1447 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 198
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 189
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 170
- Arış 105
- Höyük 72
- Belgeler 16
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 57
- Ottoman Empire 53
- Osmanlı 49
- Ottoman 40
- Türkiye 31
- Dokuma 29
- Weaving 25
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
Tanin (1922-1925)
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 95 · Sayfa: 1-38
Özet
Tam Metin
"Tanin", XX. yüzyıl Türk basın tarihinin önemli gazetelerinden biridir. Üç ayrı devrede yayımlanmıştır: 1908-1914, 1922-1925 ve 1943-1947. Gazetenin yayımlandığı yıllar tarihimizin önemli kilometre taşlarıdır. Tanin'in ikinci özgün yanı, her üç devrede aynı başyazar tarafından çıkarılmış olmasıdır. Bu başyazar, ünlü gazeteci ve siyasetçi Hüseyin Cahit'tir (Yalçın). 1908 yılından ölümüne kadar (1957) gazetecilik yapan Hüseyin Cahit (Yalçın), üretkenliği ve mücadeleci gazeteci kimliği ile adından çok söz ettirmiş, zaman zaman siyasal iktidar ile sorunlar yaşamış ve gazeteci kimliği ile İstiklal Mahkemelerinde bile yargılanmıştır. Hilafetin muhafazası konusundaki görüş ayrılığı bir yana bırakılacak olursa, Hüseyin Cahit'in geleceğe yönelik öngörüleri ile siyasal iktidarın öngörüleri ters düşmemektedir. Tanin ve İstanbul basınının bir bölümü, Cumhuriyet'in henüz yeni inşa edilmekte olduğu o yıllarda, durumun hassasiyetini yeterince dikkate almadan, siyasal iktidarı zaman zaman ölçüsü kaçan bir biçimde eleştirmişlerdir. Tanin ve diğer muhalif İstanbul basını, Mustafa Kemal Paşa'nın diktatörlüğe yönelmesinden endişe etmişlerdir. Hüseyin Cahit'in eski İttihatçıların önde gelenleri ile olan yakınlığı, siyasal iktidarın ona ve gazetesi Tanin'e mesafeli bakmasına, ondan kuşkulanmasına neden olmuştur. Bu makalede, ikinci devrede (1922-1925) yayımlanan Tanin gazetesi tanıtılmakta ve bu gazetenin dönemin siyasal olaylarına (özellikle de, Cumhuriyet'in ilanına ve Hilafet'in kaldırılmasına) yaklaşımı ve siyasal iktidarla ilişkileri ele alınmaktadır.
Arapça Ezan Yasağı Ve Kaldırılması
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 95 · Sayfa: 123-160
Özet
Tam Metin
Erken Cumhuriyet döneminde yönetim, ülkenin dönüşümünü sağlamak için bazı ilkeler hedeflemiş ve bu doğrultuda da inkılaplar gerçekleştirmiştir. Bu ilkelerden olan laiklik çerçevesinde üzerinde durulan konulardan biri de ibadete çağrının dili olmuştur. Laikliğin yorumlanış biçimi olan çağdaşlaşmak ve millî bir toplum oluşturma hedefinden hareketle ibadete yapılan çağrının Türkçe olması gerekliliği üzerinde durulmuş ve bunun bir din meselesi olmayıp, dil meselesi olduğu yönünde vurgu yapılmıştır. Bu yönde ilk adımda bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu düzenleme, yönetim tarafından dil meselesi olarak yansıtılsa da, halk bunu dine müdahale olarak görmüş ve uygulamak konusunda isteksiz davranmış yer yer ciddi tepkiler göstermiştir. İlerleyen yıllarda bu ihlallerin artması üzerine yönetim düzenlemeyi bağlayıcı hale getirmiş ve kanunlaştırmıştır. Bu haliyle çok partili hayata geçiş sürecine gelinmiş, yeni dönemin konjonktürel ortamı millî bir yapıyı güçlendirmeden çok, uluslararası yapılara angaje olma biçiminde ortaya çıkmasıyla birlikte, yönetim de katı biçimde uyguladığı bazı ilkelerini gevşetmiştir. Özellikle de Demokrat Parti'nin kurulmasıyla oluşan rekabetçi yapılanmada halkın rahatsızlık duyduğu konular önem kazanmıştır. Bu ortamda halkın da tepkisini çeken Arapça ezan yasağının kaldırılması gündeme gelmiştir. Kısa süre sonra da gerçekleştirilen seçimlerde yönetimi devralan Demokrat Parti halkın bu yöndeki isteğini yerine getirmiş ve Arapça ezan yasağını kaldırmıştır. Bu çalışma yasak ve kaldırılması süreçlerinde Türkçe ezanı ve çok partili hayatla birlikte dinî özgürlükler alanında yaşanılan yansımaları, keza buna bağlı olarak da Arapça ezan yasağının kaldırılması konularını ele almaktadır. Çalışma yapılırken, literatür taraması gerçekleştirilmiş ve buna ek olarak, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü bünyesinde var olan konuya ilişkin tüm bilgi ve belgelere birinci elden kaynaklara ulaşılmış; dönemin önemli gazeteleri taranmış, konuyla ilgili haber ve köşe yazıları tespit edilerek notlar alınmış ve bunların hepsi çalışmanın akışı içerisinde değerlendirilmiştir. Üzerinde az çalışılan, orijinal konulardan biri olan ezan düzenlemesine ilişkin bu makale, siyasal iletişim disiplini bakımından öneme sahip olmakta olup, bu alana özgün ve nitelikli bir katkı sağlama hedefi taşımaktadır.
1926 Yılı İstanbul Ticaret Ve Sanayi Odası Raporu Çerçevesinde Aşar Vergisinin Kaldırılması İle İlgili Bir Değerlendirme
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 95 · Sayfa: 39-92
Özet
Tam Metin
Çalışmada 1926 Yılında İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasınca düzenlenmiş olan raporun bir değerlendirilmesi yapılmış ve raporun odak noktasını oluşturan Aşar Vergisinin kaldırılması incelenmiştir. Bu inceleme neticesinde raporda genel olarak aşar vergisinin olumsuz yanlarına dikkat çekildiği gözlemlenmiş ve bu verginin kaldırılmasının gereklilikleri sıralanmıştır. Ayrıca raporda Aşar Vergisinin kaldırılması çağdaşlaşma yolunda ilerlemenin temel koşullarından birisi olarak görülmüş ve buna benzer uygulamaların hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekilmiştir. Fakat bu verginin kaldırılması neticesinde ortaya çıkan gelir eksikliğinin giderilmesinde başarılı olunamadığı ve bu nedenle Aşar Vergisinden meydana gelen boşluğun giderilmesi adına bir takım ek vergilere başvurulduğu ifade edilmiştir.Çalışmada 1926 Yılında İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasınca düzenlenmiş olan raporun bir değerlendirilmesi yapılmış ve raporun odak noktasını oluşturan Aşar Vergisinin kaldırılması incelenmiştir. Bu inceleme neticesinde raporda genel olarak aşar vergisinin olumsuz yanlarına dikkat çekildiği gözlemlenmiş ve bu verginin kaldırılmasının gereklilikleri sıralanmıştır. Ayrıca raporda Aşar Vergisinin kaldırılması çağdaşlaşma yolunda ilerlemenin temel koşullarından birisi olarak görülmüş ve buna benzer uygulamaların hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekilmiştir. Fakat bu verginin kaldırılması neticesinde ortaya çıkan gelir eksikliğinin giderilmesinde başarılı olunamadığı ve bu nedenle Aşar Vergisinden meydana gelen boşluğun giderilmesi adına bir takım ek vergilere başvurulduğu ifade edilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nın İzmir’deki Hububat Üretimine Etkisi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 95 · Sayfa: 93-122
Özet
Tam Metin
İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile stoklarda yeterli miktarda olmayan ihracat ürünlerinin, özellikle hububat çeşitlerinin fiyatlarında birkaç ay içinde ciddi artışlar görülmeye başlanmıştır. Köylü, fiyatları artan ürünlerin ekimine yönelerek, savaş buhranı nedeniyle yaşadığı olumsuz etkileri minimize etmek istemiştir. Hükümet ise stoklarda yeteri kadar hububat bulunmasını sağlayarak, yabancı ülkelerle yaptığı ihracat anlaşmalarını devam ettirmiştir. Bu sebeple, Millî Korunma Kanunu (MKK) ile savaş yıllarında piyasanın düzenlenmesi, halkın gıda ihtiyacının karşılanması ve köylünün ihtiyaç duyduğu ürünü ekmesinin sağlanması amacıyla gerekli düzenlemeleri yapma yetkisi hükümete tanınmıştır. Ayrıca, fiyatların olağanüstü artışının da önüne geçilebilmesi için önlemler alınmış, ancak alınan tüm önlemlere rağmen savaş sonuna kadar bu konuda başarılı olunamamıştır. Çalışmada İkinci Dünya Savaşı sürecinde hububat çeşitleri gibi temel tüketim maddelerinin, alınan kararlardan nasıl etkilendiği ve İzmir köylüsünün bu ürünün ekimine verdiği önem detaylı olarak ele alınmıştır.
Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun Beden Eğitimi Ve Spor İle İlgili Görüşleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2017, Cilt XXXIII, Sayı 95 · Sayfa: 161-177
Özet
Tam Metin
Bu araştırmanın amacı, 1 Ocak 1934 ve 20 Haziran 1979 yılları arasında yayınlanmış olan ve kuruculuğunu Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun yaptığı "Yeni Adam" adlı gazete ve Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu'na ait temel eğitim eserlerinde yer alan beden eğitimi ve spor konularına ilişkin yazıların incelenmesidir. Araştırmada tarama yöntemi kullanılarak, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun eğitim konusunu incelediği temel eserleri gözden geçirilmiştir. Araştırma sonucunda, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun genel eğitim anlayışı içinde beden eğitimi ve spor konusuna yönelik düşünceleri ortaya çıkartılmış, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu'na ait olan genel terbiyenin içinde beden eğitimi ve spor faaliyetlerinin nerede bulunması gerektiği hakkındaki görüşleri belirtilmiştir.
ÜYGE TABA’DA KAHRAMAN ARKETİPİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 171-205
Özet
Tatarların teşkilatlanması ve birleşmesi, ulusal kurtuluş hareketi, Müslüman Türk halklarının bilinçlenmesi ideali için yürüttüğü gazetecilik, dergicilik ve politik faaliyetleriyle tanınan ve hikâye, tiyatro ve roman türünde eserler veren Muhammed Ayaz İshakî İdilli (1878 Kazan-1954 İstanbul) milliyetçi-Türkçü bir aydındır. Çarlık Rusya tarafından pek çok kez tutuklanıp hapsedilmiş, sürgüne gönderilmiş ve uzun yıllar yurt dışında yaşamak zorunda kalmıştır. Eserleri arasında özellikle "Tilenci Kız" (1907), "Mulla Babay" (1913), "Soldat" (1980), "Uluğ Muhammed" (1947), "Tatarın Kızı", "Üyge Taba" (1922) romanlarında ve "Dulkın İçinde" (1937) adlı oyununda Tatarların "kurtuluş"u ve Türk halklarının birliği idealini yansıtır. Üyge Taba romanı yirmi sekiz yıl boyunca Rus ordusunda görev yaparak miralaylığa kadar yükselmiş olan Kazan Türkü Temür Ali'nin Birinci Dünya Savaşı sırasında Türklere karşı savaşması ile başlayan ikilemini, Rus Kazaklarını Azerbaycan ile Osmanlı arasındaki bölgeye yerleştirerek iki kardeş ülke arasındaki irtibatı kesme görevini yerine getirmeyip askerleriyle birlikte Türk tarafına geçişini anlatır. Sözlü anlatmalardan miras kalan "kahramanın erginleşmesi motifi" ve "arayış yolculuğu kalıbı" "Üyge Taba"da açıkça görülür. Romanın hemen başında huzursuzluktan uyuyamayan ve bu huzursuzluğu zamanla manevi bir uyanışa dönüşen Temür Ali'nin geçirdiği değişim ve olgunlaşma, kaderin ve ruhani gerçeğe yürüyüşün sembolü olan "yol" kavramını vurgulayan eserin adıyla birleştiğinde "kahraman arketipi" açık bir şekilde belirginleşir. "Eve Doğru" adı, fiziksel ve ruhsal bir yolculuğa işaret ederken, destanlardaki kahramanın eve dönüşünü de sembolize eder. Kaybedilen ülkenin yeniden kazanılması, romanda kaybedilen Türklüğün bulunmasına, manen bağlı olunan ülkeye, yani Türkiye'ye zorlu bir yolculuk sonucunda kavuşmaya dönüşür. Bu makalede ancak uzun hikâye sayılabilecek büyüklükteki "Üyge Taba" romanının biçim ve içerik yapısının epik türün yapısı ve içeriği ile karşılaştırması yapılacak, eserde "kahraman arketipinin" özellikleri gösterilecektir.
TÜRK DÜNYASINDA DEYİM BİLİMİ ÇALIŞMALARI
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 107-124
Özet
Bu makalede genel olarak deyim bilimiyle ilgili Türkoloji sahasında yapılan çalışmalar ele alınmıştır. Deyimler, bütün dillerde olduğu gibi Türk lehçelerinde de "az sözle çok anlam ifade etmenin" dil bilimsel birimidir. Türk dünyasında deyim bilimi dil biliminin ayrı bir dalı olarak 1940'lı yıllardan itibaren incelenmeye başlanmıştır. Türkolojide deyimler üzerine yapılan ilk çalışmalar genel olarak deyimlerin tanımı, açıklaması, sınıflandırılması ile ilgili başlamıştır. Bu çalışma ise daha sonra deyimlerin iç gruplarını belirleme, sınıflandırma, anlam gruplarlarına göre çözümleme konularına odaklanmaktadır. Deyimler kuramı üzerine Türkolojide yapılan ilk çalışmalar S. Amanjolov, İ. Kenesbayev, Ş. Rahmatullayev, A. Bayramov, A. Dolganov vd. bilim insanlarınca yürütülmüştür. Deyim ve deyim bilimi ile ilgili Türkiye'de yapılan çalış- malar da incelememizde ale alınmıştır. Çağdaş Türkolojide deyim tanımı ve deyim biliminin araştırma alanlarıyla ilgili hâlâ ortak bir görüş yoktur. Ancak, deyim ve deyim tanımıyla ilgili söz konusu farklı görüşleri genel olarak iki gruba indirgemek mümkündür. Aynı şekilde deyim biliminin araştırma objesi de farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Bazı dil bilimciler deyim biliminin inceleme objesi olarak sadece kalıplaşmış kelimeler grubunu ele alırken, bazıları da dildeki kelime gruplarını ele almaktadırlar. Bu da kendi başına kapsamlı bir incelenmeyi gerektirmektedir. İlk görüşü savunan deyim bilimciler arasında da henüz ortak bir görüş sağlanmış olmadığını da vurgulamamamız gerekir. Bazı bilim adamları deyim bilimini yalnızca sabit kelime birleşimleri olarak diğerleri ise dilin sözcüklerinin herhangi bir birleşimi şeklinde ele almaktadırlar. Görüldüğü gibi, deyim bilimi, dil biliminin ayrı bir dalı olarak henüz "kapalı gelişme devrindedir", yani, söz konusu deyimler ve deyim bilimi konusunda Türkolojide ele alınması gereken konuların henüz kapsamlı biçimde ele alınmadığı ve kuramsal çalışmaların hâlâ eksik olduğu görülmektedir.
TÜRKİYE TÜRKÇESİ VE HORASAN TÜRKÇESİNİN BOCNURD AĞZINDA “VE” ANLAMINDA SIRALAMANIN GÖRÜNÜMÜ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 87-105
Özet
Türkçenin tarihsel dönemleri ile bugünkü alanlarında sözcük ve cümlelerin "ve" anlamında sıralanma yollarının farklılık arz ettiği gözlemlenmektedir. Geniş bir alana yayılmış olan Türkçede bu farklılığı şekillendiren sebeplerden birisi de dil ilişkileri olmuştur. Türkçede farklı yönlerde gerçekleşen dil ilişkilerine bağlı olarak değişmenin görünümünü biçim bilgisi, sözcük ve söz dizimi düzlemlerinde izlemek mümkündür. Türkçede sıralama için kullanılan unsurların başında "ve, u" ile bunların değiş- keleri gelmektedir. Bu unsurlar, Türkçenin dönemlerinde İslam medeniyeti dairesine girildikten sonra görülmeye başlamıştır. Bugün Türkçenin başka kollarında olduğu gibi Türkiye Türkçesi ve Horasan Türkçesinin Bocnurd ağzında da geniş ölçüde işletilmektedir. Türkçede ayrıca {-p}'li zarf-fiil de "ve" anlamında sıralamada kullanılmaktadır. {-p}'li zarf-fiilin iki ayrı fiili sıralamada kullanılması, Türkçenin ilk yazılı kaynaklarından beri yaygın olarak görülen özelliklerindendir. Bocnurd ağzında {-p}'li zarf-fiilin sıralama işlevinde kullanılma özelliği Farsçanın etkisi sonucunda çekilmiş durumdadır. Burada {-p} ile sıralanan yapılar yerine, Farsçadan alınan mekanizmalar geliştirilmiştir. {-p}'li zarf-fiiller, Bocnurd ağzında yerini birbiri ardına sıralanmış basit ana cümlelere bırakmıştır. Ana cümleler, "u ~ yu" bağlayıcılarıyla veya bu bağlayıcı sözcükler olmadan sıralanmaktadır
TÖLÖGÖN KASIMBEKOV’UN “İNSAN OLMAK İSTİYORUM” ÖYKÜSÜNÜN YAPI VE İZLEK YÖNTEMİYLE İNCELENMESİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 65-86
Özet
Kırgız edebiyatının tarihî roman denilince ilk akla gelen isimlerden olan Tölögön Kasımbekov'un yazın hayatına başladığı öyküleri ve öykücü kişiliği onun romancı kişiliğinin gölgesinde kalmıştır. Ancak öyküleri üzerinde çıkarımlar yapıldığında yazarın bu yönünün de dikkat çekici olduğu görülür. Öykülerini daha çok gençlik dö- neminde yazarak yazarlığa ısınan Kasımbekov'un kendi deneyimsel belleğinin ürünü olan "İnsan Olmak İstiyorum" öyküsü bireyleşme anlamında önemli dersler veren bir yapıdadır. Kurgusal ve anlamsal bakımdan işlenmiş bir öykü olan "İnsan Olmak İstiyorum", zamanın ruhunu yansıtmada da ilgi çekicidir. Povest türünde kaleme alınan öykü, Asıl adlı gencin babasının ya da toplumun önüne koyduğu hayatı yaşama zorunluluğunu, kendilik değerlerini keşfederek ötelemesi ve kendi doğrularının peşinden gitmesi üzerine kurgulanmıştır. Sovyetler Birliği dönemine de ışık tutan öykü, Kırgız gençlerinin gelecek algısını şekillendiren dış etkenleri yansıtıcı yönüyle de önemlidir. "Yapı ve izlek" başlığı etrafında değerlendirecek olan öyküde, Asıl'ın farkındalık serüveni yanında dönemin zihniyeti de zaman, bakış açısı ve anlatıcı, mekân, olay örgüsü ve izleksel yönden irdelenmelere yer verilerek çalışma oluşturulmuştur
ORTA TÜRKÇEDE “ESKİ” VE “YENİ” SÖZCÜKLERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 55-64
Özet
Türkçe, çok eski devirlerden beri devam eden zengin söz varlığıyla her yönden yetkin ve güçlü bir dildir. Fakat Türkçenin söz varlığı tam olarak ele alınıp değerlendirilmiş değildir. Türk dilinin tarihsel sürecinde Orta Türkçe döneminin önemli bir yeri vardır. Bu dönemde Türk dili araştırmalarına kaynaklık eden birçok eser meydana getirilmiştir. Anlam bilimi, dili art zamanlı ve eş zamanlı yöntemleri kullanarak anlam yönünden inceleyen bilim dalıdır. Anlam genişlemesi, anlam daralması, başka anlama geçiş, anlam iyileşmesi, güzelleşmesi, kötüleşmesi bu bilim dalının çalışma alanlarından yalnızca birkaçını oluşturmaktadır. Anlam bilimi ile ilgili hem eş zamanlı hem de art zamanlı biçimde incelenmesi gereken birçok sorun bulunmaktadır. Anlam değişmesi, bir sözcüğün zamanla farklı bir kavramı anlatır duruma gelmesi ya da önceki anlam alanını daraltması veya genişletmesi olarak tanımlanabilir. Türkçenin gelişim alanlarındaki dil incelemelerinde söz varlığı üzerinde yapılan çalışmalar önemli bir yere sahiptir. Bu döneme ait eserlerde "eski" ve "yeni" sözcükleri birçok örnek cümlede kullanılmıştır. Fakat bu sözcüklerin kökeni ve anlamı hakkında kesin bir açıklama bulunmamaktadır. Bu makalede, Orta Türkçe dönemi eserlerinde geçen "eski" ve "yeni" sözcüklerinin kökeni ve anlamları incelenecektir.