85 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Turk
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Adana'da 1572 Yılında Kullanılan Türk Erkek Şahıs Adları

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 173-200 · DOI: 10.37879/belleten.1993.173
Tam Metin
Tarihte kullanılmış olan Türk şahıs adları üzerinde yapılacak çalışmalar tarih, dil, sosyoloji ve tarihî demografiyi ayrı ayrı ilgilendirmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Atalarımızın birinci Anayurt'tan Ebedî Anayurt'a gelinceye kadar geçirmiş olduğu bütün sosyal ve coğrafi çevrenin etkilerini onların almış olduğu şahıs adlarında izlememiz mümkündür.

Piri Reis Haritası Üzerinde Amerika'da Yapılan Geniş ve Derin Çalışmaları İçeren The Maps of the Ancient Sea Kings (Eski Deniz Krallarının Haritaları) Kitabının Türkçe Özeti

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 405-436
Tam Metin
Piri Reis haritasının önemli olduğunu ve bu önemin, Kolombus'un Amerika'yı keşfinden kısa bir süre sonra, 1513 yılında bir Türk amirali tarafından yapılmış olmasından kaynaklandığını biliyordum. Fakat onun insanlık ve kültür tarihi bakımından ne denli önemli bir araştırma yolu açtığını, harita üzerinde ne derin çalışmalar yapıldığını, ancak şu son yıllarda anlamış ve öğrenmiş bulunuyorum.

LEV NİKOLAYEVİÇ GUMİLYOV, "Tisyaçeletie vokrug Kaspiya", Azerbaydjanskoye Gosudarstvennoye İzdatel'stvo, Baku 1991, 312 s. (L.N. GUMİLEV, Hazar Etrafının Bin Yıllığı, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Baku. 1992, 312 s.) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 1105-1110
Tam Metin
Yukarıda, aslından kelime kelime çevirerek verdiğimiz eserin Rusça adı o kadar kısa yazılmış ki, yalnız kapağına bakmakla konusunu açık olarak anlamak mümkün değildir. Ancak eseri açıp ilk sayfasından birkaç cümle okuduktan sonra bunun "Eurasia"da yaşamış halkların bin yıllık tarihi ile ilgili olduğunu görüyoruz. Bu yüzden kitabın adı Azerbaycan şivesine: "Hazar etrafı halkların bin yıllık tarihi" diye açıklanarak çevrilmiş bulunmaktadır (s. 309).

Türk Kurtuluş Savaşı: Kapsamı Ve Yöntemi Sorunu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VII, Sayı 20 · Sayfa: 323-330
Türk Kurtuluş Savaşı, Türk tarihinin kritik bir evresinde, ezilmek ve esaret altına alınmak istenen Türk milletinin, bağrından çıkardığı kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, kendine özgü yanları olan; ama, daha sonraları Özgürlük ve bağımsızlık yolunu izleyecek pek çok mazlum ulusa, ezenler ve ezilenler arasında, üçüncü bir alternatif örnek sunarak, ezenlere karşı baş kaldırma yolunu göstermiş, özgürlük ve bağımsızlık savaşıdır. Bu zamana değin Türk Kurtuluş Savaşı ve bu Savaşın yönlendirici önderi Mustafa Kemal Atatürk üzerine, sayısız araştırma yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar, pek çok yönden tasnife tâbi tutulabilir. Örneğin, kimisinde duygusal öğeler ağır basar; kimisinde olayı aslından tamamen ya da kısmen aynı mecraya sürükleyen hususlar vardır. Bazıları kaynaklar itibarıyla yetersizdir; bir bölümü de, aradan geçen yıllar içinde ortaya çıkan türlü kaynaklar ve bilgiler itibarıyla, yapılacak yeni çalışmalarla aşılma durumundadırlar.

Balkanlardan Anayurda Yapılan Göçler

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 212 · Sayfa: 109-120
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa'daki hudutları daralmaya başladıktan sonra Hıristiyan alemi ortasında devletinin himayesinden mahrum kalmak istemeyen bir zamanlar efendisi oldukları bir ülke halkının nahoş hissiyat ve fiilleri ile karşılaşmayı arzu etmeyen Türk müslüman ahali anavatana doğru göç etmiştir. Ondokuzuncu yüzyıl başında önce Sırbistan'da ve Mora'da başlayan isyanlar 1829'da Yunanistan'ın bağımsızlığı ile son bulmuş ve 1878 Berlin Antlaşması da Romanya, Sırbistan ve Karadağ'a bağımsızlık vererek Bulgaristan Prensliğini de yarattığı için Balkanlardan da Türkiye'ye göç başlamıştır.

XIII.-XV. Yüzyıllarda Anadolu'da Türk-Hıristiyan Dini Etkileşimler ve Aya Yorgi (Saint Georges) Kültü

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 214 · Sayfa: 661-674
Tam Metin
Anadolu'nun türkleşmesi ve islâmlaşması tarihi, asrımızın başından günümüze kadar Franz Babinger, F. W. Hasluck, Fuad Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı, Osman Turan, Irene Melikoff ve Speros Vryonis gibi ilim adamlarını meşgul eden, dikkate diğer, kaynakları zengin ve çeşitli, çok verimli bir araştırma sâhası olmuştur. Bilhassa, elîm vefatının 25. yıldönümünü üzüntüyle idrak ettiğimiz merhum Fuad Köprülü'nün, başta temel ve klasik eseri Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar'ı olmak üzere, muhtelif kitapları ve makaleleriyle bu sahayı adeta apayrı bir araştırma disiplini durumuna getirdiğini söylemek mübalağalı sayılmamalıdır. O, "Anadolu'da İslamiyet" adındaki klâsikleşmiş meşhur makalesinde bu konunun sanki araştırma planını çizmiş ve pek çok meseleye dikkati çekmiştir. Bununla beraber, aradan geçen şu kadar yıldır değerli çalışmalarla bir hayli mesafe katedildiğini de belirtmek lazımdır. Ne var ki, bahis konusu sahanın araştırılıp aydınlatılacak daha bir çok meselesi bulunmaktadır. Bunlardan birini de, Anadolu'ya Türkler'in yerleşmesiyle birlikte başlayan islâmlaşma ve türkleşme sürecinde müslüman Türkler'le yerli hıristiyan halk arasında cereyan eden karşılıklı dini tesirler ve bu arada evliya yahut aziz kültleri teşkil eder.

Takvim-i Vekayi'de Ermenilerle İlgili Haberler (1908-1915)

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 214 · Sayfa: 797-854
Tam Metin
XIX. yüzyılın ikinci yarısı Osmanlı İmparatorluğu için içte ve dışta yeni sorunların doğduğu bir dönem olmuştur. Bilindiği gibi Fransız İhtilâli'nin ortaya attığı milliyetçilik akımı imparatorluğun parçalanmasında rol oynayan en önemli faktörlerden birisi olmuş, 1829'da Yunanlıların bağımsızlıklarını almalarıyla başlayan süreç diğer Hristiyan azınlıklara da yayılarak onların birer birer imparatorluktan kopmalarıyla sonuçlanmıştır. Milliyetçilik akımından etkilenen azınlıklar arasında Ermeni toplumu da bulunmaktaydı. Ermeniler ve Türkler Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde başlangıçtan beri barış ve dostluk içerisinde yaşamışlardır. Fatih Sultan Mehmet 1453'de İstanbul'u aldıktan sonra, Bursa'daki Ermeni Piskoposunu İstanbul'a getirterek ona "Patrik" ünvanını vermiş, bu tarihten sonra Ermeni toplumunun, hukuk, eğitim ve sosyal işleri patriklik tarafından görülmeye başlanmıştı. Ermeni ve Türk toplumları, diğer Hristiyan azınlıklara oranla birbirleriyle yakın ilişkiler kurarak kaynaşmışlardı. Ermeniler pek çok önemli resmi devlet görevlerinde de bulunmuşlardı.

TÜRK “RUNİK” ALFABESİNİN YAYILMASINA DAİR

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1990, Cilt 38 · Sayfa: 183-187
Türk "runik" yazısının kökeni ve yayılması sorunları çoktan beri ele alınmıştır. Devamlı araştırmalar sonunda yapılmış olan tahminler şunlardır: Türk "runik" alfabesi ilk defa olarak Orhon ırmağı kıyılarında, sonra Yenisey ırmağının yukarı mecrası boyunca ve daha sonra Altay'da kullanılmıştır.

Sovyetler Birliği'nde Altın Ordu ile İlgili Yeni Araştırmalar [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 497-532
Tam Metin
Altın Ordu devleti ile ilgili olarak Sovyetler Birliği'nde yapılan çalışmalar Türk tarihi açısından büyük önem taşımaktadır, zira XIII. yüzyılda Avrupa ve Asya'nın en güçlü devletlerinden biri ve özellikle 58 yıl boyunca hiç bir devletin askeri ihtilafa girmeye cesaret edemediği, Avrupa ve Asya'nın en güçlü devleti olan Altın Ordu bugün Sovyetler Birliği'nin sınırları içerisine giren topraklar üzerinde kurulmuştu. Bu sebeple, Altın Ordu tarihini inceleyen Sovyet bilim adamlarının Türk-Moğol devletiyle ilgili olarak ortaya çıkardıkları her yeni belge, her yeni bulgu, çok az sayıda orijinal belge muhafaza edilmiş olduğundan, hakkında henüz pek çok şey bilmediğimiz Altın Ordu'nun tarihine, özellikle onun idari ve mali düzenine, kültür hayatına ve sosyal bünyesine ışık tutacağından tarihimiz bakımından büyük değer taşımaktadır.

Türk-Ermeni İlişkileri ve Musevi Soykırımı

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 739-756
Tam Metin
Kimi Ermeni 'bilim adamları', I. Dünya Savaşı günlerinde Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermenileri etkileyen ve 'XX. yüzyılın ilk soykırımı' olduğunu iddia ettikleri olaylarla, II. Dünya Savaşı günlerinde, Avrupa'daki Musevilerin uğradığı felaket arasında ilişki olduğunu öne sürerek, özellikle Musevi kamuoyunu buna inandırmak için dirençle ve sistemli olarak davranışlarda bulunuyorlar. Sebatla gayret göstererek; sempatizanlarının ve kimi Musevilerin duygularını ustalıkla kamçılayarak; abartılmış, yan güdücü ve dahası, sahte 'belgeler' kullanarak; Musevi soykırımının gerçek kurbanlarından kimilerini ve Musevi genç kuşaklarından birkaç yazarı Ermeni görüşlerinden yana çekmeyi başarmış bulunuyorlar - örneğin, Yehuda Bauer, Leo Kuper ve öteki birkaç yazar gibi. İki olay arasında gerçekten benzerlik var mıdır? Bu soruyu yanıtlamadan önce leh ve aleyhteki iddiaları incelemek gereklidir.