6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Talat Paşa
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Rupen Sevag Çilingiryan Cinayeti ve Bir Komplo Teorisi

Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 313 · Sayfa: 969-996 · DOI: 10.37879/belleten.2024.969
Tam Metin
Ermeni Şair Rupen Sevag Çilingiryan 24 Nisan 1915 ve sonrasında gerçekleşen tutuklamalar kapsamında Çankırı’ya yollanmış ve daha sonra Çankırı-Ankara yolu üzerinde bir eşkıya saldırısı sonucu hayatını kaybetmiştir. Çilingiryan cinayeti ile alakalı olarak son yıllarda yapılan bazı yayınlarda bu cinayetin İttihat ve Terakki Hükûmeti tarafından organize edildiği yönünde iddialar ortaya atılmıştır. Bu makalede Çilingiryan cinayetini işleyen Kürt Alo çetesinin genelde İttihat ve Terakki Hükûmeti ve özelde de Osmanlı Dahiliye Nazırı Talat Paşa tarafından korunup, kollandıklarına ve çetenin tutuklanan üyelerini kurtarmak adına Dahiliye Nazırının girişimlerde bulunduğuna dair iddialar incelenmiştir. Söz konusu iddialar için sunulan bulgular ikna edici olmaktan uzak oldukları gibi, bunlar kullanılan belgelerin bağlamından kopartılarak kullanılmasına ve yanlış yorumlanmasına dayanmaktadır. Bu iddialar, kaynaklarda Kürt Alo ile Nallıhanlı Mehmet Ali olarak bahsi geçen iki farklı şahsın tek ve aynı kişi oldukları varsayımına dayanmaktadır. Bu makalede bu iki kişinin farklı ve birbiri ile ilgisi bulunmayan kişiler olduğu arşiv kayıtları ile ortaya koyulmuştur. Bunların ayrı ve alakasız kişiler olmasına ek olarak, Dahiliye Nazırının bu cinayeti işleyen çeteyi korumak ve kurtarmak için girişimlerde bulunduğu iddiasının dayanaksız olduğu ortaya konulmuştur. Nitekim, söz konusu Kürt Alo çetesine yönelik yürütülen soruşturma ve harekât neticesinde çetenin bazı mensuplarının yakalanmış olması ve çetenin yakalanması adına İttihat ve Terakki yöneticileri tarafından yapılan yazışmalar da bu iddiaları ileri sürenler tarafından tamamen göz ardı edilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Siyonizmle Mücadele ve Yahudi Tehciri: Gazze ve Yafa’nın Tahliyesi

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 302 · Sayfa: 193-225 · DOI: 10.37879/belleten.2021.193
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı’nda Hahambaşılık ve Alyans okullarının Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü savunmasına karşılık Siyonistler, ayrılıkçı faaliyetlerini savaş boyunca sürdürdü. Osmanlı Devleti’nin aldığı askeri ve mülki önlemlere rağmen Siyonistlerin Filistin Cephesi’ndeki nüfuzu kırılamadı. Osmanlı Devleti, Birinci Gazze Savaşı’nın ardından Gazze ve Yafa şehirlerini askeri gerekçelerle tahliye etti. Tehcir edilen Yahudiler, Osmanlı Hükümeti’nin aldığı yoğun güvenlik önlemleri altında Filistin’e komşu Yahudi yerleşimlerinde iskân edildi. Yahudi tehciri, basında güçlü nüfuzu bulunan Siyonist hareket tarafından Osmanlı Devleti aleyhinde bir karalama ve iftira kampanyasına dönüştürüldü. Tehcir vakası, Avrupa kamuoyunda Ermeni tehcirini gölgeleyecek boyutlarda Türk karşıtı bir tepkiye zemin hazırladı. Osmanlı Devleti, Avrupa’da yürüttüğü başarılı bir kamu diplomasisiyle Osmanlı aleyhtarı havanın büyük oranda dağılmasını sağladı. Fakat Siyonist propagandanın istismar ettiği Yahudi tehciri, Osmanlı aleyhtarı kimi iddiaların günümüze kadar gelmesine neden oldu.

Talat Paşa Davası” Kararına Berlin’deki Müslümanların Tepkisi ve Alman Hükümeti’nin

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 63 · Sayfa: 1019-143
Bu çalışma, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi (Cilt XX, Sayı 58 (Mart 2004)'nde yayınlanmış olan "Tehcir Olayı'nın Propaganda Sürecindeki Doruk Noktası: Talat Paşa Davası" adlı makalenin devamı niteliğindedir. Dolayısıyla burada Talat Paşa Davası ve bunun dünya basınına yansıması tekrar değerlendirilmemiştir. Bu çalışmada "Talat Paşa Davası" kararına o günlerde Berlin'de yaşayan İttihatçılar ve Müslüman grupların, teşkilatlı ya da ferdi olarak ortaya koydukları tepkiler ele alınmıştır. Ayrıca Alman Hükümeti'nin bu tepkiler karşısındaki tavrı da irdelenmiştir. Bu amaçla bir taraftan Berlin'de yaşayan Mısır, Azerbaycan, Hindistan, İran, Tatar, Arap ve Türk temsilcilerinin Alman Devlet başkanına yazmış oldukları mektup ve bu mektuba Alman hükümetinin verdiği cevap değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Aynı zamanda "Talat Paşa Davası" kararının adaletsizliğini savunan Emir Sekip Arslan Bey ile Dr. Rıfat Mansur'un hazırlamış olduğu broşürler ile Alman Dışişleri Bakanlığı Arşivi (PA-AA)'nden temin edilen belgeler değerlendirilmiştir. Bütün bunların sonucunda 'Talat Paşa Davası" kararının anlaşılmasına ve "Ermeni Meselesi" konusundaki araştırmalara katkıda bulunulmaya çalışılmıştır

“Tehcir Olayı”nın Propaganda Sürecindeki Doruk Noktası: “Talat Paşa Davası”

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 58 · Sayfa: 1-46 · DOI: 10.33419/aamd.703420
Tarihe "Talat Paşa Duruşması" olarak geçen ve 2-3 Haziran 1921'de Berlin Üçüncü Eyalet Mahkemesi'nde görülen dava, bir cinayet duruşmasından çok, "Ermeni meselesi"ni ele alan ve cinayete kurban gitmiş Talat Paşayı yargılayan bir dava olmuştur. Dolayısıyla duruşma uluslar arası bir boyut kazanmış ve Talat Paşa şahsında Osmanlı Devleti'nin "Tehcir Olayı"dan dolayı yargılandığı ve dünya kamuoyunun ilgisinin yoğunlaştığı bir duruşma olmuştur. Duruşma sadece bir buçuk gün sürmüş, katil serbest bırakılıp maktul suçlu bulunmuş ve karar önce temyize götürülüp ardından hemen geri çekilmiştir. Ayrıca tanık seçimi ve sınırlı sayıda tanığın dinlenmesi, bu mahkemenin vermiş olduğu kararının adil olup olmadığı tartışmalarım da beraberinde getirmiştir. Mahkeme süreci boyunca, gerek dünya basınında gerekse duruşmalar esnasında, Talat Paşanın şahsını ve devlet adamlığını hedef alan birçok iddia ortaya atılmış ve çok sayıda belge ve bilgi mahkeme heyetine sunulmuştu. Bu bağlamda "Talat Paşa Duruşması" aynı zamanda "Ermeni meselesi" ile ilgili çok sayıda doğru ve tahrif edilmiş belge ve bilginin toplandığı bir dava olmuştur. Bu çalışmamn amacı, başta bu duruşmanın tutanakları olmak üzere, Alman arşiv belgeleri ve dönemin gazetelerine dayanarak, konuyla ilgili Türkçe yazılmış telif eserler de incelenerek bilimsel bir araştırma ortaya koymaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Ermeni Komiteleri Tarafından Şehit Edilenlerin Ailelerine Yaptığı Yardımlar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 55 · Sayfa: 209-223
Türk-Ermeni ilişkileri çerçevesinde, tehcir sırasında yetkili bulunan ve bu nedenle hayatını kaybeden kişilerin Cumhuriyet Meclisi'nde yad edilmiş olduğu, ailelerine ilgi ve destek sağlandığı görülmektedir. 27 Haziran 1926'da yürürlüğe giren bir kanun, Ermeniler tarafından şehit edilen kişilerin (Talat Paşa, Cemal Paşa, Bahattin Şakir, Sait Halim Paşa, Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey vs.) ailelerine yardım konusunu ele almıştır. Bu tavır, Türk devletinin bu neslin çocuklarına ve kalanlarına sahip çıkmasının göstergesidir.

Kurtuluş Savaşında Talat Paşa ile Mustafa Kemal'in Mektuplaşmaları

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 301-346 · DOI: 10.37879/belleten.1980.301
Tam Metin
Son yıllarda İttihat ve Terakki tarihi üzerinde bir ilgi yoğunlaşması oldu. Yapılan birçok yeni araştırma İttihat ve Terakki hareketinin farklı dönemlerine aydınlık getirdi. Bu araştırmaların en az aydınlattığı konu, İttihat ve Terakki önderlerinin, Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra Türkiye'yi terk ederek Avrupa'ya gittiklerinde, orada nasıl bir çaba gösterdikleri, örgütlenmeye girdikleridir. İttihat ve Terakki önderlerinin ülkeyi terk etmeleri başarılı olamamış siyasetçilerin bir "inzivaya" çekilmesi demek değildi. Ülke dışında olsalar da, Türkiye'nin kurtuluş uğraşında etkin bir rol oynamak ve kurtuluş sonrasında, ülkede siyasal önderliği tekrar ele geçirmek istiyorlardı. İktidara gelişinden beri İttihat ve Terakki önderleri arasında süregelen yarışma ve gerilimler bu dönemde de sürmüştür. İttihat ve Terakki'nin önderleri çeşitli Avrupa ülkelerinde ayrı ayrı şehirlerde küçük gruplar halinde örgütlenerek çalışmışlardır. Önderler arasındaki bu görüş ayrılıklarına ve gerilimlere karşın, yine de hareketin bir bütünlüğü vardır. Bu bütünlük, Kurtuluş Savaşı sonrasında ülkede siyasal önderliğin İttihat ve Terakki'nin kontroluna geçmesi etrafında kurulmaktadır.