1401 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Seul Devlet Üniversitesi Kütüphanesinde Bir Huá-Yí-Yì-Yǔ Nüshasında Bulunan Uygurca Malzeme (II)

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 7-30
Huá-yí-yì-yǔ (華夷譯語), Ming (明) Hanedanı'nın (1368~1644) başlagıcından beri telif edilegelen Çince ve komşu dilleri arasındaki türlü lügatçelerin genel bir adıdır. Genel olarak 4 farklı gruba ayrılır: 1. Huo Yuan-Jie (火源潔), Ma-sha-yi-hei (馬沙亦黑) vs. tarafından telif edilmiş olan Çince-Moğolca lügatçe: Bu lügatçede Moğolca kelimeler Moğolların Gizli Tarihi'ndeki harf çevirisi kurallarına göre yazılmıştır. 2. Si-yi-guan'da telif edilmiş, sürekli redaksiyonu yapılmış ve ekleme yapılmış / kısaltılmış olan lügatçeler: Bu gruptaki lügatçelerde her yabancı dilin kelimeleri hem Çin yazısı ile hem de söz konusu dilin asıl yazısı ile yazılmıştır. 3. Herhâlde Hui-tong-guan'da telif edilmiş olan lügatçeler: Bu gruptaki lügatçelerde her yabancı dilin kelimeleri sadece Çin yazısı ile yazılmıştır ve söz konusu dilin asıl yazısı ise kullanılmamıştır. 4. Hui-tong-si-yi-guan'da telif edilmiş olan lügatçeler: Hui-tong-si-yi-guan, Qing (淸) Hanedanı'nın imparatoru Qian-long'un (乾隆) (1735~1795'te tahtta) 13. yılında (1748) Hui-tong-guan ile Si-yi-guan'ın birleştirilmesiyle meydana gelmiştir. Seul Devlet Üniversitesi Kütüphanesinin koleksiyonundaki nüsha da 3. gruba aittir. Bu nüsha şu 8 ciltten oluşuyor: (1) Kore, (2) Ryukyu, (3) Japonya, (4) Annam (Kuzey Vietnam), (5) Siam (Tayland), (6) Tatar (= Doğu Moğollar), (7) Uygur, (8) Malakka. Uygur cildi 19 bölümü içeriyor. Bunların üçüncüsü 28 maddeli 'Yer adları Bölümü' olup bu yazıda işlenmiştir. Bu malzemenin redaktörünün/müstensihinin Çinceyi veya Uygurcayı iyi bilmediği gözlemlenebildi. Çünkü çok sayıda istinsah ve gramer hatası vardır. Bu da şimdiye kadar bu gruptaki Uygurca malzemenin iyi işlenmemesinin başlıca sebebi olabilir

SIRPÇADAKİ TÜRKÇE SÖZCÜKLERİN TÜRKÇE ÖĞRENEN SIRPÇA KONUŞURLARA KATKISI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 139-146
Tarihin karanlık çağlarından beri insanoğlunun en önemli iletişim aracı olan dilhem insanların birbirleriyle anlaşmasını hem de insanların yüzyıllar boyu edindikleribirikimlerini, gelenek ve göreneklerini, inançlarını, ilerlemelerini nesilden nesileaktarımlarını sağlamıştır.Türk toplumunun millet olma yolundaki temel taşı olan Türkçe, yüzyıllar boyuçok geniş coğrafyalarda konuşulmuş, diğer milletlerle sürekli bir iletişim hâlindeolmuştur. Tarihî derinliği ve coğrafik genişliği sayesinde birçok kadim dil ile sözcükalışverişi yapmıştır. Başka dillere ödünçleme yoluyla Türkçe sözcük vermenin yanısıra bir köprü vazifesi görerek başka dillerden ödünçlediği sözcükleri çoğunluklaTürkçe sesletimiyle başka dillere yine ödünçleme yoluyla vermiştir.19. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılda ivme kazanan filoloji çalışmaları sonucundaSırpçada yaklaşık 9000 Türkçe ya da Türkçe kanalıyla diğer dillerden geçen sözcüktespit edilmiştir. Yapılan çalışmaların dönemine ve kapsamına göre farklı istatistikselverilere ulaşılsa da bu veriler Türkçeden en fazla ödünçleme sözcük alan dilin Sırpçaolduğunu göstermektedir.Bu çalışmada Slav dillerinden Türkçenin en fazla ödünçleme sözcük verdiğiSırpça incelenmiş ve Sırpçadaki Türkçe sözcüklerden "yabancılara Türkçe öğretimi"kapsamında nasıl faydalanılacağı açıklanmıştır.Yabancı dil öğretiminin temel ilkelerinden olan bilinenden bilinmeyene, kolaydanzora ve basitten karmaşığa ilkesi kapsamınca Sırpçadaki Türkçe sözcüklerdenfaydalanılarak söz varlığı öğretiminde nasıl başarı sağlanabileceği örnek listelerlegösterilmeye çalışılmıştır. Bir anlamda sözlük işlevi gören bu listelerle sözcüklerin vebazı yapıların çok daha kolay ve kalıcı öğrenildiğini göstermek hedeflenmiştir.

Rusça Konuşurlara Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi: Tarihî Arka Planı, Eserler ve Ders Materyalleri

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 31-42
Rus coğrafyasında Türkçe çalışmalarının geçmişi bölgedeki politik değişikliklere bağlı olarak farklı aşamalar sergiler. İlk çalışmalar Rus-Osmanlı ilişkileri çerçevesinde 1700' lü yıllarda Çar I. Petro zamanında başlamıştır. Zamanla Sovyet Türkolojisi merkezleri, bilim insanları ve çalışmalarının sayısı büyük oranda artmıştır. Bölgedeki özerk ve bağımsız Türki cumhuriyetlerine bağlı olarak yapılan çalışmalar ve araştırmalar sadece Türk kültürü üzerine değil aynı zamanda Türk dili üzerine de yoğunlaşmıştır. Türk dilini öğrenme ve öğretme süreci, özellikle SSCB döneminde ve birliğin dağılmasından sonra konu üzerine yoğunlaşan çok sayıda basılı eserle desteklenmiştir. Rusça konuşurlara yabancı dil olarak Türkçe öğretimi üzerine çoğunlukla son dönemde basılmış eserler bu çalışmada araştırılmış ve sunulmuştur

KARA-KIRGIZ DİL BİLİMİ NOTLARI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 87-101
Bu çalışma, Macar zoolog, etnograf, gezgin ve aynı zamanda Asya araştırmacısı György Almássy'nin 1900 yılında Türkistan çevresinde, Kara-Kırgızlar ve Kazaklar arasında kaldığı süre içerisinde özellikle Kara-Kırgızlar (bugünkü Kırgızlar) ile ilgili yapmış olduğu gözlemlerini ve tutmuş olduğu notlarını aktardığı "Kara-Kirgiz Nyelvészeti Jegyzetek" adlı makalesinin Macarcadan Türkçeye çevirisidir.1 Almássy, bu yolculuğu sonucunda, bu yazıda bazılarının isimlerine de yer verdiği ve birçoğu ilk kez keşfedilen yaklaşık 20.000 hayvan türünü (çoğu kuş) belirlediği bir koleksiyon oluşturmuştur. Bu makale, özellikle Kara-Kırgızların/Kırgızların yaşadıkları coğrafyayla ve dilleriyle ilgili bilgilerin, kökenleriyle ilgili anlatıların, günlük yaşamda kullandıkları malzemelerin adlarının, halk edebiyatından bazı örneklerin sunulduğu ve küçük bir kavramlar sözlüğünün de bulunduğu çok yönlü ve önemli bir çalışmadır.

Türkçe ile Rusçada Dil Bilgisel Cinsiyet ve Bu Dillerdeki Cinsiyetçi Deyim ve Atasözleri

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 125-137
Dünyada sayısız dil vardır ve bu yüzden dillerin dil ailelerine göre gruplaraayrılması kaçınılmazdır. Farklı dillerin farklı dil özelliklerini barındırması normaldir.Bu farklar cümle yapısı ve biçem bilimi gibi ögelerde kendini gösterir. Rusça Hint-Avrupa dil ailesinin Slav grubuna aittir. Türkçe ise Altay dil ailesine aittir. Bu çalışmadaRusça ve Türkçe genel bakışla dil bilgisel açıdan ele alınmış, ana dili Rusça olan veTürkçeyi ikinci dil olarak öğrenen bir kişiyle yarı yapılandırılmış görüşme tekniğiylegörüşme düzenlenmiş, bu dildeki kadınlara yönelik cinsiyet ayırımı taşıyan ögeleribarındıran kelimeler, deyimler ve atasözleri ile ilgili bilgi alınmış ve bulgulardakibenzerlik ve farklılıklar belirlenmiştir.

BUDDHISTISCHE ERZÄHLUNGEN AUS DEM ALTEN ZENTRALASIEN EDITION DER ALTUIGURISCHEN DAŚAKARMAPATHĀVADĀNAMĀLĀ, JENS WILKENS

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 147-151
Kısaca "On Kötü Amelin Yolları'na Ait Anlatılar" olarak çevirebileceğimiz (harfiyen çeviri daha uzundur) metin toplamı Budizme ve Buda'nın geçmişteki hayatına ait hikayeleri ele alan bir metinler zinciridir. Burada ele alınan çalışmadaki metinler F. W. K. Müller'den başlayarak günümüze değin değişik çalışmalarda değişik başlıklarda ele alınmıştır (A. v. Gabain, M. Shogaito, Geng Shimin, H. J. Klimkeit ve J. P. Laut'un çalışmaları). Önceki çalışmalarda bu metinlerin kimisi Jātaka, kimisi de Pañcatantra metinleri olarak adlandırılmış ve yayımlanmıştır

Ongi Yazıtı, Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 43-86
Ongi yazıtı Kül Tėgin ve Bilge Kagan yazıtları ile aynı dönemde, 1891'de keşfedilmiştir. Yazıt ilk bulunduğunda daha sağlam ve okunaklı iken bugün üç parça halinde ve çok yıpranmış bir haldedir. Yazıt üzerine çok sayıda okuma ve tamir etme girişimleri olmuştur. Yer verdiği konular ve dil özellikleri dolayısıyla önemli yazıt bugün Moğolistanda Övörhangay müzesinde saklanmaktadır. Mevcut yayınları kendi saha çalışmamla birleştirerek yaptığım değerlendirme aşağıdadır.

Berlin Antlaşması Sonrasında Erzincan’da Eşkıyalık Ve Ermeni Hadiseleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 94 · Sayfa: 1-28
Tam Metin
Türk Milleti'nin gündeminde bulunan Ermeni Sorunu, fiilen 1865 yılından itibaren ortaya çıktı. Sorun Ayastefanos (1878) ve Berlin Antlaşmaları ile milletlerarası boyuta çekildi. Bu konu, gerçekte bir Ermeni Meselesi olmaktan ziyade, sanayileşen ülkelerin ihtiyacı olan hammadde kaynaklarının arayışına ve pazar elde etme emeline yönelik bir araç olarak kullanıldı. Bir gücün, diğer güç karşısında üstün duruma geçebilmesi için tarihte bir çok şantajlara tevessül edilmiştir. Ermeni sorunu da Türk Milleti'ne irade dışı yaptırımlar uygulamak için bu güne kadar tazeliğini muhafaza etmiştir.

Erken Cumhuriyet Döneminde Siyaset-Ticaret-Medya Üçgeninde Bir Gazeteci: Mehmed Zeki Bey

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 94 · Sayfa: 49-94
Tam Metin

Mehmed Zeki Bey, Osmanlı Devleti'nin çözülüşü ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu arasındaki çalkantılı bir dönemde Türk basın hayatında yer almış bir gazetecidir. Onu diğer gazetecilerden ayıran en belirgin özelliği, Mehmed Zeki'nin çok dilliliği, çok kimlikliği ve nadir görünebilecek türden hareketli yaşam öyküsüdür. Bu makalede gazeteci ve iş adamı kimliği ile 1924'te Almanya'daki sanayi firmalarını ziyaretiyle başlayan sorunlar süreci konu edilmiştir.

Alman sanayi kuruluşlarından gelen bir talep üzerine Alman Dışişleri'nce Mehmed Zeki Bey hakkında bir rapor hazırlanması söz konusu olmuştur. İstanbul'daki Alman kolonisi Tötonya kulübünün bazı üyelerince kaleme alınarak Alman Dışişleri'ne gönderilen rapor, Mehmed Zeki Bey'i ve sahibi olduğu Turquie Consortium (TUCO) şirketini zor durumda bırakmıştır. Bu durum karşısında, hakarete varan ifadelerin kullanıldığı raporu kaleme alanlara karşı, Mehmed Zeki Bey Türkiye'de hakaret davası açmıştır. Alman büyükelçiliği, hukuki sürece müdahil olmuş ve Türk makamlarını yönlendirme çabası içine girmiştir. Sonuçta Mehmed Zeki Bey, birinci celsede davayı kaybetmiştir.

Türk ve Alman resmi makamlarınca, hukuki süreçte kaleme alınan diplomatik yazışmalar ve istihbarat raporları, Mehmed Zeki Bey şahsında, I. Dünya Savaşı ile erken Cumhuriyet döneminin, siyasi ve iktisadi durumu hakkında değerli bilgiler sunmaktadır. Bu bağlamda medya gücünün, siyasi ve ticari faydalar sağlamakta oynadığı rol de gün yüzüne çıkmıştır.

Başbakanlık Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri ile Alman Dışişleri Bakanlığı Politik Arşivi'nde Mehmed Zeki Bey ile ilgili olarak hazırlanmış dosyalar, bu sıra dışı gazetecinin, ticari ve siyasi ilişkilerinin ortaya çıkmasında temel kaynak olmuştur.

Oltu’nun İşgali, Kurtuluşu Ve Anavatan’a Katılımı (1878-1920)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 94 · Sayfa: 29-48
Tam Metin

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası 3 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması'na göre, Oltu, savaş tazminatı karşılığı Kars, Ardahan Batum ve Bayezid sancakları ile birlikte Rusya'ya bırakıldı. Bölgedeki Rus işgali tam 40 yıl sürdü ve 25 Mart 1918'de Türk ordusunun Oltu'ya girmesiyle son buldu.

Oltu halkı, 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi koşullarını kabul etmeyerek, yeniden örgütlenmeye başladı. 18 Ocak 1919'da Kars'ta kurulan "Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti" ne bağlı "Şûra Şubeleri" arasına Oltu da katıldı. Ancak bu hükümetin İngilizler tarafından dağıtılmasından sonra "Oltu İslam Komitesi" harekete geçerek, "Oltu Şûra Hükümeti"ni kurdu.

Oltu ve çevresini bir yıl kadar başarı ile yöneten ve Ermenileri sınırları içerisine sokmayan "Oltu Şûra Hükümeti" Büyük Millet Meclisi Hükümetine Oltu'nun Anavatana katılma arzusunda olduğunu bildirdi. Büyük Millet Meclisi, 17 Mayıs 1920'de bu isteği kabul ederek, Oltu'nun Anavatana katıldığını ilan etti. Bu arada Ermeniler 1920 Haziranı'nda Oltu'yu işgal etmek için taarruza geçtilerse de yerli kuvvetlerin ve IX. Kafkas Tümeni'ne bağlı birliklerin karşı taarruzu ile kesin zafer kazanıldı. Böylece Oltu'nun bir Türk yurdu olduğu gerçeği kabul edilmiş oluyordu.