1447 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 198
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 189
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 170
- Arış 105
- Höyük 72
- Belgeler 16
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 57
- Ottoman Empire 53
- Osmanlı 49
- Ottoman 40
- Türkiye 31
- Dokuma 29
- Weaving 25
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
Çağdaş Kazak Dilinde Telaffuz Sorunları (Pronunciation Problems in Modern Kazakh Language)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 113-129
Özet
Dünyanın en köklü dillerinden olan Kazak dili, geçmişten günümüze kendine hasses yapısına sahiptir. XX. yüzyılın başlarındaki imla kılavuzunda Kazak dilinin sözlüve yazılı sistemi birleştirilmiştir. Kazak dili ile ilgili araştırmalar yazı dili üzerindeyoğunlaşmış, Kazakça yazılı eserlerin dilinin sözlü dille uyum içinde olmadığı dikkatealınmamıştır. Kazak dili araştırmaları bugüne kadar eski dil dikkate alınmadansadece çağdaş Kazak dili üzerinde yapılmaktadır. Kazak dilinin fonetiği, bilim insanlarınınaraştırma alanına bile dâhil edilmemiştir. Bu makalede Kazak edebî dilininsöyleyiş sistemi, Kazak dilinin ses yapısının tarihi, günümüzde genç neslin dilindekitelaffuz değişimleri, dilin geleceğine dair tahminler ele alınmaktadır.Kazakh language is one of the oldest languages which has its own unique phoneticstructure from the past to the present. In the beginning of XX. century verbal andwritten Kazakh language were combined in spelling dictionary. Studies on Kazakhlanguage have focused on written language and the fact that the language of writtenworks was not in harmony with verbal language has not been taken into consideration.Phonetic of Kazakh language has not been even included into reseach areas of languagereseachers. In this article, the pronunciation system of Kazakh literary languageand the history of Kazakh language phonetics, pronunciations differences in new generationsand predictions on the future of language will be discussed.
‘Ak Kubek (Ak Köpük)’ Kahramanlık Efsanesi [‘Ak Kubek (White Foam)’ Legend of Heroism]
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 185-201
Özet
Türk dilli halkların en eski kahramanlık-epik eserlerinden birisi de 'Ak Köpük'efsanesidir. Bu efsane, Altay kahramanlık destanı grubuna girmektedir. Abakanlardanderlenmiş ve yayımlanmıştır. Üslup açısından yer adları ile ilgili efsaneye çok yakındır.Onun biraz modernleştirilmiş ve epey kısaltılmış varyantıdır. Nogaylar tarafındanda bilinen eserin iki Tatar varyantı daha vardır. Bu varyantlar, Sibirya Tatarları'nınfarklı etnik gruplarından olan Barabin ve Tobol bölgelerinden derlenmiştir. Dil açısındanfarklılık göstermekle birlikte içerik olarak birbirine çok yakındır. EfsanedeTatar versiyonunun bilinen, tipik özelliklerine değinilmeden eserin şiir sanatı ve içeriğiüzerinde durulmuş, farklı motiflerinin ve epizotlarının özellikleri açıklanmayaçalışılmıştır. Kahramanın mucizevi doğum motifinden başlayarak süren klasik mevzukorunmuştur.Eserde farklı tarihî dönemler, halkın yaşamıyla ilgili farklı özellikler analiz edilmiştir.Efsanenin temelinde, en eski mitler ve inançlar da bulunmaktadır. Burada sadecemasalsı-mitolojik elementler silsilesi değil, diğer halkların kadim, epik eserleriylefarklı motiflerin benzerliği de gözler önüne serilmiştir. Kahramanın kendisi içinhazırlanmış olan kabre gönüllü girmesi, onlardan biridir.One of the oldest heroic and epic literary works of the Turkic-speaking people isthe 'White Foam' Epopee. The epopee is under the Altai heroic epopee group. It wascompiled from Abakans and published. In terms of literary genre, it is close to theepopee on names of places. It is its slightly modernized and quite shortened version.Known by the Nogais, the epopee has two Tatar versions as well. These versions werecompiled from Barabin and Tobol regions of various ethnic groups of Siberian Tatars.Although they have differences in terms of language, they are very close to each otherin terms of content. In the epopee, without mentioning its Tatar version's known andtypical features, the art of poetry and content were emphasized and the features ofits different motives and episodes were tried to be explained. Classical topic startingfrom the hero's miraculous birth motive and its continuation were preserved.In this work, different historical periods and different features of the life of peoplewere analyzed. The foundation of the epopee is based on the oldest myths and beliefs.Not only the sequence of epic mythological elements, but also the similarities betweenpeople's ancient, epic work and different motives were unrolled. The hero's enteringinto the grave voluntarily is one of these similarities.
‘Manas Destanı’nda ‘Türkü Til’ Kavramı (The ‘Türkü Til’ Concept in ‘Manas Epic’)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 203-223
Özet
Araştırmacılar tarafından Türk boy ve topluluklarının ansiklopedisi olarak değerlendirilen'Manas Destanı'nın S. Orozbakov varyantında Türklük bilinci ve Türkkimliği ile ilgili birçok husus vardır. Bunlardan biri 'Türkü/Türki til, Türk tili, Türktüntili, Türkünün tili' kavram işaretleri ile verilen genel 'Türk dili'dir. Makalemizde iştebu kavram işaretleri metinlerde taranmış, bu metinlerin analizi yapılarak destandaki'Türkü dil'in özellikleri dokuz maddede özetlenmiştir. Örneğin, destandaki 'Türküdil' bütün Türk halklarına ait olan genel Türk dili olup, Kırgız Türkçesi bunun birdalıdır. S. Orozbakov 'Türkü dil'i temiz tutmaya çalışmakta; dolayısıyla bazı kelimelerin(alçak dağ, aybalığı, ileki) Türküçö/Türkçe karşılıklarını (adır, boştolu, dastar)vermektedir. Bundan başka 'Türk dili'nin ortaya çıkış tarihi destanlara özgü bir şekildesaptanmaya çalışılmıştır. Yabancı yerde yaşayan Üsön'ün dilinden Türklerin anadiline, Türkü dile olan özlemi ve sevgisi dile getirilerek ana dilini koruma ve oğullarınaöğretme çabası gösterilmiştir. Bundan başka 'Türkü dil'in yazıda kullanıldığıManas'ın kumbeti yapılırken oraya Arapça, Farsça ve Türküce cümlelerin kazındığısöylenerek belirtilmiştir.There are many issues related to Turkish identity and the Turkish consciousnessin the S. Orozbakov's variant of 'Manas Epic', which is evaluated by researchers asthe encyclopedia of the Turkish people. One of them is the general Turkish languagegiven by the expression as Türkü/Türki til, Türk tili, Türk tili, Türkünün tili. Theseexpressions have been scanned. The analysis of these texts has been made and characteristicsof Türkü language as nine items have been summarized. For example,the Türkü language in the 'Manas Epic' is a general Turkish language belonging toall Turkic tribes, the Kyrgyz Turkish is a branch of this general Turkish language. Q. Orozbakov tries to keep clean Türkü language, thus he gives the Turkish equivalents(adır, boştolu, dastar, tükköyü) of some words (low mountains, sea calf, turban, mammoth).Furthermore, the history of Turkish language's appearance has been studiedto determine in terms of epic history in a unique way.
Türk Gölge Oyunu Karagöz’ün Yunan Gölge Oyununa Etkisini Onaylayan Bir Kitap: ‘Hayalî Sotiris Spatharis’in Anıları’ (A Book Confirming the Effect of Turkish Shadow Theater Karagoz to Greek Shadow Theater: ‘Hayalî Sotiris Spatharis’s Memories’)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 231-235
Özet
1960 yılında Apomnimoneumata adıyla Atina'da yayımlandı. Ünlü Karagi- oziscinin 1909-1947 yılları arasındaki anılarının yer aldığı söz konusu ki- tap 1967 yılında Mario Rinvolucri tarafından İngilizceye çevrilerek basıldı; Behind the White Screen. 1975'te "Karagiozis Sanatı ve Tarihi" bölümleri eklenerek ikinci baskısı yapıldı. Eser, Türk kültür tarihi bakımından önemi dolayısıyla Peri Efe tarafından Yunancadan dilimize çevrilip kitaplığımıza kazandırıldı. Çeviri sırasında, İngilizce baskısıyla da karşılaştırma ihmal edil- medi: Sotiris Spatharis, Hayalî Sotiris Spatharis'in Anıları/Otobiyografi ve Karagiozis Sanatı, çev. ve notlayan Peri Efe, İstanbul 2015, 200 s. , Türkiye İş Bankası Yayınları: 3246
Uluslararası ‘TEKE’ (Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim) Dergisi [International Journal of (Turkish Literature Culture Edication)‘TLCE’]
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 225-230
Özet
2 ALYlLMAZ, Cengiz (2005), Orhun Yazıtları/un Bügünkü Durumu, Ankara, 5. 17-21. 3 Uluslararası TEKE dergisinin amblemi Cengiz ALYlLMAZ'ın danışmanlığında Görsel Sanath Uzmanı Levent
Türk Dünyasından Haberler (News from the Turkish World)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 237-243
Özet
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kırgızistan Cumhuriyeti Kültür, Turizm ve Enfermasyon Bakanlığı, Kırgızistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği ve Türk Dünyası Belediyeler Birliği iş birliğinde gerçekleştirildi
Akademik Tofiq Hacıyev (Academic Tofiq Hacıyev)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 245-248
Özet
438 makalesinin yayımlandığı biliniyor. Prof. Dr. Nizami Ceferov ve Eli Şamil Hüseynoğlu vasıtasıyla temin ettiğimiz bilgilere göre; kitapları ilk yayım tarihine göre şunlardır
GÜLTEKİN YILDIZ, Neferin Adı Yok: Zorunlu Askerliğe Geçiş Sürecinde Osmanlı Devleti’nde Siyaset, Ordu ve Toplum (1826-1839), Kitabevi, İstanbul 2009, XX+524 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 287 · Sayfa: 329-332 · DOI: 10.37879/belleten.2016.329
Özet
Neferin Adı Yok: Zorunlu Askerliğe Geçiş Sürecinde Osmanlı Devleti'nde Siyaset, Ordu ve Toplum (1826-1839) adlı çalışma, Yeniçeri ocağının kaldırılması ve yeni bir ordunun inşası gibi II. Mahmud dönemi kritik tercihlerinin Osmanlı askeri, siyasal ve toplumsal ilişkileri üzerindeki etkilerine eğilen bir doktora çalışmasının kitaplaştırılmış halidir. Bu kitap tanıtım yazısının amacı öncelikle şudur: eser, zikredilen dönemde orduya dair bazı politikaların ve uygulamaların etkilerinin sadece o dönemle sınırlı kalmayıp, Osmanlı son dönemi ve Cumhuriyet Türkiye'sinde de izlerinin görüldüğünü okuyucuya düşündürmesi yönüyle önem taşımaktadır. Diğer yandan Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi literatüründe yeterince askeri tarih çalışmasının bulunmaması nedeniyle bu çalışma, alanındaki literatüre önemli bir katkı sağlamaktadır. Ayrıca eser okuyucuya askeri teşkilat yanında siyasi teşkilat yapısındaki değişimleri de izleme imkanı sunmaktadır. Son olarak yazarın eleştirel bakışı, yerli ve yabancı kaynaklar ışığında ve disiplinler arası okumalar ve yaklaşımların da etkisiyle, Osmanlı örneğinin değerlendirilmesi hem kendi içinde hem de dünyadaki gelişmeler ışığında hedef kitleye mukayese imkânı vermekte ve kitabın neden okunması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Muhallefât Kayıtları Işığında XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Taşra Görevlilerinden Diyarbekir Voyvodalarının Terekeleri
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 287 · Sayfa: 59-84 · DOI: 10.37879/belleten.2016.59
Özet
Tam Metin
Muhallefât kayıtları, Osmanlı sosyal ve ekonomik hayatına ilişkin değerli tespitler yapılmasına olanak sağlayan bir kaynak grubudur. Bireysel mal varlıklarını gösteren bu kaynaklar kişisel eşyalardan taşınır taşınmaz mallara, borçlardan alacaklara ve nakit paraya kadar çeşitli kategorilerde zengin veriye sahiptir. İnceleyeceğimiz muhallefât kayıtları ise dönemin mevcut şartları gereğince başta vergi toplama hakkı olmak üzere elde ettiği olanaklarla toplumda öne çıkan bir gruba yani "voyvoda"lara aittir. Bu çalışmadailtizam ve malikâne ile gelirlerinin toplandığı aynı zamanda idari bir yetki alanı olarak da tanımlanan Diyarbekir voyvodalık mukataasının "aracı" ya da "vekil" yöneticileri ve yatırımcıları olan Diyarbekir voyvodalarının -KürdMehmed Ağa (1672/73), Uzun Ali Ağa (1694/95), Halil Ağa (1729/30), Sem'an-zâde Ahmed Ağa (1765/66), Şeyh-zâde İsmail Ağa (1785/86)- muhallefât kayıtları ele alınacaktır. Bu kaynakların çeşitli açılardan sorgulanması hem kaynakların değerlendirilmesine yeni bir boyut kazandıracak hem de ilgili dönemlerin temel meselelerinin -başta yetki paylaşımı ve malikâne sisteminin uygulanması olmak üzere- aydınlatılmasına katkıda bulunacaktır. Bu görevlilerin ellerinde bulundurdukları vergi toplama hakkı ve üstlendikleri "kapucubaşı" unvanıyla toplum içinde nasıl öne çıktıklarının ve bu tür ayrıcalıkları ne çerçevede değerlendirdiklerinin izini sürmek de mümkün olacaktır. Bu çalışma, XVII. ve XVIII. yüzyıllarda mevcut mali ve idari sistemlerin yeni açılımlar yüklenmesiyle bunlar içerisinde konumlanan yeni görevlilerin kimliklerine katkı yapmayı amaçlamaktadır.
Balkanlarda Uluslararası Bir Organizasyon: İslimye Panayırı
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 287 · Sayfa: 123-156 · DOI: 10.37879/belleten.2016.123
Özet
Tam Metin
İslimye panayırı, Osmanlı Devleti'nin Balkan topraklarında kurulmuş olup çok sayıda yerli ve yabancı tüccarın katıldığı uluslararası bir organizasyona dönüşmüştür. XVIII. yüzyılın başlarından itibaren faaliyetleri takip edilen panayır, genellikle bahar ve yaz aylarında kurulmuş, 4 ila 31gün süreyle açık kalmıştır. Panayırda imparatorluğun yakın ve uzak coğrafyasından getirilen mamul ve hammaddeler satışa sunulduğu gibi yabancı menşeli mallar da pazarlanmıştır.Ayrıca panayırda darphanenin hammaddelerinden olan sikke ve külçe alımı gerçekleştirilmiş, köle ticaretide yapılmıştır. Panayırda el değiştiren emtia dolayısıyla tahsil edilen vergiler, merkezi ve yerel ekonomi için önemli bir gelir kaynağı oluşturmuştur. Savaş, ihtilal ve isyanlar dolayısıyla zaman zaman faaliyetlerine ara vermek zorunda kalan panayırda en önemli sorunların başında güvenlik gelmekteydi. Zira yüksek bir ticaret hacmine sahip olan ve binlerce tüccarı buluşturan panayırda eşkıyalık olaylarıyla sık sık karşılaşılmaktaydı. Bu durumda merkezi idare, hem panayıra ulaşan yollar üzerinde hem de panayırın açık kaldığı süre zarfında asayişi sağlamaya yönelik bir dizi tedbir almıştır. Bu kapsamda bölgeye gönderilen askeri birlikler ile yerel idarecilerin katkılarıyla tüccarın can ve mal güvenliği sağlanmaya çalışılmıştır. Güvenliğin yanı sıra tüccarın şikâyet ettiği bir başka konu da görevlilerin kanunsuz ve haksız vergi talepleri idi. Yerli ve yabancı tüccarın dile getirdiği bu sorun, kanunlar ve ahidnâme maddeleri çerçevesinde çözüme kavuşturulmuştur. Diğer uluslararası panayırlarda olduğu gibi İslimye panayırı da binlerce kişiyi aynı mekânda buluşturarak ticari işlevinin yanında sosyo-kültürel bir işleve de sahip olmuştur.