1429 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 190
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 189
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 170
- Arış 98
- Höyük 72
- Belgeler 13
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 56
- Ottoman Empire 53
- Osmanlı 48
- Ottoman 39
- Türkiye 31
- Dokuma 27
- Weaving 23
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
Türkiye’den Son Toplu Ermeni Göçü: Sancak Ermenilerinin Lübnan’a Taşınması 1938-1939
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 290 · Sayfa: 243-276 · DOI: 10.37879/belleten.2017.243
Özet
Tam Metin
Türkiye'den son toplu Ermeni göçü 1939 yılında İskenderun Sancağı'nın Türkiye'ye geçmesiyle yaşandı. Ancak İskenderun Sancağı Fransız manda idaresi altında kaldığı süre boyunca burada bilinçli olarak demografik bir mühendislik uygulandı ve buraya sürekli olarak 1921-1922 döneminde Aandolu'dan Suriye ve Lübnan'a göç eden Anadolulu Ermeni mülteciler iskan edilmek süretiyle gayrimuslim nüfus Türk nüfusun aleyhinde olacak şekilde arttırıldı. Öyleki 1914 yılında yedi bin civarında olan Sancak'taki Ermeni nüfusu 1927 yılında dokuz bin, 1936 yılında ise yirmidört bin olmuştu. Bu süre zarfında bu kadar büyük oranda Ermeni nüfusunun artmasının sebebi Milletler Cemiyeti Mültecilere Yardım Ofisi'nin 1927 yılında başlattığı Suriye ve Lübnan'daki Emeni mültecileri yeniden iskan projesidir. Bu proje çervesinde halep ve Beyrut kamplarındaki kırk bin civarında Ermeni mülteci yeni inşa edilen semtlere taşındı. Bu proje kampsamında 1927-1936 yılları arasında İskederun Sancağı'ndaki şehir merkezleri ile kırsal alanlara toplmada on üç bin Ermeni iskan edildi. Ancak önce 1938 yılında Türkiye ve Fransa arasında yapılan antlaşma gereği Türk ordusunun İskednerun Sancağı'na girmesi ve 1939 yılında Sancak'ın idaresinini tamamen Türkiye'ye bırakılması neticesinde on sekiz bin civarında Ermeni Türk idaresindeki Sancak'ta yaşamaktansa Fransız idaresindeki Suriye ve Lübnan'da yaşamayı tercih ettikleri için Süriye ve Lübnan'a göç etti.
Osmanlı Ailesinin Savaşlarda Şehit Olan Üyeleri
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 290 · Sayfa: 67-88 · DOI: 10.37879/belleten.2017.67
Özet
Tam Metin
Klasik dönem Osmanlı imparatorluğunun üzerinde yorum yapılan temel konularından biri de Osman'ın ailesine mensup erkek üyelerin taht kavgalarına karışmaları ve ülkenin içine düştüğü kaotik durumdur. Özellikle taht kavgalarının sonucunda ortaya çıkan kardeş katli meselesi ilgi çekici bulunmuş ve bu çerçevede konu daha çok öne çıkarılmıştır. Ancak Osmanlı ailesinin üyeleri, yetişmiş profesyonel yöneticilerin olmamasına da bağlı olarak, üstlendikleri askeri ve idari görevlerle imparatorluğun kuruluşunda önemli katkılar yapmışlardır. Gerek ordu komutanı olarak gerek ele geçirilen yerlerin yönetiminde sağladıkları bu katkılar kaynaklara ayrıntılı biçimde yansımıştır. Elinizdeki bu çalışmada da Osmanlı fetihlerine katkıda bulunmak üzere yapılan savaşlara katılarak önemli yararlılıklar gösteren ve savaş meydanlarında şehit olan aile üyeleri ele alınmıştır. Kaynakların derinlemesine incelenmesinden anlaşıldığına göre imparatorluğun özelikle ilk yüz yılında aileye mensup üyeler ordu komutanı olarak savaşlara katılmışlar ve bunlardan yedi tanesi savaş meydanında şehit olmuştur. Savaşırken hayatını kaybeden aile üyelerinin şehit olmalarına bağlı olarak kutsiyet atfedilerek mezarlarının türbe haline gelmesi ise hayli dikkat çekicidir.
Sultan Abdülaziz Döneminde Bosna Nizâmiye Alayları (1861-1876)
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 290 · Sayfa: 227-242 · DOI: 10.37879/belleten.2017.227
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin köklü reformlar yaptığı 19. yüzyılda askerî alanda da önemli gelişmeler yaşanmış; bu gelişmelere bağlı olarak Osmanlı Ordusu'nun yapısında değişiklikler vuku bulmuştur. Bu yüzyılın ikinci yarısında özellikle askere alma sisteminin yeniden ele alındığı görülmektedir. Ancak bu kapsamda başta Bosna olmak üzere birtakım sıkıntıların yaşandığı da vâkıâdır. Makalede Sultan Abdülaziz'in tahta çıktıktan sonra bu konuda yaptığı kararlı çözüm arayışları ile Bosna'da yerel halktan kurulu Nizamiye Alaylarının kuruluş süreci ve bilhassa Ahmed Cevdet Paşa'nın burada yaptığı çalışmalar, dönemin arşiv kaynakları ve gazeteleri ışığında ele alınmıştır. Çalışmada Sultan Abdülaziz'in emriyle teşkiline başlanan Nizamiye Alaylarının kuruluş aşamalarına dair öncelikle Osmanlı Arşivinde bulunan Taşra Evrakı Bosna Müfettişliği fonundan yararlanılmıştır. Ayrıca İrade, Mühimme Kalemi Evrakı ve Cevdet fonlarından da geniş ölçüde istifade edilmiştir. Bosna Nizamiye Alaylarına dair, Sultan Abdülaziz devri ile ilgili teferruatlı bilgiler içeren dönemin süreli yayınlarından Ceride-i Askeriye ve Takvim-i Vakayi gibi yayınlar da incelenmiştir.
18. Yüzyılda Girit’te Cizye Uygulaması ve Toplumsal Etkileri
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 290 · Sayfa: 135-158 · DOI: 10.37879/belleten.2017.135
Özet
Tam Metin
Cizye, İslam egemenliği altında yaşayan kitap ehli gayrimüslimlerin şer'i esaslara göre ödemekle yükümlü oldukları baş vergisidir. Cizye uygulaması Osmanlı İmparatorluğu'nda vergi sisteminin önemli bir parçasıdır. Cizye uygulamasına ilişkin tespitler önemli bir vergi kalemini ele almamızı sağlar. Bunun yanı sıra sosyo-ekonomik yapıya ilişkin çok önemli verilere cizye kayıtları sayesinde ulaşılabilir. Girit'te Osmanlı egemenliğinde gerçekleştirilen cizye düzenlemeleri ve buna bağlı olarak oluşturulan cizye defterleri hem adanın nüfus yapısına hem de gayrimüslimlerin ekonomik statüsüne ilişkin temel kaynaklardır. Çalışmamızda Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan belgeler ve 18. Yüzyıl Girit Şeriye Sicilleri incelenerek bu döneme ilişkin cizye uygulamasının özellikleri aşağıdaki başlıklar çerçevesinde incelenmiştir. a-Cizye uygulamasında meydana gelen değişiklikler ve ortaya çıkan şikayetler. b-Cizye mükelleflerinin ve muafiyetlerin belirlenmesi. e.Vakıf köylerinde cizye uygulamasında mütevellilerin yol açtığı yakınmalar.
КӨНЕ ЖӘНЕ ОРТА ҒАСЫР ЕСКЕРТКІШТЕРІНДЕГІ КӨСЕМШЕ ФОРМАЛАРЫ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 251-258
Özet
Zarf-fiil, fiilleri geçici zarf yapan biçim birimlerdir. Zarf-fiil yapıları tarihî dönemlerden beri kendisine özel gelişmeler göstermiştir. Eski yazıtlardaki bazı zarf-fiil yapıları günümüze kadar değişerek ulaşmış, bazıları ise bugüne gelememiştir. Günümüz Türk yazı dillerindeki bazı zarf-fiil yapıları ise eski metinlerde görülmemektedir. Bu makalede tarihî dönemlerdeki zarf-fiil şekillerinin kalıplaşma süreçleri ele alınmıştır. Orkun Anıtları, "Divanü Lûgati't-Türk" ve Ermeni Kıpçakçasının metinlerinde kullanılmış zarf-fiil şekilleri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. İncelenen zarf-fiil yapıları günümüz Kazakçasındaki şekillerle yapı ve işlevleri bakımından karşılaştırılmıştır.
KIRGIZ TÜRKÇESİNDE “KARA-” DUYU FİİLİ: ANLAMSAL ÖZELLİKLERİ VE KAVRAM ALANI ÜZERİNE
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 9-24
Özet
Kırgız Türkçesinde çok yaygın kullanılan görsel duyu fiillerinden biri "kara-" duyu fiilidir. Bu fiil bilinçli ve istemli bir hareketlilik içeren aktif duyu fiilidir ve görsel duyu fiillerinin çekirdek eylemlerinden biridir. "Kara-"duyu fiili geniş metinsel sıklığa sahip olmakla birlikte, anlamca kaynaşmış fiillerin önemli kütüğünü de oluşturmaktadır. Bu çalışmada modern Kırgız Türkçesi edebî dilinin sözlüklerinden ve edebî metinlerden derlenen örneklerden "kara-" duyu fiilinin farklı kullanımları ve anlamsal özellikleri, insanların algılama etkinliğinin bağlandığı zihinsel ve ruhsal süreçlerle ilişkili olarak sözcüksel anlam bilimi çerçevesinde incelenmeye alınmıştır. Dil bilimi açısından da çok esnek yapıya sahip olan "kara-" duyu fiilinin farklı yardımcı fiillerle kullanımı da yaygındır. Kırgız Türkçesinde çok sık rastlanan fiillerin yardımcı fiillerle birlikte kullanımları olgusunun asıl fiillere kazandırdığı anlamsal farklılıklar, "cat-, kal-, otur-, tur-" gibi yardımcı fiiller örneğinde ele alınmış ve eldeki teorik bilgilere uygun olarak tespit edilen tüm anlamsal özellikleri tanımlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu çalışma son yıllarda Türkoloji alanında artmaya başlayan sözcüksel anlam bilimi çalışmalarına yararlı bir kaynak olması ve katkı sağlaması amacıyla ortaya konulmuştur.
DÎVÂN-I HİKMET’İN YENİ BİR NÜSHASI “KÖKŞETAV NÜSHASI”
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 207-233
Özet
Hoca Ahmet Yesevî ve onun müritleri tarafından yazıya geçirilen hikmetler bütün Türk Dünyasının manevi gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Hikmetler, 11-12. yüzyıllarda söylenmiş olmakla birlikte daha geç bir dönemde ve genellikle Çağatay Türkçesi ile kaleme alınmışlardır. Hikmetlerin toplandığı kitaplara "Dîvân-ı Hikmet" adı verilmiştir. Biz, şimdiye kadar "Dîvân-ı Hikmet"in üç nüshasından haberdar idik. 2016 yılı- nın Aralık ayında Kazakistan'ın Kökşetav şehrinde Akmola Eyaleti Kültür İdaresine bağlı Edebiyat ve Sanat Müzesi tarafından "Hoca Ahmet Yesevî Mirası: Önemi, Niteliği ve Etkileri" isimli ulusal bir konferans düzenlenmiştir. Bu konferansta "Dîvân-ı Hikmet"in yeni bir nüshasının bulunduğu haberi verilmiştir. Bu nüsha Kökşetav'da bulunmuştur ve Kökşetav'daki Edebiyat ve Sanat Müzesinde korunmaktadır. Kazak bilim adamı İymangazi Nurahmetulı bu nüshayı Kazakçaya aktarmıştır. Biz yazımızın giriş kısmında Nurahmetulı'nın çalışmasını da göz önünde tutarak bugüne kadar "Dîvân-ı Hikmet" üzerine yapılan çalışmalar hakkında genel bilgiler verdikten sonra yeni nüshanın nasıl bulunduğuna ve Kökşetav'daki müzeye nasıl ulaştırıldığına değindik. Ayrıca nüshayı diğer nüshalardan ayıran imla ve gramer özellikleri üzerinde durduk. Hayati Bice'nin Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlarından çıkan "Divan-ı Hikmet" çalışması esas alınarak yeni nüshanın ilk 10 sayfasının transkripsiyonu ve Türkiye Türkçesine aktarmasına yer verdiğimiz bölümde farklılıkları dipnotlarla gösterdik. Yazının son bölümünde ise değerlendirme ve önerilerde bulunduk. Ekler bölümünde nüshanın ilk 10 sayfasının tıpkıbasımı bulunmaktadır.
ET-TUHFETÜ’Z-ZEKİYYE Fİ’L-LUGÂTİ’T-TÜRKİYYE’DE FARSÇA SÖZCÜKLER-I
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 2 · Sayfa: 175-188
Özet
Et-Tuhfetü'z-Zekiyye fi'l-lugâti't-Türkiyye Kıpçak Türkçesiyle yazılmış, yabancılaraTürkçe öğretmeyi amaçlayan, döneminin en önemli eserlerinden birisidir.Arapça-Türkçe sözlük ve gramer olmak üzere iki bölümden oluşan kitabın varaksayısı 90'dır. Nerede, ne zaman ve kimin tarafından yazıldığı kesin olarak bilinmeyeneserin ikinci ve son sayfasında yazılan bazı notlara dayanarak 14. yüzyılda yaniMemlûkların son dönemlerinde yazıldığını tahmin etmek mümkündür. Eserde Farsçasözcükler, Arapça sözcüklerin karşılığı olarak Kıpçak Türkçesine ait sözcüklermişgibi gösterilmiştir.Bu çalışmada Tuhfe'de geçen Farsça sözcükler tespit edilmiş, bu sözcüklerin karşıladıklarıanlamlar ile Osmanlı ve Kıpçak Türkçesindeki biçimleri hakkında bilgiverilmiştir. Kesin sayı belli olmamakla birlikte 55-60 civarında Farsça sözcük mevcuttur.Bütün sözcükleri tek bir makalede incelemek yerine bu ilk yazıda a-h sesleri ilebaşlayan sözcükler ele alınmıştır.
POLONYA’DA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNİN TARİHÎ GELİŞİMİ
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 2 · Sayfa: 203-214
Özet
Polonya'da Türkçe öğretimi, Lehlerle Türklerin diplomatik ilişkileri (1414) ileveya Tatar ve Karay Türklerinin Polonya topraklarına XV. yüzyılda yerleşmeleriylebaşlatılabilir. Polonya sarayında XVI. yüzyıldan itibaren Türkçe öğrenimi başlarve gelenek olarak son bölünmeye (1795) kadar sürer. Polonya krallarından StefanBatory ve III. Jan Sobieski'nin Türkçe konuştuğunu kaynaklardan öğrenmekteyiz.Bunun yanında Dominikan ve Cizvit tarikatlarında diğer Şark dillerinin ve Türkçeninöğrenildiğini eklemek gerekir. Aristokratlar arasında da Türkçe öğrenenlerin olduğunuve bilhassa Dzierżka, Otwinowski, Zamoyski, Sobieski, Czartoryski ve Potockiailelerinin Türkçe öğrenmeyi teşvik ettiklerini biliyoruz. XIX. yüzyılın başındanitibaren artık akademilerde diğer Şark dilleri ile birlikte Türkçenin öğretildiğini,XX. yüzyılda Türkoloji bilimine Polonya'dan önemli katkılar yapan Türkologlarınyetiştiğini kaydetmek gerekir. İncelememizde bir makalenin çerçevesine sığacakşekilde Polonya'da Türkçe öğretiminin tarihçesini geçmişten günümüze ortayakoymaya çalıştık.
RUS ÖĞRENCİLERE TÜRKÇENİN ZAMAN PARADİGMASININ ANLATILMASI İLE İLGİLİ YÖNTEMLER
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 2 · Sayfa: 189-201
Özet
Bu çalışmada Rusça ve Türkçe zaman paradigmaları karşılaştırılmakta veiki dilin zaman paradigmalarının getirdiği semantik farktan kaynaklanan çevirizorluklarına dikkat edilmektedir. Çalışmada Türkçe ve Rusçanın zamanlarınınyapısal ve semantik özelliklerine vurgu yapılmakta ve iki dil arasındaortaya çıkan semantik farkı anlatabilecek ve Rus öğrencilerin çeviri hatalarınıönleyebilecek Türkçe ve Rusça örnekler verilip bu örneklerin analiz edilmesinedayalı bazı sonuçlar tespit edilmektedir.