1447 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 198
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 189
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 170
- Arış 105
- Höyük 72
- Belgeler 16
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 57
- Ottoman Empire 53
- Osmanlı 49
- Ottoman 40
- Türkiye 31
- Dokuma 29
- Weaving 25
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
Selim İleri’nin “Kapalı İktisat”ını Açmak: Melankoli, Politika ve Mecralar Arasılık
Erdem · 2015, Sayı 69 · Sayfa: 5-21 · DOI: 10.32704/erdem.536813
Özet
Tam Metin
Bu makalede, Selim İleri'nin "Kapalı İktisat" öyküsünü çözümleyerek öyküyü biçimsel ve tematik olarak tarihsel bağlamı ve Türk edebiyatı içerisinde konumlandırmak amaçlanmaktadır. Öykü kişisinin öznelliğini anlamaya çalışırken melankoli kavramından yararlanılacak ve bunun öyküdeki kişisel, toplumsal ve metinsel tezahürleri birbirleriyle ilişkileri içerisinde incelenecektir. Metnin kapalı ve muğlak anlatısındaki birçok düğüm noktası, melankoli kavramıyla önemli oranda açıklığa kavuşmaktadır. Öykünün metinler ve mecralar arası veçhesi ön plana çıkarılacak ve metin dışı kaynakları tespit edilecektir. Öyküde, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Teslim" öyküsünün, on sekizinci yüzyıl anatomistlerinden Frederik Ruysch'un illüstrasyonlarının, 1977 yılında Milliyet gazetesinde çıkmış bir haberin ve Kadro dergisindeki makalelerin ne şekilde dönüştürülüp temellük edildiği gösterilecektir. "Kapalı İktisat", tematik ve biçimsel yapısıyla hem İleri edebiyatında bir dönüm noktası oluşturmakta hem de 1980'lerde Türk edebiyatının geçireceği dönüşüme öncülük etmektedir.
Cesare Pavese, Italo Svevo ve Tezer Özlü’de İntihar Kavramı
Erdem · 2015, Sayı 69 · Sayfa: 22-40 · DOI: 10.32704/erdem.536824
Özet
Tam Metin
20. yüzyıl dünya ve İtalyan edebiyatının önemli isimlerinden olan Italo Svevo ve Cesare Pavese'de intihar kavramı önemli bir yer tutmaktadır. İntihar, hem Svevo'nun hem Pavese'nin yaratmış olduğu karakterlerin belirleyici ve önde gelen özelliklerinden biri olmuştur. Sadece psikolojik bir durum değil, aynı zamanda sosyolojik bir olgu olarak ele alınan intihar, birey ve toplum ilişkisinde ortaya çıkan çatlakların tanımlayıcı öğesi olmuştur. Svevo ve Pavese'nin ailevi ve toplumsal düzeyde yaşadıkları travmalar, eserlerinde yer verdikleri intihar kavramı ile koşutluklar gösterir. Bu iki yazara benzer bir şekilde, 20. yüzyıl Türk edebiyatının ikinci yarısında eser vermiş olan Tezer Özlü'de de intihar ile ilgili benzer öğeler göze çarpmaktadır. Bu makalenin amacı, Svevo, Pavese ve Özlü'nün eserleri arasında var olan koşutlukları, özellikle intihar öğesinden yola çıkarak incelemek ve bu üç yazar arasındaki benzerlikleri ortaya çıkarmaktır.
Kullanıcı ve Sözlük İlişkisi
Erdem · 2015, Sayı 69 · Sayfa: 41-52 · DOI: 10.32704/erdem.536837
Özet
Tam Metin
İnsanların sözlüğe ihtiyaç duyup sözlük hazırladıkları ve kullandıkları çağlardan bugüne sözlükler, dört temel evre geçirmiştir. Bunlar şöyle sıralanabilir: "Tablet sözlükler" (tablet=stone dictionary: İlk Çağ sözlükleri), "basılı olmayan sözlükler" (non-print dictionary: sözlü sözlükler), "basılı (geleneksel) sözlükler" (in book=print dictionary: yazılı sözlükler), "elektronik sözlükler" (electronic dictionary: elektronik=dijitalbilgi/İnternet çağı sözlükler). Bu evrelere bağlı olarak sözlüklere ilişkin bütün ögeler zaman içinde değişmiştir. Basılı sözlüklerden e-sözlüklere geçilen bu zaman diliminde, birçok değişim arasında, özellikle sözlük kullanıcısı edilgen durumdan etken duruma geçmiştir. Söz konusu değişim sonucu yeniden şekillenen kullanıcı-sözlük ilişkisinin temel kavramlardan yola çıkılarak tek dilli genel sözlükler üzerinden irdelenmesi ve kimi sorunlara dikkat çekilmesi gerekmektedir.
Şemseddin Sivasî’nin Bilinmeyen Bir Eseri: Pendnâme
Erdem · 2015, Sayı 69 · Sayfa: 101-112 · DOI: 10.32704/erdem.537388
Özet
Tam Metin
Şemseddin Sivasî, 16. yüzyılda yaşamış mutasavvıf bir şairdir. Manzum ve mensur olarak çok sayıda eser kaleme almıştır. Bu eserlerinden biri de Pendnâme'dir. Pendnâmeler dinî ve ahlakî öğütler ihtiva eden eserlerdir. Atasözleri, deyimler, ayet ve hadisler içeren bu eserler genelde manzum olarak kaleme alınırlar. Şemseddin Sivasî'nin, kaside nazım şekliyle kaleme aldığı Pendnâme, 69 beyitten oluşmaktadır. Şimdiye kadar bilinmeyen bu eserin dört ayrı nüshası tespit edilerek yayıma hazırlanmıştır. Bu makalenin ilk kısmında pendnâmeler ve Şemseddin Sivasî'nin eseri hakkında bilgi verilmiştir; ikinci kısımda ise özgün metin yer almaktadır.
Abbasîler Döneminde Yahudilerin Yüksek Din Eğitim Kurumları: Yeşivalar
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 286 · Sayfa: 847-876 · DOI: 10.37879/belleten.2015.847
Özet
Tam Metin
Yahudiler tarih boyunca yaşadıkları acı tecrübelerden sonra cemaat olarak varlıklarını devam ettirmek için eğitim faaliyetlerine önem vermişlerdir. Yahudilerde yüksek din eğitiminin verildiği yeşivalar, İslam öncesi dönemde kurulmuştu. Abbasîler döneminde Irak'ta Sura ve Pumbedita, Filistin'de ise kendi adı ile anılan (Filistin Yeşivası) yeşiva, herhangi bir engelle karşılaşmaksızın faaliyetlerine devam etmiştir. Yeşivalar ekonomik ihtiyaçlarını kendilerine bağlı cemaatlerden gelen aidât ve bağışlarla sürdürmüşlerdir. Yahudiler arasında yeşivalara yardım etmek, ayakta olduğu dönemde Bet ha-Mikdaş'a (Süleyman Mabedi) yapılan yardım kadar sevap kabul edilmiştir. Bu kurumlara yardım yapanlar ise yeşivalar tarafından günümüzdeki "fahri doktora"ya benzer, çeşitli payelerle ödüllendirilmişlerdir. Yeşivaların idarî görevi yanında din adamı yetiştirme, halkı eğitme, akademik çalışmalar yapma ve değişik cemaatlerden gelen sorulara fetvalar (responsa) verme gibi başka görevleri de vardı. Yeşivada eğitim-öğretimin planlanması ve uygulanması, gaonların yetkisindeydi. Yeşivalardan mezun olan öğrenciler ise cemaat hizmetlerinde din adamı ya da idareci olarak istihdam edilirlerdi. Abbasîler döneminde Kudüs'te Karaîlere ait bir yeşiva mevcuttu. Selçuklular'ın Kudüs'e hakim olmasından sonra (1071) kapanan yeşivada sadece İslam dünyası değil, başta Bizans olmak üzere dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan Karaî cemaatleri için de din adamı yetiştirilmiştir. Yahudilerin dinî ve etnik kimliklerini kaybetmeksizin tarih boyunca varlıklarını sürdürmesinde yeşivaların büyük katkısı vardır. Bu kurumlardan yetişen öğrenciler cemaatlere hizmet yanında kendi dinî anlayışlarını geniş coğrafyaya yayma imkânı da elde etmişlerdir.
Diyarbakır’da Osmanlı Dönemi Şehir-İçi Hanları Üzerine Değerlendirme
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 286 · Sayfa: 877-900 · DOI: 10.37879/belleten.2015.877
Özet
Tam Metin
Araştırmalarımız, Diyarbakır'ın Osmanlı yönetimine geçtiği dönemden, Cumhuriyet dönemine kadar kentte bulunan hanların mimari özellikleri ve şehrin yoğun ticaret potansiyelinin tespitini konu almıştır. Diyarbakır'da Osmanlı Döneminde adı bilinen 25 hanın mevcut olduğu tespit edilmiştir. Bu hanlardan 4 tanesi, günümüze kadar tamamen veya kısmen ulaşmış hanlardan, yalnız dokuzunun yeri mevcut yayın, arşiv belgelerinden yararlanılarak tespit edilebilmekte, diğerlerinin ise adlarından başka bilgiye rastlanmamaktadır. Eserlerin plan, dış kütle, iç görünüş ve malzeme bakımından Osmanlı geleneğine bağlı kaldığı, fakat ekseriyetle bölgesel karakteristikler sergilediği de anlaşılmıştır. Eserlerin örtü sisteminde ahşap kirişlemeli düz tavan, kubbeyle beraber beşik, çapraz ve aynalı tonoz çeşitlemeleri uygulanmıştır. Kubbe geçişleri ise genellikle tromplarla sağlanmıştır. Diyarbakır ticaret binalarında inşa malzemesi çoğunlukla koyu renk bazalt taşı, kesme tekniğiyle kullanımının yanı sıra beyaz veya sarımsı kireç taşıyla alternatif nöbetleşe kullanılmasıyla meydana gelen almaşık örgü tekniği ile de kullanılmıştır. Yapılarda dönemlerinin karakteristiklerini sergileyen süsleme programlarına belli ölçülerde yer verildiği görülmüştür. Abartıdan uzak yalın bir süsleme programı içinde bitkisel, geometrik ve kısmen de yazıdan oluşan düzenlemeler konu edinmiştir. Çok sayıda ve farklı türdeki eserlerle zengin bir mimari dokuya sahip Diyarbakır'da, hem bölgesel hem de uluslararası ticaret ağı içinde ticaretin sağlam koşullarda ve güvenilir bir şekilde devlet eliyle ilerlemesi için çok sayıda binanın inşa edildiğini, ancak bazılarının çeşitli tahribat, bilinçsiz müdahaleler ve bir takım ilavelerle asli özelliklerini büyük ölçüde yitirdiklerini, bazılarının da bakımsız bırakıldıkları ortaya çıkarılmıştır.
The Devshirme System and the Levied Children of Bursa in 1603-4
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 286 · Sayfa: 901-930 · DOI: 10.37879/belleten.2015.901
Özet
Tam Metin
This paper addresses two main questions in regards to the devshirme system: how did the devshirme system function at a local level and how were local politics triggered by the levy; and what were the experiences of the children who were levied. Utilizing a unique register called sürü defter that lists children who were levied in 1603-4, the system is traced in the region of Bursa in 1603-4. The mühimme defters and court records from Bursa are also referenced. Besides examining the bureaucratic implications of carrying out the devshirme, one of the important questions addressed is what did it mean to be a Christian child in the early modern Ottoman world. Issues such as who these children were, how they were selected as devshirmes, and how they reacted to being selected or not, are considered here. The paper shows that reactions to the child-levy by the families and children involved varied across a spectrum - from resistance to desirability. This paper also looks at where these children were selected, their age, appearance, and health as registered in the documents, as well as what happened to them after their arrival in the capital, Istanbul. We also learn that locally powerful figures in Bursa such as landlords, voyvodas, kadıs, subasıs, formed groups to lobby the levy officers in order to influence their decisions.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde Bulunan Soloi-Pompeiopolis Kenti’ne Ait Bir Grup Sikke
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 286 · Sayfa: 827-846 · DOI: 10.37879/belleten.2015.827
Özet
Tam Metin
Günümüzde, Mersin ilinin Mezitli ilçesi Viranşehir beldesinde yer alan SoloiPompeiopolis kenti, Antik Çağ'da Kilikia Bölgesi'nde hem ekonomik hem de stratejik açıdan önem kazanmış bir liman kentidir. Kent, MÖ. V. yüzyıl ortalarında başlayan ve MS. III. yüzyıla kadar süren uzun bir sikke basma geleneğine sahiptir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin Sikke Koleksiyonu'nda yer alan ve Soloi-Pompeiopolis Kenti'ne ait, yedi tanesi gümüş, yirmi yedisi bronz olan, yayımlanmamış 34 sikke, kentin tarihi boyunca bastığı sikkelerden örnekler içerir. Bu çalışmada kentin sikke basım geleneği ışığında söz konusu 34 sikke incelenmiştir. Çalışma, kentin tarihine kısa bir giriş kısmı, sikkelerin değerlendirildiği ikinci kısım, ve ardından sonuç ve katalog kısımlarının yer aldığı dört bölümden oluşur.
Thoughts on a Grave Stele From the Classical Period in Samsun Museum
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 286 · Sayfa: 817-826 · DOI: 10.37879/belleten.2015.817
Özet
Tam Metin
Most of the grave steles observed in Greek art, even though they demonstrate specific typological characteristics depending on the region and the era, continue the tradition of Attica grave stele. Moreover, the impact of Ion sculpture schools is also observed clearly in Anatolia. The stele that is the subject of this study is one of the examples on which these impacts could be followed most clearly. In this context, the aim of this study is to date the stele by comparing it to the similar ones and based on the stylistic and typological examination of the figures on it.
Osmanlı Gümrüklerinde Kadın İstihdamı: Kadın Gümrük Kolcuları (1901-1908)
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 286 · Sayfa: 1003-1038 · DOI: 10.37879/belleten.2015.1003
Özet
Tam Metin
Osmanlı gümrük idaresi Rüsûmât Emaneti, 1900'lü yılların başında Anadolu ve Rumeli'de bulunan kara ve sahil sınırlarındaki gümrük kapılarında kadın kolcu istihdam etmeye karar vermişti. Gümrük kolculuğu, Osmanlı kadınları için kadın hapishanelerinde kolcu olarak istihdam edilmelerinden sonraki ikinci kolculuk deneyimi idi. Fakat kadın kolcu istihdamı, Osmanlı gümrük idareleri için yeni bir deneyim ama aynı zamanda mecburiyetti. Çünkü sahil ve sınır gümrüklerinden giriş yapan kadın yolcuların silah, patlayıcı madde ve siyasi içerikli yazılı ve basılı her türlü belge ile ülkeye getirilmesi veya çıkarılması izne tabi olan şeyleri kaçırdıkları tespit edilmişti. Aslında Osmanlı İmparatorluğu'nda kaçakçılık çok eski dönemlerden beri yapılmaktaydı. Ancak, kadınların kaçakçılık yapması yaygın olarak 19. yüzyılların sonlarından itibaren görüldü. Bu kaçakçılığın temelinde ekonomik ve siyasal koşullar etkili olmakla birlikte kadınların bu işi yapması ya da kullanılmasındaki başlıca neden, Osmanlı gümrük kapılarındaki erkek görevlilerin kadın yolcuları kontrol etmesinin yasak olmasıydı. Bu nedenle Osmanlı gümrük idaresi kadın kolcular istihdam ederek kadın kaçakçıları önlemek istedi. Bu istihdam aynı zamanda ülkenin gümrük gelirleri ve güvenliğini sağlayacak önemli bir tedbirdi. Ayrıca bu istihdam ile birlikte Osmanlı kadınları bir yandan iş imkanına kavuşurken diğer yandan gümrük kolculuğu görevi ile ülkenin ekonomik ve siyasi çıkarlarını korumuş oldular. Bu makale, Osmanlı gümrüklerinde 1900'lü yılların başında kadın kolcu istihdamı ve bu istihdamı gerektiren olay ve koşulları incelemek amacıyla hazırlanmıştır. Makalede kadın kolcuların Anadolu ve Rumeli'de görevlendirildikleri gümrük kapılarının özelliği ve tespit edilen kaçakçılık olayları ve kolcuların kaçakçılığı önlemedeki katkısı da ayrıca incelenecektir.