1447 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Eskişehir’de Meskûn Nogayların Nogay Türkçesini Kullanma Pratikleri (Nogai Performance of Noghais Settled in Eskişehir)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 17-26
Bu yazıda, Eskişehir'e yerleşmiş Nogayların, Nogay Türkçesini kullanma pratikleri üzerinde durulacaktır. 1850-60'lı yıllardan itibaren ikinci vatan tuttukları Anadolu'ya göç etmeye başlayan Nogayların önemli yerleşim merkezlerinden biri de Eskişehir'dir. Eskişehir'de yaklaşık 120-130 yıldır ikamet eden Nogaylar, uzun süre köylerde kapalı bir toplum olarak yaşarken öz dillerine ve kültürlerine bağlı kalmışlardır. Türkiye'deki köyden kente göç süreci, Nogayları da etkilemiş ve Nogay köyleri giderek boşalmıştır. Özellikle yakın kent merkezleri başta olmak üzere İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlere göç eden Nogaylar, yurt dışında da Amerika'yı tercih etmişlerdir. Göçler, başta dillerinde olmak üzere kültürlerinde büyük kayıplara yol açmıştır. Böylelikle Nogay Türkçesinin, Nogaylar arasındaki işlevsel değeri neredeyse tamamen kaybolma noktasına gelmiştir. Nogay kültürü ise yaşanır bir değer olmaktan çıkarak yerini ortak kültür değerlerine bırakmıştır. Bu araştırmada, Nogayların Nogay Türkçesini kullanma pratikleri ele alınmıştır. Bunun için Nogayların Eskişehir ilinde ikamet ettikleri bütün yerleşim yerlerine gidilerek kaynak kişilere doğrudan görüşme yöntemiyle önceden hazırlanmış açık uçlu sorular yöneltilmiştir. Elde edilen veriler çizelgelere aktarılmış ve yorumlar yapılmıştır.Abstract In this paper, Nogai performance of Noghais settled in Eskişehir will be emphasized. Eskişehir is one of the important centres of population for Noghais who started to emigrate to Anatolia. They have identified it second motherland since 1850-60's. Noghais, inhabited in Eskisehir for 120-130 years, kept to their own language and culture while they were living in villages as a closed society for a long time. Emigration process in Turkey affected Noghais too and the Noghai villages became empty by degrees. Noghais emigrated to İstanbul, Ankara, İzmir and near city centres especially, preferred USA abroad. These emigrations caused major losses about their culture and their language especially. Thus, functional value of Nogai between Noghais almost got to failure completely. Noghai culture stopped being a living value and gave its place to commonculture values. In this study, Nogai performance of Noghais was discussed. For this purpose, all places in Eskisehir which Noghais settled were visited. The previously prepared open ended questions were asked resource persons by direct interview method. Acquireddatas were converted to tables and commented.

Türk Kültüründe Kurdun Kutsiyetinin Şaman Mitlerindeki Yeri (The Holiness of Wolf in Terms of Schaman Mytology in Turkish Culture)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 7-15
"Dede Korkut Hikâyeleri"nde kurt kültü olması, kurt yüzünün mübarek olması İslami bir motif değil, Şamanizm inancına ait motiftir; İslamiyet hiçbir hayvanı kutsamaz, totem ve ongunları caiz görmez. Kurdun kutsallığı ve kurt kültü Şamanizm dairesinde teşekkül etmiş, İslam dairesine giren Türk şubelerince bu özellik kabul ettikleri yeni dine uygun olarak yeniden yorumlanmış ve "Dede Korkut Hikâyeleri"ne kurdun bu vasfı taşınmıştır. Yakutlarda bazı efsanevi şamanlar gökten inen Uluu-Toyon'un oğlu ruh veya kurtla bakirenin ilişkisinden ve benzeri olağanüstü surette doğarlar. İlkel insanların ekonomik üretim gücü bağlamında tanrı-insan modeline göre oluşturdukları üst tarafı insan, yarı insan-yarı kurt, yarı insan-yarı boğa veya yarı insan-yarı at şeklindeki tasvirler şaman rahiplerin ilk ataları sayılmışlardır. Yakutlarda cinsiyete bağlı olmayan büyük şamanlar otuzuncu yıllarında gebe kalırlar, 3 kez doğum yaparlar ve üçüncü doğumlarında ayı veya kurt doğururlar. Ancak çok büyük şamanlar 3 kez doğum yapabilir. Kurt, ayinde şamanın ulaşamadığı menzile ulaşmasına yardımcı olur.Abstract It is not true that cult of wolf and the face of wolf to be blessed in Dede Korkut stories are an Islamic motifs. It is a motif which belongs to the belief of Shamanism. Islam does not bless any animal and totem. They are not allowed in Islam. The sacretness of the wolf and the cult of wolf first appeared in the circle of Shamanism. TheTurkish people who accepted Islam reinterpreted this feature and conveyed this attribute of wolf into Dede Korkut stories. In Yakuts culture some legendary shamans are born extraordinarily out of the intercourse between the virgin and the Ulu-Toyon's son, who was a soul or a wolf which descended from the sky. The descriptions; upper sideman, half-man half-wolf, half-man half-bull, and half-man half-horse, which primitive people composed according to God-man model in the context of economic production were accepted the ancestors of the shaman monks. In Yakut culture, superior shamans who are not bound up with sex becomes pregnant in their thirties and give birth three times. In their third birth they give birth to a bear or a wolf. Only superior shamans can give birth three times. Wolf helps shaman reach the distance which they can not reach by themselves.

Yazıt Bilimci Kimdir? (Who is an Epigraphist?)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 117-126
Eski Türk boy ve topluluklarına ait (Kök) Türk harfli yazıtların önemli bir kısmı bugün Asya Kıtası'nın farklı bölgelerinde bulunmaktadır. Önceleri bilim dünyasında yalnızca Türk kağan ve kumandanlarına ait bazı yazıtlar (Köl Tigin Yazıtı, Bilge Kağan Yazıtı, Bilge Tonyukuk Yazıtları; genel adıyla Yenisey Yazıtları ve Talas Yazıtları) bilinirken bugün gelinen noktada (Kök) Türk harfli yazıtların sayısı yüzlerle ifade edilir duruma gelmiştir. (Kök) Türk harfli yazıtların sayısı arttıkça yazıtlara olan ilgi de artmış; yazıt bilimciler kadar yazıt bilimiyle hiçbir ilgisi olmayan kimseler de (mühendisler, doktorlar, veteriner hekimler, müzisyenler, iş adamları…) bu alanın "uzman"ı olarak her yerde boy göstermeye başlamışlardır. Yazıt bilimi ciddi bir bilim dalıdır; akademik bir eğitimi, bilgiyi, birikimi ve deneyimi gerektirir. Yazıt bilimci ise, bu alanda eğitim öğretim görmüş; bilgili, birikimli ve deneyimli kişidir. Bu bildiride (Kök) Türk harfli yazıtlar bağlamında "Yazıt bilimci kimdir?" sorusunun cevabı dikkatlere sunulmaktadır.Abstract A significant number of the inscriptions in the (Kok)turks letters belonging to the former Turkish tribes and communities are today located in different regions of the Asian continent. While previously only some inscriptions belonging to the Turkish Khans and commanders (Kul Tigin Inscriptions, Bilge Khagan Inscriptions, Bain Tsokto Inscriptions, and generally speaking Talas inscriptions and Yenisei inscriptions) were known to the world of science, today the number of the inscriptions in the (Kok)turks letters has reached hundreds. As the number of the inscriptions in the (Kok)turks letters has increased so does the interest in these inscriptions. Epigraphists as well as those who have absolutely nothing to do with epigraphy (engineers, doctors, veterinarians, musicians, business people, etc.) have begun to appear everywhere as an "expert" in the field. Epigraphy is a serious branch of science and requires academic education, information, knowledge and experience. An epigraphist is a knowledgeable, qualified and experienced person who has been trained in this field. In this paper, the answer to the question "Who is an epigraphist?" is presented to the attention with respect to the inscriptions in the (Kok)turks letters.

TÜRKMENİSTAN’DA DEDE KORKUT ARAŞTIRMALARI: DÖNEMLER, İSİMLER VE EĞİLİMLER

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 99-116
Türkmenistan'da Dede Korkut'la ilgili ilk ve kayda değer çalışmalar, Sovyetler Birliği Dönemi'nde başlar. Ancak bu dönemde araştırmaların inişli çıkışlı bir seyir izlediği görülür. Sovyet yönetimi bazen Dede Korkut araştırmalarını serbest bırakırken bazı dönemlerde ise yasaklama yoluna gitmiştir. Bu yüzden Türkmenistan'da "Dede Korkut Kitabı"yla ilgili önemli çalışmalar, 1980'lerden sonra yayımlanabilmiştir. 1990'larda ise Türkmenistan'da Dede Korkut algısının tamamıyla değişmeye başladığı, Dede Korkut'un tıpkı Oğuz Kağan ve Köroğlu gibi millî destanlar arasında gösterildiği görülür. Ayrıca bağımsızlık sonrasında metin neşirlerinde ve nüshalar üzerine yapılan araştırmalarda bariz bir artış söz konusudur. Bu makalede, Türkmenistan'da yüz yıllık araştırma tarihine sahip Dede Kokut'la ilgili olarak yapılan çalışmaların dönemleri, yöntemleri ve amaçları üzerine tespit ve değerlendirmeler yapılmıştır. Dede Korkut araştırmalarının dönemlerini belirlemek, bu dönemlerin bilim anlayışlarını ortaya çıkarmak ve günümüz Türkmenistan'ında Dede Korkut araştırmalarının durumunu tespit etmek, makalenin ana hedefleri arasında yer almaktadır.

Yeni Dönem Tatar Edebiyatından Bir İsim: Gamil Afzal Ve Afzal’ın Tatar Şairlerine İthaf Ettiği Şiirleri (A Character from the Tatar Literature of New Era: Gamil Afzal and the Poems which He Dedicated to Tatar Poets)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 73-88
Gamil Afzal Tatar edebiyatının önde gelen isimlerinden birisidir. Şiir yazmaya Abdullah Tukay ve Hadi Taktaş'ın etkisinde kalarak başlayan şair, lirik, satirik ve mizahi şiirleriyle ön plana çıkar. Bu makalede Gamil Afzal'ın kısaca yaşam öyküsü- ne yer verilerek edebî şahsiyeti üzerinde durulmuş, aynı zamanda Tatar edebiyatının ünlü isimlerine ithaf ettiği şiirlerden örnekler verilmiştir. Abstract Gamil Afzal is one of the important names in Tatar literature. Afzal, who began writing poetry by the influence of Abdullah Tukay and Hadi Taktaş, comes into prominence with lyrical, satirical and humorous poems. In this article, his literal personality is mentioned, as well as the brief biography of Gamil Afzal. Also examples of his poems which dedicated to famous poets of Tatar literature are given.

Milletlerarası (Kök) Türk Harfli Yazıtlar ve Güncel Sorunları Kongresi Bişkek’te Yapıldı [International Inscriptions of (Kok) Turk Characters and Their Current Problems Congress was Held in Bishkek]

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 193-200
Milletlerarası (Kök) Türk Harfli Yazıtlar ve Güncel Sorunları Kongresi, 25-29 Mayıs 2016 tarihleri arasında Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te Türk Dil Kurumu ve Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi iş birliği ile yapıldı.

Türk Dünyasından Haberler (News from the Turkish World)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 201-207
Bu haber yazısında yıl içerisindeki Türk dünyasıyla ilgili etkinliklerden kısaca söz edilmektedir.

Konya-Mevlâna Müzesi’nde Bulunan 637 Envanter Numaralı Puşîde

Arış · 2016, Sayı 12 · Sayfa: 4-11 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.70
Tam Metin
Geleneksel sanatlar, zaman içinde birçok değişiklikler geçirmiştir. Bununla birlikte ortaya farklı örnekler çıkmıştır. Saraya bağlı ve bağımsız ortamlarda meydana getirilen bu örnekler, kullanılan malzeme ve teknik özellikleri bakımından büyük bir ustalık ve inceliği ortaya koymaktadır.Türk toplumunun dününü bugüne aktarılmasında büyük rol oynayan ve büyük bir çeşitlilik içinde ortaya çıkan geleneksel sanatların yaşatılması gerekmektedir.Araştırmada literatür taramasından sonra müze yetkilileri ile görüşmeler yapılmıştır. Müze yetkililerinden alınan bilgiler kaynak kişi adı verilerek açıklanmıştır.Bu puşide, oluşturulan gözlem fişi aracılığıyla incelenmiştir. Mevlâna Müzesi'nde bulunan puşide örneğinin; kitabeleri okutularak, boyutları, malzemesi, teknik ve renk özellikleri, bezeme konuları ve kompozisyon özellikleri incelenerek, envanter numaralarına yer verilmiştir.

Geç Dönem Osmanlı Mimarisi Duvar Resimlerinde Bazı Dokuma Tasviri Örnekleri Ve Düşündürdükleri

Arış · 2016, Sayı 12 · Sayfa: 19-29 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.72
Tam Metin
Türk - İslam medeniyetinin eski sanat kollarından birini oluşturan dokumacılık, örtünme ve soğuktan korunma gibi ihtiyaçlar neticesinde ortaya çıkmış ve ilerleyen süreçte insanın yaşadığı çevreyi güzelleştirme isteğiyle kendine farklı kullanım alanları bularak, günümüze ulaşmıştır. Dokuyan kişi ya da kişilerin ananelerini, duygu ve düşüncelerini yansıtan motiflerin yanı sıra çevrede görüp beğenilen nesnelerin de stilize ya da yarı stilize şekillerle işlendiği dokumalar, göçler, savaşlar, ticaret ve kültürlerarası alışverişlerle coğrafyalar arası geçiş sağlayarak, geniş kitlelere hitap etmiştir. Üzerlerinde barındırdıkları motifleri ve kompozisyonlarıyla Avrupalı ressamların da ilgisini çeken dokumalar, onlar tarafından ortaya konan tablolarda kendine yer bulmuştur. Bu şekilde resim sanatına giren dokuma zamanla duvar süslemeciliğinde de kendini göstermiştir. Batı resminde sevilerek kullanılan bu motif, Osmanlı Devleti'nin 18. Yüzyıldan itibaren çeşitli alanlarda olduğu gibi süsleme alanında da Batı sanatının etkisine girmesiyle, Osmanlı duvar süslemeciğinde nesnel bir bezeme olarak kendine yer bulmuştur. Bu çalışmada, Aydın, İzmir, Denizli ve Nevşehir illerinde yer alan dini ve profan yapılarda tespit edilen dokuma tasvirli duvar resimleri tanıtılmış ve söz konusu örnekler, Anadolu'nun farklı yerlerindeki mimari yapılarda karşılaşılan dokuma tasvirleriyle kıyaslanarak, dokumaların duvar resmindeki yeri ifade edilmiştir.

Bitlis’te Anadolu’nun Erken Türk Döneminden Ahşap Bir Kapı Kanadı

Arış · 2016, Sayı 12 · Sayfa: 30-40 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.73
Tam Metin
Medeniyetin mutlak olarak getirdiği sonuçlardan biri de ait olduğu toplumun kullandığı eşyalar üzerindeki estetik anlayışını göstermesidir. Ahşap işçiliği de Türk-İslâm medeniyetinin güzellik kavramının yansıtıldığı alanlardan biridir. Aşağıda incelediğimiz kapı kanadı da Anadolu'daki erken tarihli ve Türk dönemine ait örneklerden biridir. Yaptığımız çalışmalar sonucunda bu eserin XII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIII. yüzyıla tarihlendirmek mümkündür. Bu makaleyle amacımız, Türk-İslâm sanatında önemli bir yere sahip olan ahşap sanatına katkı sağlamak ve değerli bir örnek olduğunu düşündüğümüz bu kimliği belirsiz kapı kanadını, bir nebze de olsa kimliğe büründürmektir. Nereden ve nasıl geldiği tam olarak bilinmeyen bu eserin varlığından Sanat Tarihi camiasını haberdar ederek, belki de bir müzede sergilenmesine vesile olmaktır.