1447 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Tekstil Ve Hazır Giyim Sektöründe Marka, Pazar Ve Moda Eğilimlerinin Koleksiyona Etkisi

Arış · 2016, Sayı 12 · Sayfa: 12-18 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.71
Tam Metin
Marka yöneticileri tarafından belirlenen ve yönetilen kurumsal marka, marka konumlandırma ve hedef pazar tanımlamaları doğrultusunda, güncel moda eğilimlerini de yansıtan koleksiyonların hazırlanmasında en önemli görev tasarım ekiplerine düşmektedir.Tekstil ve hazır giyim markalarında, koleksiyon hazırlanırken dikkat edilen önemli unsurlardan biri moda eğilimlerine olan uyumluluktur. Bu çalışma, tekstil ve hazır giyim sektöründeki tasarımcıların hizmet verdikleri markaların kurumsal kimliklerini, hedef pazar/müşteri profillerini ve marka konumlandırmalarını da dikkate alarak, güncel moda eğilimlerini analiz edip koleksiyon ile ilişkilendirmelerinde yol gösterme amacındadır.

LEVENT DUMAN, "Vatan"ın Son Parçası Hatay'daki Uluslaştırma Politikaları, İletişim Yayınları, İstanbul 2016, 456 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 977-982 · DOI: 10.37879/belleten.2016.977
Yirminci yüzyıl Türkiye ve Suriye'si hakkında yazılmış hacimli bir literatür bulunmasına rağmen 1918-1950 dönemi İskenderun Sancağı, Hatay Devleti ve Türkiye'nin Hatay ili konulan= tarihçilerin yoğun ilgisini çektiği pek söylenemez. Bu alanda mevcutlara ilaveten daha nitelikli eserlere ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir. Selçuk Üniversitesinde Yardımcı Doçent Levent Duman'ın Ocak 2016'da yayınlanan "Vatan"ın Son Parçası Hatay'daki Uluslaştırma Politikaları adlı kitabında iki dünya savaşı arası yıllarında Fransız manda yönetimindeki İskenderun Sancağı hakkındaki Türk-Fransız uyuşmazlığının gelişimi ve nihai çözümünün irdelenmesiyle sınırlı kalınmayıp ağırlıklı ve daha geniş olarak yörenin tarihçesi, yapısal özellikleri ve iç dinamiklerine yer verilmektedir. Sancak'taki çeşitli topluluklar arasındaki güç dengesi ve gerilimler üzerinde önemle durulmaktadır. Kitap Marmara Üniversitesinde Profesör Günay Göksu Özdoğan'ın danışmanlığında hazırlanan doktora tezinin bazı kısaltmalar ve yeni eklemeler yapılmak suretiyle gözden geçirilmiş şeklidir.

Lozan Antlaşmasının İmzalanması Ve Onaylanmasının Tanin Gazetesinde Yankıları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 93 · Sayfa: 1-46
Tam Metin
Lozan Antlaşması müzakereleri devam ederken Türkiye basınında müzakerelerle ilgili yoğun tartışmalar devam etmekteydi. Genel olarak İstanbul basını müzakereler aleyhinde yayın yaparken Ankara basını müzakereleri destekler mahiyette yayın yapmaktaydı. Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra ise lehteki yayınlar artarak devam ederken aleyhteki yayınlar eleştirilerinin dozunu azaltmıştır. Bu süreçte incelediğimiz Tanin Gazetesi, Türkiye'nin bağımsızlığını sağlayan Lozan Antlaşması'nın önemini kabul ederken Nüfus Mübadelesi, Musul Meselesi, savaş tazminatı ve sınırlar gibi muallâkta kalan konularda eleştirilerini devam ettirmiştir. Lozan Antlaşması'nın imzalanması, TBMM'de onaylanması ve uygulanması sürecini günü gününe takip eden Tanin, yabancı basından yaptığı alıntılarla antlaşmanın Avrupa'daki yankılarını da Türkiye kamuoyuna duyurmuştur. Özellikle iktisadî nüfuz bölgeleri gibi Avrupa gazetelerinde Türkiye aleyhinde çıkan yayınları aktararak Türkiye'nin tam bağımsızlığına dikkat çekmiştir.

Haberleşme Sektörünün Önemli Bir Teşekkülü: Millî Mücadele Döneminden 1960 Yılına Türkiye’de Posta, Telgraf Ve Telefon (Ptt) Teşkilatı (1920-1960)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 93 · Sayfa: 47-104
Tam Metin
Bu çalışmada haberleşme sektörünün önemli bir kuruluşu olan PTT Teşkilatının Büyük Millet Meclisinin teşkil edildiği ve Millî Mücadele'nin yürütüldüğü 1920 yılından başlayarak 1960 yılına kadar olan 40 yıllık döneminde gelişim süreci ile ülkeye sağladığı katkılar incelenmiştir. Millî Mücadele'nin yapıldığı yıllardan başlayarak 1960 yılına kadar Posta Telefon ve Telgraf (PTT) teşkilatında her yönden yapılan icraat ve faaliyetler, 1920-1923 Millî Mücadele döneminde posta ve haberleşme, 1923-1950 Cumhuriyet döneminde PTT'nin gelişimi, 1950- 1960 Demokrat Parti döneminde PTT İşletmesinde yaşanan gelişmeler adı altında üç bölümde ele alınmıştır. Bu üç bölümde PTT teşkilatının faaliyetleri ve ülkeye sağladığı katkılar sayısal verilerle ortaya konmuştur. Araştırmanın konusu hakkında literatürde yer alan boşluklar birincil kaynakların kullanılması yoluyla doldurulmuştur. Konu incelenirken dönemin Türkiye'si ile Dünyanın haberleşme alanında yaşanan gelişmeleri göz önünde bulundurularak bu gelişmeler ışığında gerekli değerlendirmeler yapılmıştır. Çalışmada elde edilen sonuç şudur: 1920 yılından itibaren Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla savaş döneminin ihtiyacına göre haberleşme ile ilgili bir dizi yasal düzenleme ve icraata gidilerek Posta ve Telgraf Genel Müdürlüğü aktif hale getirilir. Kurumun aktif hale getirilmesiyle de Millî Mücadele kazanılır. Cumhuriyet döneminde 3613 Sayılı Kanunla Ulaştırma Bakanlığına bağlanarak teşkilatlanmasını tamamlayan PTT İşletmesi, posta alanında gelişmesini sürdürmesine rağmen 1940 yılından itibaren telefonun yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla telgraf alanında gelişme hızını azaltarak sürdürür. Demokrat Parti döneminde ise eski hantal yapısından kurtularak modern bir yapıya kavuşan PTT teşkilatının, bilhassa teknik yatırım alanlarına hız verilerek telekomünikasyonun gelişme sürecinde ilerlemeler kaydetmesiyle, Cumhuriyetin ilk yıllarına kıyasla haberleşmenin hemen her alanındaki gelişme seyri daha iyi bir düzeyde gerçekleşmiştir.

Türkiye’de Modern Coğrafyanın Kuruluşu Ve Örgütlenmesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 93 · Sayfa: 105-148
Tam Metin
Coğrafya tarihi içinde modern coğrafyanın Türkiye'ye giriş sürecini karşılayan1915-1941 arası dönem çok az incelenmiştir. Bu dönemde coğrafyada çok önemli kurumsal değişimler ve yenilikler olmuştur. Aynı zamanda bu yıllar Osmanlı Devleti'nin son yılları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk yıllarını kapsar. İmparatorluğun dağılması, I. Dünya savaşı ve yeni bir devletin ortaya çıkması gibi dünyayı etkileyen çok önemli siyasi olaylar aynı zaman dilimine denk gelir. Dönem içindeki gelişmeler üzerinde Atatürk'ün asker, komutan ve devlet adamı olarak rolü tartışılamaz. 1915'te Darülfunun'da Coğrafya Bölümü kurulmasıyla başlayan, 1941'de Türk Coğrafya Kongresinin toplanmasıyla sona eren dönem, kendi içinde de bölümlere ayrılır. Kurumlarla ilgili olaylar bu bölümlemede etkili olmuştur. Bunlar 1923 Cumhuriyet'in kurulması, 1933 ise Darülfünun'un İstanbul üniversitesine dönüştürülmesidir. Dönem incelemesi sırasında coğrafya ile ilgili olarak, okullar, hocalar ve eserler dikkate alınarak veriler oluşturulmuştur. Böylece dönemin genel değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çalışmada, Gümüşçü (2014) tarafından adlandırılan "Modern Türk Coğrafyasının Kuruluşu ve Örgütlenmesi (1915-1941)" sınıflandırması çerçevesinde incelemeler yapılmıştır.*** Buna göre ilgili yıllarda daha önceki yıllara oranla yetişmiş eleman sayısı, hoca ve okul sayısı artmış, üniversiteler mezun vermeye başlamıştır. Yurt dışına gönderilen araştırmacılar dönerek göreve başlamış, yurt dışından çeşitli zaman dilimlerinde gelen hocalar coğrafya formasyonunun oluşup şekillenmesini sağlamışlardır.

Boraltan Faciası: Türk Kökenli Sovyet Vatandaşı Mültecilerin Sovyetler Birliği’ne İadesi (1945)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 93 · Sayfa: 149-186
Tam Metin
Sovyet Rusya kuruluşundan itibaren dünyaya barış mesajları vermiş, buna karşın idaresindeki halkları baskı ile yönetirken, yakın çevresine Marksizm ihraç etmeye çalışmıştır. II. Dünya Savaşı'nda elde edilen galibiyet Sovyet Rusya'ya Çarlık benzeri yeni yayılmacı politikaları uygulamaya koyma fırsatı sağlamıştır. Bu fırsatı kazanca çevirmek yolunda Sovyet lideri Josef Stalin ve Dışişleri Komiseri V. Mihailoviç Molotov Türk Boğazları'nda egemenlik ve Doğu Avrupa ile Ortadoğu'da etkinlik kurmak için çalışmışlardır. Stalin ve Molotov savaş bittiğinde Türkiye'nin yalnız başına kalmasını istiyordu ve bu dileği Yalta Konferansı'nda (1945) dile getirmişlerdi. İlk başta İngiltere'nin Sovyet taleplerine direnmesi Türkiye'ye yönelik politikada farklı bir yöntem izlenmesine neden olmuştur. Savaşın son senesi olan 1945 yılı Mart ayında Moskova Büyükelçisi Selim Sarper'e 1925 yılında imzalanan Dostluk ve Tarafsızlık (Saldırmazlık) Antlaşması'nın süresinin uzatılmayacağı, Haziran ayında ise Kars ve Ardahan'ın iadesi ile Boğazların statüsünün yeniden ele alınması gerektiği bildirildi. Bu esnada yaşanan diğer kriz Savaş başladıktan hemen sonra Türkiye'nin doğu sınırına kaydırılmış Sovyet Ordusu'ndan firar ederek Türkiye'ye sığınmış 243 Türk kökenli Müslüman Sovyet asker ve subayının iadesi sorunuydu. Türkiye söz konusu mültecilerin bir kısmını 1945 yılı Şubat ayında başlayan müttefiklik ilişkileri ve mütekabiliyet esasıyla zorla iade etmeye karar vermiş ve 195 kişi Kars sınırında Sovyet askerlerine teslim edilmiştir. Bu çalışmada, söz konusu iade hadisesiyle ilgili arşiv vesikaları incelenerek Sovyet vatandaşı Türk kökenli Müslüman asker mültecilerin iade süreci ve sonuçları irdelenecektir.

The Honouring of the Legio Chief Physician L. Hortensius Paulinus

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 719-740 · DOI: 10.37879/belleten.2016.719
Tam Metin
An inscription dated to the beginning of the 3rd century AD, and found within the city limits of Antiocheia in 2011, honors the legion Chief Physician L. Hortensius Paulinus, who is believed to have settled in the city following his retirement. According to this inscription, L. Hortensius Paulinus assumed highly important public offices and duties in the city. This person had also served in the legio IV Flavia Felix and Legio II Italica, although the legion with which he first arrived to the East, as well as his exact assignment within these two legions, remain unclear. Possible reasons for his presence in the East might have been the exacerbation of the war between the Roman and Parthia Empires towards the end of the 2nd century AD, or the civil war between Septimius Severus and Pescennius Niger since most of the legions from the Danube Basin and the Balkan Peninsula had sided with Septimius Severus during this civil war, including legio IV Flavia Felix and the Legio II Italica. The chronological order and content of the inscription suggest that L. Hortensius Paulinus had most likely traveled to the East with the legio II Italica due to the civil war; if this was indeed the case, L. Hortensius Paulinus must have arrived to the East in 193/4 AD at the earliest. The fact that the legio II Italica created by Marcus Aurelius was entirely constituted of solders from Northern Italy is strong evidence that L. Hortensius Paulinus and his family were native to this region. Another interesting aspect concerning this document is the fact that it is the first inscription found within Antiocheia mentioning the legions IV Flavia Felix and II Italica. Therefore, this new inscription not only demonstrates the presence of officials belonging to these legions in Antiocheia, but also clarifies a disputed and unclear aspect of the inscription regarding C. Flavonius Paullinus Lollianus published by Byrne-Labarre in 2006. Finally, the new inscriptions found within the city suggest that members of the legio II Italica who participated in civil wars or the Parthian campaign in the East might have settled in Antiocheia at the end of their military service.

Çiviyazılı Kaynaklara Göre Patina Krallığın’dan Unqi Krallığı’na Antakya ve Amik Ovası’nın Tarihsel Süreci

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 701-718 · DOI: 10.37879/belleten.2016.701
Tam Metin
Patina, M.Ö. I. Binyıl başlarından M.Ö. 745 yılına kadar Yeni Asurca tabletlerde, günümüz Amik Ovası'nı da içine alan Antakya ve yakın çevresini tanımlamada kullanılmıştır. Yine aynı belgelerde bu ülkenin başkenti Kunulua/ Kullania olarak belirtilmiş ve genellikle Amanos Dağları ile birlikte kaydedilmiştir. Patina, Arami nüfusun yönetimi ele geçirmesiyle birlikte, M.Ö. 745'den M.Ö. 738 yılına kadar Yeni Asurca belgelerde Unqi olarak adlandırılmıştır. Unqi Krallığı ise, M.Ö. 738'de Asur İmparatorluğu tarafından tamamen ele geçirilmiştir. Patina/ Unqi Krallığı'nın Asur İmparatorluğu için önemi, karayolu ile Mezopotamya'yı Anadolu'ya bağlaması ve deniz yoluyla Akadeniz'e ulaşımı sağlaması ile, bir tür kavşak konumunda olmasından kaynaklanmaktadır. Bu stratejik öneme ek olarak, sahip olduğu coğrafî çeşitlilik ve zengin hammadde kaynakları da Patina/Unqi'yi Eskiçağ ticareti ve buna bağlı gelişen kültürel çeşitliliğin önemli bir temsilcisi haline getirmiştir. Yeni Asur kralları bu önemli merkeze düzenledikleri seferleri, yaşattıkları savaşları ve göçleri yıllıklarında ve yazıtlı stellerinde kayıt altına almışlardır. Bu kayıtlar Patina/Unqi Ülkesi'nin M.Ö. I. Binyıl başlarındaki tarihini ve coğrafyasını aydınlatmada en güvenilir kanıtları sunmaktadır.

Meyyâfârikîn Bîmâristânı Üzerine Bazı Yeni Bilgiler Işığında Bir Değerlendirme

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 741-756 · DOI: 10.37879/belleten.2016.741
Tam Metin
Anadolu topraklarında inşa edilen en eski hastanelerden birisi olan Meyyâfârikîn Bîmâristânı Mervânîler döneminde [983-1085] inşa edilmiştir. Emîr Nasîru'd-devle [s. 1011-1061] Hekim Zâhidu'l-'Ulemâ'nın önerisiyle yaptırdığı hastaneye mülkler de vakfetmiştir. İbnu'l-Ezrak tarafından bildirilen 414 [1023/24] tarihinde hastanenin yapımına başlandığını, İbn Matrân tarafından bildirilen Şevvāl 417 başında [15 Kasım 1026] hastanenin hizmete açıldığını söylemek olanaklıdır. Literatürde yer alan Mervânîler döneminde Meyyâfârikîn'de yapılan hastane ile Artuklular döneminde var olan hastanenin birbirinden ayrı olduğu iddiasını destekleyen bir bilgiye araştırma sırasında ulaşılamamıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucu Mervânîler döneminde Nasîru'd-devle tarafından bina edilen Meyyâfârikîn Bîmâristânı'nın Artuklular döneminde de ayakta olduğunu ve hizmetine devam ettiğini, Necmu'd-Dîn Alpî döneminde de Meyyâfârikîn Bîmâristânı'nın vakıflarının yeniden düzenlendiğini söylemek mümkün görünmektedir.

Two Cuneiform Texts Found in Acemhöyük from the Old Assyrian Period

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 685-700 · DOI: 10.37879/belleten.2016.685
Tam Metin
Acemhöyük, which is located within the boundaries of Yeşilova Town, approximately 18 km to the northwest of Aksaray, one of the most important archaeological centers of Anatolia. As a result of excavations carried out here until the present-day, many archaeological findings have been uncovered that shed light on ancient Anatolian history. Two more documents written in Old Assyrian were acquired for the Acemhöyük cuneiform written record archives in the excavation activities realized in 2012 and 2013. The first of these two documents was a label found in 2012. The other was a tablet, which was awaited for a long time from Acemhöyük and found in 2013. These two documents once again show that Acemhöyük, one of the main cities of Anatolia in the last periods of the Old Assyrian Period, preserved its importance when the economic relations between Anatolia and Northern Mesopotamia decreased. Furthermore, this ancient settlement place displays once again what an important archaeological center it is for Ancient Anatolian history.