742 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 25
- Ottoman Empire 25
- Osmanlı 23
- Dokuma 21
- Ottoman 21
Ebediyete Bağış: Balat Şer‘iyye Sicillerinde Para Vakfı Kayıtları (1555-1838)
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 567-601 · DOI: 10.37879/belleten.2022.567
Özet
Tam Metin
Vakıf medeniyeti olarak da bilinen Osmanlı’da vakıf kurumu eğitimden sağlığa, kültürel hizmetlerden beledi hizmetlere kadar hayatın her alanında çeşitli katkılar sağlamıştır. Kurumun yaygınlığı ve kapsayıcılığı günümüze ulaşan çok sayıda vakfiye içeriğinden tespit edilmektedir. Vakfiyelerde vakfın ciheti doğrultusunda ne tür hizmetler verildiği ayrıntılarıyla kayıtlıdır. Ayrıca, kişilerin mal varlıkları, mimari eserler, kamu görevlileri, hukuki işlemler, mahalleler, aile üyeleri hakkında bilgiler gibi pek çok konu işlenmiştir. Para vakıflarına ait vakfiyelerde ise bahsi geçen konulara ilaveten vakfedilen nakitler, işletim usulleri, nema oranları, elde edilecek gelirlerin kullanımına ait detaylar da söz konusudur. Çalışmanın amacı para vakıflarının işleyiş prensiplerini ortaya koymak ve para vakıflarının sosyoekonomik yönden Osmanlı toplum yaşantısına katkılarını araştırmaktır.
Örneklem alanı olarak, erken dönemlerden itibaren para vakfı vakfiyelerinin bulunduğu İstanbul Balat Şer’iyye Sicilleri alınmıştır. Çalışma 1555-1838 arasında kayıtlı toplam 55 vakfiye üzerinden gerçekleştirilmiştir. Bulguların karşılaştırılması için üç farklı mahkeme kayıtlarında tespit edip incelediğimiz 1491-1911 arasında kurulmuş 426 para vakfı vakfiyesine başvurulmuştur. Bu sayede, vakfiye sayısı ve ait oldukları dönemler itibariyle, şimdiye kadar eksik kalan toplu değerlendirme imkânı yakalanmıştır. Neticede para vakıflarının hizmetlerine devam edebilmek için değişen sosyoekonomik şartlara uyum sağlamak adına ne gibi çabalar harcadığına dair önemli tespitler yapılmıştır. Bu kapsamda para vakıflarının bir yandan kendi içinde geçirdiği değişim ve dönüşümler tespit edilirken diğer yandan bir bütünün parçası olarak vakıfların ebediyete yaptıkları bağışlar örneklenmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Yıllarında Yabancı Ülke Bayraklarının Kullanımı ve Denetimi
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 683-716 · DOI: 10.37879/belleten.2022.683
Özet
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu’nda yabancı ülke bayraklarının varlığı imparatorluğun son döneminde yaygınlaşmıştır. Bu bayrakların sahip olduğu sembolik değerler ve güncel gelişmeler, farklı aidiyetlere sahip bireylerin ve kurumların bayraklara yönelik değerlendirme ve uygulamalarının farklılık göstermesine yol açmıştır. Bayrak, bireyler için kimliklerinin ve aidiyetlerinin görsel sembolü anlamına gelirken resmi kurumların dışında ve izinsiz kullanılması halinde yöneticilerin gözünde egemenliklerine yönelik bir tehdidin ifadesiydi. Osmanlı coğrafyasındaki yabancı etkisinin politik ve gündelik alanlardaki nüfuzunun 19. yüzyılla birlikte artması ve bağımsızlık hareketlerinin yarattığı ayrılıkçı tehdit nedeniyle, devletin gözünde yabancı bayrakların varlığının denetlenmesi ve engellenmesi hassas bir sorun haline gelmiştir. Devlet adamlarının bu amaçla attıkları adımlar süreklilik arz eden bir arka plana sahip olmasına karşın kalıcı çözümler üretmede başarısız olmuştur.
Arşiv belgeleri; devlet adamlarının resmi kurumlarda ve özel mülklerde, yabancı bayrakların kullanılmasına dair belirledikleri kuralları ve denetim usullerini yansıtmaktadır. Seyahatnameler, anılar ve gazete haberleriyse, insanların bayraklara atfettikleri değerleri incelemeyi ve bireyin gözünden bir anlatı oluşturmayı mümkün kılmaktadır. Araştırmada, Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı bayraklara yönelik politikasının hukuki metinlerin yanı sıra fiili durumun etkisiyle zaman içerisinde değiştiği ve bu gelişmelerin sonucunda, uzun bir süre ihlal olarak engellenmeye çalışılan bazı uygulamaların meşru kabul edildiği görülmüştür.
Çarlık Rusya’nın Kafkas Hattı’nı İnşası ve Kuzey Kafkasya’da Hâkimiyet Kurma Mücadelesi
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 717-754 · DOI: 10.37879/belleten.2022.717
Özet
Tam Metin
Kafkas Hattı, Çarlık Rusya’nın Kafkasya’da yayılmasında ve uzun süreli bir hâkimiyet kurmasında önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmada, tahkim edilmiş yerleşim yerleriyle (stanitsa) birbirine bağlanan hattın yapısı, özellikleri ve bölgedeki Rus hâkimiyeti için sağladığı avantajlar incelenmektedir. Kuban ile Terek boylarında uygulanan Rus Kazaklarının iskânı ve hat üzerinde kurulan kaleler, bölgede oluşturulmak istenilen idari-askerî düzen için oldukça önemlidir. Rusların bu faaliyetleri aslında Osmanlı İmparatorluğu’nun Kırım Hanlığı üzerinden Kuzey Kafkasya ile kurduğu irtibatı koparmaya yönelik adımlardır. Zaten XVI. yüzyılda Rusların Terek’te kurduğu kalelerin Osmanlı ve Rusya arasında diplomatik krize dönüşmesi de buradan kaynaklanmaktadır. Vladikavkaz’dan Tiflis’e kadar uzanan Gürcü Askerî Yolu’nun inşası da Rusların Güney Kafkasya’ya inmelerinde büyük rol oynamıştır. Bu yol aynı zamanda Çarlık Rusya’nın dağlık bölgelerdeki hâkimiyeti sağlamak için itaat altına almak istediği halklar üzerine askerî operasyonlar düzenlediği ana güzergâhtır. Haberleşme ve askerî sevkiyatın yapıldığı bu yolun ve aynı zamanda sınır hattının güvenliği için Kafkasya’nın dağlık bölgelerine çok sayıda sefer düzenlenmiştir. Bu amaçla uzun yıllar hattın komutanlığını yapan General Velyaminov ve Kafkasya Orduları Başkomutanı Baron Rozen’in 1831-1832 yılları arasında düzenlediği seferler de bu makalede incelenmektedir.
Osmanlı Döneminde İzmir’den Yapılan İhracatın Analizi (1774-1776)
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 603-640 · DOI: 10.37879/belleten.2022.603
Özet
Tam Metin
Bu çalışma, Osmanlı İmparatorluğu’nun İzmir’den yürüttüğü ihracatına ilişkin olarak, altı adet arşiv defterinden (gümrük defteri) hareketle, 1774-1776 yıllarına yönelik bir örneklem oluşturmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın temel sorusu, söz konusu yıllarda Osmanlı’nın İzmir Meyve Gümrüğü’nden yaptığı ihracatın yapısal özellikleri nelerdir şeklinde ifade edilebilir. Bunun için, söz konusu yıllarda İzmir Meyve Gümrüğü’nden ihracat yapan 244 geminin mal götürdüğü limanlar; ihracatı gerekleştiren bu gemilerin bandıraları ve 1.487 adet tüccara ait olan 2.563 parça ihraç malı sayısal olarak ve vergi rakamları bağlamında incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar, Osmanlı İmparatorluğu ihracatının ağırlıklı olarak Fransa, İngiltere ve Flemenk limanlarına yöneldiği; bu ihracatta Fransız, Venedikli, İngiliz ve Flemenk bandıralı gemilerin kullanıldığı; ihracata konu olan malların ise ham pamuk, iplik ile hammadde ve kimyasal mallardan oluştuğu şeklindedir. Bu sonuçların, daha önceden benzer kaynaklar kullanılarak yapılan kimi çalışmaların bulgularını kısmen desteklediği açıktır. Ancak elde edilen sonuçların bir tür örneklem olduğu ve genelleme yapabilmek için uzun dönemli serilerin incelenmesi gerekliliği mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Antalya Kaleiçi Panhagia Kilisesi ve Câmi-i Cedid
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 533-566 · DOI: 10.37879/belleten.2022.533
Özet
Tam Metin
Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan Antalya Kaleiçi Panaghia Kilisesi, câmiye dönüştürüldüğü XVI. yüzyılın başlarına kadar Hristiyan cemaatinin ibadetine açık kaldı. Kilise, Sultan II. Bayezid’in emriyle câmiye çevrildikten sonra Câmi-i Cedid (Yeni Câmii) adını almıştı. Ne var ki İslam egemenliği döneminde uzun süre kullanılan ve Rum nüfusun meskûn olduğu bir semtte bulunan kilisenin câmiye dönüştürülmesi, kentin demografik yapısında yaşanan değişimin de etkisiyle bir süre sonra cemaatler arası çekişmelere neden oldu.
Panaghia Kilisesi câmiye dönüştürüldükten sonra yaklaşık dört asır boyunca ibadethane işlevi görmüş, XIX. yüzyılın sonunda yanarak tahrip olmuş, daha sonra da terk edilmiştir. Bu makale Panaghia Kilisesi’nin ve dönüştürüldükten sonraki adıyla Câmi-i Cedid’in Osmanlı dönemindeki dönüşümünü ve terk edilmesiyle sonuçlanan sürecin nedenlerini anlamayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda konuya ilişkin mevcut literatür eleştirel bir analize tabi tutulmuş, tarihi kaynaklar yeniden değerlendirilmiştir. Ayrıca, kaynakların yetersiz olduğu koşullarda, yapının kentin dinî manzara’sı içindeki yerinden ve kentin nüfus yapısından hareketle câminin tarihi ve ona atfedilen önem yorumlanmaya çalışılmıştır.
Karain Mağarası Orta Kalkolitik Dönem Seramiği
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 305 · Sayfa: 1-37 · DOI: 10.37879/belleten.2022.001
Özet
Tam Metin
Karain Mağarası’nın B gözünde yapılan çalışmalarda H I-IV katmanlarında Kalkolitik Çağ’a tarihlenen seramik örnekleri ele geçmiştir. Çağın erken, orta ve geç dönemlerini içeren örneklerinin mağaranın dip kenarlarında, özellikle H I-III katmanlarında, oldukça karışık durumda olduğu gözlenmiştir. Bu makale kapsamında söz konusu karışık malzeme içinde yer alan Orta Kalkolitik Dönem’e tarihlenen karakteristik seramik örnekleri değerlendirilmiştir. Seramik örnekleri içinde yer alan sepet kulplu ve mantar başlı saplı çanaklar ile mahmuzlu kulplara sahip çömlekler, Troas’tan Likya bölgesine kadar uzanan ortak seramik kültürünün ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu kültür bölgesinde yer alan Malkaya Mağarası, Tavabaşı Aşağı Mağarası ile birlikte Karain Mağarası, bölgede Orta Kalkolitik Dönem’e sadece höyük yerleşimlerinin olmadığını, aynı kültür materyallerini kullanan mağara yerleşimlerinin de olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir. Bunun yanı sıra B gözünde bulunan seramik ve diğer buluntular birlikte değerlendirildiğinde; mağaranın mevsimlik olarak kullanılmadığı, Troas’tan Likya bölgesine kadar uzanan ortak kültürel materyallere sahip, ancak farklı yaşam biçimini tercih etmiş insanlar tarafından sürekli bir yaşam alanı olarak kullanıldığı düşünülmüştür.
Çivi Yazılı Kayıtlardan Antik Yunan Kaynaklarına Efsaneleşen Anadolulu Kral Adı Mita/Midas
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 469-498 · DOI: 10.37879/belleten.2022.469
Özet
Tam Metin
Eski Anadolu uygarlıkları içerisinde Anadolu kültür mirasına Muškiler/Frigler, başkentleri Gordion (Polatlı-Ankara) ve onların ünlü kralları Mita/Midas oldukça derin etkiler bırakmıştır. Özellikle Hellenistik dönemle birlikte efsanevi yönleriyle mitoslara konu edilen Frig Kralı Midas, hem Frigler’in Anadolu siyasi tarihindeki varlığı hem de kralın icraatları açısından ayrıca merak konusu olmuştur. Kral Mita/Midas adıyla ilişkili olarak erken veriyi Orta Hitit dönemi sonlarına tarihlenen Hitit çivi yazısıyla kaydedilmiş Pahhuwalı Mita metinleri sağlamıştır. Bu metinlerin ardından Mita kral adına MÖ 8. yüzyıl ortalarından sonra Asur çivi yazılı kayıtlarda rastlanılmıştır. Bu kayıtlarda Muškili Mita olarak geçen kral Anadolu siyasetinin belirleyicilerinden, güçlü bir lider figürü olarak aktarılmıştır. Yine aynı döneme tarihlenen Hiyeroglif Luvice kayıtlarda Mita olarak yazılan kral adı, Eski Frigce yazıtlarda Mida olarak anılmış ve kral Mida genellikle inanç pratiklerine ait metinlerde kaydedilmiştir. Anadolu kökenli bir kral adı olan Mita’nın temelde birincil kaynaklarla tarihi ve dilbilimsel açıdan irdelenmesinin amaçlandığı bu çalışmada, Mita/Midas adını kullanan kralların tarihi süreç içerisinde hem siyasi hem de efsanevi varoluşuna dair aktarımlara da yer verilmiştir.
Bee Houses as a Rural Construct: Sampling from Konya, Türkiye
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 499-532 · DOI: 10.37879/belleten.2022.499
Özet
Tam Metin
Within the historical and geographical continuity of beekeeping culture, a rural building typology has developed for the storage of hives and use of bees. The bee house structures, also known as apiaries and function as shelters used by bees to produce honey are unique and distinctive components of the rural context. The architecture of these structures can be examined in a typological framework through their tectonic qualities as they differ in terms of material, construction logic, and architectural design. This study addresses the bee house as a rural architectural type and interprets the typological reading by examining the structural construct and logic of this building type through the concepts of “tectonic” and “syntax”. To illustrate the discussion, a group of bee houses identified and documented in the field surveys conducted in rural areas within the borders of Konya province in Turkey are introduced and contextualized; typology is prepared by classifying the documented sample according to construction techniques. For comparison, Antalya examples which set the basis of the typology are briefly mentioned.
16. Yüzyılda Osmanlı-Avrupa Ticari İlişkilerine ‘Yusufça Defnesi’ Örneğinde Bir Bakış
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 305 · Sayfa: 119-176 · DOI: 10.37879/belleten.2022.119
Özet
Tam Metin
Bu makalenin konusunu Kocaeli’nin Kandıra İlçesi Yusufça Köyü’nde bulunmuş olan ve “Yusufça” olarak adlandırılmış defne oluşturmaktadır. Defnede toplam 154 adet altın, 2 adet gümüş sikke bulunur. Altın sikkelerin 98’si Osmanlı diğer 56’sı ise Avrupa sikkelerinden oluşmaktadır. Avrupa sikkeleri ile Osmanlı padişahlarının sikkeleri çağdaştır. Defne kabaca 1462-1622 yılları arasına tarihlenen sikkelerden oluşan yaklaşık 160 yıllık bir birikimi göstermektedir. Bu çalışmanın amacı, 16. yüzyıla tarihlenen defne ışığında söz konusu yüzyılda varlık göstermiş İmparatorluk/devletler/ beyliklerin ticari faaliyetleri/ilişkileri üzerinden para dolaşımını tartışmaktadır. Bu nedenle de önce 16. yüzyıl Osmanlı dünyasında ekonomi, pazar, ticaret, tüccar ve para konuları üzerinde durularak defnede yer alan sikkeler tarihsel, bölgesel ve darphane işleyişleri ile birlikte ele alınmak istenmiştir. Makalede 16. yüzyıla tarihlenen, Osmanlı ve Avrupa sikkelerinden oluşan 154 altın 2 gümüş sikke içeren Yusufça Defnesi örneğinden yola çıkarak, 16. yüzyılda uzun mesafeli ticarette altın sikkelerin yeri/ dolaşımı, birikimin sahibi ve mesleği tartışılmıştır. Defnedeki yabancı paraların temsil ettiği devletlere, altın paralarına ve darphanelerine değinilmiş, söz konusu devletler ve Osmanlı İmparatorluğu arasında ilişkiler ve bu iki devletin sikkeleri tartışılmış, Yusufça Defnesi, Anadolu ve Anadolu dışındaki çağdaş benzer defne örnekleri ile karşılaştırılarak ayrıca değerlendirilmiştir. Şehirlerde ya da kırsalda daha büyük madeni paraların bir parçası olarak toprağa gömülü bulunan değerli madenden paralar; paraların bulunduğu yerleri, nasıl kullanılmış olabileceğini, madeni para üretimi ve insanların para kazanma düzeylerini açıklayabileceği ilişkin ipuçlarından yola çıkarak, altın paranın nasıl ve kim tarafından kullanıldığı, defne sahibi ve birikimi tartışılmıştır.
Osmanlı Devleti’nde Bir İngiliz Sermaye Girişimi: Şirket-i Maliye-i Mahdûde-i Osmanî
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 305 · Sayfa: 219-249 · DOI: 10.37879/belleten.2022.219
Özet
Tam Metin
Uluslararası ticaret ve yabancı sermaye yatırımları kapitalizmin çevre ülkelere başlıca yayılma kanallarındandır. Sanayi Devrimi’ni tamamlamış olan İngiltere’nin Kıta Avrupası’nda korumacı dış ticaret politikaları ile karşılaşması onu hammadde ve pazar ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla dünyanın diğer bölgelerine sevk etmiştir. Osmanlı Devleti de sahip olduğu zengin doğal kaynaklar ve geliştirilmeye açık ulaşım vasıtaları ile hammadde ve pazar ihtiyacındaki gelişmiş ülkeler için cazip bir yatırım alanı olmuştur. İngiliz sermayedarların Osmanlı topraklarında gerçekleştirdikleri yabancı sermaye yatırımları 1838 sonrası sürecin önemli bir bileşenidir. Özellikle Kırım Savaşı’nı takip eden dönemde İngiltere, Osmanlı Devleti’nde birçok farklı alanda yatırım girişimlerinde bulunmuştur. Bu girişimlerden bir tanesi de Londra’da kurularak Osmanlı Devleti’nin farklı şehirlerinde şubeler açan Şirket-i Maliye-i Mahdûde-i Osmanî’dir. Şirket, Amerikan İç Savaşı süresince uluslararası piyasalarda ortaya çıkan pamuk kıtlığı, fyat artışları ve yüksek karlılık nedeniyle Osmanlı topraklarında pamuk üretimini teşvik etmek amacıyla kurulmuşsa da uzun vadeli bir girişime dönüşememiştir. Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nde gerçekleştirilen farklı bir yabancı sermaye girişiminin iktisadi ve tarihsel arka planının detaylandırılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda dönemin arşiv kaynaklarından ve gazetelerden istifade ederek Şirket-i Maliye-i Mahdûde-i Osmanî’nin kuruluşu, faaliyet alanları ve faaliyetlerine neden son verdiği araştırılmaktadır. Çalışmanın bulguları ucu 1866 Paniği’ne uzanan birtakım ilişkileri ortaya koymaktadır.