1401 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

TÜRK DÜNYASINDA DEYİM BİLİMİ ÇALIŞMALARI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 107-124
Bu makalede genel olarak deyim bilimiyle ilgili Türkoloji sahasında yapılan çalışmalar ele alınmıştır. Deyimler, bütün dillerde olduğu gibi Türk lehçelerinde de "az sözle çok anlam ifade etmenin" dil bilimsel birimidir. Türk dünyasında deyim bilimi dil biliminin ayrı bir dalı olarak 1940'lı yıllardan itibaren incelenmeye başlanmıştır. Türkolojide deyimler üzerine yapılan ilk çalışmalar genel olarak deyimlerin tanımı, açıklaması, sınıflandırılması ile ilgili başlamıştır. Bu çalışma ise daha sonra deyimlerin iç gruplarını belirleme, sınıflandırma, anlam gruplarlarına göre çözümleme konularına odaklanmaktadır. Deyimler kuramı üzerine Türkolojide yapılan ilk çalışmalar S. Amanjolov, İ. Kenesbayev, Ş. Rahmatullayev, A. Bayramov, A. Dolganov vd. bilim insanlarınca yürütülmüştür. Deyim ve deyim bilimi ile ilgili Türkiye'de yapılan çalış- malar da incelememizde ale alınmıştır. Çağdaş Türkolojide deyim tanımı ve deyim biliminin araştırma alanlarıyla ilgili hâlâ ortak bir görüş yoktur. Ancak, deyim ve deyim tanımıyla ilgili söz konusu farklı görüşleri genel olarak iki gruba indirgemek mümkündür. Aynı şekilde deyim biliminin araştırma objesi de farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Bazı dil bilimciler deyim biliminin inceleme objesi olarak sadece kalıplaşmış kelimeler grubunu ele alırken, bazıları da dildeki kelime gruplarını ele almaktadırlar. Bu da kendi başına kapsamlı bir incelenmeyi gerektirmektedir. İlk görüşü savunan deyim bilimciler arasında da henüz ortak bir görüş sağlanmış olmadığını da vurgulamamamız gerekir. Bazı bilim adamları deyim bilimini yalnızca sabit kelime birleşimleri olarak diğerleri ise dilin sözcüklerinin herhangi bir birleşimi şeklinde ele almaktadırlar. Görüldüğü gibi, deyim bilimi, dil biliminin ayrı bir dalı olarak henüz "kapalı gelişme devrindedir", yani, söz konusu deyimler ve deyim bilimi konusunda Türkolojide ele alınması gereken konuların henüz kapsamlı biçimde ele alınmadığı ve kuramsal çalışmaların hâlâ eksik olduğu görülmektedir.

TÜRKİYE TÜRKÇESİ VE HORASAN TÜRKÇESİNİN BOCNURD AĞZINDA “VE” ANLAMINDA SIRALAMANIN GÖRÜNÜMÜ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 87-105
Türkçenin tarihsel dönemleri ile bugünkü alanlarında sözcük ve cümlelerin "ve" anlamında sıralanma yollarının farklılık arz ettiği gözlemlenmektedir. Geniş bir alana yayılmış olan Türkçede bu farklılığı şekillendiren sebeplerden birisi de dil ilişkileri olmuştur. Türkçede farklı yönlerde gerçekleşen dil ilişkilerine bağlı olarak değişmenin görünümünü biçim bilgisi, sözcük ve söz dizimi düzlemlerinde izlemek mümkündür. Türkçede sıralama için kullanılan unsurların başında "ve, u" ile bunların değiş- keleri gelmektedir. Bu unsurlar, Türkçenin dönemlerinde İslam medeniyeti dairesine girildikten sonra görülmeye başlamıştır. Bugün Türkçenin başka kollarında olduğu gibi Türkiye Türkçesi ve Horasan Türkçesinin Bocnurd ağzında da geniş ölçüde işletilmektedir. Türkçede ayrıca {-p}'li zarf-fiil de "ve" anlamında sıralamada kullanılmaktadır. {-p}'li zarf-fiilin iki ayrı fiili sıralamada kullanılması, Türkçenin ilk yazılı kaynaklarından beri yaygın olarak görülen özelliklerindendir. Bocnurd ağzında {-p}'li zarf-fiilin sıralama işlevinde kullanılma özelliği Farsçanın etkisi sonucunda çekilmiş durumdadır. Burada {-p} ile sıralanan yapılar yerine, Farsçadan alınan mekanizmalar geliştirilmiştir. {-p}'li zarf-fiiller, Bocnurd ağzında yerini birbiri ardına sıralanmış basit ana cümlelere bırakmıştır. Ana cümleler, "u ~ yu" bağlayıcılarıyla veya bu bağlayıcı sözcükler olmadan sıralanmaktadır

TÖLÖGÖN KASIMBEKOV’UN “İNSAN OLMAK İSTİYORUM” ÖYKÜSÜNÜN YAPI VE İZLEK YÖNTEMİYLE İNCELENMESİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 65-86
Kırgız edebiyatının tarihî roman denilince ilk akla gelen isimlerden olan Tölögön Kasımbekov'un yazın hayatına başladığı öyküleri ve öykücü kişiliği onun romancı kişiliğinin gölgesinde kalmıştır. Ancak öyküleri üzerinde çıkarımlar yapıldığında yazarın bu yönünün de dikkat çekici olduğu görülür. Öykülerini daha çok gençlik dö- neminde yazarak yazarlığa ısınan Kasımbekov'un kendi deneyimsel belleğinin ürünü olan "İnsan Olmak İstiyorum" öyküsü bireyleşme anlamında önemli dersler veren bir yapıdadır. Kurgusal ve anlamsal bakımdan işlenmiş bir öykü olan "İnsan Olmak İstiyorum", zamanın ruhunu yansıtmada da ilgi çekicidir. Povest türünde kaleme alınan öykü, Asıl adlı gencin babasının ya da toplumun önüne koyduğu hayatı yaşama zorunluluğunu, kendilik değerlerini keşfederek ötelemesi ve kendi doğrularının peşinden gitmesi üzerine kurgulanmıştır. Sovyetler Birliği dönemine de ışık tutan öykü, Kırgız gençlerinin gelecek algısını şekillendiren dış etkenleri yansıtıcı yönüyle de önemlidir. "Yapı ve izlek" başlığı etrafında değerlendirecek olan öyküde, Asıl'ın farkındalık serüveni yanında dönemin zihniyeti de zaman, bakış açısı ve anlatıcı, mekân, olay örgüsü ve izleksel yönden irdelenmelere yer verilerek çalışma oluşturulmuştur

ORTA TÜRKÇEDE “ESKİ” VE “YENİ” SÖZCÜKLERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 55-64
Türkçe, çok eski devirlerden beri devam eden zengin söz varlığıyla her yönden yetkin ve güçlü bir dildir. Fakat Türkçenin söz varlığı tam olarak ele alınıp değerlendirilmiş değildir. Türk dilinin tarihsel sürecinde Orta Türkçe döneminin önemli bir yeri vardır. Bu dönemde Türk dili araştırmalarına kaynaklık eden birçok eser meydana getirilmiştir. Anlam bilimi, dili art zamanlı ve eş zamanlı yöntemleri kullanarak anlam yönünden inceleyen bilim dalıdır. Anlam genişlemesi, anlam daralması, başka anlama geçiş, anlam iyileşmesi, güzelleşmesi, kötüleşmesi bu bilim dalının çalışma alanlarından yalnızca birkaçını oluşturmaktadır. Anlam bilimi ile ilgili hem eş zamanlı hem de art zamanlı biçimde incelenmesi gereken birçok sorun bulunmaktadır. Anlam değişmesi, bir sözcüğün zamanla farklı bir kavramı anlatır duruma gelmesi ya da önceki anlam alanını daraltması veya genişletmesi olarak tanımlanabilir. Türkçenin gelişim alanlarındaki dil incelemelerinde söz varlığı üzerinde yapılan çalışmalar önemli bir yere sahiptir. Bu döneme ait eserlerde "eski" ve "yeni" sözcükleri birçok örnek cümlede kullanılmıştır. Fakat bu sözcüklerin kökeni ve anlamı hakkında kesin bir açıklama bulunmamaktadır. Bu makalede, Orta Türkçe dönemi eserlerinde geçen "eski" ve "yeni" sözcüklerinin kökeni ve anlamları incelenecektir.

ТҮРКІ МИФОЛОГИЯСЫ: ТИПОЛОГИЯЛЫҚ СИПАТЫ, ОРТАҚ МОТИВТЕР ЖӘНЕ КЕЙІПКЕРЛЕР

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 25-43
Bu makalede Türk mitolojisinin özelliklerinden ve doğasından söz edilecek, Türk dünya anlayışının ana kaynağı olan mitlerin dünya halklarının efsaneleriyle benzerliği ve bilgi açısından farklılıkları karşılaştırılacaktır. Türk mitolojisindeki doğa ve insanın, gökyüzü ile ilişkisi hakkında eski kavramlar sistemi makalede ele alınmıştır. Ayrıca, ölü ruhların göçebe halkların manevi dünyasındaki önemi ünlü bilim adamlarının görüşlerine dayanarak anlatılmıştır. Eski Türk mitolojisinin kültürel tanımdaki rolü de makalede ele alınmıştır. Bununla birlikte, insanların dünya algısı bakımından Türk ve Kelt mitolojisindeki benzerlikler incelenecektir. Giperboreilikler olarak tanınan söz konusu halkların "varvarlar" olarak tarihte yer alıp bütün kıtadaki kültürün yaratıcıları oldukları aşikârdır. Birçok Avrupa halkının kültürel tarihinde yeri olan Keltler ile Türklük maneviyatının arasındaki ilişkinin tarihin çok derinliklerinden başladığı bellidir. Türk mitolojisinin dünya mitolojisiyle olan benzerliği, yakınlığı, özellikle Kelt mitleriyle benzerliği, söz konusu halkların kültürel olarak yakınlığını bildirmektedir. Karşılaştırmalı metod sayesinde incelemeler yapılmış ve sonuçları verilmiştir.

TÜRK KÜLTÜRÜNDE “SELAMLAŞMA” VE “VEDALAŞMA” HAKKINDA GENEL BİR DEĞERLENDİRME

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 125-146
"Selamlaşma" ve "vedalaşma" eylemlerinin, Türk kültürünün eski çağlarından günümüze kadar nasıl gerçekleştirilmiş olduğu konusu ele alınmıştır. Bu kapsamda öncelikle, günümüzde selamlaşma ve vedalaşma amacıyla yaygın olarak kullanılan söz ve davranış kalıpları üzerinde durulmuştur. Ardından, Türk dili ve kültürü tarihi üzerinde çalışan araştırmacıların konuyla ilgili ortaya koyduğu bilgiler aktarılmış ve bunların değerlendirmesi yapılmıştır. Çalışmanın devamında, günümüzde Türk dünyasının farklı coğrafi bölgelerinde yaşayan Türk boyları arasında tarihî süreçte selamlaşma ve vedalaşma süreçlerinde kullanılan sözcük ve ifadeler, köken özellikleri dikkate alınarak belirli gruplara ayrılmış ve bu gruplar altında incelenmiştir. Ortaya konulan tüm bu verilerden hareketle, Türk kültüründe selamlaşma ve vedalaşma eylemlerinin hangi sözcük, ifade ve davranış kalıplarıyla gerçekleştirildiği konusunda ulaşılan sonuçlar paylaşılmıştır. Çalışmanın sonuna, Türk boyları arasında selamlaşma ve vedalaşma işlevinde kullanılan ifadelerin karşılaştırmalı olarak izlenebilmesi için, selamlaşma ve vedalaşma ile ilgili sözcük ve ifadeleri gösteren bir tablo eklenmiştir.

СЕМАНТИЧЕСКИЙ АНАЛИЗ АПЕЛЛЯТИВНОЙ ЛЕКСИ- КИ ТОПОНИМОВ В ОРХОНО-ЕНИСЕЙСКИХ ПИСЬМЕН- НЫХ ПАМЯТНИКАХ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 147-169
Bu makalede Eski Türk dönemindeki coğrafi mekânların adlandırılmasının temel prensipleri tartışılmaktadır. Orhun Yenisey Yazıtları'ndaki yer adlarının oluşmasında aplyatifler önemli bir rol oynamaktadır. Eski Türk yazıtlarındaki apelyatiflerin zengin söz varlığına sahip olması sebebiyle geniş bir alanı tanımlayabilmiştir. Bu söz zenginliği Eski Türk döneminde doğa ve insan tarafından oluşturulmuş coğrafi objeleri sınıflandırmamıza imkân vermektedir. Semantik içeriğe göre Eski Türk yer, su adlarının apelyatiflerini şöyle sınıflandırabiliriz: a) hidronim apelyatifleri, b) oronim apelyatifleri, c) dromonim apelyatifleri, d) horonim apelyatifleri e) oykonim apelyatifleri f) doğal oluşumların apelyatifleri. Eski Türk dönemindeki apelyatiflerin sınıflandırılması ve semantik analizi, kelimelerin semantik ve etimolojik açıdan incelenmesini sağlamıştır.

BORÇALI EDEBÎ MUHİTİ ÜZERİNE

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 45-54
Gürcistan'ın Borçalı Bölgesi, tarihte Türklerin (Bun Türklerinin, Hunların, Bulgarların, Hazarların, Peçeneklerin, Kıpçakların, Karapapakların/Terekemelerin) bir biri ardınca kesintisiz olarak yaşadıkları yerleşim yerlerinin başında gelmektedir. Karapapaklar/Terekemeler, genelde Borçalı olarak adlandırılan bölgede (Borçalı'da Karayazı'da, Başgeçit'te, Karaçöp'te…) pek çok sanat ve mimarlık eseriyle birlikte kendi yaşayış ve inanışlarını yansıtan sözlü ve yazılı edebî eserler de vücuda getirmişlerdir. Gürcistan'daki Türklere/Borçalı Karapapaklarına ait zengin folklor ve edebiyat ürünleri Sovyetler Birliği zamanında gerekli ilgiyi görmemiş; çoğunlukla (oldukça da yetersiz bir şekilde) Azerbaycan ve Gürcistan edebî faaliyetleri içinde değerlendirilmiştir. Bu makalede Karapapak Türklerinin (Borçalı) edebî muhiti hakkında ana çizgilerle bilgi verilmekte ve bu vesileyle Gürcistan'da yaşayan Türklerin varlığına ve edebî faaliyetlerine dikkat çekilmek istenmektedir

TURKISH FOLK POETRY AND FOLK MUSIC IN MECMUÂ-İ SÂZ U SÖZ BY ALİ UFKÎ BEY (ALBERT BOBOWSKI)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 259-282
Soylu bir Polonya ailesinde 1610 yılında, bugün Ukrayna'da bulunan, Lvov şehrinde doğan Albert Bobovius'un adı Wojciech'tir. Wojciech delikanlılık döneminde çok iyi bir eğitim görmüştür. Latince ve Yunanca'nın yanı sıra musiki eğitimi de almıştır. 18 yaşında Kırım Tatarları tarafından esir alınarak hayatının ikinci döneminin başladığı İstanbul'a getirilmiştir. Böylece genç Wojciech'in. Çeşitli kaynaklarda ismi Albert Bobowski, Albert Bobovio, Albertus Bobovius gibiLehçe isimlerinin yanı sıra Müslüman olduktan sonra Ali Bey, Hali Bey, Alli, Hulis Bey isimlerinin de kullanıldı- ğı görülür. Sonunda Ufki mahlasını alır ve "Santurî Ali Bey" olarak şöhret kazanır. Tahminlere göre 19 yılını geçirdiği Topkapı sarayına geldiğinde yaşı 22 ile 29 arasında olmalıdır. Enderun'da eğitimini tamamlar. Burada mükemmel Türkçe öğrenir, Türk musikisi ve şarkılarıyla ilgilenir. Nota yazmayı bilmesi ve sesinin güzelliğiyle kısa sürede takdir kazanarak hanendeliğe yükselir ve musiki hocası olur. Avrupa nota sistemiyle Türk klasik musiki eserlerinin yanında halk ezgilerini notaya alarak "Mecmuâ-i Sâz u Söz" (Ali Ufkî Edvârı) adıyla bir eser hazırlar. Bugün bu eser Londra'da British Library'de saklanmaktadır. Bu eserin müsveddesi niteliğindeki "Şiir ve Şarkı Mecmuası" isimli diğer bir yazma da Paris'te Biblioteque National'de Türkçe Yazmalar arasında bulunmaktadır. 1657 yılında da bir Paşa'nın yanında Mısır'a gitmiştir. Paşa'nın lütfuyla burada azat edilmiş ve İstanbul'a dönmüştür. Ömrünün sonuna kadar pek çok eser yazmıştır. Bu çalışmada kaynak olarak Londra'daki nüsha üzerinde yazılmış 1976'da Şükrü Elçin tarafından "Ali Ufkî Mecmuâ-i Sâz u Söz" adıyla yayımlanan kitap ile öğrencim Hakan Cevher'in doktora tezi olarak 2003'te hazırladığı "Hâzâ Mecmuâ-i Sâz u Söz (Çeviri-Yayım-İnceleme)" adlı eserleri kullanılmıştır

VİLUYSK YAKUTLARINDA ŞAMANLIK BAĞIŞININ ALINMASI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 235-250
Şamanlık, ruhlar tarafından şaman adayı olarak seçilen kişiye verilen bir bağış- tır. Şamanlık bağışının alınması ritüeli Şamanizm inancının ortaya çıkış sebeplerinin aydınlatılmasında önemli rol oynamaktadır. Yakutlarda oyun (şaman), insanlarla tanrılar ve ruhlar arasında aracıdır. Şamanlar aracılık vazifesi için ruhlar tarafından seçilirler. Yakutlara göre şamanlar, insanları ruhların bazı zararlarından korur; iyi tanrılardan ise saadet ve zenginlikler alırlar. Şaman olması için seçilen bebeğin doğumu sırasında tinsel ruhlar, onun ruhunu çalar ve şaman olması için bir dizi eğitimden geçirirler. Büyük şaman olacak bebeğin ruhu (salgın kut), tanrıça-şaman Ārı Darhan'ın kızları tarafından kaçırılır. Bazılarının ruhları ise yer altı dünyasının ruhları tarafından kaçırılır ve bir eğitime tabi tutulurlar. Şamanlık eğitimi süreci oldukça zorlu bir süreçtir. Bu eğitim Şamanlık ağacının budaklarında gerçekleştirilir. Bu eğitim sürecinde aday çeşitli ıstırap ve sıkıntılara maruz kalır; bu süreçte şaman adayının bedeni ruhlar tarafından parçalanır, kontrol edilir ve tekrar birleştirilir. Vücudun parçalanmasından sonra ruhlar adayın ruhunu yer altı şamanı Arsan Duolay'a götürürler. Eğitim süreci tamamlandıktan sonra kaçırılmış ruhu, şaman adayına geri döner. Şamanlar ayin yapmadıkları vakit psikolojik ve fizyolojik rahatsızlık hissederler, ayin yapınca bu rahatsızlıkları son bulur. Şamanlar birbirleri ile hasımlık ederler, ruhları vasıtasıyla dövüşürler. Kadın şamanların erkek şamanlardan daha güçlü olduklarına inanılır. Ünlü şamanlar cinsiyete bağlı olmazlar, otuzuncu yılında gebe kalırlar ve ıstıraplı şekilde üç defa doğum yaparlar. Viluysk Yakutlarında "Şamanlık bağışının alınması" pasif bir eylemdir. Aileler çocuklarını Şamanlık davetinden korumaya çalışır, kimi aileler de o bağışı almak için birtakım eylemler yaparlar. Burada işlenen konu sadece etnografların değil, psikiyatr hekimlerin de ilgi alanına girmektedir.