık savaşı sonunda kurulmuş olsa da Fas’taki mücadelede dış politik hedeflerine uygun, realist bir politika izlemeye çalışmıştır. Fas’ın bağımsızlığının tanınmasının hemen ardından ise Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Sultan V. Muhammed’e bir telgraf göndererek ikili ilişkileri olumlu bir hava içerisinde geliştirmek istediğini göstermiştir. Bu çalışmada Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı Türk Diplomatik Arşivi’nden elde edilen arşiv belgeleri ile yerli-yabancı telif ve tetkik eserler kaynak olarak kullanılarak 1956 yılında bağımsızlığına kavuşan Fas’ın, bu süreçte verdiği mücadele ve Türkiye’nin izlediği politika ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Vâdilmehâzin Savaşı (4 Ağustos 1578)

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 228 · Sayfa: 271-388
Tam Metin
Her monarşide onu yükselten, ayakta tutan ya da onu uçuruma götüren, ister fizîkî olsun, isterse moral (ahlâki), genel sebepler vardır. Bütün olaylar bu sebeplere boyun eğmektedir. Eğer tesadüfen bir savaş, yani özel bir neden, bir devleti yokoluşa götürmüşse; işte bu devleti tek bir savaşla mahvedecek mutlaka genel bir nedenin olması da kaçınılmazdır. Bu bakış açısının Vadilmehâzin Savaşı'nın değerlendirilmesinde önemi oldukça büyüktür. 4 Ağustos 1578 Pazartesi günü, XVI. yüzyıl askerî tarihinin en çok kan dökülen, öldürücü savaşlarından birisi olan "Vâdilmehâzin Savaşı" kavurucu bir sıcak atmosferinde, Kasr el-Kebir şehrine yaklaşık üç fersah mesafede, Vâdilmehâzin nehrinin sol kıyısı ve Vadi Lukos'un sağ kıyısı arasında kalan geniş bir alanda cereyan eder.

Osmanlı İmparatorluğu'na Yapılan İlk Musevi Göçlerinin Beşyüzüncü Yıldönümü

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 201-206
Tam Metin
XV. yüzyılın ilk döneminde, Bohemya, Avusturya ve Polonya'daki Musevi'ler, sistemli biçimde zulme tabi tutuluyorlardı; ancak, Portekiz ve İspanya'daki kimi Musevi'lerin ölümle tehdit edilerek Hıristiyan olmaya zorlanmaları ve 1492 yılında bu ülkelerden kovulmaları, onların toplu olarak göçlerine yol açıyordu. İspanya'yı Müslüman'lardan geri alan Katolik kırallar, İspanya yarımadasındaki Kuzey Afrika'lı Müslüman'lara büyük bir darbe indirmekle kalmıyor; aynı zamanda, kendi Musevi uyruklarını da ortadan kaldırmaya niyetleniyorlardı. Musevi'ler, 1412 yılından beri giysilerinde aşağılayıcı işaretler taşımaya zorlanıyor; 1480 yılında Enkizisyon, onlara zulüm yapmaya başlıyor ve sonuçta 300.000'e yaklaşık Musevi'nin mallarına el koyarak onları ülkeden çıkarıyordu. Yurtlarından kovulan Musevi'lerin kimileri Fas'a kaçıyor; ama birçoğu Osmanlı İmparatorluğu'na sığınarak coşkuyla karşılanıyordu.