56 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • turkish
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Tarık Artel ve Türkçe Kimya Terminolojisi

Erdem · 2015, Sayı 68 · Sayfa: 23-34 · DOI: 10.32704/erdem.537382
Tam Metin
Türkçe kimya terminolojisi alanında yazılmış eserlerden biri Tarık Artel'in 1935 yılında basılmış Türkçe Kimya Nomenclaturu Nasıl Olmalıdır başlıklı kitabıdır. Kimya terminolojisi oluşturma çabalarının yoğun olarak devam ettiği 1930'lu yıllarda, bu kitabı ile konuyu etraflıca tartışan Artel bu sahada bir ilki gerçekleştirmiştir. Lakin görüşleri kabul görmeyen araştırmacı, Türkçe kimya terminolojisinin durumunu dikkate alarak bu konuya eğilmeyi gerekli görmüş ve bunun üzerine 1953'te "İlmî Termler Hakkında" başlıklı bir yazı kaleme almıştır. Bahsedilen kitabın ve yazının temel alındığı bu makalede, bunlardan hareketle Artel'in terminoloji üzerine olan görüşleri ortaya konulmuştur. Elde edilen çıktılar ışığında, araştırmacının Türkçe kimya terminolojisinin gelişimine yaptığı katkılar ve Türk kimya bilimindeki konumu okuyucunun takdirine bırakılmıştır.

Türkçede Zarf-Fiillerin Görünüş Değerleri

Erdem · 2013, Sayı 64 · Sayfa: 15-30
Tam Metin
Bu makale, Türkçede zarf-fiillerin görünüş değerlerini eşzamanlı bakış açısıyla ele alan betimsel bir çalışmadır. Zarf-fiiller, müstakil eklerce (-(y)Xp gibi) ya da birleşik biçimlerce (-(X)rken -DXğX için gibi) bir üst yapıya/cümleye altasıralı olarak bağlanan ve genelde belirteç işlevinde kullanılan yapılar olarak tarif edilmektedir. Sözdizimsel açıdan bağımlı olan bu yapıların zamansal işlevleri, tıpkı temel cümlelerde olduğu gibi, hep öne çıkarılmakta, ancak onların görünüş değerlerinden pek söz edilmemektedir. Dilbilgisel bir kategori olarak görünüş, olayların belli bir noktadan hareketle gözlemlenmesine imkan veren öznel bakış açılarını ifade eden bir kavramdır. İşte biz bu çalışmada, Johanson'un görünüş modelini temel alarak zarf-fiillerin görünüş değerlerini bir bütünsellik içinde betimlemek istedik. Türkçeden hareketle geliştirilen bu görünüş modeline göre, Türkçede üç değişik bakış açısı vardır: a) olayı iki sınırı arasında gösteren intraterminal bakış açısı, b) olayı kritik sınır aşıldıktan sonraki safhada yansıtan postterminal bakış açısı ve c) olayı kritik sınırı ulaşıldığında yakalayan adterminal bakış açısı. Bu çalışma, görünüş değerlerinin sadece bitimli cümleler bağlamında değil, aynı zamanda zarf-fiil cümlelerinde de söz konusu olabildiğini göstermektedir

İsviçre’de Osmanlı Devleti Aleyhinde Faaliyetler ve Türklerin Teşkilatlanması (1918-1922)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 83 · Sayfa: 65-86
Tam Metin
I. Dünya Savaşı'nın bitimiyle birlikte İsviçre'de Türk karşıtı çevrelerin faaliyetleri yoğunlaşmıştı. Savaştan maddi-manevi olarak yıpranmış çıkan Osmanlı Devleti'nin bu çevrelerle mücadele edecek maddi kaynağı yoktu. Bu durum İsviçre'de yaşayan Türk vatandaşlarını harekete geçirerek, elindeki sınırlı imkânlarla Türk'ün haklı davasını savunmaya itmiştir. Bu makalede ayrıca, İsviçre'de yaşayan Türklerin mütareke dönemindeki sosyal ve ekonomik durumları, Lozan Türk Yurdu'nun Osmanlı Devleti'nin haklarını savunmak için faaliyetleri üzerinde durulacaktır.

Yalancı Eşdeğerlerin Azizliği: Bahtiyar Vahapzade’nin Eserlerinin Türkiye Türkçesine Aktarımı Üzerine

Erdem · 2010, Sayı 57 (Bahtiyar Vahapzade Özel Sayısı) · Sayfa: 165-172
Tam Metin
Büyük Azerbaycan şairi Bahtiyar Vahapzade'nin eserlerinin Türkiye Türkçesine çevirisinde yapılan hataların başında "çevirmenin sahte dostları" olarak bilinen yalancı eşdeğerlerin yanlış aktarılması gelmektedir. Bu yazıda Yasin Aslan ve Yusuf Gedikli tarafından aktarılan iki kitap incelemeye tabi tutulmaktadır. Söz konusu kitaplardaki aktarımların genel özellikleri, sorunları ve kalitesine değinilmeden, sadece yalancı eşdeğerlerden kaynaklanan hatalar çözümlenmektedir.

Türk Minyatür Sanatında Cennet

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 141-154
Tam Metin
Dinlerin birçoğunda ölüm sonrasında ikinci hayat söz konusudur. Kişi öldükten sonra ya da her şeyin yok olması anlamına gelen kıyametten sonra ikinci bir hayat başlayacaktır. Bu hayatta, dünyada iken iyi işler yapanlar rahat edecek, kötü işler yapanlar ise sıkıntıda olacaktır. İslam kültürüne göre de kıyametten sonra ikinci bir hayat olacak ve iyi insanlar yeni yaşamlarını cennette geçireceklerdir. İslam toplumlarının cennet tasavvuru ile ilgili bilgileri içeren çok sayıda eser mevcuttur. Ancak insanların cennetle ilgili ayrıntıları anlayış biçimini en güzel resimlerde görmek mümkündür. Nakkaş her ne kadar cennetle ilgili resmini yaparken ilgili yazmanın metnini göz önüne alsa da, kendi zihninde oluşan cennet biçimini de resme yansıtması doğaldır. Ayrıca incelediğimiz resimler, yapıldığı dönemde bir anlamda görsel medya aracı olması nedeniyle toplumun cennetle ilgili tasavvurlarının biçimlenmesine de katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda çalışmamız özellikle 16. ve 17. yüzyıl İslam toplumunun genel anlamda cennet tasavvurunun tespitine yönelik araştırmadır.

DÖNÜŞLÜLÜK ZAMİRİ ÖZNE OLABİLİR Mİ?

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2007, Cilt 55, Sayı 2 · Sayfa: 101-114
Dil bilgisi incelemelerinde, Türkçenin niteleme düzeni ileriye doğru olduğu hâlde,dönüşlü çatıya sahip olmayan fiillerden önceki iyelikli kendi sözü, geriye doğru birniteleme veya pekiştirme yaptığı varsayılarak pekiştirilmiş veya vurgulu özne olarakalgılanmaktadır. Bu makalede iyelikli ve iyeliksiz kendi sözlerinin yapısı ve kullanımlarınagöre cümlenin öznesi olup olamayacağı örneklerle tartışılmaktadır.

VURUŞ KAVRAMLI TÜRKÇE AKRABA KELİMELER: SES OLAYLARI VE ETİMOLOJİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2007, Cilt 55, Sayı 2 · Sayfa: 151-174
Türkçe kelimelerin anlam alanları konusu Türk dil bilimciliğinin en güncel veönemli konularından birisidir. Türkiye Türkçesi ve Özbekçedeki çekiç kelimeleri farklıanlamlarda kullanılmalarına rağmen, bu kelimeler arasında bir anlam bağlılığı bulunmaktadır.Bu bağlılık söz konusu kelimelerin etimolojik kökeni incelenirken, vuruşkavramı olarak ortaya çıkıyor. Vuruş kavramı açısından incelenen aşağıdaki kelimelerinde Eski Türkçedeki "tokı" fiil kökünden türemiş oldukları ve türevlerin birçokfonetik değişmelere maruz kaldıkları hem de bu kelimelerin kendi köküyle ve bir birleriylevuruş kavramı çerçevesinde bağlana bilecekleri ortaya çıkıyor: Eski Türkçedekitokuş, sokuş, soğuş; Türkiye Türkçesindeki savaş, tokmak, tokaç, çekiç, dövdü, döveç,döven, değirmen; Özbekçedeki çekiç/çäkiç, çökiç, çokmar ve Karakalpakçadaki şökkiş.

BULGARCADA TÜRKÇE KÖKENLİ SOYADLARI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2007, Cilt 55, Sayı 1 · Sayfa: 165-172
Soyadları her ulusun ecdadını simgeler, geçmişin sayfalarını açar, ünlü kişilerinadlarını tarihe yazdırır.Bu açıdan yola çıkarak Bulgar ulusunun geçmişine ve bugününe ışık tutan bazısoyadların oluşması, gelişmesi hâlâ Bulgar dilinde varlığını korumaktadır.Yazı, Bulgar dilinde bazı fonetik değişmelerle varlığını koruyan Türkçe kökenli soyadlarıüzerinedir. Uzun yıllar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Bulgar ulusu henüz odönem soyadlarını kullanagelmiştir.

Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Romanlarında Türk Tarihinin Yorumu

Erdem · 2007, Sayı 49 (Mustafa Necati Sepetçioğlu Özel Sayısı) · Sayfa: 1-6
Tam Metin
Mustafa Necati Sepetçioğlu; sanatkâr, romancı, tarihî romancı olmazdan önce Türkolojiyi bitirmiş bir Türkolog idi. Bunun için de Türk tarihini, özellikle Anadolu'daki Türk tarihini derinlemesine inceleyen M. Fuad Köprülü, Ömer Lütfi Barkan, Osman Turan gibi bilginlerin etkisi ile yetişti. Bu bilginler, Anadolu'daki Türk kültür ve medeniyetinin, Orta Asya Türk kültür ve medeniyetinin devamı olduğunu gösterdiler. Sepetçioğlu, bu bilim gerçeklerini roman yoluyla, tarihî romanlarıyla işledi. Özellikle Konak romanında Kumral Dede bu devamı gösteren bir kahramandır.

Cumhuriyetin İlk Çeyrek Yüzyılında Türk Diplomatik Temsilcilikleri ve Temsilcileri (1920-1950)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 15-90

Bu makale, 1923-1950 yılları arasında Türk diplomatik misyonları ve diplomatik temsilcileri üzerine bir incelemedir.

Büyükelçilikler ve elçilikler olarak Osmanlı diplomatik misyonlarının toplam sayısı, son dönemde 18 idi. Cumhuriyet yıllarında, incelediğimiz 1923-1950 döneminde Türk diplmatik temsilciliklerinin toplam sayısı 37'ye çıktı. Makalenin birinci bölümü 37 ülkedeki Türk diplomatik misyonlarının bir panoramasıdır: burada bütün Türk diplomatik temsilciliklerinin ve temsilcilerinin, yani büyükelçilerin, elçilerin, maslahatgüzarların kronolojik ve alfabetik ayrıntılı listeleri verilmektedir.

Makalenin ikinci bölümünde yedi Türk diplomatı incelenmektedir: Muhittin Akyüz (1869-1940), Mehmet Ali Şevki Alhan (1883-1947), Mehmet Kâzım Dirik (1881-1941), Kemalettin Sami (1884-1934), Ali Fethi Okyar (1880-1943), Dr. İbrahim Tali Öngören (1871-1952) ve Ahmet Ferit Tek (1878-1971).