1401 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Basın-Yayın Ve Turizm Genel Müdürlüğü Döneminde Turistik Tanıtım Ve Propaganda Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 94 · Sayfa: 95-160
Tam Metin

Turizm, günümüz itibariyle iktisadi, siyasi ve sosyal açılardan birçok ülke gibi Türkiye'nin de mevcut durumunu ve geleceğini yakından etkileyen unsurlardan biri hâline gelmiştir. Bu anlamda Türkiye'de turizmin geçirdiği safhaların tarihsel açıdan incelenmesi, mevcut turizm teşkilatlanmasının ve faaliyetlerinin daha iyi anlaşılarak kuvvetlendirilmesi ve böylece ülke turizmine katkı sağlamak üzere geleceğe yönelik daha başarılı adımlar atılabilmesi bakımından önem arz etmektedir. Bu bağlamda Başbakanlık'a bağlı olarak 1949-1957 yılları arasında faaliyet gösteren Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü (BYTGM)'nün Türk turizm tarihi içinde önemli bir merhaleyi teşkil ettiği görülmektedir. Turizm faaliyetlerini geliştirmeye ve artırmaya yönelik turistik tanıtım ve propaganda faaliyetlerinin öneminin arttığı söz konusu dönem itibariyle çağdaş bir anlayış çerçevesinde Türkiye'nin tarihî ve tabii güzelliklerinin ülke insanına ve yabancılara tanıtılması, turistler nezdinde olumlu bir ülke imajı uyandırılması ve bu münasebetle turistlere ülke sathında seyahat imkân ve fırsatları yaratılması bir gereklilik hâlini almıştı. Turizmin ülkeye sağlayabileceği iktisadi, siyasi ve sosyal kazançlar yetkililer ve ilgililer tarafından göz ardı edilmemiş, bu doğrultuda tanıtma ve propaganda faaliyetleri BYTGM'nin başta gelen görevleri arasında yer almıştır. Bu yöndeki çalışmalar belediyeler, gönüllü ve hususi kuruluşlar ile bilim ve sanat insanlarınca da desteklenmiştir.

Çalışma kapsamında Türkiye turizminde önemli bir dönüm noktasını ve gelişim merhalesini teşkil eden BYTGM dönemindeki turistik tanıtma ve propaganda faaliyetleri ele alınmıştır. Bu münasebetle Türkiye'deki sosyal tarih araştırmalarına katkı sağlamak ve turizm tarihi çalışmalarına da ışık tutmak amaçlanmıştır.

Ali Şir Nevâî’nin Kalenderîlikle İlgili Düşünceleri (The Thoughts of Ali Shir Navai about Qalandariyyat)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 89-98
Orta Asya Türk edebiyatında Kalenderîlik düşüncesinin bazı etkileri görülmüştür. Ali Şir Nevâî, Baba Rahîm Meşreb, Hüveydâ, Harâbâtî, Meczûb-i Nemengânî gibi birçok mutasavvıf şairler eserlerinde Kalenderîlik ve Kalenderlerle ilgili konulara yer vermişledir. Bu makalede daha çok Ali Şir Nevâî'nin bazı eserlerinde Kalenderîlikle ilgili konular incelenecektir.Abstaract Some effects of Qalandariyyat thought in the Central Asian Turkish literature had been encountered. Some sufi poets such as Ali Shir Navai, Baba Rahim Meshreb, Hüveyda, Harabati, Meczub-i Nemengana had written about Qalandariyyat and topics about Qalandariyyat in their works. In this paper, mostly the topics about Qalandariyyat in some works of Ali Shir Navai will be studied.

Eski Türk Yazıtlarında Kelime Başında /h-/ Sesi Gösterilmiş miydi? (Was the Initial /h-/ Shown in the Old Turkic Inscriptions?)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 127-136
Eski Türk yazıtları yüz yılı aşkın bir zamandan beri çeşitli alandaki araştırmacılar tarafından ayrıntılı olarak incelenmektedir. Filologlar da bu metinlerin ses, şekil, söz dizimi, söz varlığı gibi dil özelliklerini belirlemişlerdir. Bununla birlikte her geçen gün yeni yeni bakış açıları, yeni yeni varsayımlar ortaya konulmakta ve yeni okuma şekilleri, yeni anlamlandırmalar teklif edilmektedir. Gerhard Doerfer Eski Türkçede kelime başında /h-/ ünsüzü bulunduğunu ve bunun Orhun Yazıtları'nda özel bir imlayla gösterilmiş olduğunu iddia etmektedir. Bilindiği gibi Orhun Yazıtları'nda /a/ ve /e/ ünlüleri  harfi ile gösterilir. Ancak kelime başındaki /a/ ünlüsü  harfi olmadan yazılır. Sadece at 'isim' ve aç 'tok olmayan' kelimeleri bazen  olmadan bazen de  harfi ile yazılmıştır. Doerfer'e göre  harfi olmadan yazılan ve bugünkü Türkmencede /â/ (uzun a) ile kullanılan kelimeler Halaççada /h-/ ünsüzüyle başlamaktadır. O hâlde Türkmencede /â/, Halaççada /hâ-/ ile başlayan kelimeler Orhun Türkçesinde de /hâ-/ ile başlamakta olduğu için  harfi yazılmamıştır. Buradaki bildiride Doerfer'in varsayımını tartışıp değerlendireceğiz. İleri sürülen varsayımın tutarsızlıklarını göstereceğiz.Abstract Old Turkic inscriptions have been studied by researchers in several fields for over a century. Philologists have determined the phonetic, morphological, syntactic, and lexical characteristics of these texts. However, day by day new perspectives and hypotheses are being put forward and new readings and meanings are being suggested. Gerhard Doerfer claims that there was an initial /h-/ in Old Turkic and a special spelling was used to show it. As it is known, in the Orkhun Inscriptions the vowels /a/ and /e/ were shown with A. But the initial /a/ was written without A. Only the words at 'name' and aç 'hungry' were written sometimes without A and sometimes with A. According to Doerfer the words that were written without A and that are used with /â/ (long a) in contemporary Turkmen start with /h-/ in Khalaj. Then, since the words starting with /â/ in Turkmen, and /hâ-/ in Khalaj started with /hâ-/ in Orkhun Turkic A was not written. In this paper, the hypothesis of Doerfer will be discussed and evaluated. I will show the inconsistencies of this hypothesis.

Yenisey Yazıtları'ndaki Ağız Özellikleri (Fonolojik ve Morfonolojik İnceleme) [Dialectal Occurrences of the Yenisei Inscriptions (Phonological and Morphonological Research)]

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 153-165
Dünyadaki dillerin hepsinin ağızları vardır. Edebî dilden belli bir derecede farklı olan bu ağızlarda hem ses bilgisi hem şekil bilgisi hem cümle bilgisi hem de söz varlığı açısından değişikliklerin olması doğaldır. Türk dilleri için de aynı durum söz konusudur. Çağdaş Türk dillerinin hepsinin ağızları vardır ve Türkçenin eski dönemlerinde de ağız farklılıkları muhtemelen vardı. İşte o eski Türkçenin ağızlarının bazı özellikleri, Türk dillerinin ortak mirası ve yazılı ilk kaynağı olan Köktürk harfli yazıtlarda da yansıtılmıştır. Çalışmada bu yazıtların içinden Yenisey Yazıtları ele alınıp bunlarda görülen ağız özellikleri fonolojik ve morfonolojik açıdan incelenmiştir. Araştırma sırasında yazıtlarda tespit edilen farklılıkların çağdaş Türk lehçelerindeki durumu yansıtılmaya çalışılmıştır.Abstract All languages in the world have their dialects. It is normal for these dialects to have phonetic, morphological, syntactic and lexical differences from literary language. It concerns Turkic languages too. All the modern Turkic languages have their dialects and they must have had them in the past. Some specialities of these old Turkic dialects were recorded in Old Turkic inscriptionss - their first written source and common heritage. This research was made on Yenisei Inscriptions and its dialects were studied from the point of phonological and morphological perspective. In this research, we tried to investigate signs of dialects in Yenisei Inscription in modern Turkic languages.

Köl Tigin ve Bilge Kağan Yazıtlarının Ortak Metinlerinde Anlamlı Elemanlar Düzeyinde Karşılaşılan Farklılıklar (The Differences Encountered in the Joint Texts of Köl Tigin and Bilge Kagan Inscriptions at the Level of the Significant Elements)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 137-152
Köl Tigin Yazıtı'nın güney ve doğu yüzlerindeki metnin önemli bir kısmı, Bilge Kağan Yazıtı'nın kuzey ve doğu yüzlerine, cümleler ve kelimeler büyük oranda korunarak, birtakım değişikliklerle aktarılmıştır. Bu aktarma sırasında yapılan değişikliklerin bir kısmı da kelime, kelime grubu ya da cümle düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu çalışmada Bilge Kağan Yazıtı üzerindeki yazı alanının genişliği ve anlaşılabilirlik dikkate alınarak metnin tekrar yapılandırılması sırasında ortaya çıkan bu farklılıkların belirlenmesi amacıyla, önce Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarındaki ortak metin, anlamlı elemanların seçimi ve kullanımıyla ilgili olarak karşılaştırılmış; ardından da yapılan değişiklikler tespit edilerek gerekçeleriyle birlikte değerlendirilmiştir.Abstract A considerable part of the text on the South and east sides of the Köl Tigin Inscription was transferred to the north and east sides of the Bilge Kagan Inscription with some changes substantially preserving the sentences and the words. Part of the changes made during this transfer was held at word, word group or sentence level. In this study, the joint text in the Köl Tigin and Bilge Kagan Inscriptions has been compared in terms of the choice and the employment of significant elements in an attempt to determine the differences arose during the restructuring of the text considering the width of the text area on Bilge Kagan Inscription and intelligibility; and subsequnetly, the changes made have been identified and evaluated along with the justifications.

Prof. Dr. György HAZAI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 209-2015
TDK dernek ve kamu bilim kurumu dönemleri ve TÜBA şeref üyesi, Macar Türkolog Prof. Dr. György Hazai 7 Ocak 2016 tarihinde Budapeşte'de hayata gözlerini yumdu. Cenaze töreni, dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilerinin katılımıyla 26 Şubat 2016 tarihinde Budapeşte Farkasrét Mezarlığı'nda yapıldı. Cenaze töreninde T.C. Budapeşte eski Büyükelçisi Ender Arat ve yeni büyükelçi Şakir Fakılı, TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, İSAM Başkanı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ve TDK Eski Bilim ve Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmail Parlatır ile hâlen TDK Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ölmez hazır bulundu. Prof. Dr. Hasan Eren'in TDK yayını Türklük Bilimi Sözlüğü ile Macar Türkolog Edit Tasnadi ve yakın çalışma arkadaşı Prof. Dr. İsmail Parlatır'dan edindiğimiz bilgilere göre 30 Nisan 1932 tarihinde Budapeşte'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. Budapeşte Loránd Eötvös Ü Sanat ve Beşerî Bilimler Fakültesi Türkoloji Bölümünde yüksek öğrenim gördü (1950-1954). Gyula Németh, Lajos Fekete ve Lajos Ligeti gibi ünlü Türkologlarca yetiştirildi. Németh'in yönetiminde Bulgaristan'da düzenlenen Türk ağız araştırmaları gezilerine katıldı (1954-55).

Atasözleri ve Deyimlerde ‘Kan’ Kavramı (The Concept of ‘Blood’ in Proverbs and Idioms)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 13-35
Bireyin; ait olduğu toplumun deneyimleri, gelenek ve görenekleri, inançları vetarihi gibi zaman içerisinde edindiği birikimle donanarak o topluma ait ve toplumunkodlarına sahip olması "kültürel bellek" ve "toplumsal hafıza" gibi kavramlardâhilinde tartışılmaktadır. Asırlar boyunca kuşaktan kuşağa aktarılarak zamanın gereksinimlerineuygun hâlde yaşatılan kültürel birikim bireyin kabulü, kullanımı veaktarımı ile bir sonraki kuşağa nakledilmektedir. Bu durum edinilen bilginin yenikuşakların sosyal çevre ve şartlarına uygunluğu süresince devam eder; aksi durumdagereksiz ve uygunsuz hâle gelerek yaşatılması mümkün değildir.Kültürel belleğin aktarım yollarından biri sözlü aktarımdır. Bu bağlamda sözlükültür ürünleri, geçmişten günümüze aktarılan toplumsal deneyim ve kültürel birikiminürünüdür. Kalıp ifade yapısına sahip atasözleri ve deyimler de ilk ve ikincilanlamlarıyla kültürel kodlar taşıyan sözlü kültür ürünlerindendir ve bu bakımdan incelendiğindebir toplumun geçmişten günümüze getirmiş olduğu deneyimleri, gelenekve görenekleri, inançları ve tarihi yansıtırlar.Bu çalışmada; "kan" kelimesinin Anadolu sahası atasözleri ve deyimlerinde karşıladığımetaforik anlamlar üzerinde durulmuştur. Atasözleri ve deyimlerle aktarılanve yaşatılan gelenek ve görenekler, inançlar ve tarihsel deneyimler işlenerek günümüzdeaktif bir şekilde kullanılan bu "kanlı" sözlerle aktarılan toplumsal birikim vekültürel bellek tespit edilmiştir.The fact that the individual is equipped with the experiences, traditions and customs,beliefs and history of the society to which he/she belongs and possesses the codes of the society is discussed within the concepts such as "cultural memory" and"collective memory". The cultural accumulation, which has been conveyed from generationto generation for centuries and maintained according to the needs of time,is transferred to the next generation through the acceptance, usage and conveyanceof the individual. This continues as long as the knowledge acquired is in compliancewith the social environment and conditions of that time; otherwise, it becomes unnecessaryand inconvenient, and accordingly unable to be maintained.Verbal conveyance is one of the conveyance ways of the cultural memory. In thiscontext, verbal cultural products arises from the social experience and cultural accumulationconveyed from past to the present time. Proverbs and idioms having clichéexpression structure are also the verbal cultural products with their primary and secondarymeanings, and when examined from this aspect, they reflect the experiences,traditions and customs, beliefs and history taken from past to the present time by asociety.In this study, the metaphorical meanings implied by the word "blood" in Anatolianproverbs and idioms are emphasized. The traditions and customs, beliefs andhistorical experiences that are conveyed and maintained through proverbs and idiomsare handled, and the social accumulation and cultural memory conveyed with thesebloody words that are used actively at the present time are determined.

Berdinazar Hudaynazarov’un Romanlarında Mahtumkulu’nun ve Şiirlerinin Yeri The Place of Mahtumkulu and His Poems in Berdinazar Hudaynazarov’s Novels

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 37-49
18. yüzyıl, Türkmen edebiyatı tarihinde özel bir yere sahiptir. Türkmen edebiyatınınzirve isimleri bu yüzyılda yaşamıştır. Bu dönemde öne çıkan isimler Andalip,Azadi, Şabende ve Mahtumkulu'dur. Bu isimlerden Mahtumkulu, yalnızca 18. yüzyılındeğil tüm Türkmen edebiyatının en önemli ismidir.Mahtumkulu yazdığı şiirleriyle kendisinden sonra gelen bütün Türkmen şairlerinietkilemiştir. Mahtumkulu'dan yaklaşık iki yüzyıl kadar sonra yaşayan çağdaş Türkmenyazarı Berdinazar Hudaynazarov da Mahtumkulu'dan etkilenmiş, romanlarındaMahtumkulu'nun şiirlerine ya da mısralarına yer vermiştir.Berdinazar Hudaynazarov eserlerinde millî kültüre, Türkmen örf ve âdetlerine,toplumun aksayan yönlerine özellikle de Türkmenlerin birliğine ve bağımsız birTürkmenistan'ın kurulmasına genişçe yer veren, bu yönleriyle de Mahtumkulu'yukendisine rehber edinmiş bir şahsiyettir. Bu makalede Hudaynazarov'un yazdığı dörtroman hakkında genel bilgiler verilecek, bu bilgilerden hareketle yazarın romanlarındaMahtumkulu'nun hangi şiirlerine yer verdiği tespit edilecek ve bu tespitten sonrabu şiirlerin yazarın romanlarındaki olay örgüsüne etkisi incelenecektir.18th century was a special period in Turcoman literature. The chief names ofTurcoman literature lived in that century. The prominent ones were Andalip, Azadi,Şabende and Mahtumkulu. Among these names, Mahtumkulu is not only the mosteminent poet of 18th century but also the whole Turcoman literature.Mahtumkulu's writings have influced all the successor Turcoman poets. A contemporarywriter Berdinazar Hudaynazarov, who was born two centuries after Mahtumkulu,was also affected by him and Hudaynazarov made references to Mahtumkulu'spoems and verses in his novels.Berdinazar Hudaynazarov was a personality who emphasized on national culture,Turcoman's customs and traditions, the problematic aspects of the society especiallythe unity of Turcomans and the foundation of a sovereign Turkmenistan and he acceptedMahtumkulu as guide on these issues. In this article, it has been given a generalinformation on Hudaynazarov's four novels and defined which references have beenmade to Mahtumkulu's poems and finally the effects of these poems on plot in hisnovels have been examined.

Tatar Halk Geleneklerinde ve Yerel Ağızlarında ‘Ekmek’ Sözünün Kullanımı (The Use of the Word ‘Bread’ in Tatar Folk Tradition and Local Dialects)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 7-11
'Ekmek', insan için bir gıdadan çok daha fazlasıdır. Özellikle tarım kültürlerininvazgeçilmezi olan 'ekmek', dilde ve halk kültüründe de büyük bir yere sahip olmuştur.Tatar halk kültüründe de çok çeşitli ekmek türleri olduğu görülmektedir. Bu türlerinçeşitliliği fonetik açıdan da Tatar diyalektleri içerisinde zenginlik kazanmıştır. Bununyanı sıra folklorik ürünlerde ve söylemlerde 'ekmek'le ilgili ritüellerin fazlalığı dadikkat çekicidir. Bu ritüeller ve ekmek türlerinin adlandırılmasında kullanılan sözlerinköken bakımından genel olarak Türk dili kaynaklı olduğu görülmektedir. AncakArap dilinden alıntı bilgilerin de anlam değişikliğine uğrayarak kullanıldığı tespitedilmektedir. Özellikle evlenme, doğum, ölüm ve ölüyü anma gibi ailevî âdetlerde'ekmek'le ilgili ifadeler ve pratikler önemli bir yere sahiptir.'Bread', for people, is more than food. 'Bread', indispensable part of agriculturalsocieties, has an important place in language and folk traditions. It is seen that thereare a number of bread types in Tatar folk culture. This variety is also rich in termsof phonetic in the local dialects. The variety of rituals regarding 'bread' in folkloricdiscourse is notable. The words used to name the types of bread and in the rituals aremostly Turkish origins. However, some Arabic origin words with changes in meaningare also used. In particular, expressions regarding 'bread' and the practices in the familial traditions concerning marriage, death/funeral have an important place.

Türk Destanlarında Kahramanın Olağanüstü Doğumu (Extraordinary Birth of Heroes in Turk Epics)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 27-47
Türk dünyasındaki destanlarda coğrafi farklılıklara rağmen meydana gelen ortak paydalar, destan kahramanlarının "birey" olarak değil, "toplumu temsil eden bir kahraman" olarak ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır. Oğuz Kağan ile başlayıp Dede Korkut ile devam eden Batı Türkleri yani Oğuzların ortak alp tipini birçok destanda görmekteyiz. Her ne kadar Dede Korkut'ta yer alan hikâyeler, Müslüman Türk toplumunu anlatsa da Türklerin İslamlaşmadan önceki yaşantılarının birçok özelliğini üzerinde barındırmaktadır. Araştırmacıların Türk destanlarının Batı kaynaklı destanlardan ayrılan yönü olarak işaret ettiği destan kahramanlarının olağanüstü doğumları bazı Altay, Hakas, Özbek, Kırgız, Kazak, Tıva destanlarında da kendini göstermektedir. Bu sebepten Türk dünyasını Türkiye ile sınırlamadan bu coğrafyalardaki Türk destanlarının bazılarını inceleyerek kahramanın doğumundaki olağanüstülüklere değineceğiz. Bu olağanüstülükler daha çok, çocuksuz bir anne-babanın çok ileri bir yaşta dua ile, rüyada görülen derviş ile veya dervişin verdiği bir şey ile (çoğunlukla elma) çocuk sahibi olması; kahramanın mezar, mağara gibi kapalı bir alanda doğması ve peri, gün ışığı, kurt gibi çeşitli mitik unsurlarla dünyaya gelmesi etrafında toplanmaktadır.Abstract The common points, occuring in Turkish epics despite the geographical differences stem from the epic heroes' occuring not as own "individual" but as a "hero, representing the society". The common "alp" type in Western Turks (namely the Oghuz Turks), beginning from Oghuz Kagan and continuing up to Dede Korkut, is seen in most epics. Although the stories of Dede Korkut cover the Muslim Turkish community, they include many parts from cultural and social aspects of Turks' experiences in pre-Islamic period. Extraordinary birth of epic heroes, which the researchers have pointed out as the seperating point of Turkish epics from Western-based epics appear in some Altay, Khakassia, Uzbekh, Kirghiz, Kazakh and Tyva epics. So, we are going to point out the extraordinary sides in the births of some epic heroes, by examining some of the Turkish epics from those geograhical areas, without limiting the Turkish world only with Turkey. The extraordinary births usually group around an old and childless couple, having a baby after many prayers, dervish or having something (usually an apple) by him in dream; the birth of the epical hero in closed area such as a grave, cave and coming into the world with several mythical elements such as fairies, wolfs, daylight.