1429 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Rusça Konuşurlara Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi: Tarihî Arka Planı, Eserler ve Ders Materyalleri

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 31-42
Rus coğrafyasında Türkçe çalışmalarının geçmişi bölgedeki politik değişikliklere bağlı olarak farklı aşamalar sergiler. İlk çalışmalar Rus-Osmanlı ilişkileri çerçevesinde 1700' lü yıllarda Çar I. Petro zamanında başlamıştır. Zamanla Sovyet Türkolojisi merkezleri, bilim insanları ve çalışmalarının sayısı büyük oranda artmıştır. Bölgedeki özerk ve bağımsız Türki cumhuriyetlerine bağlı olarak yapılan çalışmalar ve araştırmalar sadece Türk kültürü üzerine değil aynı zamanda Türk dili üzerine de yoğunlaşmıştır. Türk dilini öğrenme ve öğretme süreci, özellikle SSCB döneminde ve birliğin dağılmasından sonra konu üzerine yoğunlaşan çok sayıda basılı eserle desteklenmiştir. Rusça konuşurlara yabancı dil olarak Türkçe öğretimi üzerine çoğunlukla son dönemde basılmış eserler bu çalışmada araştırılmış ve sunulmuştur

KARA-KIRGIZ DİL BİLİMİ NOTLARI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 87-101
Bu çalışma, Macar zoolog, etnograf, gezgin ve aynı zamanda Asya araştırmacısı György Almássy'nin 1900 yılında Türkistan çevresinde, Kara-Kırgızlar ve Kazaklar arasında kaldığı süre içerisinde özellikle Kara-Kırgızlar (bugünkü Kırgızlar) ile ilgili yapmış olduğu gözlemlerini ve tutmuş olduğu notlarını aktardığı "Kara-Kirgiz Nyelvészeti Jegyzetek" adlı makalesinin Macarcadan Türkçeye çevirisidir.1 Almássy, bu yolculuğu sonucunda, bu yazıda bazılarının isimlerine de yer verdiği ve birçoğu ilk kez keşfedilen yaklaşık 20.000 hayvan türünü (çoğu kuş) belirlediği bir koleksiyon oluşturmuştur. Bu makale, özellikle Kara-Kırgızların/Kırgızların yaşadıkları coğrafyayla ve dilleriyle ilgili bilgilerin, kökenleriyle ilgili anlatıların, günlük yaşamda kullandıkları malzemelerin adlarının, halk edebiyatından bazı örneklerin sunulduğu ve küçük bir kavramlar sözlüğünün de bulunduğu çok yönlü ve önemli bir çalışmadır.

Türkçe ile Rusçada Dil Bilgisel Cinsiyet ve Bu Dillerdeki Cinsiyetçi Deyim ve Atasözleri

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 125-137
Dünyada sayısız dil vardır ve bu yüzden dillerin dil ailelerine göre gruplaraayrılması kaçınılmazdır. Farklı dillerin farklı dil özelliklerini barındırması normaldir.Bu farklar cümle yapısı ve biçem bilimi gibi ögelerde kendini gösterir. Rusça Hint-Avrupa dil ailesinin Slav grubuna aittir. Türkçe ise Altay dil ailesine aittir. Bu çalışmadaRusça ve Türkçe genel bakışla dil bilgisel açıdan ele alınmış, ana dili Rusça olan veTürkçeyi ikinci dil olarak öğrenen bir kişiyle yarı yapılandırılmış görüşme tekniğiylegörüşme düzenlenmiş, bu dildeki kadınlara yönelik cinsiyet ayırımı taşıyan ögeleribarındıran kelimeler, deyimler ve atasözleri ile ilgili bilgi alınmış ve bulgulardakibenzerlik ve farklılıklar belirlenmiştir.

BUDDHISTISCHE ERZÄHLUNGEN AUS DEM ALTEN ZENTRALASIEN EDITION DER ALTUIGURISCHEN DAŚAKARMAPATHĀVADĀNAMĀLĀ, JENS WILKENS

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 147-151
Kısaca "On Kötü Amelin Yolları'na Ait Anlatılar" olarak çevirebileceğimiz (harfiyen çeviri daha uzundur) metin toplamı Budizme ve Buda'nın geçmişteki hayatına ait hikayeleri ele alan bir metinler zinciridir. Burada ele alınan çalışmadaki metinler F. W. K. Müller'den başlayarak günümüze değin değişik çalışmalarda değişik başlıklarda ele alınmıştır (A. v. Gabain, M. Shogaito, Geng Shimin, H. J. Klimkeit ve J. P. Laut'un çalışmaları). Önceki çalışmalarda bu metinlerin kimisi Jātaka, kimisi de Pañcatantra metinleri olarak adlandırılmış ve yayımlanmıştır

Ongi Yazıtı, Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 43-86
Ongi yazıtı Kül Tėgin ve Bilge Kagan yazıtları ile aynı dönemde, 1891'de keşfedilmiştir. Yazıt ilk bulunduğunda daha sağlam ve okunaklı iken bugün üç parça halinde ve çok yıpranmış bir haldedir. Yazıt üzerine çok sayıda okuma ve tamir etme girişimleri olmuştur. Yer verdiği konular ve dil özellikleri dolayısıyla önemli yazıt bugün Moğolistanda Övörhangay müzesinde saklanmaktadır. Mevcut yayınları kendi saha çalışmamla birleştirerek yaptığım değerlendirme aşağıdadır.

Berlin Antlaşması Sonrasında Erzincan’da Eşkıyalık Ve Ermeni Hadiseleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 94 · Sayfa: 1-28
Tam Metin
Türk Milleti'nin gündeminde bulunan Ermeni Sorunu, fiilen 1865 yılından itibaren ortaya çıktı. Sorun Ayastefanos (1878) ve Berlin Antlaşmaları ile milletlerarası boyuta çekildi. Bu konu, gerçekte bir Ermeni Meselesi olmaktan ziyade, sanayileşen ülkelerin ihtiyacı olan hammadde kaynaklarının arayışına ve pazar elde etme emeline yönelik bir araç olarak kullanıldı. Bir gücün, diğer güç karşısında üstün duruma geçebilmesi için tarihte bir çok şantajlara tevessül edilmiştir. Ermeni sorunu da Türk Milleti'ne irade dışı yaptırımlar uygulamak için bu güne kadar tazeliğini muhafaza etmiştir.

Erken Cumhuriyet Döneminde Siyaset-Ticaret-Medya Üçgeninde Bir Gazeteci: Mehmed Zeki Bey

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 94 · Sayfa: 49-94
Tam Metin

Mehmed Zeki Bey, Osmanlı Devleti'nin çözülüşü ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu arasındaki çalkantılı bir dönemde Türk basın hayatında yer almış bir gazetecidir. Onu diğer gazetecilerden ayıran en belirgin özelliği, Mehmed Zeki'nin çok dilliliği, çok kimlikliği ve nadir görünebilecek türden hareketli yaşam öyküsüdür. Bu makalede gazeteci ve iş adamı kimliği ile 1924'te Almanya'daki sanayi firmalarını ziyaretiyle başlayan sorunlar süreci konu edilmiştir.

Alman sanayi kuruluşlarından gelen bir talep üzerine Alman Dışişleri'nce Mehmed Zeki Bey hakkında bir rapor hazırlanması söz konusu olmuştur. İstanbul'daki Alman kolonisi Tötonya kulübünün bazı üyelerince kaleme alınarak Alman Dışişleri'ne gönderilen rapor, Mehmed Zeki Bey'i ve sahibi olduğu Turquie Consortium (TUCO) şirketini zor durumda bırakmıştır. Bu durum karşısında, hakarete varan ifadelerin kullanıldığı raporu kaleme alanlara karşı, Mehmed Zeki Bey Türkiye'de hakaret davası açmıştır. Alman büyükelçiliği, hukuki sürece müdahil olmuş ve Türk makamlarını yönlendirme çabası içine girmiştir. Sonuçta Mehmed Zeki Bey, birinci celsede davayı kaybetmiştir.

Türk ve Alman resmi makamlarınca, hukuki süreçte kaleme alınan diplomatik yazışmalar ve istihbarat raporları, Mehmed Zeki Bey şahsında, I. Dünya Savaşı ile erken Cumhuriyet döneminin, siyasi ve iktisadi durumu hakkında değerli bilgiler sunmaktadır. Bu bağlamda medya gücünün, siyasi ve ticari faydalar sağlamakta oynadığı rol de gün yüzüne çıkmıştır.

Başbakanlık Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri ile Alman Dışişleri Bakanlığı Politik Arşivi'nde Mehmed Zeki Bey ile ilgili olarak hazırlanmış dosyalar, bu sıra dışı gazetecinin, ticari ve siyasi ilişkilerinin ortaya çıkmasında temel kaynak olmuştur.

Oltu’nun İşgali, Kurtuluşu Ve Anavatan’a Katılımı (1878-1920)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 94 · Sayfa: 29-48
Tam Metin

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası 3 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması'na göre, Oltu, savaş tazminatı karşılığı Kars, Ardahan Batum ve Bayezid sancakları ile birlikte Rusya'ya bırakıldı. Bölgedeki Rus işgali tam 40 yıl sürdü ve 25 Mart 1918'de Türk ordusunun Oltu'ya girmesiyle son buldu.

Oltu halkı, 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi koşullarını kabul etmeyerek, yeniden örgütlenmeye başladı. 18 Ocak 1919'da Kars'ta kurulan "Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti" ne bağlı "Şûra Şubeleri" arasına Oltu da katıldı. Ancak bu hükümetin İngilizler tarafından dağıtılmasından sonra "Oltu İslam Komitesi" harekete geçerek, "Oltu Şûra Hükümeti"ni kurdu.

Oltu ve çevresini bir yıl kadar başarı ile yöneten ve Ermenileri sınırları içerisine sokmayan "Oltu Şûra Hükümeti" Büyük Millet Meclisi Hükümetine Oltu'nun Anavatana katılma arzusunda olduğunu bildirdi. Büyük Millet Meclisi, 17 Mayıs 1920'de bu isteği kabul ederek, Oltu'nun Anavatana katıldığını ilan etti. Bu arada Ermeniler 1920 Haziranı'nda Oltu'yu işgal etmek için taarruza geçtilerse de yerli kuvvetlerin ve IX. Kafkas Tümeni'ne bağlı birliklerin karşı taarruzu ile kesin zafer kazanıldı. Böylece Oltu'nun bir Türk yurdu olduğu gerçeği kabul edilmiş oluyordu.

Basın-Yayın Ve Turizm Genel Müdürlüğü Döneminde Turistik Tanıtım Ve Propaganda Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 94 · Sayfa: 95-160
Tam Metin

Turizm, günümüz itibariyle iktisadi, siyasi ve sosyal açılardan birçok ülke gibi Türkiye'nin de mevcut durumunu ve geleceğini yakından etkileyen unsurlardan biri hâline gelmiştir. Bu anlamda Türkiye'de turizmin geçirdiği safhaların tarihsel açıdan incelenmesi, mevcut turizm teşkilatlanmasının ve faaliyetlerinin daha iyi anlaşılarak kuvvetlendirilmesi ve böylece ülke turizmine katkı sağlamak üzere geleceğe yönelik daha başarılı adımlar atılabilmesi bakımından önem arz etmektedir. Bu bağlamda Başbakanlık'a bağlı olarak 1949-1957 yılları arasında faaliyet gösteren Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü (BYTGM)'nün Türk turizm tarihi içinde önemli bir merhaleyi teşkil ettiği görülmektedir. Turizm faaliyetlerini geliştirmeye ve artırmaya yönelik turistik tanıtım ve propaganda faaliyetlerinin öneminin arttığı söz konusu dönem itibariyle çağdaş bir anlayış çerçevesinde Türkiye'nin tarihî ve tabii güzelliklerinin ülke insanına ve yabancılara tanıtılması, turistler nezdinde olumlu bir ülke imajı uyandırılması ve bu münasebetle turistlere ülke sathında seyahat imkân ve fırsatları yaratılması bir gereklilik hâlini almıştı. Turizmin ülkeye sağlayabileceği iktisadi, siyasi ve sosyal kazançlar yetkililer ve ilgililer tarafından göz ardı edilmemiş, bu doğrultuda tanıtma ve propaganda faaliyetleri BYTGM'nin başta gelen görevleri arasında yer almıştır. Bu yöndeki çalışmalar belediyeler, gönüllü ve hususi kuruluşlar ile bilim ve sanat insanlarınca da desteklenmiştir.

Çalışma kapsamında Türkiye turizminde önemli bir dönüm noktasını ve gelişim merhalesini teşkil eden BYTGM dönemindeki turistik tanıtma ve propaganda faaliyetleri ele alınmıştır. Bu münasebetle Türkiye'deki sosyal tarih araştırmalarına katkı sağlamak ve turizm tarihi çalışmalarına da ışık tutmak amaçlanmıştır.

Ali Şir Nevâî’nin Kalenderîlikle İlgili Düşünceleri (The Thoughts of Ali Shir Navai about Qalandariyyat)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 89-98
Orta Asya Türk edebiyatında Kalenderîlik düşüncesinin bazı etkileri görülmüştür. Ali Şir Nevâî, Baba Rahîm Meşreb, Hüveydâ, Harâbâtî, Meczûb-i Nemengânî gibi birçok mutasavvıf şairler eserlerinde Kalenderîlik ve Kalenderlerle ilgili konulara yer vermişledir. Bu makalede daha çok Ali Şir Nevâî'nin bazı eserlerinde Kalenderîlikle ilgili konular incelenecektir.Abstaract Some effects of Qalandariyyat thought in the Central Asian Turkish literature had been encountered. Some sufi poets such as Ali Shir Navai, Baba Rahim Meshreb, Hüveyda, Harabati, Meczub-i Nemengana had written about Qalandariyyat and topics about Qalandariyyat in their works. In this paper, mostly the topics about Qalandariyyat in some works of Ali Shir Navai will be studied.