1401 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

The Honouring of the Legio Chief Physician L. Hortensius Paulinus

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 719-740 · DOI: 10.37879/belleten.2016.719
Tam Metin
An inscription dated to the beginning of the 3rd century AD, and found within the city limits of Antiocheia in 2011, honors the legion Chief Physician L. Hortensius Paulinus, who is believed to have settled in the city following his retirement. According to this inscription, L. Hortensius Paulinus assumed highly important public offices and duties in the city. This person had also served in the legio IV Flavia Felix and Legio II Italica, although the legion with which he first arrived to the East, as well as his exact assignment within these two legions, remain unclear. Possible reasons for his presence in the East might have been the exacerbation of the war between the Roman and Parthia Empires towards the end of the 2nd century AD, or the civil war between Septimius Severus and Pescennius Niger since most of the legions from the Danube Basin and the Balkan Peninsula had sided with Septimius Severus during this civil war, including legio IV Flavia Felix and the Legio II Italica. The chronological order and content of the inscription suggest that L. Hortensius Paulinus had most likely traveled to the East with the legio II Italica due to the civil war; if this was indeed the case, L. Hortensius Paulinus must have arrived to the East in 193/4 AD at the earliest. The fact that the legio II Italica created by Marcus Aurelius was entirely constituted of solders from Northern Italy is strong evidence that L. Hortensius Paulinus and his family were native to this region. Another interesting aspect concerning this document is the fact that it is the first inscription found within Antiocheia mentioning the legions IV Flavia Felix and II Italica. Therefore, this new inscription not only demonstrates the presence of officials belonging to these legions in Antiocheia, but also clarifies a disputed and unclear aspect of the inscription regarding C. Flavonius Paullinus Lollianus published by Byrne-Labarre in 2006. Finally, the new inscriptions found within the city suggest that members of the legio II Italica who participated in civil wars or the Parthian campaign in the East might have settled in Antiocheia at the end of their military service.

Çiviyazılı Kaynaklara Göre Patina Krallığın’dan Unqi Krallığı’na Antakya ve Amik Ovası’nın Tarihsel Süreci

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 701-718 · DOI: 10.37879/belleten.2016.701
Tam Metin
Patina, M.Ö. I. Binyıl başlarından M.Ö. 745 yılına kadar Yeni Asurca tabletlerde, günümüz Amik Ovası'nı da içine alan Antakya ve yakın çevresini tanımlamada kullanılmıştır. Yine aynı belgelerde bu ülkenin başkenti Kunulua/ Kullania olarak belirtilmiş ve genellikle Amanos Dağları ile birlikte kaydedilmiştir. Patina, Arami nüfusun yönetimi ele geçirmesiyle birlikte, M.Ö. 745'den M.Ö. 738 yılına kadar Yeni Asurca belgelerde Unqi olarak adlandırılmıştır. Unqi Krallığı ise, M.Ö. 738'de Asur İmparatorluğu tarafından tamamen ele geçirilmiştir. Patina/ Unqi Krallığı'nın Asur İmparatorluğu için önemi, karayolu ile Mezopotamya'yı Anadolu'ya bağlaması ve deniz yoluyla Akadeniz'e ulaşımı sağlaması ile, bir tür kavşak konumunda olmasından kaynaklanmaktadır. Bu stratejik öneme ek olarak, sahip olduğu coğrafî çeşitlilik ve zengin hammadde kaynakları da Patina/Unqi'yi Eskiçağ ticareti ve buna bağlı gelişen kültürel çeşitliliğin önemli bir temsilcisi haline getirmiştir. Yeni Asur kralları bu önemli merkeze düzenledikleri seferleri, yaşattıkları savaşları ve göçleri yıllıklarında ve yazıtlı stellerinde kayıt altına almışlardır. Bu kayıtlar Patina/Unqi Ülkesi'nin M.Ö. I. Binyıl başlarındaki tarihini ve coğrafyasını aydınlatmada en güvenilir kanıtları sunmaktadır.

Meyyâfârikîn Bîmâristânı Üzerine Bazı Yeni Bilgiler Işığında Bir Değerlendirme

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 741-756 · DOI: 10.37879/belleten.2016.741
Tam Metin
Anadolu topraklarında inşa edilen en eski hastanelerden birisi olan Meyyâfârikîn Bîmâristânı Mervânîler döneminde [983-1085] inşa edilmiştir. Emîr Nasîru'd-devle [s. 1011-1061] Hekim Zâhidu'l-'Ulemâ'nın önerisiyle yaptırdığı hastaneye mülkler de vakfetmiştir. İbnu'l-Ezrak tarafından bildirilen 414 [1023/24] tarihinde hastanenin yapımına başlandığını, İbn Matrân tarafından bildirilen Şevvāl 417 başında [15 Kasım 1026] hastanenin hizmete açıldığını söylemek olanaklıdır. Literatürde yer alan Mervânîler döneminde Meyyâfârikîn'de yapılan hastane ile Artuklular döneminde var olan hastanenin birbirinden ayrı olduğu iddiasını destekleyen bir bilgiye araştırma sırasında ulaşılamamıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucu Mervânîler döneminde Nasîru'd-devle tarafından bina edilen Meyyâfârikîn Bîmâristânı'nın Artuklular döneminde de ayakta olduğunu ve hizmetine devam ettiğini, Necmu'd-Dîn Alpî döneminde de Meyyâfârikîn Bîmâristânı'nın vakıflarının yeniden düzenlendiğini söylemek mümkün görünmektedir.

Two Cuneiform Texts Found in Acemhöyük from the Old Assyrian Period

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 685-700 · DOI: 10.37879/belleten.2016.685
Tam Metin
Acemhöyük, which is located within the boundaries of Yeşilova Town, approximately 18 km to the northwest of Aksaray, one of the most important archaeological centers of Anatolia. As a result of excavations carried out here until the present-day, many archaeological findings have been uncovered that shed light on ancient Anatolian history. Two more documents written in Old Assyrian were acquired for the Acemhöyük cuneiform written record archives in the excavation activities realized in 2012 and 2013. The first of these two documents was a label found in 2012. The other was a tablet, which was awaited for a long time from Acemhöyük and found in 2013. These two documents once again show that Acemhöyük, one of the main cities of Anatolia in the last periods of the Old Assyrian Period, preserved its importance when the economic relations between Anatolia and Northern Mesopotamia decreased. Furthermore, this ancient settlement place displays once again what an important archaeological center it is for Ancient Anatolian history.

Alman Kaynaklarına Göre Çanakkale Savaşı ve Zaferi

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 899-938 · DOI: 10.37879/belleten.2016.899
Tam Metin
Uzun bir geçmişe sahip olan Türk-Alman ilişkilerinin finali, 1914 Türk-Alman Askerî İttifakı ve 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı'nda birlikte savaşmalarıdır. Üç kıtada, çok geniş bir coğrafya binlerce kilometrelik bir alanda yan yana harp eden Türklerin ve Almanların ortak cephelerinden biri de Çanakkale'dir. İtilaf Devletlerine karşı karada ve denizde birlikte savaşılan Çanakkale Savaşı'nda parlak bir zafer kazanılmıştır. Çanakkale Savaşı ve zaferi bütün yönleriyle Türk tarihçileri tarafından yeterince ele alınsa da ve gündeme getirilse de, Türkiye'nin müttefiki Almanya'nın bu savaştaki yeri ve zaferdeki katısı pek de araştırılmamıştır. Ayrıca konuyla alakalı mevcut araştırmalarda Alman kaynaklarına yeterince müracaat edilmemiştir. Makalemiz bu boşluğu doldurmak için kaleme alınmıştır. Türkiye'nin müttefiki olarak Almanya'nın Çanakkale Cephesi'ndeki askerî personel ve askerî mühimmat bakımından bu zaferdeki yeri ve rolü araştırılmıştır. Çalışmada birinci ve ikinci elden Alman kaynaklarına müracaat edilmiştir. Çalışma neticesinde ortaya çıkan sonuçlar şöyledir: Çanakkale Savaşı'nın kazanılmasında Almanya'nın askerî ve mühimmat olarak ciddî destekleri olmuştur. Çanakkale Cephesi'ne Türk Ordusu ile birlikte savaşan 500-700 arasında değişen komutan, subay, asker ve askerî uzman iştirak etmiştir. Özellikle de komuta kademesinde ciddî bir ağırlıkları vardı. Askerî malzeme olarak Almanya'da gelen önemli oranda silah desteği söz konusudur. Alman deniz altıları ve uçakları da bu savaş iştirak etmişlerdir. Cephe gerisinde ise istihbarat ve sağlık gibi alanlarda da benzer bir desteği vermişlerdir. Bu bilgiler ışığında makalemizde çıkan en önemli sonuç, Çanakkale zaferinin elde edilmesinde Alman subaylarının ve askerî yardımının önemli bir yere sahip olduğu şeklindedir.

XVIII. Yüzyıl Eyüp Kazası Hamamları ve Hamam Çalışanlarının Demografik Yapısı

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 823-856 · DOI: 10.37879/belleten.2016.823
Tam Metin
Osmanlı şehirlerinin kültürel özellikleri kadar, fizikî unsurları da önceki İslam şehirlerinden kendisine miras kalmıştır. İslâm medeniyeti tarihi çalışanlara göre İslâm şehrinin üç temel öğesi vardır: Cami, pazar ve hamam. Türk kültürünün renkli bir parçası olan hamamlar, günümüze kadar fiziki olarak kısmen değişikliğe uğramış olsalar da halen varlıklarını devam ettirmektedirler. Hamamlar, insanların kişisel temizlik ihtiyaçlarını karşılaması yanında toplumsal ilişkilerini de geliştirdiği mekânlardır. Osmanlı dönemi tarih araştırmalarında esnaf grupları ile ilgili birbirinden kıymetli çalışmalar bulunmaktadır. Hamamlar hakkında yapılan çalışmalar incelendiğinde daha çok hamamların mimari ve sanat özellikleri üzerinde durulmaktadır. Hamam çalışanları hakkında ise detaylı bir çalışma bulunmamaktadır. Ayrıca hamam çalışanları Osmanlı toplumunda, özellikle İstanbul'da, esnaf gruplarının başında gelmekte, yaptıkları işin niteliği sebebi ile sosyal ve ekonomik hayatta oynadıkları rol ayrıca incelenmesi gerekmektedir. İncelemeye konu olan dönemde Eyüp, nüfusu dikkate alındığında hamam yönünden zengin bir yerleşim birimiydi. Çalışmada XVIII. yüzyıl Eyüp kaza merkezi ile çevresinde yer alan hamamlar ve bu hamamlarda çalışanlar ele alınmaktadır. Temel kaynak olarak ise 1735 (h.1147) tarihli ve 1766 (h.1180) tarihli İstanbul hamam defterleri kullanılmıştır. Ayrıca Hüseyin Ayvansarayî'nin kaleme almış olduğu Hadîkatü'l-Cevâmi adlı eser ile XVII. yüzyıl İstanbul'u için önemli bilgiler veren Evliya Çelebi Seyahatnamesi de önemlidir. Söz konusu kaynaklardan başka İstanbul hamamları hakkında yapılmış muhtelif çalışmalardan da yeri geldikçe istifade edilmiştir. Kaynaklarda verilen bilgilerden yola çıkılarak Eyüp ve çevresinde yer alan hamamların ve hamam çalışanlarının demografik özelliklerinin belirlenmesi hedeflenmiştir.

Osmanlı’da Nefîr-i Âmm Uygulamasının Erken Dönem Örnekleri ve Toplumsal Dinamizme Yansıması

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 773-796 · DOI: 10.37879/belleten.2016.773
Tam Metin
Tarihi süreç içerisinde devletler, savaşa sürecekleri askerin alımı için çeşitli yöntemler uygulamışlardır. Bu uygulamalar, devrin teknolojik ve askerî şartları kadar toplumsal ve ekonomik kaynaklardan da etkilenmiştir. Osmanlı Devleti de uzun tarihi boyunca dirlik dağıtımı, devşirme, paralı askerlik, zorunlu askerlik gibi çeşitli usullerde asker alma yöntemi uygulamıştır. Osmanlılar normal asker alma yöntemlerinin yetersiz kaldığı olağan dışı durumlarda nefîr-i âmm uygulamasıyla ahali içerisinden savaşa elverişli kişileri sefere sürmüştür. Normal şartlarda Osmanlı toplum düzeninde ahalinin asker olarak sefere sürülmesine sıcak bakılmamaktadır. Ancak böylesi bir durum, büyük bir düşman saldırısı ile karşı karşıya kalındığında ve muvazzaf birliklerin bu düşmana cevap vermesinin mümkün görülmediği zamanlarda uygulanmak zorunda kalınmıştır. Osmanlı Devleti, erken dönemlerden yıkılışına kadarki süreçte önemli birçok savaşta bu yöntemle ahaliyi sefere sürmüştür. İlki 1396 Niğbolu Savaşında, sonuncusu 1915 I. Dünya Harbinde olmak üzere defalarca nefîr-i âmm ilan edilmiştir. Bu çalışmada Osmanlı'nın zorunluluk sebebiyle sistem dışı olarak uyguladığı bu yöntemin erken dönem örneklerine bakılacaktır. Bu yapılırken konunun fıkhi boyutu ve teorik çerçevesi ortaya konmaya çalışılacaktır. Ayrıca ahalinin böylesi bir davete ne şekilde karşılık verdiği bu çalışmanın cevabını bulmayı hedeflediği sorulardandır. Son olarak toplumsal statüsü reaya olan ahalinin bu yolla statü atlama imkânına sahip olup olamadığı incelenecektir.

Alaş Orda Hareketi

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 939-976 · DOI: 10.37879/belleten.2016.939
Tam Metin
Alaş Orda, 1917 Sovyet Rus Devrimi'ni takip eden günlerde çekirdeğini Kazak gazetesi etrafında toplanan Kazak aydınlarının oluşturduğu milli bir hareket ve bu hareketin kurduğu milli muhtar bir hükümettir. Ruhu günümüze kadar gelen Alaş hareketi, A. Bökeyhanov, A. Baytursunov, M. Dulatov, H. Dosmuhamedov, J. Dosmuhamedov, İ. Jaynakov, B. Alibekov, A. Turlubayev, vd. isimler öncülüğünde Şubat 1917 Rus Devrimi'ni müteakip Kazakların yaşadıkları bölgelerde teşkilatlanarak I. Genel Kazak Kurultayı'nı toplamış ve burada alınan kararla Alaş Partisi kurulmuştur. Bundan kısa bir süre sonra Alaş Partisi'nin organize ettiği II. Genel Kazak Kurultayı'nda ise Alaş Orda Muhtar Hükümeti ilan edilmiştir. A. Sıdıkov öncülüğünde Bişkek merkezli Kuzey Kırgızistan'da da teşkilatlanan ve Başkurt Milli Hareketiyle yakın ilişki içerisinde bulunan Alaş Orda, 1917 Ekim Devrimi'yle başlayan Rus İç Savaşı'nda Kızıllara (Bolşevik Sovyetler) karşı Çarlık yanlısı Beyazlar yanında mücadele vermiştir. Ancak İç Savaşı Kızılların kazanmasıyla Sovyetlere katılmak durumunda kalmıştır. XIX. yy.ın ilk yarısında Kazak Hanlığı'nın bütünüyle ortadan kaldırılmasından sonraki süreçte, yeni bir devlet kurmak için girişilen bu teşebbüs, başta maddi imkansızlıklar, sosyo-ekonomik çöküntü ve Sovyet ideolojisinin halk arasında yarattığı etki olmak üzere sayabileceğimiz daha pek çok sebep yüzünden başarısız olmuştur.

Mehmet Ali Paşa İsyanı’nın Antalya’ya Etkileri (1831-1833)

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 857-884 · DOI: 10.37879/belleten.2016.857
Tam Metin
Antalya Güney Anadolu'nun en önemli çıkış kapılarından biridir. Anadolu ile Mısır arasındaki ilişkiler çoğunlukla Antalya vasıtasıyla sağlanmış, dolayısıyla Mısır'da meydana gelen herhangi bir gelişme Antalya'yı doğrudan etkilemiştir. Bu sebeple Antalya Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa İsyanı'ndan etkilenen bölgelerin başında gelmiştir. Mehmet Ali Paşa isyanı başladığında Antalya'ya denizden bir saldırı gelebileceği endişesi ile derhal güvenlik önlemleri alınmıştır. Antalya limanı Konya muharebesine kadar Osmanlı ordusunun iaşe, mühimmat ve asker sevkiyatında aktarma üssü olarak önemli bir rol oynamıştır. İbrahim Paşa, Konya muharebesinden sonra Antalya Muhafızı Yusuf Paşa'ya kendisine tâbi olmasını isteyen bir mektup göndermişse de Yusuf Paşa buna uymamış, İbrahim Paşa ise Antalya'ya doğrudan bir mütesellim tayin ederek şehre hâkim olmuştur. Antalya halkı da korkudan ve müdafaa yapacak durumları olmadığından Mütesellim İsmail Ağa'ya bağlılıklarını bildirmişlerdir. Böylece Antalya'da hâkimiyet ve yönetim İbrahim Paşa'ya geçmiştir. İbrahim Paşa'nın idaresi süresince Antalya, Mısır ile Mısır ordusu arasında köprü vazifesi görmüştür. 1833 Mayıs'ında Mehmet Ali Paşa ile Padişah II. Mahmut'un Avrupalı güçlerin arabuluculuğu ile uzlaşmaları sonucunda Antalya'da Mısır idaresi son bulmuştur. Hemen akabinde Bâbıâli tarafından yeni bir muhassıl atanmasıyla Antalya'da eski devlet düzeni yeniden tesis edilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere ve Rusya Açısından Vámbéry’nin Orta Asya Gezisi Üzerine Düşünceler

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 885-898 · DOI: 10.37879/belleten.2016.885
Tam Metin
Macar Türkolog Ármin Vámbéry,Macar dilinin Türk dili ile olan ilişkisini ortaya koymak ve İngiltere adına Orta Asya hakkında bilgi toplamak üzere, İstanbul'da bir hazırlık evresinden sonra,derviş kılığında Orta Asya gezisine çıkmıştır. Osmanlı siyasi çevrelerinin bilgisi ve yardımı ile de gerçekleşen bu gezide Vámbéry, bütün İslam dünyasında yaygın olan tekkeler ağından yararlanarak, yolculuğunu güvenlik içinde gerçekleştirmiştir. İngiltere ve Rusya'nın Orta Asya üzerindeki emellerini gerçekleştirmek üzere harekete geçtikleri bir dönemde Orta Asya'ya giden Vámbéry'nin bu gezisi, Rusya'nın da ilgisini çekmiştir. Gezinin sonuçlarından İngiltere kadar Rusya da yararlanmıştır. Orta Asya ile ilgili seyahatnamesi Vámbéry'ye ün kazandırmıştır.Fakat bu seyahatnamede, Orta Asya'da iken karşılaştığı olaylar ve insanlar ile ilgili birbirini tutmayan çelişkili ifadeler çokça yer almaktadır. Bu yönü ile Vámbéry'nin seyahatnamesi çok ilgi çekici niteliktedir. Bu çalışmada Osmanlı İmparatorluğu , İngiltere ve Rusya'nın Orta Asya siyaseti ve birbirleriyle olan ilişkileri çerçevesinde Vámbéry'nin Orta Asya gezisinin ve seyahatnamesinin düşündürdükleri ortaya konulmuş ve tahlil edilmiştir.