1429 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 190
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 189
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 170
- Arış 98
- Höyük 72
- Belgeler 13
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 56
- Ottoman Empire 53
- Osmanlı 48
- Ottoman 39
- Türkiye 31
- Dokuma 27
- Weaving 23
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
Understanding Ottoman Heritage in Bosnia and Herzegovina: Conversions to Islam in the Records of the Sarajevo Sharia Court, 1800-1851
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 507-530 · DOI: 10.37879/belleten.2016.507
Özet
Tam Metin
The trend of mass conversions to Islam took place in Bosnia and Herzegovina in the period between the 15th and 17th centuries, and has, thanks to the work of a couple of researchers of this period, been extensively studied and expounded on. On the other hand, the academic community has very little information on conversions to Islam in the period that followed. The goal of this study was to shed light on the conversions to Islam before the Sarajevo Sharia Court in the first half of the 19th century. In doing so, it devotes particular attention to the very act of conversion, its foundations in the Sharia law, the intensity of the conversions, and the identities of the converts themselves. Upon studying the Sarajevo court records, we see that the trend of the expansion of Islam did continue in the 19th century, albeit to a much more limited extent. Between 1800 and 1851, 123 people willingly converted to Islam before the Sharia Court in Sarajevo. In addition, there were also ten underage children (according to Sharia regulations), who were legally converted to Islam after one of their parents became a Muslim. There were conversions happening almost every year, with only five years in this period for which we have no registered conversions, while between one and seven people converted within one Gregorian calendar year. Previously, the new Muslims had been members of other monotheistic religions found in the region (Catholics, Orthodox Christians, Jews), and hailed from town and village surroundings.
İngiltere Tercümanları ve 1758 Tercüman Reformu
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 439-482 · DOI: 10.37879/belleten.2016.439
Özet
Tam Metin
Ticaret uluslararası ilişkilerin en eski ve en önemli konularından biridir. Avrupalı bir devletin tüccarlarının Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde serbestçe ticaret yapabilmesi için Osmanlı devletinin söz konusu Avrupalı devlete ahidname-i hümayun vermiş olması ya da bu tüccarların ahidname sahibi bir devletin bayrağı altında hareket etmesi gerekliydi. Ahidname sahibi devletler İstanbul'da büyükelçilik, önemli Osmanlı liman kentlerinde de konsolosluklar açabiliyorlardı. Hem elçiler hem de konsoloslar çalışmalarını yürütebilmek için Osmanlı gayrimüslimlerinden tercüman tayin ediyorlardı. Ticaret veya vergi muafiyeti gibi amaçlarla tercümanlara tanınan imtiyazlardan yararlanmak isteyen ancak yabancı dil bilmeyen kişiler de tercüman olarak atanmaya ve tercüman beratı satın almaya başladılar. Böylece "dragoman", "fahrî dragoman" kavramları ortaya çıktı. Bu durumu engellemek isteyen Osmanlı yöneticileri tercümanlar konusunda reform girişimlerinde bulundular. Bu çalışmanın amacı öncelikle "dragoman" ve "fahrî dragoman" kavramlarını İngiltere himayesinde faaliyet gösteren tercümanlar temelinde ele almak ve 1758 yılında yapılan tercüman reformunun İngiltere elçilik ve konsolosluk tercümanlarını nasıl etkilediğini Osmanlı bakış açısıyla incelemektir.
Osmanlı Kaynaklarına Göre 1740’larda Belgrad’ın Sosyo-Ekonomik Yapısı
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 411-438 · DOI: 10.37879/belleten.2016.411
Özet
Tam Metin
Belgrad Osmanlı Devleti için stratejik öneme haiz önemli bir şehirdir. Özellikle askerî seferlerde ileri harekât üssü olmuştur. Askerî açıdan savunma derinliğinin bozulduğu zamanlarda Osmanlı orduları için güvenli bir kale olarak görev yapmıştır. Bu stratejik şehir 1718 Pasarofça Antlaşması ile Avusturya'nın eline geçmiştir. 1739 yılında ise Avusturya ve Rusya karşısında Osmanlı ordularının zaferi neticesinde Belgrad Antlaşması imzalanmıştır. Belgrad yeniden Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Şehrin tekrar alınmasından sonra 1741 yılında tahrir yapılmıştır. Yapılan bu tahrir Kuyûd-ı Kadime arşivinde bulunan 18 numaralı defterdir. Savaşın hemen sonrası yapılan bu tahrir defterinin ve diğer arşiv kayıtlarının verdiği bilgiler çerçevesinde Belgrad'ın 18. Yüzyılda idarî yapısı, nüfus ve yerleşme durumu ayrıca iktisadî yapısı tespit edilmiştir. İdarî olarak Semendire Sancağı'na bağlı bir kaza olarak teşkilatlandırılmıştır. Şehir merkezinde Müslüman gayr-i müslim nüfus beraber yaşarken köylerde gayr-i müslimler yaşamaktadır. Köylerde Müslüman köy yoktur. Belgrad'ın gelirlerinde mukataalar çok önemli bir yer tutmaktadır. Toplam gelirinin 2/3'ü mukataa gelirleridir. Tarımsal üretimde en büyük pay şıra üretimi ve hububat üretimine aittir. Hayvan besiciliğinde en çok hınzır besiciliği yapılmaktadır.
Osmanlı Vergi Uygulamalarına Bir Örnek: Oktruva Resmi
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 531-546 · DOI: 10.37879/belleten.2016.531
Özet
Tam Metin
Oktruva, şehirlere ticaret amacıyla getirilen her türlü eşyadan alınan vergi için kullanılan bir tabirdir. Menşei itibarıyla Avrupa ülkelerinde oktruva denilen bu vergiye Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında bac daha sonra ise duhuliye adı verilmiştir. Bacresminin uygulamaya konulması devletin kuruluşu ile başlar. İlk Osmanlı kroniklerinden olan Aşıkpaşazade ve Mehmet Neşri tarihlerinde verilen bilgilere göre Osman Gazi'nin ilk tahsil ettiği vergi bac yani oktruva resmidir. Bu resm Osmanlı Devleti'nde belediye teşkilatı kuruluncaya değin ticarete konu olan belde yöneticileri tarafından tahsil edildi. 1857'de Beyoğlu'nda belediye teşkilatının kurulması ve 1868'de İstanbul'un on dört belediye dairesine ayrılması oktruva uygulamalarında bir dönüm noktası oldu. Belediyelerin önemli gelir kalemlerinden biri olan oktruva resmi daha sonraki yıllarda hazırlanan bütün belediye kanunlarında yer aldı. Osmanlı ülkesinde ticaret yapan ve kapitülasyonlardan yararlanan Avrupalı tüccarların oktruva vergisini vermekten kaçınmaları çoğu zaman Osmanlı Devleti ile Avrupa ülkeleri arasında sorun oldu. 24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması'nda kapitülasyonların kesin olarak kaldırılmasıyla oktruva uygulamasına getirilen bütün sınırlılıklar kaldırıldı.
1703 Tarihli Bir Rapora Göre Kratova, Köstendil, Üsküp, Trepçe ve Jejene Madenlerinin Islahı
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 395-410 · DOI: 10.37879/belleten.2016.395
Özet
Tam Metin
XV ve XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti, Balkanlarda Samakov ve Sidrekapsi ile birlikte Kratova, Köstendil, Novaberde, Trepçe ve Jejene'deki madenlerden büyük ölçüde istifade etmişti. Kratova, Köstendil, Novaberde, Trepçe ve Jejene'deki maden yatakları, XVII. yüzyılda çoğunlukla Vulçitrin Sancağı kendilerine arpalık olarak verilen ve Üsküp'te ikamet eden nazırlar tarafından iltizamla işletilmişti. II. Viyana kuşatmasını müteakiben gerçekleşen istila hareketi ile madenciler dağılmış, Karlofça anlaşmasını müteakiben madenlere nizam verilmesi hedeflenmişti. Bu çalışmada, Mehmed Ağa adlı kişinin 1703 yılında adı geçen madenleri teftişi ve devlet merkezine gönderdiği rapor üzerine alınan tedbirler, faaliyete geçirilen eski ve yeni maden kuyuları değerlendirilmiştir.
II. Mahmut’un Mal-Mülk Sayımı: Evreşe Örneği
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 483-506 · DOI: 10.37879/belleten.2016.483
Özet
Tam Metin
19. yüzyıl Osmanlı yöneticilerinin gerçekleştirmek istedikleri yönetim stratejilerinden birisi vergi yükünün ve dağılımının iyileştirilmesi olmuştur. II. Mahmut'un sayımı bu stratejik girişimlerin ilk pratiğidir. Fakat bu sayım Osmanlı tarihyazımında " tamamlanamadı" diye bir algıya sahiptir. Elimizdeki Evreşe Sayım Defteri, bu sayıma dair ilk örnektir. Çalışmanın odağında da bu defter vardır. Çalışmanın iki amacı vardır. Bir, Temetuat sayımlarının öncüsü olan bu sayımın niteliğini ve sistematiğini ortaya koyabilmek. İki, sayım sonuçlarına göre getirilmek istenen yeni vergi düzeninin Evreşe Sayım Defteri üzerinden okuyabilmektir.Böylece, hem kolektif vergilendirmeden bireysel vergilendirmeye geçiş hakkında bu sayımın önemli bir fikir vereceği, hem de sayımın daha sonraki süreçlere olan etkisinin anlaşılabileceği düşünülmektedir.
Türk-Sovyet İlişkilerinde G. V. Çiçerin ve Ermeni Meselesi
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 619-638 · DOI: 10.37879/belleten.2016.619
Özet
Tam Metin
Sovyet devlet adamı Georgi Vasiliyeviç Çiçerin, Türk-Rus İlişkilerinde önemli rol oynamıştır. O, Çar Rusya'sı zamanında Dış İşleri Bakanlığı Arşivinde çalışmış, 1917 Ekim devriminden sonra ise Lenin ve Stalin dönemlerinde Dış İşleri Bakanlığı yapmıştır. Rusya diplomasisinde önemli rol oynayan bir aileden gelmesi, onun geleceğini belirlemiştir. Avrupa'da Georgi Çiçerin haklı olarak en eğitimli bakan olarak anılıyordu. O, Petersburg Üniversitesi Tarih-filoloji bölümünden mezun olmuştu. Çiçerin'in Dış İşlerindeki faaliyetleri ve siyasi taktikleri çoğu zaman Lenin tarafından desteklenmiş ve değerlendirilmiştir. Fakat Ermeni Sorunu konusunda yürüttüğü yanlı siyaset, Lenin'in Stalin ile yaşadığı fikir ayrılıklarından dolayı tam olarak gerçekleşmemiştir. Çiçerin ve Ermeni asıllı yardımcısı Karahan Sovyet Rusya'nın dış işlerinde ve özellikle Doğu siyasetinin belirlenmesinde ve gerçekleştirilmesinde önemli şahıslardı. Çiçerin'in Ermenileri savunma siyasetinde tabii ki, Karahan'ın büyük etkisi vardı. Ancak etken sadece Karahan değildi, şöyle ki, Çiçerin eski çar rejimidiplomatı idi ve o, Rusya Devleti'nin Doğu ve özellikle Kafkasya halklarına dönük yürüttüğü siyasetin içerisinde yetişmişti.
İskitlere ve Türk-Moğol Halklarına Ait Aynı Gelenekler, Kültler ve Psikolojik Özellikler
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 639-662 · DOI: 10.37879/belleten.2016.639
Özet
Tam Metin
Bu çalışmada, İskitler ve Türk-Moğol halklarının çeşitli geleneklerinin araştırılması neticesinde şu aşağıdaki gibi paralellikler tespit edilmiştir: 1) İskitlerin defin gelenekleri Asya Hunları, Avrupa Hunları ve Göktürklerin defin geleneklerinin aynısıdır; 2) İskitlerin ve Asya Hunlarının arasında kan yemini törenleri açısından da paralellikler söz konusudur; 3) İskitlerdeki mağlup olmuş düşmanlarının kafataslarını içecek kabı olarak kullanma geleneğinin aynısı Asya Hunlarında da vardır. Bunun yanı sıra savaş ganimetlerinin üleştirilmesi hususunda da İskitler ve Asya Hunları arasında aynı gelenekler söz konusudur; 4) Asya Hunları, Avrupa Hunları ve İskitlerle ilgili Çince, Yunanca ve Latince yazılı kaynakların karşılaştırılması neticesinde bu halklarda savaş tanrısının ilahî kılıçla ilişkilendirilmesinin de aynılık arz ettiğini görmek mümkündür; 5) yine Kraliyet (Hükümdar, Çar) İskitleri, Asya Hunları ve Göktürklerle ilgili Çince, Yunanca ve Latince yazılı kaynakların karşılaştırılması neticesinde bu çalışma, söz konusu haklarda anti-asimilasyon psikolojisinin de aynılık arz ettiğini göstermektedir.
Uygur Atasözlerinde Kadın (Woman in Uyghur Proverbs)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 93-111
Özet
Uygur sözlü edebiyatının önemli bir ürünü olan atasözleri Uygur Türkçesinde"maqal-temsil" olarak adlandırılır. Uzun bir medeniyet devrinin ürünü olan atasözlerihalkın tecrübesini ve hafızasını yansıtan ayna gibidir. Atasözlerinin dili sanatlıve derli topludur. Geçmişin tecrübesini az sözle ama geniş olarak anlatma imkânınasahiptir. Atasözlerinin dili ahenklidir. Ahenk, atasözlerine şiir ritmi kazandırırkenatasözlerinin insan hafızasında kalıcı yer etmesini sağlayan bir faktördür. MaqaltemsillerUygur halkının hayat süzgecinden geçirip damıttığı bir öz gibidir.Atasözleri Uygur edebiyatında "maqal-temsil" olarak adlandırılmakla birliktebu çalışmada "maqal-temsil" yerine "atasözü" ifadesi kullanılmıştır. Değerlendirilenatasözleri, Eziz Atavulla Sarıtékin tarafından hazırlanan"Uyġur Xelq Maqal-Temsilliri" adlı eserden taranmıştır. İçinde "ayal, xotun, qiz, ana" gibi kadınla ilgilikelimeler bulunduran ya da kadının dolaylı olarak geçtiği ve sosyal hayattaki konumuylailgili olan atasözleri seçilmiştir.Milletlerin kültüründe kadın çok farklı obje olarak karşımıza çıkmaktadır. Kimikültürde "tanrıça" olarak görülen kadın başka bir kültürde utanç duyulan bir varlıkolarak görülebilmektedir. İncelenen Uygur atasözlerinde kadın olgusu geneldeerkek egemen bakış açısıyla ele alınmıştır. Uygur atasözlerine bakıldığında kadın;yaşam biçimi açısından sürekli denetim altında tutulması gereken bir varlık olarakgörülmektedir. Yalnız yaşamamalı mutlaka bir erkekle hayatını birleştirmelidir. Ancakannelik ve yuva kurma söz konusu olduğunda kadın kutsal bir varlık hüviyetine bürünmektedir.Uygur atasözlerinde kadınla ilgili olumsuz yargılar çok olsa da kadınsızbir dünyanın varlığı da mümkün görünmemektedir.Bu çalışmada Uygur medeniyetinde kadına bakış açısını tespit ederken konutarihî belgelere dayandırılmamış, kadının yalnızca atasözlerindeki duruşları esas alınmıştır. Bu nedenle bazı atasözlerindeki kadına bakış açısı tarihî gerçeklerle örtüşmeyebilirhatta tarihî gerçeklere ters düşebilir. Kadınla ilgili olumsuz yargılar taşıyanatasözlerinin münferit bazı hadiselerin zamanla genelleşmesiyle ortaya çıktığınıbelirtmek gerekir.An important product of the Uyghur oral literature, proverbs are named "maqal-temsil" (proverb). Proverbs, which are the products of long lasting civilizationperiods, are like mirrors reflecting people's experiences and memories. The languageof proverbs are neat and artistic. They have the capability to comprehensively conveythe experience of the past, yet through few words. The language of proverbs areharmonious. This harmony enables proverbs to be permanently retained in people'smemory, while adding poetic rhythm to proverbs. Maqal-temsil (proverbs) are likean essence which Uyghur people have filtered and distilled through the filter of life.While proverbs are named "maqal-temsil" (proverb) in Uyghur literature, thisparticular study addresses them as "proverbs". The proverbs discussed in this studywere surveyed from the book entitled "Uyġur Xelq Maqal-Temsilliri" (Uyghur XelqProverbs) prepared by Eziz Atavulla Sarıtékin. Proverbs which include words relatedto women such as "ayal, xotun, qiz, ana", or proverbs which mention women indirectlyand relate to the role and place of women in social life were chosen.Women are addressed as different entities in various people's cultures. While womenare considered "goddess" in some cultures, they are seen as shameful entities inothers. The proverbs studied in this research address women through a masculine lens.In Uyghur proverbs women are seen as creatures which should be kept in permanentcontrol in terms of lifestyle. They should not live alone, but join lives together with aman. However, they are ascribed as a sacred creature when motherhood or setting upa home is in question. Despite the many negative judgements about women in Uyghurproverbs, a world without women doesn't seem possible. While establishing how Uyghur civilization views women, this study does not dependon historical documents but focuses solely on how women are addressed inproverbs. For this reason, the view on women in some proverbs might not go hand inhand, and even contradict, with historical truths. It is considered vital to note herethat proverbs which bear some negative judgements on women exist due to the generalizationof some individual events.
‘Dede Korkut Kitabı/Kitab-ı Dedem Korkut’ Oğuz Kahramanlık Destanı ve ‘Kitab-ı Korkut’ (‘The Book of Dede Korkut/Kitab-ı Dedem Korkut’ Oghuz Heroic Epic and ‘The Book of Dede Korkut’)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 51-91
Özet
Kitab-ı Dedem Korkut adıyla bilinen Dresden nüshasının tespit edilmesiylesadece Türk halkları için değil tüm bilim dünyası için yeni bir dönem başlamıştır.Dede Korkut Hikâyeleri olarak bilinen Oğuz boylarına ait destanların tespiti bütünbilim camiasında büyük heyecan uyandırmıştır. Dede Korkut Hikâyeleri'nin Vatikannüshasının bulunması ise bu heyecanı artırmıştır. Vatikan nüshası Dresden nüshasındagörülen bazı okuma sorunlarının giderilmesini sağlamıştır. Bu destanlar OğuzTürklerine ait olmasına rağmen tüm insanlığın kültürel değeri olarak görülmelidir.Dede Korkut Oğuz boylarının, özelikle de Müslüman Türk halklarının ortak değeridir.Dede Korkut, halkın bilgesi, yol göstericisi, kâhini, hekimi, ozanı ve saygıdeğerkutsal figürüdür. Tahta çıkan hakanların veziridir, hakanlar onun önünde eğilir, onasaygı gösterirlerdi. O, iradesiyle hakanı tahta çıkartır ve tahttan indirir. Hakan vehalk onun kararlarını ve söylediklerini yaparlar. V. M. Jirmunskiy, yazılı ve sözlükaynaklara dayanarak Dede Korkut'un tarihî ve efsanevi kişiliğine ait özellikleri tespitetmiştir. Korkut adı etrafında sayısız menkıbe teşekkül etmiştir. Korkut'un yaşı,yaşam yeri ve mezarının bulunduğu yer, ölümden kurtulmak için kaçmaya başladığıve dünyanın merkezi olan Sır-Derya Nehri'dir. Şamanlık inancının şaman-ozanıolan kâhin Korkut-Ata kültü teşekkül etmiş, bu kült ve Korkut motifi Oğuz halklarınınbatıya ilerlemeleri neticesinde Kafkasya ve Anadolu sahasında da yayılmıştır. Kimitarihî kaynaklar Korkut Ata'yı Hz. Muhammed'in çağdaşı olarak göstermiş, o, Hz.Muhammet'e iman etmiş, Müslüman olmuş ve Oğuzlar arasında İslam'ın tebliğcisi olmuştur. Korkut figürü efsanevi ve itibari bir kişiliktir, ancak onu, tarihî kaynaklaragöre Oğuz hakanlarına vezir olarak hizmet etmiş gerçek kişilik olarak da görmekteyiz.The discovery of Dresden copy of the "Kitab-ı Dedem Korkut", started the newperiod not only for Turkish people but also for the whole academic world. The discoveryof epics blonging to Oghuz clan which are known as Stories of Dede Korkut, hasthrilled the academic society. On the other hand the discovery of Vatican copy of Storiesof Dede Korkut has increased the level of excitement. Vatican copy of it, helped tofix some reading problems existing in Dresden copy. Even though these epics belongto Oghuz Turks, they are seen as cultural heritage of the whole humanity. Dede Korkutis a common haritage of Oghuz Turk clans, especially Muslim Turks. Dede Korkutis a wise man of clan, leader, foreseer, healer, poet, and a holly man who is respected.He is a vizier of crowned kings, so kings hail to him, show respect to him. He wouldenthrone kings or depose kings with his might. Kings and society would do whateverhe says. V. M. Jirmunskiyh detected his historical and mthycal characteristic basedon written and oral sources. On the name of Korkut there are many legends. The age,place he lived and his tomb is located at Sır-Derya River which he ran away in orderto get rid of death and center of the world. Schamanism consisted of Korkut-Ata cultwho was shaman, poet and foreseer, and this cult and myth were brougth to Caucasiaand Anatolia as a result of historical migration of Oghuz clan to those land. Accordingto some sources Korkut-Ata was thought to have lived in the same period withHz.Muhammet and he accepted his religion, became a Muslim and expanded Islamamong Oghuz clan on the other land, he is a mythical character but according tosome historical sources he is seen as a vizier of Oghuz kings.