1401 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 190
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 181
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 160
- Arış 98
- Höyük 62
- Belgeler 13
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 55
- Ottoman Empire 52
- Osmanlı 48
- Ottoman 39
- Türkiye 31
- Dokuma 27
- Weaving 23
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
Yeni Uygur Türkçesinde Sebep Göstergeleri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 76 · Sayfa: 73-100 · DOI: 10.32925/tday.2023.104
Özet
Tam Metin
Sebep sonuç ilişkisi yaşamın her evresinde kendini gösterir. Yeni Uygur Türkçesinde sebep bildiren pek çok gösterge mevcuttur. Dilin anlatım gücü bireylere duygu ve düşüncelerin ifadesinde çok fazla imkân sunar. Yeni Uygur Türkçesinde sebep anlamı eklerle, kelimelerle verilebildiği gibi yüzey yapıda herhangi bir sebep göstergesi olmadan da verilebilir. Ø sebep göstergesinin olduğu durumlarda sebep anlamı bağlamdan anlaşılır. Dilde yapıların asıl işlevlerinin dışında yeni işlevler kazanarak farklı işlevleri de karşılaması, dilin göstergelerinin çeşitlenmesine katkıda bulunmaktadır. Yeni Uygur Türkçesinde de benzer durum kendini göstermektedir. Örneğin -(X)p gibi asıl işlevi bağlama olan zarf-fiil eki ve onun olumsuz biçimi olan -mAy zarf-fiil eki, sebep işleviyle de kullanılmaktadır. Bu çalışmada Yeni Uygur Türkçesindeki sebep göstergelerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Yeni Uygur Türkçesinde ek, kelime ve derin yapı düzleminde sebep bildiren pek çok göstergenin olmasına karşın şimdiye dek bu konuyla ilgili herhangi bir çalışmanın yapılmamış olması bizi bu araştırmaya sevk etmiştir. Çalışma yapılırken öncelikle roman, hikâye kitabı, şiir kitabı ve sözlüklerden oluşan toplam yirmi altı kitap taranmış, taramalar neticesinde ortaya çıkan verilerden hareketle sebep göstergeleri Ø sebep göstergesi, eklerden oluşan sebep göstergeleri, kelimelerden oluşan sebep göstergeleri ve sebebi buldurmaya yönelik göstergeler olmak üzere dört ana başlık altında verilmiştir. Her ana başlık kendi içerisinde alt başlıklara ayrılıp incelenerek örneklerle desteklenmiştir.
Yeni Dönem Kazı Sonuçları Işığında MÖ 3. Binyıl Sonu-2. Binyıl Başında Kültepe-Kaniş
Höyük · 2023, Sayı 12 · Sayfa: 39-55 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.2.039
Özet
Tam Metin
Kayseri il merkezinin 20 km kuzeydoğusunda yer alan Kültepe-Kaniş, Erciyes Dağı’nın kuzeyinde uzanan ve Sarımsaklı Deresi tarafından sulanan bereketli ovada yükselmektedir. Kaniş höyüğü ve aşağı şehir olmak üzere iki bölümden oluşan yerleşim 2,5 km çapındadır. Bu ölçüleriyle Kültepe yalnız Anadolu’nun değil aynı zamanda tüm eski Yakın Doğu’nun en büyük Tunç Çağı kentlerinden birisidir. Bu makale, eski Yakın Doğu arkeolojisi için kilit yerleşim yerlerinden olan Kültepe-Kaniş’in MÖ 3. binyıl sonu-2. binyıl başına tarihlenen ve son dönemde kazılan yapı katlarına ait ilk sonuçları içermektedir. Son dönemde höyüğün güneybatısında yapılan kazılar, Kültepe’deki Erken Tunç Çağı III tabakalarına ait anıtsal binalarının yerini, MÖ 3. binyıl sonlarında ve 2. binyıl başlarında birbiri üstüne inşa edilmiş küçük konutlar ile bunlara ait işliklerin aldığını göstermektedir. Ancak, mimarinin aksine; literatürde “Alişar III boyalıları” olarak bilinen seramik örnekleri ile monokrom çanak-çömlek geleneği ve formları, Kültepe’de Orta Tunç Çağı’nda kültürel bir devamlılığın olduğunu gösterir. Kültepe-Kaniş’te gerçekleştirilen yeni dönem kazılarında elde edilen veriler, söz konusu süreçte yerleşimin kesintisiz devam ettiğine işaret etmekle kalmaz, aynı zamanda MÖ 3. binyılın sonunda Orta Anadolu ve çevresinde meydana gelen sosyo-ekonomik değişimin izlerini mimari kalıntılar üzerinden analiz etmek için de önemli kanıtlar sunar.
Demir Çağı Kappadokia’sında İlk Tapınak: Oluz Höyük İbadethane ve Ateşgedesi
Höyük · 2023, Sayı 12 · Sayfa: 57-78 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.2.057
Özet
Tam Metin
Amasya ili sınırları içinde, şehir merkezine yirmi beş kilometre mesafede yer alan Oluz Höyük’te 2007 yılından beri sürmekte olan kazı çalışmaları Kalkolitik Dönem’den Orta Çağ’a kadar buluntu veren bu önemli merkezin dinsel bir yapılanma içinde olduğunu gözler önüne sermektedir. Hitit Büyük Krallığı’nın çöküş dönemine tanıklık eden tabakalarda ele geçen dini ayinlere ait deliller, Phryg Dönemi yerleşiminin merkezini teşkil eden Kubaba Sunağı erken dönemlere ait dinî bulguları oluştururken, Oluz Höyük’ün önemli dinî bir merkez olarak ortaya çıkışı Anadolu’nun Akhamenid (Pers) İmparatorluğu egemenliğine girdiği döneme rastlamaktadır.
Oluz Höyük’te, 2B Mimari Tabakasında (MÖ 450-300) ele geçen, Akhamenid (Pers) Dönemi’ne tarihlenen önemli ve eşsiz arkeolojik bulgular, Pers kökenli olup kutsal ateşe tek tapınım noktası olarak saygı gösteren ve arkaik monoteizme işaret eden bir zümrenin yerleşmiş olduğuna kanıt teşkil etmektedir. Bu makale, mimari kanıtları, kutsal ateşin yandığı Ateşgede ve inananların ritüellerini, mekân ve işlevdeki ortak ilişkilerini yerine getirdikleri ibadethane birlikteliğinde tartışmaktadır. Basit ve gösterişsiz mimariye sahip bir Ateşgede ve onunla fiziki bağlantısı olmasa da konumsal ilişkisi bulunan bir İbadethane yapısının varlığı, sonraki dönemlerde Hıristiyanlık ve İslamiyet gibi tek tanrılı dinlerde ortak nokta olacak bir toplanma mekânında cemaat oluşturulması fikrinin ortaya çıkışı ile ilgili olmalıdır. Bu durumu dini pratiklerin tapınak mekânına etkisi olarak da açıklayabiliriz. Bu yeni dini mimari Demir Çağı’nda yeni bir inanç sistemi ile birlikte Anadolu coğrafyasında ortaya çıkmıştır. Oluz Höyük 2B Mimari Tabakası tapınağı ile birlikte Perslerde ve Anadolu’da kutsal yapı kavramının başlamış olduğu düşünülebilir. Oluz Höyük 2B Mimari Tabakasında bahsi geçen bu zümre tarafından hayata geçirilmiş Kutsal Alan, İbadethane ve bu yapıları bir araya getiren Pers Yolu makalenin konusunu oluşturmaktadır.
Mithradates-Roma Savaşları ve Kurul Kalesi’nden Roma Silahları
Höyük · 2023, Sayı 12 · Sayfa: 79-113 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.2.079
Özet
Tam Metin
Bu çalışmada Ordu-Kurul Kalesi’nde 2010-2021 yılları arasında yürütülen kazı çalışmalarında ele geçen Roma özellikli silahlar ele alınmıştır. Kurul Kalesi, Pontos Krallığı’nın en önemli kralı VI. Mithradates Eupator Dionysos (MÖ 120-63) tarafından Orta ve Doğu Karadeniz coğrafyalarında inşa ettirilmiş olan çok sayıdaki kaleden biridir. VI. Mithradates ve Roma arasında üç büyük savaş gerçekleşmiştir. Mithradates-Roma savaşları olarak bilinen bu savaşlardan sonuncusu (MÖ 74-63) büyük oranda Karadeniz coğrafyasında yaşanmıştır. Pontos coğrafyası bu son savaş sırasında önce Lucullus, sonrasında ise Pompeius’un komutasında gerçekleştirilen iki büyük Roma istilasına maruz kalmıştır. VI. Mithradates’in müstahkem kalelerine ilk darbe Lucullus’un seferi sırasında indirilmiş olsa bile asıl yıkım Pompeius’un seferi sonucunda oluşmuştur. Pompeius’un komuta ettiği Roma ordusu VI. Mithradates Eupotor Dionysos’un tüm kalelerini yıkarak onları kullanılamaz duruma getirmiştir. Kurul Kalesi bu yıkımın izlerini bünyesinde barındıran en önemli yerleşmelerden biridir. Son Roma istilasından sonra bir daha yerleşim görmeyen Kurul Kalesi’nde ele geçen çok sayıda silah ve mühimmat o dönemde yaşananlarla ilgili birer kanıt niteliğindedir. Kurul Kalesi kazılarında çeşitli sektörlerde ele geçen silah ve mühimmatların büyük bir kısmı Pompeius’un istilasına denk gelen son mimari evreyle ilişkilidir. Silahlar arasındaki pilum demirleri, cirit uçları ve mızrak-orak (falx muralis) gibi geleneksel Roma silahlarının varlığı ise Kurul Kalesi’ndeki yıkımın faillerine işaret eden en önemli askerî teknolojilerdir.
Yöntem ve Uygulamada Direkli ve Diğer Mağara Kazılarına Genel Bir Bakış
Höyük · 2023, Sayı 12 · Sayfa: 1-22 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.2.001
Özet
Tam Metin
Kazı alanları, arkeoloji biliminin laboratuvarları ve veri kaynaklarıdır. Her kazı alanının kendine özgü uygulamaları vardır. Bu uygulamalar göz önünde bulundurularak farklı kazı yöntemleri geliştirilmiş, ilerleyen teknolojik araç ve gereçler vasıtasıyla halen geliştirilmeye devam edilmektedir. Sit alanı dinamikleri, kazının nasıl yapılması gerektiğine karar vermede önemli rol oynar. “Yatay Plan Kazıları” ve “Dikey Plan Kazıları” olarak iki farklı sistematik içinde gerçekleştirilen kazılar sonucunda elde edilecek veriler ve veriye ulaşmadaki hız değişkenlik gösterir. “Yatay Plan Kazıları”nda hedef genellikle geniş plan karelerde yaşamın tüm unsurlarının bir arada, aynı düzlemde ortaya çıkarılmasına dayalı olduğu için stratigrafide oturma tabakalarının net bir şekilde görünür hale gelmesini; “Dikey Plan Kazıları”nda ise hedef birkaç birbirine bitiş plan karede yukarıdan aşağıya doğru kazı yaparak kültür tabakalarının hızlıca tespit edilmesini sağlar. “Step Trench” genellikle höyüklerde uygulanan “Dikey Plan Kazı” yöntemlerinden biridir, fakat mağara kazılarında da uygulanabilirdir. Anadolu arkeolojisinin zengin kaynakları arasında mağara, büyük ya da küçük ölçekli höyük ve büyük ölçekli kent kazıları olduğundan, yukarıda söz edilen farklı kazı yöntemleri uygulanabilmektedir. Bu kazı yöntemlerinin hangisinin yapılmasına karar vermede yerleşimin kültür dolgusunun yapısı da önemli bir belirleyicidir. Bu makalenin amacı az sayıdaki kazılarla sürdürülmeye çalışılan mağara arkeolojisinin yatay plan kazısıyla gerçekleştirildiğinde elde edilecek verilerin değerlendirmedeki avantajlarını Direkli Mağarası Kazıları özelinde ortaya koymaktır.
Güncel Veriler Işığında Tlos Antik Kenti Tiyatrosu ve Meclis Binası Yapı Kompleksi
Höyük · 2023, Sayı 12 · Sayfa: 115-133 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.2.115
Özet
Tam Metin
Lykia Bölgesi sınırları içerisinde yer alan Tlos Antik Kenti Akdağlar’ın batı yamacında, Eşen Vadisi’ne hâkim bir noktada konumlanmıştır. Kentin kuzeyinde Araxa, kuzeydoğusunda Oinoanda, güneyinde Xanthos, güneybatısında Pınara ve batısında Telmessos antik yerleşimleri bulunmaktadır. 19. yüzyıl seyyahları tarafından ilk kez keşfedilen kentte 20. yüzyıl sonlarında başlayan yüzey araştırmaları ve kazı çalışmaları, bölgenin yerleşim tarihçesinin Yunan mitolojisine dayandırılan kuruluş hikayesinden daha erkene uzandığını ortaya koymuştur. Kent merkezinde Neolitik Dönem’den Osmanlı Dönemi’ne kadar kesintisiz süren bir yerleşim kronolojisi izlenmektedir. Uzun soluklu yerleşim sürecinde engebeli topografyanın da etkisiyle devşirme malzeme kullanımı artmış ve girift bir mimari plan uygulanmıştır.
Bu çalışmada, kentin önemli kamu yapılarından biri olan tiyatroda gerçekleştirilen güncel araştırmalardan elde edilen sonuçlar yapının mimari evreleri ve kentin şehircilik anlayışı çerçevesinde yorumlanmıştır. Kuzey ve güney analemmadaki kazı çalışmaları sonrasında tiyatronun planı yenilenmiş ve Erken Roma İmparatorluk Dönemi kullanım evresine ait bir çeşme yapısı açığa çıkartılmıştır. Makale kapsamında değerlendirilen bir diğer yapı ise kentte şimdiye kadar lokasyonu yapılamayan bouleuterion ve prytaneion işlevli olarak kullanıldığı düşünülen mekânlardır. Akropolün doğu yamacında konumlanan yapı iki büyük mekândan oluşur ve Bizans Dönemi’nde sur duvarı içerisine entegre edilmiştir. Kazı çalışmaları sonrasında Helenistik Dönem’de inşa edilen ve MS 4. yüzyıla kadar kullanılan, nişli cephe düzenlemesiyle özgün mimari plana sahip görkemli bir yapı kompleksi açığa çıkartılmıştır.
İzmir-Yeşilova Höyüğü ve Geç Neolitik Dönem’de Kıyı Ege Mimarisi
Höyük · 2023, Sayı 12 · Sayfa: 23-38 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.2.023
Özet
Tam Metin
Bornova Ovası’nın ortasında, Yeşilova Höyüğü kazı çalışmalarıyla birlikte Yassıtepe Höyüğü ve İpeklikuyu Höyüğü’nü de kapsayan, yaklaşık 1200 metre çapındaki alanda ‘İzmir’in Prehistorik Yerleşim Alanı’ ortaya çıkartılmıştır. Yaklaşık 70 bin metrekareden fazla bir alana yayılan Yeşilova Höyüğü’nde ilk yerleşimin günümüzden en az 8500 yıl önce Neolitik Çağ’ın başında başlamış olduğu, Neolitik Dönem’den Roma Dönemi’ne kadar birçok kültürün yaşadığı kazı çalışmaları sonucu ortaya konulmaktadır. Höyükteki ilk yerleşime ait kalıntı ve buluntular, bugünkü ova seviyesinin yaklaşık 4-5 metre altında killi ana toprağın üzerinde yer almaktadır. Yerleşimin kültür dolgusu ise yaklaşık 3-3,5 metredir. Kültür dolgusu 4 kültür katından oluşmaktadır. Kültür katları, yüzeyden başlayarak; I. Kat Roma Dönemi, II. Kat Tunç Çağ, III. Kat Kalkolitik Çağ (1-2 Tabakaları) ve IV. Kat Neolitik Çağ (1a,b,c-8 Tabakaları) olarak saptanmıştır. Dört kültür katında gelişim gösteren höyük genellikle tahribatlardan sonra yeniden inşa edildikleri anlaşılan 15 mimari kata sahiptir.
Yeşilova Höyüğü’nde Neolitik Çağ’ın başında başlayan yerleşim, Neolitik Çağ’ın sonuna doğru en zengin dönemine ulaşmıştır. Neolitik yerleşimin MÖ 6000-5700 yılları arasındaki son dönemini temsil eden, kalıntılarıyla en çok verinin elde edildiği yerleşim katlarında, birbirlerinden ayrı inşa edilen mekânlarda genellikle gündelik yaşama ilişkin işlikler ortaya çıkartılmıştır. Yeşilova Höyüğü Geç Neolitik Dönem mimarisi Kıyı Ege kültürlerine özgü niteliklere sahiptir. Mimari özellikler ve plan bakımından İç Batı Anadolu’dan farklıdır.
İznik Çini Fırınları Kazısı’nda Bulunan Süzgeçli Testi Formları
Höyük · 2023, Sayı 12 · Sayfa: 185-200 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.2.185
Özet
Tam Metin
Bursa ili, İznik ilçe merkezinde 1981 yılında başlayan ve 1984 yılından itibaren BHD (Belediye Hamamı Doğusu) kodlu kazı alanında sürdürülmekte olan İznik Çini Fırınları Kazısı’nda 2014-2019 çalışma mevsimlerinde kazısı yapılan A-B-C /9-10-11 plan karelerinde bulunan kırmızı hamurlu kalıba baskı ve baskı dekorlu tabak, kâse, testi ve süzgeçli testi formlarında kaplara ait parçalar, çeşitli çalışmalarda form, teknik ve bezeme özelliklerine göre ele alınarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmalar kapsamında, İznik’te üretilen süzgeçli testilerin teknik ve bezeme özellikleri üzerinde de durularak, bunların gövde formları ve bezemeleri kalıba baskı tekniğiyle meydana getirilen türü dışında dış yüzeylerine basit baskı yivlerin uygulandığı örneklerinin bulunduğundan da bahsedilmiştir. Kalıba baskı tekniğinde üretilmiş süzgeçli testilere ait gövde parçaları ve bunların yapımında kullanılan pişmiş toprak kalıpların seçili yedi örneğine uygulanan pXRF ölçümlerinde de en geç 15. yüzyılın sonlarına tarihlenebilecek kimyasal bileşenlere rastlanılmıştır.
Önceki tespitler ışığında bu makalede, kalıba baskı gövdeli süzgeçli testi parçaları ile tamamı çarkta çekilerek gövdeleri baskı yivlerle bezenen süzgeçli testi parçalarının form özelliklerinin daha kapsamlı tanıtılması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda tüme yakın ya da formu açısından önemli bulunan altı kazı buluntusu seçilerek bunlar diğer kazı buluntularıyla birlikte değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, İznik’te kırmızı hamur kullanılarak iki farklı yöntemle üretilmiş olan süzgeçli testilerin aynı dönemde Anadolu’da görülen seramik üretim gelenekleri ile ilişkili ancak özgün örnekler oldukları saptanmıştır.
Perge Stadium Kazılarında Bulunmuş Bir Grup Geç Roma Unguentariumu
Höyük · 2023, Sayı 12 · Sayfa: 135-156 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.2.135
Özet
Tam Metin
Pamphylia Bölgesi’nin metropol kentlerinden biri olan Perge antik kentinin stadiumunda 2021 yılı kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu kazı sezonunda bulunmuş olan 68 adet pişmiş toprak unguentarium bu makalenin konusunu oluşturmaktadır. Bu eserlerin 11 adedinde monogram tespit edilmiştir. Söz konusu örneklerin Geç Antik Dönem’de tüm Akdeniz coğrafyasında yaygın olarak kullanılan “Geç Roma Dönemi” unguentariumları tipinde olduğu yapılan araştırmalar sonucunda anlaşılmaktadır. Akdeniz coğrafyasında MS 5. yüzyıldan MS 7. yüzyılın ortalarına kadar kullanımda olduğu bilinen ve işlevsel olarak Hristiyan hacılarının kutsal sularını veya yağlarını taşıdıkları kap olarak literatüre giren bu unguentariumların, Perge’deki buluntu alanları çeşitlilik göstermektedir. Stadium alanından ele geçen bu parçalar konteks buluntusu olarak ele geçmemiştir. Bu buluntuların tamamı dolgu toprak içinde karışık bir konteks ile birlikte tespit edilmiştir. Makalenin konusunu teşkil eden unguentariumlar öncelikle hamur yapıları ele alınarak incelenmiştir. Bu bağlamda dört mal grubuna ayrılabilecekleri belirlenmiştir. Ele geçen buluntular arasında büyük çoğunluğunun monogramsız örneklerden oluştuğu anlaşılmıştır. Üzerinde monogram barındıran örnekler ise kendi içerisinde farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar da x biçimli, haç merkezli, blok ve istisnai olmak üzere alt gruplara ayrılarak çalışılmıştır. Monogramsız parçaların neredeyse hepsinin ağız kenarlarından kırık olduğu, monogramlı parçaların ise mühre yakın kısımlardan kırılmış oldukları dikkat çeken bir ayrı husustur. Bu husus göz önüne alındığında, kutsal buluntu grubunda değerlendirilen bu eserlerin kırıklarının, olası bir ritüelin parçası olabileceği düşünülmüştür
Güllük Körfezi’nde Bir Liman
Höyük · 2023, Sayı 12 · Sayfa: 157-183 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.2.157
Özet
Tam Metin
Iasos Antik Kenti, Muğla ili, Milas ilçesi, Kıyıkışlacık Mahallesi sınırlarında, Milas ilçesinin yaklaşık 26 km batısında yer almaktadır. Antik kentin deniz yolu ile Argos’dan gelen kolonistler tarafından kurulduğuna inanılmaktadır. Antik yerleşim eskiden Iasos Körfezi (Sinus Iasicus) olarak adlandırılan derin ve uzun bir koy içindeki kayalık yarımada üzerinde kurulmuştur; burası şimdi Mandalya veya Güllük Körfezi olarak bilinir. Doğuda, küçük ve verimli bir ovanın ardında Grion Dağı (günümüzde Milas’a giden modern yolun aştığı Paşalı Dağı) yükselir. Antik çağda, Mylasa ve Didyma-Miletos arasında gelişmiş kara yolu güzergâhı yoktu. Bu nedenle Iasos’un diğer kentlerle ilişkisi ve ticari faaliyetleri doğal olarak, deniz yolu ile sağlanmakta idi.
Iasos, büyük olanı doğuda dağlık bir burunla çevrili, küçük olanı ise batı yönde olmak üzere iki limana sahip bir şehirdir. Günümüzde doğu liman yapılarına ait herhangi bir iz görülmemektedir, ancak batı limanda mendirek izleri saptanabilmektedir.
Batı limanda saptanan izler Agora ile aynı yapı katındadırlar ve bunlar Erken İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenmektedirler. Olasılıkla, Orta Bizans Dönemi’nde batıdaki küçük limana bir kule eklenmiştir. Kulenin kuzey ve batısı sağlam destek duvarlarıyla güçlendirilmiştir. Bu kulenin yapım tarihi hâlâ tartışmalıdır. Kıbrıs’taki kalelerle yapılan karşılaştırmalar sonucunda, kulenin yapımının Bizans İmparatorluğu’nun sıkıntılı döneminde denizden gelebilecek tehlikelere karşı güçlendirildiği 12.-13. yüzyıllar olmalıdır. Günümüzde Doğu ve Batı Limanlarda suyun altında bazı taş blokları görmek mümkündür.