1429 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

İstanbul'un İaşesinin Temini Meselesi ve İstanbul'un İaşesine Katkı Sağlayan Bir Merkez: Tekirdağ Kazası (XVIII.-XIX. Yüzyıllar)

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 857-916 · DOI: 10.37879/belleten.2017.857
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde İstanbul'un ihtiyaçlarının sorunsuz şekilde karşılanması önemli bir iktisat politikasıdır. Bu politika ise kapsamlı bir organizasyon çerçevesinde şekillenmektedir. Osmanlı Devleti'nin Klasik Dönemi boyunca her türlü üretimin, üretim bölgelerindeki ihtiyaçlar giderildikten sonra kalan kısmının belirli bir plan dâhilinde öncelikli olarak İstanbul'a gönderilme zorunluluğu bulunmaktaydı. İstanbul'un hububat gibi temel tüketim ihtiyaçları ise ulaşım açısından elverişli çevre merkezlerden karşılanmaktaydı. Başkent İstanbul'un iaşe ihtiyaçlarının bir kısmına cevap vermesi bakımından elverişli limanı ve limanı besleyen arka bölgesiyle Tekirdağ kazası ve çevresi bu açıdan Osmanlı tarihi boyunca önemli bir yere sahip olmuştur. Bu araştırmayla Osmanlı iktisat politikaları doğrultusunda, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Tekirdağ kazasında üretim, ulaşım ve sevkiyat süreçleri iaşe sistemi çerçevesinde tahlil edilerek İstanbul'un tüketimini karşılamada Tekirdağ ve çevresinin katkıları incelenmeye çalışılmaktadır.

Osmanlı Devleti'nde Kurulan Spor Cemiyetleri ve Jimnastik Derslerinin Milliyetçilik Hareketlerindeki Rolü

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 917-946 · DOI: 10.37879/belleten.2017.917
Tam Metin
Türkiye'de spor, bir bilim dalı olarak kabul edilmiyor, askerî talim ya da eğlence aracı olarak görülüyordu. Halkın askerî talim benzeri faaliyetlerde bulunması yasaktı. Bu ancak devletin kontrolünde yapılabilirdi. Osmanlı topraklarında bulunan yabancılar ve gayrimüslim tebaa çeşitli cemiyetler kurmak suretiyle sportif faaliyetler yapıyorlardı. Ancak bu durum yasal değildi. II. Meşrutiyet'in ilân edilmesinden sonra bu konudaki yasal boşluğun doldurulması amacıyla Cemiyetler Kanunu çıkarıldı. Böylece mevcut cemiyetler yasallaştı ve birçok spor kulübü kuruldu. Bu kulüplerden bazıları yasal görünümde olmalarına rağmen halka askerî talim yaptırmak suretiyle yasadışı faaliyetler yürüttüler. Bu zaman zaman resmî makamlarla cemiyetlerde faaliyet gösterenleri karşı karşıya getirmiş, hatta bu faaliyetleri nedeniyle yargılananlar olmuştur.

Trees, Intestines and William The Conqueror

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 767-786 · DOI: 10.37879/belleten.2017.767
Tam Metin
Although founding dreams are a worldwide tradition in the chronicles of the Middle Ages, they have not taken attention enough. This article shows that, as a founding dream, the dream of William the Conqueror's mother is fi rstly crated by William of Malmesbury infl uenced by Classics and the dream interpretation tradition coming through Greeks. Later, Wace and Benoit, by preserving its frame, rewrite the dream in a way of which is more understandable to the twelfth century European common man. This article will uncover evidences through dream interpretation sources, mainly Artemidorus, and medieval European cultural fi gures, mainly Tree of Jesse. This is a possible scenario for how the dream of Herleva was created and developed.

Theoretical Approach for The So-Called Mycenaean Migration in Turkey

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 677-702 · DOI: 10.37879/belleten.2017.677
Tam Metin
On the basis of archaeological data, it is suggested in this study that Mycenaean migration fl ows to Anatolia, of the kind proposed in ancient sources and by some researchers, did not actually occur. As an example, when the material culture of the Lycians under the Persian rule was examined and the results were analysed, it could be seen that although the two civilisations are of diff erent periods and had diff erent interactions, the infl uencing and the infl uenced cultures exhibit similar political, sociological and economic behaviors and characteristics. Therefore, it is proposed that this cultural infl uence is correlated to a process and degree of acculturation.

Alman Belgeleri Işığında Osmanlı Ermenilerine Dair Tespitler (1915-1918)

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 987-1000 · DOI: 10.37879/belleten.2017.987
Tam Metin
Osmanlı topraklarında yaşamış olan Ermeniler ile ilgili mevcut yerli ve yabancı çalışmaların pek çoğu 1915 Tehcirini konu edinmiş ve bu konuda bilinen Türk ya da Ermeni bakış açısını yansıtmış, hatta bu bakış açılarından birinin haklılığını ispatlamaya çalışmıştır. Ancak bunlardan çok azı her iki bakış açısından uzak, farklı bir bakış açısı ortaya koyabilmiştir. Bu noktadan hareketle araştırmamızda, Mayıs 1915- Ekim 1918 tarihleri arasındaki Bundesarchiv belgelerinde yer alan Osmanlı Ermenileri ile ilgili bir takım gözlem ve tespitler üçüncü bir gözle ele alınacaktır. Bu tespitler; tercüman olarak Osmanlı topraklarında görev yapan Ermenilere karşı Türklerin duyduğu şüphe ve bu nedenle ortaya çıkan bir takım diplomatik ve askeri sorunlar, Ermeniler ile Türkler arasında yaşanan düşmanlığın altında yatan bir takım ekonomik gerekçeler, Ermenilerin ticaretteki üstün ve zayıf yönleri ve diğer gayrimüslim tüccarlardan farklılıkları, Enver Paşa'nın Ermenilere karşı özel hassasiyeti nedeniyle alınan bir takım tedbirler, posta ve telgraf hizmetlerinde çalışan Ermeni memurlardan duyulan şüphe yüzünden yaşanan olumsuzluklar ve İzmir'de bombalı bir saldırı planlamaktan tutuklanan Ermenilerin salıverilmesine yönelik yabancı misyon teşebbüsü ve bu teşebbüsün yarattığı kriz gibi birçok siyasi, sosyal ve ekonomik konuların yanı sıra bir Ermeni ile bir Fransızın yaşadığı sıra dışı ilişki ve Osmanlı topraklarında yaşayan Danimarkalı bir kadının Ermeni evlatlığını ülkesine götürmesi sırasında yaşananlara dair günlük hayattan kesitler de içermektedir. Çalışmamızda söz konusu arşiv belgeleri ışığında Ermeniler ile ilgili elde edilen ve pek bilinmeyen izlenim ve tespitler yorumlanıp değerlendirilecektir.

İki Dünya Savaşı Arasında Türkiye'de "Gençlik Teşkilatı" Oluşturmaya Dönük Bazı Tasavvur ve Teşebbüsler

Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 1001-1030 · DOI: 10.37879/belleten.2017.1001
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaşı olan Avrupa'daki pek çok ülkede gençlik, parti veya devlet eliyle teşkilatlandırılmış ve farklı adlar ve amaçlarla pek çok gençlik teşkilatı meydana getirilmiştir. Aynı dönemde Türkiye'de benzer gençlik teşkilatı oluşturmaya dönük düşünce ve girişimler vardır. Bu girişimlerin üzerinde ise bugüne kadar yeterince durulmamıştır. Bu makalede, önce Osmanlı'dan bu konuda tevarüs eden miras üzerinde durulduktan sonra, Cumhuriyet'in ilk yıllarından başlayarak II. Dünya Savaşı'nın başlayacağı tarihe kadarki dönemde Türkiye'de devlet veya parti eliyle gençlik teşkilatı oluşturmaya dönük çaba ve gayretler ele alınmıştır.

20. Yüzyılın Başında Eşraf-Aşiret Çatışması: Milli Aşireti Ve Diyarbakır Eşrafı Örneği

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 96 · Sayfa: 1-46
Tam Metin
Osmanlı döneminde Doğu ve Güneydoğu'nun en önemli aşiretlerinden birisi Milli Aşireti idi. İbrahim Paşa'nın aşiret reisi olduğu dönemde Milli Aşireti birçok aşireti bünyesine alarak büyük bir konfederasyona dönüşmüştür. Diyarbakır, Urfa, Halep, Mardin ve Musul arasında geniş bölgede hüküm süren bu aşiret, Sultan Abdülhamit döneminde kurulan Hamidiye Alayları kapsamına alınmıştır. Milli Aşireti, Hamidiye Alayları'na mensup olmanın sağladığı imtiyazlar sayesinde önemli bir nüfuz elde etmiş, bölgenin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısını derinden sarsmıştır. İbrahim Paşa, bazı devlet yetkililerinin desteğini ve maiyetindeki silahlı birliklerin avantajını şahsi çıkarları doğrultusunda kullanarak bölgedeki diğer aşiretlere karşı saldırılarda bulunmuş ve özellikle de Diyarbakır vilayetine bağlı bazı yerleşim merkezlerini yağmalamış ve ciddi mağduriyetlere yol açmıştır. Milli Aşireti'nin saldırıları karşında Diyarbakır eşrafı sesini Babıâli'ye ve Sultan Abdülhamit'e duyurmak için iki defa postaneyi işgal etmiştir. Diyarbakır eşrafının ısrarlı ve etkili tepkisi nedeniyle, tahkikat komisyonları kurulmuşsa da Hamidiye Alayları'nın bağlı olduğu 4. Ordu Komutanlığı ve Mabeyn'deki İbrahim Paşa'yı koruyan kişilerin gayretinden dolayı etkili bir sonuç alınamamıştır. Bu meselenin uzun yıllar Diyarbakır kamuoyunu meşgul etmesi, mağdur olan bölge halkının devlete olan güvenini daha da sarsmıştır.

Hırvatistan Kaynaklarına Göre Mustafa Kemal Atatürk Ve Kurtuluş Savaşı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 96 · Sayfa: 47-68
Tam Metin
Türk Millî Mücadelesi ve özellikle de Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkışı meselesi Hırvatistan'daki araştırma konuları arasında kendisine çokça yer bulamamıştır. Bu açıdan çalışmamızın sözü geçen boşluğun doldurulmasına kısmen de olsa katkıda bulunması amaçlanmaktadır. Bu makalede, Hırvat basın ve yayınında Atatürk'ün Samsun'a çıkışı sonrasındaki gelişmelerin yansımaları incelenmekte ayrıca Hırvat basınının 1919 Anadolu'sundan ne kadar haberdar olduğunun ve Anadolu'daki gelişmeler karşısında izlediği politikanın tanımlanması amaçlanmaktadır. Atatürk'ün Samsun'a çıkışının öneminin Hırvatistan'da sonradan anlaşılmış olması, 19 Mayıs'ın Hırvat basınına bir kurtuluş harekâtı başlangıcı olarak yansımaması ve bu nedenle basında kendine yeterince yer bulamaması sonucunu beraberinde getirmiştir. Buna rağmen 1930 ve sonraki yıllarda Hırvatistan'da basılan kitap, dergi ve ansiklopedilerde 19 Mayıs hakkında pek çok bilgi bulunduğu görülmektedir. Bunun nedeni bu harekâtın öneminin anlaşılmaya başlanması ve 19 Mayıs'ın Hırvatistan'da bağımsızlık harekâtı olarak görülüp desteklenmesidir.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Yemen İle İlişkiler (1911-1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 96 · Sayfa: 113-154
Tam Metin
I.Dünya Savaşı arifesinde adı sık sık cereyan eden isyanlarla anılan Yemen, devletin merkezine olan uzaklığı, mezhepsel farklılıkların körüklediği itaatsizlikler, bölgeye nüfuz etmeye çalışan emperyalist devletlerin baskısı gibi nedenlerle Osmanlı Devleti yönetimi açısından pek çok zorluğu ifade ediyordu. Yemen'de Osmanlı hâkimiyeti zaman zaman değişikliğe uğrayan çeşitli yöntemlerle sürdürüldü. Özellikle merkezi otoriteye sık sık isyan eden İmam Yahya ile 1911'de imzalanan Dean Antlaşması önemli bir ittifakın başlangıcına işaret etti. I. Dünya Savaşı neticesinde Osmanlı hâkimiyetinin fiilen sona erdiği Yemen'de hukuki süreç Lozan Barış Antlaşması ile sonuçlandı. Kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile Yemen Krallığı arasında ilişkiler dostane bir çerçevede ilerledi. Yemen'de Türk diplomatik temsilciliğinin resmi olarak tesisinden evvel buradaki gelişmeler Suudi devleti nezdinde bulunan Türk elçiliği vasıtasıyla Ankara'ya bildirildi. Yemen ordusunun modernizasyonunda burada bulunan eski Osmanlı subaylarının önemli etkisi oldu. Özellikle Mahmud Nedim Bey'in burada bulunduğu sürede çok defa kişisel inisiyatifiyle giriştiği faaliyetler resmi ilişkilerin bir parçasıymış gibi algılandı ve bu algı bölgede etkin olmak isteyen devletlerin istihbarat kayıtlarına yansıdı. Ancak bugün araştırmaya açık resmi belge ve telif eserlerin tetkikiyle anlaşılmaktadır ki Lozan Antlaşması'nın ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin Yemen'de fiili varlığı bölgede etkili olmak isteyen büyük güçleri tedirgin edecek bir mahiyet taşımamıştır. Yine de 1911'de imzalanan Dean Antlaşması ardından I. Dünya Savaşı yılları ve Osmanlı İmparatorluğu'nun hâkimiyetinin sona ermesi ve devlet sınırlarının oluşması süreçleriyle devam eden 27 yıllık zaman dilimi Türk-Yemen ilişkileri açısından pek çok değişim ve kırılma noktasını ifade etmekte ve pek çok detayı barındırmaktadır. Bu ana çerçevede sözü edilen detayları ön plana çıkarmayı hedefleyen bu çalışmanın ana kaynaklarını arşiv belgeleri, hatıratlar, süreli yayınlar ve tetkik eserler oluşturacaktır.

Dersaadet Tramvay Amelesi Grevi (26 Ocak-7 Şubat 1922)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 96 · Sayfa: 69-112
Tam Metin
Dersaadet Tramvay Şirketi'ne bağlı amele tarafından 26 Ocak-7 Şubat 1922 tarihleri arasında gerçekleştirilen grev, 1920 yılından itibaren gündeme getirilen çalışma hayatına yönelik taleplerin Şirket tarafından kabul edilmemesi üzerine başlamıştır. Türkiye Sosyalist Fırkası'nın da etkin bir rol oynadığı bu grev, belirli bir süre ulaşımın aksaması ve Tramvay Şirketi'nin maddi kaybı gibi etkilere yol açmıştır. Bu süreçte, İtilaf Devletleri ile hükûmet tarafından uzlaşma sağlanmasına yönelik çeşitli girişimler olmuştur. Ancak Tramvay Şirketi'nin, amelenin hiçbir şarta bağlı olmadan işe başlaması görüşünde ısrar etmesi bu girişimleri sonuçsuz bırakmıştır. Şirket, zaman içerisinde özellikle dışarıdan sağladığı personelle ulaşım sorununu çözmeye başlarken, amelenin grevi yaygınlaştırma yönündeki çabaları da başarısız olacaktır. Tüm bu gelişmeler, grevci amelenin kendi arasında bir anlaşmazlığa düşerek temsilcilerini ihanetle suçlamasına yol açacaktır. Grev, yeni amele temsilcilerinin yaptığı uzlaşma girişiminin de sonuçsuz kalması ve grevcilerin tüm taleplerinden vazgeçerek işe başlamasıyla sona erecektir. Bu çalışmada, dönemin önemli grev hareketlerinden biri olan Dersaadet Tramvay Amelesi grevi nedenleri, gelişimi ve sonuçları bağlamında incelenmektedir.