1429 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 190
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 189
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 170
- Arış 98
- Höyük 72
- Belgeler 13
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 56
- Ottoman Empire 53
- Osmanlı 48
- Ottoman 39
- Türkiye 31
- Dokuma 27
- Weaving 23
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
“8. ULUSLARARASI DERGI FUARI”, 4 MAYIS-9 MAYIS 2017 TARIHLERI ARASINDA İSTANBUL’DA YAPILDI
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 415-418
Özet
TÜRDEB, TİKA, Türk Telekom WPU, Albayrak Medya, Başakşehir Belediyesi, TCDD ve Millî Eğitim Bakanlığının desteğinde gerçekleşen "8. Uluslararası Dergi Fuarı", 4 Mayıs - 9 Mayıs 2017 tarihleri arasında, İstanbul Sirkeci Garı'nda yapılmıştır. Türkiye Dergiler Birliği Derneği (TÜRDEB) ve Dünya Dergiler Birliği (World Periodical Union-WPU) tarafından Sirkeci Garı'nda gerçekleştirilen Fuar'a, Türkiye'den ve yurt dışından; öğrenci dergilerinden okul, gençlik ve çocuk dergilerine kadar pek çok farklı alanda 500'e yakın dergi katılmıştır.
Türk Dünyasından Haberler
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 423-441
Özet
Türk coğrafyasında yapılan faaliyetler.
UNESCO 2017 Molla Penah Vâgif Yılı’nın Azerbaycan’da İlk Önemli Eseri
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 403-413
Özet
3-18 Kasım 2015 tarihleri arasında Paris'te toplanan UNESCO (BM Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı) 38. Genel Konferansı'nda alınan karar çerçevesinde, Azerbaycan'ın önemli şairlerinden Molla Penah Vâgif (1717-1797), doğumunun 300. yıl dönümü dolayısıyla "UNESCO 2016-17 Ünlü Şahsiyetler-Önemli Olaylar Takvimi"ne alınmıştır.
Türk Dünyası Atasözü Araştırmalarına Katkılar: “Karşılaştırmalı Türkmen Atasözleri, Kazak Atasözleri”
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 399-401
Özet
Türk dünyası atasözü araştırmalarına katkı sağlayacak Karşılaştırmalı Türkmen Atasözleri ve Kazak Atasözleri adlı kitaplar Türk Dil Kurumu yayınları arasındaki yerini aldı.
VAK’ANÜVİS HALİL NURİ BEY, Nûrî Tarihi, (Yayına Haz. Seydi Vakkas Toprak), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2015. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 1031-1036 · DOI: 10.37879/belleten.2017.1031
Özet
Halil Nuri Bey tarafından yaklaşık beş yıllık bir çalışmanın ardından kaleme alınmış olan Nûrî Tarihi, 1794-1799 yılları arasında meydana gelen olayları konu edinmektedir. Kronolojik sıralamaya dikkat edilen eserde, hem devletin resmî belgelerinden hemde önceki vak'anüvis Sadullah Enverî Efendi'nin notlarından yararlanılmıştır. Nûrî Tarihi, Osmanlı Tarihi'nin 1794-1799 yılları arasındaki beş yıllık döneminin ana kaynaklarındandır. Halil Nuri Bey, altı cilt olarak hazırlamış olduğu eserini tarihe karşı ilgi ve merakıyla bilinen Padişah III. Selim'e takdim etmiştir. Karşılığında III. Selim'den övgü ve atiyeler elde etmiştir.
Madenciliğin Beşiği Anadolu: Tarih Öncesi Dönemlere Ait Bakır Yatakları
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 667-676 · DOI: 10.37879/belleten.2017.667
Özet
Tam Metin
Dünya üzerinde ilk metal eserin kullanıldığı Anadolu, bu ilk olma özelliğini erken dönemlerden itibaren burada yerleşik hayata geçen insanlara ve bu toprakların maden yatağı bakımından zengin olmasına borçludur. Yapılan araştırmalar Anadolu'da erken dönemlerde işletilmiş olabilecek binlerce maden yatağının olduğunu göstermektedir. Ancak bu konudaki en önemli sorun, bunların ne kadarının Anadolu'da yazının kullanılmaya başladığı MÖ 2. binyıl öncesindeki tarih öncesi dönemlere ait olduğudur. Bu çalışmada Anadolu'da tarih öncesi dönemlerde kullanılmış olabilecek bakır yataklarını incelenmektedir.
Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin Kurumsal Tarihinde Önemli Bir Deneyim: Trablusgarp Savaşı (1911-1912)
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 947-986 · DOI: 10.37879/belleten.2017.947
Özet
Tam Metin
Trablusgarp Savaşı, Osmanlı Devleti'nin Kuzey Afrika'daki son toprak parçasını kaybederek, bu coğrafyadaki egemenliğinin sona erdiği bir savaştır. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin kurumsal tarihi açısından da bu savaş pek çok ilklerin yaşanmasına sebep olmuştur. Trablusgarp Savaşı ile geçici olmaktan çıkarak sürekli bir kurum haline gelen Hilal-i Ahmer Cemiyeti, hilal sembolünü bu savaştan sonra sürekli olarak kullanmaya başlamıştır. Kurumun uluslararası "dokunulmazlığı", bazı gönüllü vatansever subaylar tarafından cepheye gizli yollardan gitmek için bir kamuflaj olarak kullanılmış, bu da açık bir "savaş ihlali" sayılarak, Hilal-i Ahmer'in eleştirilmesine neden olmuştur. Hilal-i Ahmer, savaş boyunca yürüttüğü faaliyetler ile ülke içinde ve dışındaki Müslümanlar arasında ilk kurumsal imajını da yine Trablusgarp Savaşı'nda oluşturmaya başlamıştır. Savaş sonunda İtalyanların öne sürdüğü iddiaya göre, hilal sembolü Müslüman Arap kabileleri arasında sadece bir amblem olmakla kalmayıp, "İslam birliği"ni sembolize etmiş, bu da Türk subaylarına destek vermede oldukça etkili olmuştur. Bununla birlikte, Osmanlı hükümetinin fiili asker gönderemediği bu savaşa dünyanın dikkatini çekmek amacıyla kamuoyu oluşturma çabalarında da Hilal-i Ahmer'in oldukça etkili kullanmıştır. Bu faaliyetlerinin sonucunda hem Müslüman dünyasından (Hint Müslümanları, İngiltere'de yaşayan Müslümanlar, Mısır, Bosna, Güney Afrika Müslümanları vs) hem de çeşitli Batı toplumlarından ayni ve nakdi yardımlar yapılmış, tıbbi malzeme, ilaç vs gönderilmiş, doktor, cerrah ve pek çok sağlık görevlisi yardım için gönüllü olmuştur. Trablusgarp Savaşı'nda Hilal-i Ahmer Cemiyeti ilk kez yabancı Kızılhaç ve Kızılay heyetleriyle birlikte çalışma tecrübesi de edinmiştir. Bu heyetlerle yaptığı işbirliği, onun hem savaşta sağlık hizmetleri verme konusunda önemli tecrübeler edinmesine, hem bu konuda eksiklerini yakından görmesine hem de uluslararası alanda tanınıp, kabul görmesine yardımcı olmuştur.
Yukarı Seyhan Havzası - Yukarı Ceyhan Havzası Bağlantılarını Sağlayan Antik Yol Güzegahının Merkezi: Almadere (Elmedere) Geçidi
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 703-714 · DOI: 10.37879/belleten.2017.703
Özet
Tam Metin
Bu güzergah, Kuzey Mezopotamya'nın Kilikya'nın kuzeyinden, Toros Dağları içinden, Kapadokya bağlantısını sağlayan yoldur. Bölgedeki her güzergah ve her geçit, ticari kazanım açısından değerlidir. Bu çalışmada, Kilikya üzerinden Kapadokya ve Kuzey Mezopotamya'nın denize çıkan yolları üzerinde çok önemli bir geçit ve kavşak olan, Elmedere (Almadere) Geçidi'ni ve buradan geçen güzergahların gittikleri yönlerde bulunan yerleşim ve kalelerin tanıtılmasına çalışılmıştır. Antik dönemdeki ana yol güzergahlarından olan ve Yukarı Ceyhan Havzası - Yukarı Seyhan Havzası yollarını birleştiren Elmedere (Almadere) Geçidi'nin bağladığı yollar, Bağdaş Beli ve Mazgaç Beli'ne daha doğuda Meryemçil Beli'ne gider. Elmedere (Almadere) Geçidi'ni; Bağdaş Beli- Akyol (Ağyol)'a, Mazgaç Beli- kuzeye, Orta Anadolu'ya, Meryemçil Beli doğuya, Kuzey Mezopotamya'ya bağlar. En doğudan itibaren, Kuzey Mezopotamya ile Kültepe arasındaki direkt güzergahlardan olduğu muhtemel bu yoldan ilerlersek; Bağdaş Beli- Almadere (Elmedere) Geçidi (günümüzde Akçaluşağı Köyü Göller Yaylası civarındadır)- Akçaluşağı Köyü Esebeleni Mevki (Roma yerleşimi - nekropolü) - Tokmanaklı Köyü - Tapan Paşalı Köyü (Roma yerleşimi), buradan yol ikiye ayrılır; batıya dönen yol; Tenkerli - Uğurlubağ (Hefkereyebakan) - Kayadarlığı Geçidi'nden şimdiki Pınargözü Köyünün yukarısından geçerek, Üsküyen Geçidi'nin kuzeyine çıkar. Bir başka yol da Cevizlidere'den Çulluşağı Köyü'ne ve Üsküyen Geçidi'ne gider. Buradan Feke (Vahka)'ye, oradan da batıya yönelerek Marankeçili ve Mansurlu üzerinden Kayseri-Kültepe'ye uzanır. Esasen burası, Mezopotamya - Kültepe arasındaki önemli güzergahlardan biridir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda Tarımsal Üretkenlik Üzerine Tetkikat ve Notlar
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 787-856 · DOI: 10.37879/belleten.2017.787
Özet
Tam Metin
Osmanlı tarihinde 16. yüzyıl tahrir defterlerine dayalı demografi k çalışmalarda hızlı bir nüfus artışı dönemi olarak tanımlanmaktadır. Tahrir defterlerinin sağladığı veriler, aynı dönem için tarımsal üretim ve üretkenlik hesaplamaları yapılmasını teşvik etmektedir. Böylece iktisat tarihçileri nüfus değişimleri ile tarımsal ekonomideki gelişmeleri ilişkilendirerek anlamaya gayret etmektedir. Elde edilen sonuçlar tarımsal üretimde nüfusun hayli gerisinde kalan bir artışa işaret etmektedir. Bu makale, önce Batı'da tarımsal üretkenlik üzerine yapılan çalışmaları daha sonra Osmanlı tarımsal tarihi üzerine çalışmaları ve yanıtı aranan sualleri gözden geçirerek arşiv malzemesi, hesaplama usulleri ve ulaşılan sonuçlara değinmekte, üretim ve üretkenlik hesaplarının zaaflarını vurgulamaktadır. Daha sonra, Osmanlı tarımında üretim ve üretkenlik hesaplamalarında üzerinde durulması gereken bazı hususlara değinmektedir. Osmanlı tarımsal tarihinin arşiv kaynakları tahrir defterleri ile sınırlı değildir. Vakıf defterleri içinde de tarımsal üretim ve üretkenliğe dair soruları yanıtlayabilecek ve iktisat tarihçilerinin dikkate alması lazım gelen kayıtlar bulunmaktadır. Bu makale, vakıf defterlerindeki kayıtları esas alarak bugüne değin üretim ve üretkenlik verilerinin elde edildiği malzeme ve usuller ile tüm hesaplamalar müddetince dayanılan kabullerin sağlam olmadıklarını iddia etmektedir. Tahrir defterlerindeki yetersiz ve sağlıksız veriler sebebiyle hesaplamalar sonucu elde edilen rakamların ve bunlara dayanan her türlü yanıtın isabeti hakkında şüphe duyulmaktadır.
Ortaçağ İslam Dünyasında Köle Fiyatları
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 715-766 · DOI: 10.37879/belleten.2017.715
Özet
Tam Metin
Kölelik bütün yönleriyle eskiçağ, antikçağ ve erken ortaçağdan İslam dünyasına intikal etmiş ekonomik, sosyal ve kültürel bir kurumdur. Köle ticareti ise bu kurumun en canlı alanını teşkil etmektedir. Köleliğin ortaya çıkışından yirminci yüzyılın başlarında ortadan kaldırılışına kadar köle ticaretinin en ilginç alanını da şüphesiz ki köle fiyatları oluşturmaktadır. Ortaçağ İslam dünyasında iki çeşit köle fiyatı ile karşılaşılır. Bunlardan biri vasıflı köle fiyatları; diğeri ise vasıfsız köle fiyatlarıdır. Rakamsal olarak bu iki fiyat arasında büyük bir uçurum bulunmaktaydı. Zira zaman zaman önemli özelliklere sahip olan marifetli ve eğitimli bir köle veya aynı vasıflara sahip çok güzel bir cariye bir servete denk bir fiyata satılırken, anılan vasıflardan yoksun herhangi bir köle veya cariye aşırı düşük bir fiyatla satışa sunulabiliyordu. Ayrıca bu dönemde köle satışlarını, dolayısıyla da fiyatlarını birçok faktör etkilemkteydi. Bu faktörleri ise şöyle sıralamak mümkündür: Simsarlık işlemleri, coğrafî ve etniksel özellikler, eğitim ve yetenekler, kölelere duyulan ihtiyaç ve elden çıkarma zarureti, salgın hastalıklar ve topluca köle ölümleri, köle isyanları, doğal afetler (deprem, sel vs.), yıkıcı iç ve dış savaşlar, aşk ve estetikle ilgili özellikler, teşhir ve tanıtım faaliyeti (reklam), köle tacirlerinin yetenek ve güvenirliği, arz-talep ilişkisi, topluca köle kaçışları ve büyük miktarlarda köle azat etme faaliyeti.