11 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Turkish
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Selahattin Eyyubî'nin Nesebi

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 469-484 · DOI: 10.37879/belleten.2019.469
Tam Metin
Tarihe mal olmuş ünlü bir kahraman olarak Haçlılara kan kusturan ve onları Kudüs'ten söküp çıkaran ve Eyyubî Devleti'nin ünlü sultanı Selahattin Eyyubî'nin nesebi çoktandır tartışma konusu olmuş bir konudur. Bu tartışmaya kurduğu devletin bir Türk devleti olup olmadığı da ekleniyor. Bazı rivayetler onun baba tarafını Kürt olarak gösterirken, bazı kaynaklar da Arap olduğunu söyleyerek ona şecere isnat etmektedir. Bununla beraber birçok kaynak da onun Türk kökenli olduğunu söylemektedir. Onun kimliğini ve nesebini tayin etmede kaynaklar ne derece güvenli, dönemindeki tarihi ve kültürel veriler ne derece incelendi? Selahattin kendini ne olarak hissediyor? Bunların belgeleri var mıdır? İşte cevabını aramamız gereken sorular bu ve bu nevi sorulardır. Bir kişinin yaptıkları ve hizmetleri elbette nesebinden ve ait olduğu etnisiteden daha önemlidir. Ancak, kaynaklar farklı yorumlanıyor ve çarpıtmalar yapılıyorsa işte o zaman bilim adamlarının kaynakları masaya yatırarak iddiaları yeniden değerlendirmesi gerekiyor.

Erzincan’da Osmanlı Dönemi Hamamları

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 585-604 · DOI: 10.37879/belleten.2019.585
Tam Metin
Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan hamamlar, mimarisi ve işlevleri bakımından sanat tarihi ve mimarlık çalışmalarında önemli bir yer teşkil eder. Erzincan'da günümüze kadar gelen dört hamam yapısı Osmanlı dönemi 16. - 19. yy. eserleridir. Arşiv kaynaklarına göre günümüze gelemeyen iki hamam yapısı daha mevcuttur. Klasik Türk hamam mimarisinin özeliklerini yansıtan hamamlar soğukluk, ılıklık, sıcaklık, su deposu ve külhan bölümlerinden oluşmaktadır. Hamamlardan üçü tek, biri çifte hamam olarak düzenlenmiştir. Soğukluk bölümü, İzzet Paşa, Nafız Paşa ve Taşçı hamamlarında ahşap kirişlemeli tavan, Çadırcı hamamında kubbe ile örtülü, ılıklık bölümü Çadırcı'da kubbe ve tonoz, İzzet Paşa ve Taşçı hamamlarında kubbe,Nafız Paşa'da tonoz, sıcaklık bölümü ise hepsinde dört eyvan ve dört halvet hücreli plan tipinde olup kubbe ile örtülüdür. Moloz taş ile inşa edilen hamamlarının üst örtülerinde tuğla malzeme kullanılmıştır.

Türk Minyatür Sanatında Cennet

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 141-154
Tam Metin
Dinlerin birçoğunda ölüm sonrasında ikinci hayat söz konusudur. Kişi öldükten sonra ya da her şeyin yok olması anlamına gelen kıyametten sonra ikinci bir hayat başlayacaktır. Bu hayatta, dünyada iken iyi işler yapanlar rahat edecek, kötü işler yapanlar ise sıkıntıda olacaktır. İslam kültürüne göre de kıyametten sonra ikinci bir hayat olacak ve iyi insanlar yeni yaşamlarını cennette geçireceklerdir. İslam toplumlarının cennet tasavvuru ile ilgili bilgileri içeren çok sayıda eser mevcuttur. Ancak insanların cennetle ilgili ayrıntıları anlayış biçimini en güzel resimlerde görmek mümkündür. Nakkaş her ne kadar cennetle ilgili resmini yaparken ilgili yazmanın metnini göz önüne alsa da, kendi zihninde oluşan cennet biçimini de resme yansıtması doğaldır. Ayrıca incelediğimiz resimler, yapıldığı dönemde bir anlamda görsel medya aracı olması nedeniyle toplumun cennetle ilgili tasavvurlarının biçimlenmesine de katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda çalışmamız özellikle 16. ve 17. yüzyıl İslam toplumunun genel anlamda cennet tasavvurunun tespitine yönelik araştırmadır.

Gregoryen Kıpçaklar'a Dair

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 256 · Sayfa: 825-840 · DOI: 10.37879/belleten.2005.825
Tam Metin
Dünya, Kıpçak dilli Ermenilerin emsalsiz etnik grubu hakkında ilk bilgileri Agatangel Krımskiy'in Türkoloji araştırmalarında Türk ve yabancı araştırmacılar için onlarca yıl boyunca ansiklopedik elkitabı rolünü oynamış olan "Tyurki, İh Movi ta Literaturi" adlı kitabından almıştır. Ünlü Akademik Krımskiy (1871-1942) daha genç bir araştırmacı iken 1894 yılında XVI.-XVII. yüzyıl Kamenets-Podolsk "Ermenilerinin", Ermeni yazısıyla yazılmış fakat dil bakımından Ermenilerce anlaşılmayan, tahmini olarak Türkçe olan tuhaf metinlerin araştırılması için görevlendirilmiştir.

Köl Tigin Yazıtının Çince Yüzü Hakkında

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 252 · Sayfa: 403-422
Moğolistan'daki Türk Anıtları Projesi çerçevesinde 2002 yılının 16 Temmuz-17 Ağustos tarihleri arasında Koşo Çaydam Gölü yakınında bulunan Orhun Yazıtlarının Çince metinleri üzerinde incelemeler yaptım. Daha önce Gök-Türk tarihi ile ilgili Çin kaynaklarındaki orijinal bilgiler üzerinde çalıştığım için ve bu konularda iki kitap yayınladığım, iki kitabı da yayınlamak üzere olduğumdan konuya çok aşina idim. Fakat, yine de Köl Tigin ve Bilge Kagan yazıtlarını görmenin, orijinal metnin üzerinde çalışmanın beni heyecanlandırdığını söylemem gerekir.

Selçuklular ve Türkçe

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 111-118
Tam Metin
Zaman zaman Türk hükümdarlarının hâkim oldukları ülkeler nedeniyle anadillerini muhafaza edip etmedikleri tereddütlere yol açmıştır. Bazı araştırıcılar Selçuklular döneminde sarayda ve orduda Türkçe konuşulduğunu kabul etmelerine rağmen bu konuda yeterli deliller ortaya koyamamışlardır. Bazı araştırıcılar ise Türkçe'nin kullanımını edebi eserlerle açıklamaya çalışmışlardır. Bu tebliğimizde Selçuklu hükümdarları ve orduda Türkçe konuşulması hakkında bazı destekleyici bilgiler ortaya koyarak, bu konuya bir ölçüde açıklık getirmeye çalışacağız.

Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe'nin Resmî Dil Olmasını Kim Kabul Etti?

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 51-58
Tam Metin
Son yıllarda devletin de kabul ettiği "Dil Bayramı" kutlamalarında (13 Mayıs) yanlış bir değerlendirme görülmekte ve Türkiye Selçukluları döneminde Türkçe'nin resmi dil olarak Karamanoğlu Mehmed Bey (1261-1278) tarafından gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Nitekim "Dil Bayramı" kutlamalarında gerek medyada ve yazılı metinlerde, gerek ders kitaplarında bu şekilde açıklamalar yapılmaktadır. Peki bu durum nasıl ortaya çıkmıştır veya bu konudaki değerlendirmeyi kim başlatmıştır?

An 'Akhi' Genealogical Tree

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 222 · Sayfa: 311-328
Tam Metin
It would be proper and much enlightening to look for the reasons why and how the Ottoman Empire could perpetuate a brillant existence on three continents, Asia, Europe and Africa, in the Akhi Order or Fraternity. In other words, Akhi faith and principles should be counted amongst a myriads of factors that contributed into six centuries of Ottoman domination on these three continents.

Turkish Involvement in Some International Disputes

Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 206 · Sayfa: 259-360
Tam Metin
Turkey did contribute to the development of international law. "To a great extent, much of our modern intemational law originated and developed from the competition of the great powers and their desire to expand at the expense of other countries. Turkey was a great power. Its peculiar geographical position and the ideas it stood for involved Turkey in all major wars and all postwar settlements. In this way the Turks influenced the development of international law".

A Review of Portuguese and Turkish Sources for the Ottomans in Arabia and the Indian Ocean in the 16th Century

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 193 · Sayfa: 65-78 · DOI: 10.37879/belleten.1985.65
Tam Metin
In the beginning of the sixteenth century the Indian Ocean witnessed the course of events which greatly effected the economies of the Mediterranean as well as the Ottoman and Arab countries. The Portuguese reached the Western India at the end of the fifteenth century and established themselves at various strategic points around the Indian Ocean, seeking to dominate and shift the flow of trade which had been running through the Red Sea and the Gulf to the Mediterranean world for many centuries. On the other hand, the Ottomans became a sea power as well as the land after the conquest of Constantinople; and conquered Egypt in 1517 taking control of the Red Sea. Towards the middle of the sixteenth century, in the time of Suleyman the Magnificent, they took Baghdad and made a direct contact with the Gulf, thus establishing themselves at various important points around the Arabian Peninsula. So became the two empires, Catolic Portuguese and Sunni Ottoman, vis-a-vis, in the waters of the Indian Ocean, drawing themselves far from their capitals.