346 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı 14
- Ottoman Empire 14
- Ottoman 13
- Osmanlı Devleti 12
- Türkiye 7
- Dokuma 6
- İstanbul 6
- Millî Mücadele 5
- Weaving 5
- Anadolu 4
A Popular Text in Eastern Turki: Isnad-i Nadi Ali
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 75-108 · DOI: 10.32925/tday.2023.112
Özet
Tam Metin
The main purpose of this paper is to contribute to the studies on Eastern Turki, as it is called in Western literature, which grew upon Chaghatai under the improving influences of Kashgar and Yarkend dialects in the east at the end of the nineteenth century and at the beginning of the twentieth century. This written language (Eastern Turki) has been used particularly in manuscripts created by common people. Thus, a manuscript with the title Isnad-i Nadi Ali in the genre of attribution of supplications that has not been discussed in any other papers has been analyzed descriptively in this article. The mentioned manuscript, which is the essential material of this article, is between folios 66a and 71b of the miscellaneous manuscript held in the Bodleian Library under the number MS. Ind. Inst. Pers. This article consists of an introduction and five sections. The introduction provides general information about Eastern Turki and the popular texts in this literary language. The depiction of the manuscript, phonetic (vowel harmonies and phonetic changes), and morphologic (derivational and inflectional suffixes and other morphemes) aspects have been scrutinized in the initial three sections. The fourth section comprises the transcription of the manuscript. This paper’s fifth section contains the grammatical index of the vocabulary of the text.
Meynard’ın Lehce-i Osmani’yi Tanıtımından Hareketle Dictionnaire Turc-Français’deki Sözlüksel Tercihlerin Kaynağı
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 153-176 · DOI: 10.32925/tday.2024.115
Özet
Tam Metin
Sözlüklerin tipik özellikleri, muhtemel kullanıcıları belirleyen ve kullanıcıların beklentilerinin ne derece karşılanacağının anlaşılmasını sağlayan unsurlardır. Meynard’ın Türk dili araştırmaları bakımından bilinen en önemli eseri Dictionnaire Turc-Français, bugüne kadar böyle bir incelemeye tabi tutulmamıştır. Dolayısıyla bugün için tarihî bir sözlük özelliği sergileyen Dictionnaire Turc-Français’nin hangi araştırmalara kaynaklık edebileceği tam olarak bilinmemektedir. Bu türden bir çalışma yapmak istenildiğinde ise eldeki bilgilerin, sözlük bilimsel ölçütlere göre eksik kaldığı görülmüştür: Meynard sözlüğü hazırlarken izlediği yolu anlatmamış; yalnızca yararlandığı kaynaklardan, ulaşmayı hedeflediği kullanıcı kitlesinden ve genel amacından bahsettiği bir giriş yazmıştır. Sözlüğün kullanımına ilişkin herhangi bir bilgi vermemiştir. Bundan ötürü daha önce üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapılmayan Dictionnaire Turc-Français’nin sözlük bilimsel yöntemlerle incelenebilmesi ve sözlükçünün tutumunun anlaşılabilmesi için dış verilere başvurulması gerekli görülmüştür. Bu amaçla, Meynard’ın sözlüğünün kaynakları arasında saydığı Lehce-i Osmani hakkında 1876’da Journal Asiatique’te yayımlanan tanıtım yazısı incelenerek veri toplanmıştır. Dictionnaire Turc-Français gibi, araştırma konusu edilen tanıtım yazısı da daha önce incelenmemiştir. Bu araştırma kapsamında Meynard’ın Lehce-i Osmani ile ilgili görüşleri tercüme edilmiş, olumlu ve olumsuz eleştirileri karşılaştırmalı bir şekilde değerlendirilmiştir. Karşılaştırma sırasında hem dönemin kaynaklarından hem de modern kaynaklardan yararlanılmıştır. Görüş ve eleştirilerde yer alan söz varlığı seçimi, köken bilgisi, ünlülendirme sistemi gibi konuların Dictionnaire Turc-Français’deki durumları araştırılmıştır. Araştırma sonucunda Dictionnaire Turc-Français’nin madde düzeni ve söz varlığı seçimine Lehce-i Osmani’nin yön verdiği, köken bilgisi ve sesletim kategorilerindeki düzensizlik konusunda Lehce-i Osmani’nin ana kontrol noktası olması gerektiği tespit edilmiştir.
Eski Türkçe “Yala”, Çağdaş Türkçe “Yalan” Sözcükleri Üzerine
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 177-198 · DOI: 10.32925/tday.2024.116
Özet
Tam Metin
Eski Türkçedeki yala “iftira, itham, söylenti, töhmet altında bırakma” ile Çağdaş Türkiye Türkçesindeki yalan “doğru olmayan, gerçek dışı” sözcüklerinin semantik yakınlıkları, ortak bir köke dayandıklarını düşündürmektedir. Nitekim araştırmacılar yala sözcüğünü ve eski biçimi yalgan olan yalan’ı izah ederken yaygın bir benimseyişle onları saymaca tabanlara bağlamışlardır. Sözcüklerin mevcut anlamlarından yola çıkılarak, türedikleri düşünülen tabanlara varsayımlar üzerinden mana verilmesi baskın bir eğilimdir. Soyut anlamlar taşıyan yala ve yalgan ~ yalan sözcüklerinin somuttan soyuta doğru sergilemeleri gereken anlam dönüşümleri üzerinde yeterince durulduğu söylenemez. Yala “iftira” ve yalgan ~ yalan arasında kurulacak ilişkinin önündeki bir başka sorun ise Dîvânu Lugâti`t-Türk’te tanıklanan yala- “suçlamak, iftira etmek” fiilidir. Zira aynı kavram alanından doğan yala “iftira” sözcüğünü ve yala- fiilini ortak kökene indirgemek Eski Türkçenin ek yapısı uyarınca güçlükler barındırmaktadır. Makalede öncelikle yala ve yalgan ~ yalan’ın Türkçenin gelişme ve yayılma alanlarındaki görünümleri ortaya konularak araştırmacıların türeme süreçleri hakkındaki görüşleri aktarılacaktır. Ardından sınıflandırılan görüşlere dair eleştiri ve itirazlar dile getirilecektir. Her iki sözcüğün kişiler arası iletişimde konuşmanın tesirini artırmak üzere sözün vurgusunu, tonlamasını, ezgisini ve seriliğini artırmak için damak ile dudakların yalanması eylemiyle olan ilgisi tartışılacaktır. Bu tartışmaya istikamet vermek üzere Türkçenin dil bilgisi imkânlarından yararlanılacaktır. Konu, sözcüklerin dayandıkları çekirdek kökü kapsayacak biçimde ele alınıp etimolojik değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Köktürk Harfli Metinlerde Geçen “a/e” Karakterinin Kullanımı
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 43-74 · DOI: 10.32925/tday.2024.111
Özet
Tarihi süreç içerisinde çok geniş bir coğrafyada derin bir medeniyet inşa eden Türklerden bugüne kalan en eski metinlerin önemli bir kısmı Köktürk harfleriyle yazılmıştır. Runik yazı şeklinde de bilinen Köktürk harfleri ile oluşturulan metinler pek çok nesne üzerine kazınmıştır. İlk defa Thomsen tarafından çözüldükten sonra oyma yazıların kime ait olduğu ve taşıdıkları mesajlar gün yüzüne çıkmıştır. Bu yazı ile yazılan metinleri içeren çeşitli nesneler çok geniş bir coğrafyaya yayılmaktadır. İlgili yazı sisteminin geniş bir coğrafyada işlenmesi sayesinde elde edilen metinler sadece o dönem hakkında bilgi vermemekte, ayrıca Köktürklerin yazı sistemleri ve yazıyı kullanımları hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Bu bilgilerden biri yazıtlarda kullanılan noktalama amaçlı işaretlerdir. Köktürk harflerinin çözülüp tanıtılmasından beri Köktürk harfli metinlerde genel kabul gören noktalama işareti iki nokta üst üste, üç nokta üst üste gibi işaretlerdir. Bu işaretlerin sözcükleri ve/veya sözcük gruplarını ayırma görevinde kullanıldığı görülmektedir. Ancak bu işaretlerin yanısıra özellikle kaya yazıtlarında sıkça görülen ʃ “a/e” karakteri bir fonem olmanın ötesinde kullanılmıştır. Kimi zaman vokatif bir ek veya edat olarak değerlendirilirken kimi zaman ayırma görevinde bir noktalama işareti olarak kabul görmüştür. Bu çalışmada ʃ “a/e” karakteri yayımlanmış olan yazıtlar üzerinde incelenerek kullanım özelliklerine göre tasnif edilmiştir. Mevcut yayımlardaki okumalarda bariz farklılıklar ile karşılaşıldığında ilgili okumalar yazıtların estampaj görüntüleri veya çizimleri ile karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Genel kabul gören, ikna edici metin okumaları üzerinde çalışılmıştır.
Kitab-ı Dedem Korkut’ta Bir İbareyi Yeniden Okumak: Ḳadunum, Diregüm, Döllügüm
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 135-152 · DOI: 10.32925/tday.2024.114
Özet
Arap harfli tarihî metinlerinde birçok okunma sorunu ile karşılaşmak mümkündür. Okunma sorunlarından biri metinde yanlış yazılmış olan kelimeler konusudur. Bu metinlerde yazım yanlışlıklarının yanı sıra yazım eksiklikleri ve yazım fazlalıkları gibi durumlar da söz konusu olabilir. Dede Korkut gibi sözlü edebiyat ürünü metinler, telif eserlere göre daha karmaşık yazım sorunları içerebilmektedir. Ayrıca okunmuş bir edebî metni yeniden okuyorsak önceki araştırmacıların metinde yapmış oldukları yanlış okuma ve aktarmalar da bir başka sorun olarak karşımıza çıkabilir. Yazılı metnin bağlamı, metni doğru anlamamızı ve sorunları fark edip çözmemizi sağlayan en önemli anahtardır. Ayrıca bağlamı anlamaya çalışmak ve bunda ısrar etmek, kelimeleri doğru okuyup doğru anlamamız konusunda bizi yönlendirir. Ancak bazen metin doğru okunduğu hâlde doğru anlaşılmadığından süren sorunlar da söz konusu olabilmektedir. Hangi yöntemi izlersek izleyelim yeni okuma teklifleri sunarken unutulmaması gereken nokta yeni teklifimizle ilgili olarak bize yöneltilebilecek soruları tahmin edip bu sorulara cevap hazırlamaktır. Çünkü sorulabilecek sorulara cevap verebilmek metnin sağlamasını yapmış olmak anlamına gelir. Bu makalede ele alınan konu, metinde yalnızca Dresden yazmasında geçen bir ibare ile ilgilidir. “Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu”nda geçen bu ibare yeniden ele alınarak okunmakta ve anlamı üzerinde durulmaktadır. Söz konusu ibarede daha önce farklı şekillerde okunmuş ve anlaşılmış olan kelimeler bu makalede yeniden ele alınarak okuma teklifleri sunulmaktadır.
Ksanthos’tan Bir Grup Knidos Amphorası
Höyük · 2024, Sayı 13 · Sayfa: 89-106 · DOI: 10.37879/hoyuk.2024.1.089
Özet
Tam Metin
Ksanthos, günümüz Antalya ili, Kaş ilçesine bağlı Kınık Mahallesi sınırları içerisinde, Antalya-Muğla arasındaki il sınırını oluşturan Eşen Çayı’nın hemen kıyısında yer almaktadır. Çalışmanın konusunu ise Ksanthos’ta gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalarda ele geçen bir grup Knidos Amphorası oluşturmaktadır. Ana materyal olarak amphoraların değerlendirildiği çalışmada toplamda 192 parça incelenerek tipolojik ve analojik değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Özellikle buluntu olarak nadir karşılaşılan Proto-Knidos Amphoraları ile Küçük Knidos Amphora örneklerinin çalışmamızda yer alması, amphora çalışmaları için de yeni bir buluntu sahası olarak değerlendirilebilecek niteliktedir.
MÖ IV. yüzyıldan MS III. yüzyıla kadar geniş bir tarih aralığı içerisinde, form takibinin net şekilde izlenebildiği toplamda 192 adet Knidos Amphorasından sadece formunu en iyi temsil eden bir grup değerlendirme kapsamına alınmıştır. Zira yapılan tipoloji ve analojide, Proto-Knidos, Zenon Grubu, Küçük Knidos, Kanonik Knidos, Geç Knidos Tip I ve Tip II sınıflandırmalarına ait altı farklı Knidos Amphora tipi saptanmıştır. Form tayini gerçekleştirilen bu amphoraların da gerek tip gerekse kronolojik yoğunluk oranları kıstas alınarak, en azından mevcut grupla, tarihsel bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda çalışmamızda, gerek tipoloji gerekse fabrik özelliklerine göre değerlendirilen söz konusu amphoraların sınıflandırılması, tarihlenmesi ve Ksanthos’un ticari iletişim ve etkileşimi hakkında yeni veriler sunarak tarihsel sürecine katkı sağlanması amaçlanmıştır. Ayrıca materyal kültür kalıntılarıyla yapılan değerlendirmelerin hem bölge hem de Ksanthos özelinde, ticari ve siyasi bağlantılara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Knidos’un Geç Antik Dönem Kandilleri
Höyük · 2024, Sayı 13 · Sayfa: 143-164 · DOI: 10.37879/hoyuk.2024.1.143
Özet
Tam Metin
Türkiye’nin en güneybatı ucunda, Tekir Burnu mevkiinde yer alan Knidos’un kandilleri her dönem ilgi çekici olmuştur. Dünyaca ünlü Knidos kandilleri, Helenistik Dönem’de Knidos’tan ihraç edilen ve Knidos tipi olarak literatüre geçen gri üretimli popüler kandillerdi. Knidos tipi kandiller, Roma Dönemi’nde de önemli bir ihracat kapasitesine ulaşmış ve Knidos kandil atölyelerinin temelini oluşturmuştur. Roma Dönemi’nde kandil üretimini zirveye taşıyan kentte seri üretim MS 3. yüzyıla kadar devam etmiştir. Yerel ihtiyaca yönelik üretimi devam eden MS 4. yüzyıl kandillerinin yanında Geç Antik Dönem’e tarihlenen kandiller de bulunmaktadır. Helenistik ve Roma dönemlerine göre daha az sayıda olan, Geç Antik Dönem kontekstlerinden ele geçen Knidos Geç Antik Dönem kandilleri çalışma konusunu oluşturmaktadır.
MS 4. yüzyıldan MS 7. yüzyıl başlarına tarihlenen örnekler arasından çalışmaya yirmi bir adet dahil edilerek dört ayrı başlık altında incelenmiştir. Knidos’un Geç Antik Dönemi’ne ait yapı, mekân ve tabakalarından ele geçen kandillerin bir kısmının Roma Dönemi’nde kullanılan kalıpların yeniden bu dönemde kullanılması ile üretilmiş kandiller oluştururken bir kısmını da Geç Antik Dönem’in karakteristik kandilleri oluşturmaktadır. Knidos’ta erken dönemlere oranla Geç Antik Dönem’e tarihlenen kandillerinin sayıca az olması kuvvetle muhtemel seri üretimin durması ve ihtiyaç doğrultusunda küçük çaplı üretimin devam etmesinden kaynaklı olmalıdır. Kandillerin bulunduğu yapıların mimarisi ve buluntularıyla birlikte değerlendirildiğinde Geç Antik Dönem kontekstini net olarak görmekteyiz. İncelenen Knidos Geç Antik Dönem kandilleri, Doğu Akdeniz’deki yerleşimlerden, Batı Anadolu’daki merkezlerden ve Ege dünyasındaki kentlerden ele geçen kandil örnekleri ile benzerlik göstermektedir. Ayrıca bu merkezlerle etkileşim içinde olunduğunu kanıtlamaktadır.
Aşıklı Höyük’ün Çocukları
Höyük · 2024, Sayı 13 · Sayfa: 1-18 · DOI: 10.37879/hoyuk.2024.1.001
Özet
Tam Metin
İnsan yaşamında bilişsel ve teknolojik gelişimin en önemli aşaması, çocukluk dönemidir. Buna karşın tarih öncesi toplulukların dünyasında çocuklar, genelde ihmal edilen bir alan olmuştur. Bu konuda araştırma azlığının nedeni, çalışmaların genellikle tarih öncesi toplulukların sosyo-ekonomik dünyalarını meydana getiren temel aktiviteler olan tarım, hayvancılık, avcılık-toplayıcılık ve çeşitli zanaatlar gibi çoğunlukla fiziksel güç ve bilişsel beceri gerektiren konulara odaklanmış olmasıdır. Bu nedenle, çoğu zaman arkeologlar için, örneğin Neolitik bir köy, besin üretimi ile meşgul olan yetişkin bireylerle özdeştir. Çocuklar ise üretim faaliyetlerinin aktif bir parçası olmaya başladıkları belirli bir yaşa gelene dek toplumun en pasif halkası olarak görülürler. Ancak, etnografik ve arkeolojik çalışmalar, yetişkin bireylerin gündelik sorumluluklara ve zanaatlara ilişkin bilgi ve becerilerinin gelişimi, bireyin seçeceği uzmanlık, topluluk içindeki kimlik ve rollerinin çocukluk döneminde oluşmaya başladığını göstermektedir. Bu nedenle tarih öncesi bir topluluğu anlamak için çocukların dünyasını anlamak en az yetişkin bireyler kadar önemlidir. Bu makale, bundan 10 bin yıl öncelerinde Aşıklı Höyük’te doğan ve ölen çocuklar üzerinedir. Bebek ve çocuklara dair iskelet verilerinin yanı sıra yontma taş (obsidiyen) işçiliği üzerine yürütülen teknolojik analizler sonucunda, çocukların da üretim süreci içerisinde yer aldıkları saptanmış ve böylelikle çocuklar, arkeolojik veriler vasıtasıyla görünür kılınmıştır. Çalışmada, son veriler ışığında, Aşıklı topluluğunun bin yıllık uzun ve kesintisiz iskân tarihinde bebeklerin ve çocukların yeri ve biyolojik ve sosyal kimlikleri ele alınmaktadır.
İzmir Nif (Olympos) Dağı’nda Saptanan Antik Üretim Etkinlikleri
Höyük · 2024, Sayı 13 · Sayfa: 65-88 · DOI: 10.37879/hoyuk.2024.1.065
Özet
Tam Metin
İzmir’in doğusunda, günümüzde Kemalpaşa, Torbalı, Buca ve Bornova ilçelerinin sınırları içindeki Nif (Olympos) Dağı’nda 2006 yılında başlayan sistematik arkeolojik kazılarda farklı üretim etkinliklerine ilişkin kanıtlar saptanmıştır. Özellikle metal üretimine ve tarımsal üretime yönelik veriler ayrıntılı değerlendirilmektedir. Kemalpaşa ilçesi Vişneli Mahallesi’ne bağlı Karamattepe çalışma alanındaki kazılarda Antik Çağ’da metal üretimi yapıldığını gösteren çeşitli bulgular elde edilmiştir. Karamattepe’de antik metalürji etkinlikleri arasında bronz dökümü, cevherden gümüş ayrıştırma işlemi, demir izabesi ve demir şekillendirme işliklerinin yapıldığı kesinlik kazanmıştır. Aynı alanda farklı metalürjik etkinliklere ilişkin buluntular sunması bakımından Karamattepe eşsiz bir örnektir. En az iki evreli olduğu anlaşılan bu madencilik ve metal üretimi etkinliğine ilişkin arkeolojik kanıtlar, yazıtlarda ve antik kaynaklarda söz edilmeyen, Lydia ile Ionia arasındaki bu yerleşimin niteliği ve tarihteki yerini ortaya koyan değerli bilgiler edinmemizi sağlamıştır. Metalürjik etkinlikler ve bu etkinlikler sonucunda elde edilen ürünlerin tipolojisi ve tarihlendirilmesi konusundaki eksiklerimiz, Karamattepe buluntularıyla giderilmektedir. Nif Dağı çevresinde, günümüzde olduğu gibi Antik Çağ’da da zeytinyağı ve şarap üretimi yapıldığını gösteren düzeneklere ait yüzey buluntuları ele geçmiştir. Bunlarla ilgili ilk değerlendirmeler, tarımsal üretim alanlarının, yerleşimin içinde değil biraz daha dışında konumlandırıldığını göstermektedir. Bu tarımsal üretim izlerinin işlevlerinin ve dağılımlarının belirlenmesi, Antik Çağ’da bölgenin yol ağları, ticaret kapasitesinin ve demografisinin anlaşılmasına yönelik çalışmalara da veri sağlayacaktır.
Sillyon Roma Dönemi Köprüsü (Ayvalıkemer) Üzerine Bir Değerlendirme
Höyük · 2024, Sayı 13 · Sayfa: 165-182 · DOI: 10.37879/hoyuk.2024.1.165
Özet
Tam Metin
Sillyon, Antik Dönem’de Pamphylia Bölgesi’nde, günümüzde ise Antalya ili, Serik ilçesine bağlı Yanköy Mahallesi Kocagözler mevkiinde yer almaktadır. Kent, arkeolojik kültür varlıkları ve sahip olduğu tarihi ve kültürel değerlerle, geçmişten bugüne dek çok katmanlı dokusuyla önemli bir kültürel miras alanı olma özelliğini korumuştur. Tarih boyunca kültür ve uygarlıkların birleşme-çatışma noktasında yer alan Sillyon, birçok medeniyetin izini taşımaktadır. Başka bir ifadeyle, mevcut veriler ışığında Sillyon, Demir Çağı başlarından Osmanlı Dönemi’ne kadar yerleşim gören ve kesintisiz bir tarihsel sürece ev sahipliği yapan çok katmanlı bir kent örneğidir. Bu makalede, Sillyon’un yaklaşık 1,5 km batısında Koducak Deresi üzerinde bulunan ve halk arasında Ayvalıkemer olarak bilinen Roma Dönemi Köprüsü ele alınmaktadır. Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen yapı üç gözlü olup tamamı traverten bloklardan inşa edilmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün destekleriyle 2016-2017 yıllarında restorasyonu gerçekleştirilen yapı, bölgedeki en sağlam köprü örnekleri arasında yerini almaktadır. Çalışmada, öncelikle yapının oryantasyonu ve tüm mimari kurgusu analiz edilmiş ve Anadolu’da inşa edilen çağdaşı köprülerle karşılaştırma yapılarak tarihsel değerlendirmesi yapılmıştır. Onarım müdahaleleri incelenmiş, köprünün restorasyon öncesi ve sonrası durumu ile ilgili bilgiler sunulmuştur. Köprünün Pamphylia Bölgesi yol ağları üzerindeki yeri ve kent için önemi araştırılmış ve Sillyon’un bölgedeki antik yol rotaları ile bağlantısı tartışılmıştır. Bu makalenin hem Sillyon araştırmalarına hem de bölgedeki Antik Dönem ulaşım ağları çalışmalarına yeni bir bakış açısı sunması beklenmektedir.