1401 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

ATATÜRK DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE ORMAN VE ORMANCILIK POLİTİKASI (1920-1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2023, Cilt XXXIX, Sayı 107 · Sayfa: 125-175 · DOI: 10.33419/aamd.1300709
Tam Metin
Bu makale 1920 yılından 1938’e kadar olan süreçte Türkiye’de orman ve ormancılık politikası ile bunun ekonomiye olan yansımalarına odaklanmaktadır. Çalışma, Atatürk Dönemi’nde ormanlarla ilgili yapılan yasal düzenlemeler; orman ve ormancılık faaliyetleri ve Orman faaliyetlerinde örgütlenme ile sınırlandırılarak üç ana başlık dâhilinde incelenmiştir. Orman ve ormancılığın ülke ekonomisine olan etkileri sayısal verilerle değerlendirilmiştir. Çalışmanın kaynak materyalini, Başkanlık Cumhuriyet Arşivi Belgeleri, resmî yayınlardan; Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Zabıt Ceridesi, kanunlar ve tutanak dergileri, Türkiye Cumhuriyeti Resmî Gazetesi, istatistik yıllıkları ve dönemin süreli yayınları arasında bulunan gazete ve dergilerinin makaleleri oluşturmaktadır. Araştırmadan elde edilen sonuçlar şunlardır: Cumhuriyetin ilanıyla birlikte ülkenin zenginlik kaynaklarından olan orman ve ormancılığın geliştirilmesine yönelik çalışmaların başlatıldığını, orman ürünleri ve sanayisine verilen önem, yasal düzenlemelerin yapılması ve örgütlenme faaliyetlerine gidilmesinden anlıyoruz. Bu suretle orman ve ormancılıkla ilgili üretim hacmi, işletme hasılatı ve gayrisafi millî hasıla artırılarak millî ekonomiye katkılar sağlanmıştır.

ESKİ UYGURCA İYİ VE KÖTÜ PRENS ÖYKÜSÜ’NDE EDİM SÖZEL GÜÇ TAŞIYAN FİİLLER ÜZERİNE

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 181-206 · DOI: 10.32925/tday.2023.100
Tam Metin
Türkçenin tarihî dönemlerdeki yazılı edebî metinleri, söz edimlerinin yapıları ve onların sözlük anlamı dışında da birden fazla anlam değerini taşıdığını gösteren edim sözel güç taşıyıcı fiillerin taranması ve araştırılması için kaynak oluşturmaktadır. Bu açıdan Türkçenin yazılı edebî metinleri edim bilimi için değerlidir. Çalışmada, Eski Uygur Türkçesi Dönemi’nde Budist çevreye ait İyi ve Kötü Prens Öyküsü’nde yer alan edim sözel güç taşıyıcı fiiller ve fiil deyimlerinin tespit edilmesi ve bu fiillerin metin bağlamı içinde yorumlanıp açıklanması amaçlanmıştır. Edim sözel güç taşıyıcı fiiller, metin bağlamında birden fazla anlam değerini karşıladığı için çalışmada, edim biliminde söz edimlerinin çalışma alanı içinde metinden taranarak yapılarının incelenmesi tercih edilmiştir. Bu bakımdan çalışmada nitel araştırma yöntemi olarak söylem analizi kullanılmıştır. Elde edilen bulgularda, öykü metninde edim sözel güç taşıyan filler, geçiş sıklıklarına göre yükleyici, yöneltici ve dışa vurucu amaçla kullanılan fiillerden oluşmaktadır. İlgili sınıflandırmada, fiillerin konuşmacılar tarafından birden fazla anlam değeriyle metin bağlamında zengin bir iletişimsel anlam değeri taşıdığı tespit edilmiştir. Çalışmada bazı fiillerin birden fazla edim söz amacıyla farklı bağlamlarda farklı kullanım özelliği gösterdiği de tespit edilmiş ve bu kullanımlar tablolarla dikkatlere sunulmuştur. Yöneltici ve yükleyici amaçla kullanılan edim sözel fiillerin ise, geçiş sıklığının birbirine yakın değerlerde olduğu görülmüştür. Ayrıca, dışa vurucu amaçla kullanılan fiiller, olumlu, olumsuz saygı bildirme anlam değerleri bakımından incelenmiştir. Çalışmanın, edim sözel güç taşıyan fiillerin niteliklerinin Türkçenin tarihî dönemlerindeki yazılı edebî metinlerinde, Türk kültürüne özgü fiillerin kullanım gücünün ve iletişimsel anlam değerlerinin zenginliğini ve derinliğini göstermesi bakımından alandaki çalışmalara katkı sunacağı düşünülmektedir.

ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİYLE YAZILMIŞ BİR TIP METNİ: MANẒŪME-İ ṬIBB

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 151-180 · DOI: 10.32925/tday.2023.99
Tam Metin
Selçuklular, Beylikler ve Osmanlıya geçiş dönemini içine alan Eski Anadolu Türkçesi, Oğuzcaya dayalı ilk yazı dili olarak 13. ve 15. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Bu dönemde yazılan eserlerin temalarını yalnızca edebî konular oluşturmamaktadır. Din, tasavvuf ve aşk dışında çeşitli temalarla örülü çok sayıda eserin yazıldığı bu dönemde tıp konulu eserler de önemli bir yere sahiptir. Tarihsel perspektiften bakıldığında tıbba dair terimlerin Türk yazı dilleri içinde Göktürkler döneminde ortaya çıktığı, bilgi birikimi ve uygulama alanlarının artmasıyla Uygurlar döneminde ilk yazılı kaynakların verilmeye başlandığı görülmektedir. Karahanlı Dönemi'yle birlikte tıp metinlerine duyulan yoğun ilgi özellikle 15. yüzyılda daha da artmış, Türk hekimleri başta olmak üzere tıp alanında çok sayıda isim yetişmiş, bu isimlerin artışına paralel olarak alana ait metinlerin sayısında da artış gözlemlenmiştir. Çalışmanın konusunu oluşturan Manẓūme-i Ṭıbb isimli mesnevi Eski Anadolu Türkçesiyle yazılmış bir tıp metnidir. Eser üç varaktan oluşan kısa bir mesnevidir. 15. yüzyılda yetişmiş, musahibi olduğu hükümdara yakın olacak kadar saygı duyulan ünlü hekimbaşı Ahî Çelebi tarafından kaleme alınmıştır. Belirlenebildiği kadarıyla Türkiye ve Türkiye dışında toplam sekiz nüshası bulunan eserin bu yazıdaki neşri için bütün nüshalar dikkate alınmış ve bu nüshalardan hareketle bir metin neşri hazırlanmıştır. Böylelikle bazı nüshalarda tespit edilen eksiklikler ve vezne bağlı kalınmadan yazılan beyitler tamir edilerek okuyucuya sunulmuştur.

Assos (Behram) Paleolitik Çağ Araştırmaları

Höyük · 2023, Sayı 11 · Sayfa: 1-15 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.1.001
Tam Metin
Troas’ın güney kıyısında, Lesbos’un kuzeyinde konumlanan Assos (Behram), 234 metre yüksekliğinde eski bir volkanik tepenin üzerine kurulmuştur. Assos’un arkeolojik geçmişi en erken Kalkolitik’e kadar uzanmakta ve çoğunlukla Antik Yunan, Roma ve Bizans arkeolojik geçmişiyle gündeme gelmektedir. Bu sebeple Assos’un tarih öncesi kronolojisinin oluşturulmasını sağlayacak nitelikte bölgede yapılan Paleolitik araştırmaların önemi büyüktür. 2021 yılında antik kent çevresinde yürütülen araştırmalarda 12 farklı noktada Paleolitik Çağ’a tarihlenebilecek yontmataş buluntular tespit edilmiştir. Tespit edilen buluntu yerlerinde çakmaktaşı, bazalt gibi ham madde kaynakları oldukça zengindir. Üretilen yontmataş endüstrilerin yapımında da sıklıkla bu ham maddeler kullanılmıştır. Yontmataş endüstri grupları iri kesici aletler, yontuk çakıl teknolojisi, hazırlanmış ve hazırlanmamış çekirdek teknolojileri, yongalama ürünleri ve düzeltili aletlerden oluşur. Buluntular arasında iki yüzeyli el baltaları, iri kazıyıcılar, satır ve kıyıcılar gibi çekirdek alet teknolojileri önemli bir yere sahiptir. Hazırlanmış çekirdek teknolojileri Levallois teknik ile ilişkilidir ve kullanımı yüksek bir orandadır. Düzeltili aletlerin oranı yüksek olmakla beraber birçoğu dişlemeli-çentikli aletlerden oluşur. Assos’ta tespit edilen yontmataş buluntular tekno-tipolojik özellikleri bakımından Alt ve Orta Paleolitik Dönem özelliklerini yansıtmaktadır. Düzeltili aletlerin yüksek oranda olması tespit edilen buluntu yerlerinin işlik yerlerinden ziyade yaşamsal etkinliklerin gerçekleştirildiği alanlar olduğuna işaret etmektedir. Asya ve Avrupa arasındaki bir geçiş noktasında yer alan Assos’taki bu keşif Paleolitik Çağ’ın erken dönemlerinde insan hareketlerini ortaya koyması açısından önemlidir.

Ovaören-Yassıhöyük Kazıları ve Orta Anadolu Demir Çağı Mimarisinde Gelişim ve Değişime Kronolojik Bir Bakış

Höyük · 2023, Sayı 11 · Sayfa: 49-71 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.1.041
Tam Metin
Orta Anadolu Bölgesi’nin jeolojik açıdan zengin Kapadokya Bölümü içerisinde yer alan Ovaören, Nevşehir ili Gülşehir ilçesine bağlı Ovaören kasabasının 2,5 km güneyinde, 3 farklı birimden oluşan arkeolojik bir bütünlüğü temsil etmektedir. “Ovaören Arkeolojik Yerleşim Alanı” olarak da tanımlanan söz konusu alan batıda Topakhöyük ve Teras Alanı, doğuda ise bu birimlere 350 m uzaklıktaki Yassıhöyük’ten oluşmaktadır. Ovaören’de 2007-2021 yılları arasında gerçekleştirilen kazı çalışmaları 3 birimin kronolojik olarak birbirini tamamlayan nitelikte alanlar olduğunu ortaya koymakla beraber, Topakhöyük ve Teras Alanı’nda Erken ve Orta Tunç Çağı tabakaları, Yassıhöyük’te ise Geç Tunç Çağı ve Demir Çağı tabakaları ile zayıf karakterli bir Hellenistik-Roma Dönemi tabakası açığa çıkarılmıştır. Ovaören, Erken Demir Çağı’nda bölgede yaşanan politik ve kültürel değişimden etkilenen, Orta Demir Çağı’nda ise Tabal Ülkesi sınırları içerisinde büyüyüp gelişen yerleşimlerden birisidir. Geç Hitit Dönemi’nde önemli Tabal merkezlerinden biri olduğu anlaşılan Ovaören, Geç Demir Çağı’nda ise Kapadokya Satraplığı sınırları içerisinde yer alan bir kasabaya dönüşmüştür. Bu kapsamda yerleşimde, Demir Çağı tabakalarında açığa çıkarılan mimari kalıntılar ve arkeolojik buluntular bölgenin Demir Çağı kültürünün anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır. Ovaören’de bu gelişim ve değişim sürecini kapsayan Demir Çağı tabakaları, Yassıhöyük’ün Erken Demir Çağı’na tarihlenen YH 8-7, Orta Demir Çağı’na tarihlenen YH 6-4 ve Geç Demir Çağı’na tarihlenen YH 3-2 tabakaları ile temsil edilmektedir.

Ortaköy’de Ele Geçen Bir Hitit Mührü

Höyük · 2023, Sayı 11 · Sayfa: 17-30 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.1.017
Tam Metin
Ortaköy/Şapinuva Kazı Başkanlığı, Çorum Müze Müdürlüğü ve Çorum Emniyet Müdürlüğü’nün iş birliği sonucunda, bronzdan üretilen yarım küre formda bir Hitit mührü bilim dünyasına kazandırılmıştır. Metalden üretilen yarım küre formda damga mühürler, Anadolu arkeolojisinde az sayıda örnekle bilinmektedir. MÖ 15. yüzyılın sonları ile MÖ 14. yüzyıla geçiş sürecinde ortaya çıkan yarım küre formda mühürlerin tarihlemesi konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Buluntuların ele geçtiği konteksler, üzerlerinde yer alan hiyeroglif işaretler ile süsleme motifleri mühürlerin tarihleme kriterleri olarak kullanılmıştır. Ortaköy mührü, metalden üretilen diğer yarım küre forma sahip mühür örnekleriyle hem tarihleme hem de süsleme motifleri açısından paralellik göstermektedir. Üzengi biçimli bir tutmağa sahip olan mührün hem dışbükey hem de taban kısmında yer alan hiyeroglif işaretlerle mühür sahibinin adı ve unvanı okunmaktadır. Mührün üzerinde yer alan bantlardaki süslemelerde bitkisel ve simgesel motiflerin yanı sıra mühür sahibinin adı ve unvanına yer verilmiştir. Mühür sahibinin adı ve unvanının bantlar üzerinde süsleme motifi olarak kullanılması diğer yarım küre mühür örneklerinde görülmemektedir. Mührün ele geçtiği Ortaköy ilçesinin sınırları içerisinde, 1990 yılından itibaren kazı çalışmaları yapılan ve MÖ 14. yüzyılın ilk yarısında Hitit İmparatorluğuna başkentlik yapmış Şapinuva kenti yer almaktadır. Mühür, Şapinuva’da tespit edilen Hitit Dönemi’ne ait arkeolojik bulgular ve yazılı belgelerin tarihlemesiyle paralellik göstermektedir. Bu makalede, mührün üzerindeki hiyeroglif işaretlerin okunmasına, mührün üretim tarihinin ve yerinin belirlenmesine odaklanılmıştır.

Beycesultan Höyüğü Doğu Koni Geç Tunç Çağı Araştırmaları

Höyük · 2023, Sayı 11 · Sayfa: 31-48 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.1.031
Tam Metin
Batı Anadolu Geç Tunç Çağı kültürel sürecinin anlaşılmasında önemli bir merkez konumunda yer alan Beycesultan Höyüğü’nde 2007 yılında başlatılan yeni dönem kazıları, bölgede Geç Tunç Çağ kronolojisini yeniden değerlendirmek ve bölgesel ilişkileri anlamak için önemli veriler sunmuştur. Höyüğün hem batı hem de doğu konisinde gerçekleştirilen çalışmalarda Geç Tunç Çağı mimarisine, mekân kullanımına ve yerleşim planlamasına ilişkin bilgilerimize yeni veriler eklenmiştir. Özellikle her iki konide açığa çıkarılan taş temelli kerpiç duvarlı ve birbirlerine bitişik nizamda inşa edilen çok odalı yapılar mimari geleneğin anlaşılmasında önemli bir rol oynamıştır. Batı koniye nazaran çalışmaların henüz başlangıç aşamasında olduğu doğu konideki Geç Tunç Çağı araştırmaları ise batı konideki kültürel sürecin tamamlayıcı bir öğesi olarak sunduğu bilgilerle, yerleşimde bu kültür sürecinin anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Bu alanda yürütülen çalışmalarda büyük bir mekânda tespit edilen Hitit Dönemi’ne ilişkin çanak çömleklerin varlığı ve Hitit etkili buluntular, yerleşimde Hitit varlığının arkeolojik yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Pisidia Antiokheia’sı Geç Antik Çağ İşliklerinde Bulunan, Yerel Üretim Pişmiş Toprak Mühürlü Unguentarium ve Kandiller

Höyük · 2023, Sayı 11 · Sayfa: 141-175 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.1.133
Tam Metin
Pisidia Antiokheia Antik Kenti’nde 2021 yılında, tiyatronun Roma İmparatorluk Dönemi’nde inşa edilmiş olan sahne binasında (skene), yapılan kazı çalışmalarında açığa çıkarılan pişmiş toprak unguentarium ve kandiller, makalenin konusunu oluşturmaktadır. MS 5. yüzyıldan itibaren işlevini yitirmiş olan sahne binası, günümüzde temel seviyede korunmuş durumdadır. Sahne binası, işlevini yitirdikten sonra binanın içerisine devşirme moloz taşlardan yeni mekânlar inşa edilmiştir. Bu mekânlarda yapılan kazı çalışmalarında pişmiş toprak kandil ve unguentarium formlarına ait toplamda 442 parça ele geçmiştir. Bu parçalar içerisinden seçilen; 7 adet mühürlü unguentarium ve 15 adet kandil ile toplamda 22 parça çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. “Geç Antik Çağ Unguentariumları” olarak tanımlanan parçalar üzerinde yer alan monogram mühürlerin işleniş biçimlerine göre 3 grup altında değerlendirilmiştir. Kandiller de formlarına göre 9 tip altında incelenmiştir. Unguentariumların tamamı birbirine yakın bir tarih gösterirken; Tip I altında değerlendirilen kandiller MS 3. yüzyıla, diğer kandiller ise MS 6.-7. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Tip II- Tip IX başlığı altında ele alınan kandillerin tamamı kalıp yapımı olup; bu kandiller kentte bulunmuş olan kandil kalıplarına uymaktadır. Söz konusu buluntuların, diğer kentlerde bulunan benzer örnekleri ile karşılaştırmaları yapılarak, buluntu konteksi de dikkate alınarak tarihlendirmeye gidilmiştir. Pişmiş toprak eserlerin bulunduğu mekanların dışındaki bir yapıda, yoğun üretim artığı kemiklerin açığa çıkartılmış olması, agoranın başlangıcını oluşturan bu alanın, geç dönemde işlik ve dükkân olarak kullanılmış olduğunu göstermiştir. Aynı şekilde çalışmaya konu edilen mühürlü unguentariumların ve zaten Antiokheia’da üretiminin yapıldığı bilinen kandillerin de bu mekânlarda üretimlerinin/satışlarının yapılmış olma ihtimalleri oldukça yüksektir.

Seramik Sanatının Topluma Yansıması: Karacahisar Kalesi Oyuncak Buluntuları

Höyük · 2023, Sayı 11 · Sayfa: 177-195 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.1.169
Tam Metin
Seramik günlük yaşamın her alanında kullanılmakla birlikte sosyal hayatta önemli bir yere sahiptir. Pişmiş topraktan oluşan örneklerde kâse, tabak, küp, testi, kandil gibi çeşitli kap türleri görülmektedir. Seramiklerin ilk örnekleri yemek pişirmek, saklamak ve servis etmek işlevleriyle yapılmıştır. Ayrıca kandillerde olduğu gibi aydınlatma, yapılarda ise akustik, bezeme ve taşıyıcı elemanları hafifletmek amacıyla kullanılmıştır. Biblo benzeri süs eşyası işlevine sahip olarak kullanıldıkları da görülmektedir. Konumuz kapsamında 1999-2015 yılları arası Karacahisar Kalesi sırlı hayvan figürlü oyuncakları incelenmiştir. Osmanlı Beyliğine ait olan buluntular 14. yüzyıl ile 15. yüzyıl başı arasına tarihlenmektedir. Hayvan figürlü örnekler ana hatlarıyla çok detaylı olmayan kaba şekilde yapılmış köpek ya da kurt, at, koyun, kuş ve koç figürleri şeklindedir. Ancak baş kısımları oldukça gerçekçi betimlenmiş örneklerde bulunmaktadır. Bu örnekler seramik ustalarının gözlem yeteneğini de yansıtmaktadır. Büyük kısmı mevcut olmayan bazı örneklerde ise hayvan türünü tespit etmek zordur. Konumuz oyuncak buluntuları, bölge sosyo-ekonomik yapısı ve kültürü hakkında da önemli bilgiler sunmaktadır. Günlük yaşamda karşılaşılan hayvan figürlerinin aynı zamanda mitolojik kökenlerinin olduğu da bilinmektedir. Hayvan figürlü oyuncaklar seramik ustalarının toplumun her kesiminin ihtiyaçlarına cevap verdiğini göstermektedir. Ayrıca konumuz buluntuları Orta çağ Türk-İslam sanatında toplumun çocuğa verdiği değeri de yansıtmaktadır. Bu tarz seramiklerin varlığı Karacahisar Kalesi’nde ya da yakın bölgelerde seramik üretimi olduğuna işaret etmesi bakımından da büyük önem taşımaktadır.

Syedra Roma Dönemi Taş Kapları

Höyük · 2023, Sayı 11 · Sayfa: 111-139 · DOI: 10.37879/hoyuk.2023.1.103
Tam Metin
Syedra hem liman kenti olması hem de korunaklı zirvedeki yerleşim alanıyla, Antik Çağ’da önemli bir yere sahiptir. MÖ 9. yüzyıldan MS 12. yüzyıla kadar kentte yerleşimin devam ettiği yazıtlardan, buluntulardan ve yapılardan anlaşılmaktadır. Kentin en parlak dönemi, MS 2-4. yüzyıl aralığıdır. Bu çalışmada 28 adet taş kap değerlendirilmiştir. Roma Dönemi’nde taş kaplar, agoralarda hamamlarda, evlerde ve dükkanlarda yoğun olarak kullanım görmüştür. Havan, havaneli, sığ kap, tabak ve çanak Syedra’da ele geçen taş kap türleridir. En yoğun buluntu grubunu havanlar oluşturmaktadır. Havaneli ise ikinci yoğun gruptur. Bu da havanla birlikte kullanılan yardımcı malzeme olmasıyla doğru orantılıdır. Bu eserler, Geç Antik Çağ insanın taş kapları ürettiklerini ve ağırlıklı olarak beslenme kültüründe kullandıklarını göstermektedir. Bu kullanımının yanı sıra ilaç ve kozmetik ürünlerinin yapımında da bu kaplardan yararlanılmış, temizlikte ise sığ kaplar tercih edilmiştir. Kentte bulunan derin havanların zeytinyağı veya şarap üretiminde kullanılmış olabilecekleri düşünülmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere endüstriyel alanda derin havanlar tercih edilmiştir. Geç Antik Çağ’da ölüye sunulan armağanlar arasında taş kaplar da bulunmaktadır. Oda Mezar I ve II’de ele geçen havanlar bu kapların ölü hediyesi olarak mezarlara bırakılmış olabileceklerini göstermesi açısından önemlidir. Tamamlanmamış hâlde elde geçen iki eser, kentte taş kap üretimin varlığını dolayısıyla bir atölyenin olabileceğini göstermektedir. Syedra’da bulunan taş kaplar, MS 2. yüzyıl ile MS 6. yüzyıl aralığına tarihlenmektedir.