- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 190
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 189
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 170
- Arış 98
- Höyük 72
- Belgeler 13
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
- Osmanlı Devleti 56
- Ottoman Empire 53
- Osmanlı 48
- Ottoman 39
- Türkiye 31
- Dokuma 27
- Weaving 23
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
PROF. DR. KADIR KADIRZADE
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 429-430İSMAIL AHMEDOV ÇAVUŞEV
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 425-428Birinci TBMM’de Burdur Milletvekili Mehmet Akif (ERSOY) ve Faaliyetleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 1-54Birinci Dünya Savaşı sonrası başlayan işgaller Mehmet Akif'i Anadolu'ya geçme yönünde teşvik etmiştir. Mehmet Akif'in Anadolu'ya geçişinde Mustafa Kemal Paşa'nın daveti de etkili olmuştur. Mehmet Akif, oğlu Emin ve Ali Şükrü Bey 24 Nisan 1920 tarihinde Ankara'ya ulaşmıştır.
Mehmet Akif, Ankara'ya gelişinin ardından, halkı milli mücadeleye çağırmak, bilinçlendirmek ve olumsuz propagandaların etkisini zayıflatmak amaçlarıyla, Eskişehir, Burdur, Sandıklı, Dinar, Antalya gibi yerleşim yerlerini ziyaret etmiştir.
Burdur'dan seçilen milletvekillerinden vefat ve istifa edenlerin yerine yapılan seçimde Burdur'dan milletvekili seçilmiştir. Aynı zamanda Biga'dan da milletvekili seçilmesi nedeniyle Biga milletvekilliğinden istifa etmiş, Burdur milletvekilliğini tercih etmiştir.
Meclis'te oluşturulan "İrşat Encümeni"nde görev almış, Konya'da çıkan karışıklıklar üzerine, Konya'ya gönderilmiştir. Konya'dan Afyon ve Eskişehir'e geçmiştir. Çankırı ve Kastamonu'ya ziyaretlerde bulunmuştur. İrşat Encümeni dışında Maarif Encümeni'nde de görev almıştır.
Meclis tarafından açılan milli marş yarışmasına para ödülü olduğu için katılmayan Mehmet Akif, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından ikna edilmiş ve bir milli marş kaleme almıştır. Bu marş Meclis'te 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilmiştir.
Mehmet Akif Ankara'da bulunduğu zamanlarda Meclis'te çeşitli takrir ve teklifler yoluyla veya birtakım oylamalarda düşüncesini/tepkisini göstererek Meclis çalışmalarına katılmıştır.
Büyük Taarruzun hemen sonrasında Ankara'dan Eskişehir'e oradan Afyon'a gitmiş, muharebe meydanlarını dolaşmıştır. Ankara'ya dönüşü sonrası Edirne'ye gitmiştir. Edirne'den İstanbul'a geçmiş ve İstanbul'da görüştüğü Prens Abbas Halim Paşa kendisini Mısır'a davet etmiştir. Ankara'ya döndükten sonra Maarif Encümeni üyeliğinden istifa etmiştir. Meclis'in seçim kararı almasıyla birlikte sonraki dönem için milletvekilliğine aday olmamış, Birinci TBMM ile birlikte Mehmet Akif'in milletvekilliği de son bulmuştur. Mehmet Akif, ailesiyle Ankara'dan ayrılmış ve İstanbul'a taşınmıştır. 1923 senesi Eylül sonlarında Mısır'a gitmiştir.
Devrinin Üç Bakanı Gözünden Mustafa Kemal Paşa
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 55-80Bu çalışmada Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşları arasında nasıl görülüp, algılandığının ipuçlarını veren, 1926 yılı Mart ayı içerisinde Vakit gazetesinde "Gazi Paşa'yı Nasıl Tanıdınız?" başlığıyla Arif Oruç imzasıyla yayınlanan bir röportaj dizisi ele alınmıştır. Dönemin tanınmış gazetecilerinden biri olan Arif Oruç'un Hariciye Vekili Tevfik Rüşdü, Hariciye Encümeni Reisi ve daha sonra Dâhiliye Vekili olacak Şükrü Kaya ve Maarif Vekili Mustafa Necati Beyler ile yapmış olduğu görüşmeler hem Mustafa Kemal Atatürk'ün biyografisinde hem de görüşlerini bildiren isimlerin biyografilerinde eksik kalan bir takım noktaları tamamlaması bakımından oldukça değerlidir. Sözü edilen röportajlarda her üç isme de aynı soruları yönelten Arif Oruç vekillerden; siyasette, idarede, askerlikte, hitabet ve kalem gücünde, inkılapçılıkta Atatürk'ü nasıl tanımladıklarını sormuştur. Bu soruların yanı sıra vekillerin Gazi Paşa ile ilk tanışma hikâyelerini de gazetedeki tefrikalarda değerlendiren Oruç, son olarak Atatürk'ü tarihteki diğer büyük isimlerle kıyaslamalarını istemiştir. Üç isim de samimi ve sıcak bir ortamda gelişen mülakatlarda içtenlikle muhabirin sorularını yanıtlayarak tarihe önemli bir not düşmüştür.
Bu röportaj dizisinin çalışmamızda yer almasının önemli yanı ise gerek Tevfik Rüştü Aras gerek Mustafa Necati gerekse de Şükrü Kaya ile ilgili yapılan çalışmalarda daha evvel bu bilgilerin kullanılmamış olmasıdır. Bu çalışma ileride hem bu üç mümtaz şahsiyet hem de Atatürk hakkında yazılacak eserlere biyografik katkılar sunacaktır.
I. Dünya Savaşı Başlarında Osmanlı Basınında Rusya Müslümanları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 81-108I. Dünya Savaşı'nda sansür yoluyla denetim altına alınan basın yayın organları, savaşan ülkelerin propaganda araçları hâline getirilmiştir. Osmanlı gazeteleri de bu bağlamda kendi devletlerinin siyasî ve askerî amaçları kapsamında faaliyet göstermiş, kamuoyunu bu doğrultuda etkilemeye çalışmıştır. Osmanlı Devleti'nin, savaşın ilk günlerinden itibaren Rusya Müslümanlarını ayaklandırma çabaları, Rusya Müslümanlarını, özellikle de Kafkas halklarını Osmanlı basınının ilgi odağı hâline getirmiştir. Ancak Sarıkamış yenilgisinden sonra bu tür ayaklandırma girişimlerinin başarı şansı kalmadığı görülünce yaklaşık üç ay süren yoğun ilgi yerini derin bir sessizliğe bırakmıştır. Bu çalışma, Osmanlı Devleti'nin Rusya Müslümanlarına yönelik söz konusu plan, proje ve uygulamalarını dönemin belli başlı basın organları üzerinden okuyarak analiz etmeyi amaçlamaktadır.
Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasında Çok Yönlü Bir İnce Diplomasi Uygulaması: Siyasal, Hukuksal ve Askerî Boyutlarıyla Hatay’ın Türkiye’ye Katılma Süreci (1921-1939)
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 139-178Misak-ı Millî sınırları içerisinde yer alan İskenderun Sancağı (Hatay), gerek Millî Mücadele döneminde gerekse Lozan Barış Antlaşması sırasında ve sonrasında Türk dış politikasının hassasiyet noktalarından birini oluşturmuştur. İçerisinden geçilen dönemin şartlarının zorlaması sonucunda Ankara İtilafnamesi (1921) ve Lozan Barış Antlaşması'yla (1923) Misak-ı Millî sınırları dışında kalan Hatay, 1930'lu yılların ikinci yarısıyla birlikte Türkiye'nin dış politikasında birincil önceliğe haiz bir mesele haline gelmiştir. Bu çerçevede, Hatay'ın Türkiye'ye dahil edilmesi sürecinde uluslararası ortamda uygulamaya konan dış politikanın temelinde yer alan caydırıcı diplomasi stratejisi, büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk'ün kişisel hassasiyeti ve uluslararası konjonktürü iyi tahlil edip; konuyla ilgili olarak ortaya koyduğu gerçekçi, pragmatist ve meşruiyete dikkat eden tutum ve davranışlar çerçevesinde şekillenerek, uluslararası hukuk ve diplomasi yoluyla Türk dış politikası tarihinde önemli bir başarıya imza atılmıştır. Bu çalışmada; Hatay'ın, Türkiye'ye katılması sürecinde ortaya konan dış politika ve bu süreçte izlenen caydırıcı diplomasi stratejisi askerî, siyasi ve hukuksal boyutlarıyla ele alınıp değerlendirilecektir.
Çin Devlet Televizyonunda Türk İnkilâbının Temsili: “Kemal İhtilâli” Belgeseli Örneği
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 179-198Mustafa Kemal Atatürk'ün istiklâl çabaları ve devrimleri Çin Halk Cumhuriyeti devlet televizyonu olan CCTV'nin hazırladığı "Dünya Tarihi" programının 82. bölümünde bir belgesel ile anlatılmıştır. "Kemal İhtilâli" adı verilen bu belgesel yarım saat sürmektedir. Belgeselde Atatürk'ün yıkılan bir imparatorluktan modern bir ulus devlet oluşturma çabaları bu sistemin gözünden işlenmektedir. Bu makalede CCTV'nin hazırladığı "Kemal İhtilâli" belgeseli Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti'nin dünyadaki etkisi, yansıma ve algılanışı açısından değerlendirilmiştir. Belgeselde kullanılan görüntüler ve dil bu kapsamda ele alınmış ve bu etki ve algılanış biçimleri çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla araştırmada nitel içerik analizi kullanılmıştır. Çin Halkının bilinçlendirilmesi için yapılan bu belgeselde hâlihazırdaki rejimin sağlamlaştırılması amaçlanmıştır. "Kemal İhtilali" belgeselinde amaçla; bağımsızlık, halk hareketi, emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesi ve Mustafa Kemal Atatürk'ün liderlik anlayışı ile çabaları işlenmiştir. Bu kurtuluş mücadelesi bir başkaldırı olarak nitelendirilmiş ve modern bir ulusun başlangıcı olarak verilmiştir. Belgeselde başkaldırıya liderlik eden Mustafa Kemal Atatürk, büyük bir lider olarak gösterilmiş ve Çin liderleri gibi anlatılarak yüceleştirilmiştir.
Kanun-i Esasi Gazetesi’nde İttihâd-ı İslam Teması
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 109-138Kanun-i Esasi Gazetesi, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Kahire şubesinin 1896-1899 yılları arasında neşrettiği bir gazetedir. Gazete, II. Abdülhamid'e muhalefetleri nedeniyle Mısır'a kaçmak zorunda kalan Hoca Kadri Efendi ve Şeyh Alizade Hoca Muhyiddin Efendi tarafından çıkarılmıştır. Hoca Kadri Efendi, aynı zamanda, rüştiye sıralarında İstiklâl Marşı şairi Mehmed Akif'in öğretmenliğini yapmış ve onun düşünce dünyasını etkilemiş bir düşünürdür. Kanun-i Esasi yazarları, II. Abdülhamid'e karşı dinî yönden muhalefet ederken anayasanın yürürlüğe konması, meclisin yeniden açılması ve İslâm Birliği gibi temalar işlemişler, Jön Türklerin gayrimüslim unsurlarla iş birliği yapma politikalarına şiddetle karşı çıkarak İttihâd-ı İslâm düşüncesini temsil etmişlerdir. Bu çalışmada, Kanun-i Esasi'deki makalelerden hareketle İttihâd-ı İslâm teması işlenmiştir.
Enerji Kaynaklarının Naklinde Azerbaycan-Türkiye İşbirliği: “Nabucco”dan “Güney Gaz Koridoru”na
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 241-264Azerbaycan Cumhuriyeti uluslararası enerji projelerinin gerçekleşmesinde Türkiye ile ilk dönemden itibaren iş birliği yapıyor. Türk şirketleri BOTAŞ ve TPAO Azerbaycan'ın petrol ve gaz projelerine katılıyor.
Azerbaycan, "Şahdeniz" gaz sahasından doğalgaz üretiminin başlatılması ve Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattının işletilmesinden sonra, Avrupa ülkeleri için yeni bir mavi yakıt kaynağı olarak görülmeye başlandı. 2009 yılının başında Ukrayna ve Rusya arasında oluşmuş doğal gaz krizi, "Nabucco" boru hattı projesinin önemini daha da güçlendirdi. Bununla birlikte, gaz kaynakları hacminin yetersizliği ve Batılı ülkelerin finansman konularındaki tereddütsüzlüğü projenin uygulanma sürecini engellemiştir. Bu koşullar altında 2012 yılında Azerbaycan ve Türkiye, TANAP'ın (Trans Anadolu boru hattı) inşası için bir girişim başlattı. Dahası, bir yıl sonra bu projeye Güney İtalya'ya giden bir gazyolu TAP (Trans Adriyatik boru hattı) üzerinde devam ettirme kararı alındı. Böylece "Şahdeniz-2", Güney Kafkasya doğal gaz boru hattı, TANAP ve TAP gibi projeleri içeren "Güney gaz koridoru" oluşturuldu. Bu koridor, doğal gaz ithalat naklinin çeşitliliği ve Avrupa enerji güvenliği sigortasında stratejik bir çözüm olarak görülüyordu. Bu projenin uygulanmasında başlıca kaynak olan Azerbaycan ve Türkiye'nin önemli bir rol oynadığını belirtmek gerekir. Dahası, bir enerji kaynağı olan Azerbaycan ve transit ülke olan Türkiye, "Güney gaz koridoru" projesinin gerçekleştirilmesinde büyük katkıda bulunmaktadır.
İçel’de Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Kutlamaları ve Kutlamalar Sırasında Yaşanan Müessif Bir Hadise: Çomuzade Davası
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 97 · Sayfa: 199-240Türk milletinin İstiklal Harbi yıllarındaki var olma mücadelesi, Mustafa Kemal'in önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulması ile neticelenmiştir. 29 Ekim 1923 tarihinde ise yeni Türk devletinin rejiminin cumhuriyet olduğu ilan edilmiştir. Bu durum, Türk halkı tarafından da genel itibariyle kabul görmüştür. Bunun en önemli göstergesi ise 29 Ekim tarihinin 1924 yılından itibaren bayram olarak kutlanması ve kutlamalara karşı halkın gösterdiği yakın ilgidir. Ancak kısa süre içerisinde gerçekleştirilmiş olan inkılâplar zaman zaman ciddi toplumsal tepkilere neden olmuştur. Bu tepkiler, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğine yönelik endişeleri de gündeme getirmiştir. Fakat cumhuriyetin ilanının onuncu yıl dönümü kutlamalarına karşı halkın gösterdiği ilgi ve duyulan toplumsal heyecan, endişelerin yersiz olduğunu ortaya koyarak genç cumhuriyetin emin adımlarla yoluna devam edeceğini göstermiştir. Bu çalışmada, Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarının İçel uygulaması ile kutlamalar esnasında Mersin'de yaşanan ve dönemin basınına "Çomuzade Davası" olarak yansıyan hadise ele alınmıştır.