1429 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Nysa Girlandlı / Eros Figürlü Korinth Başlıkları

Höyük · 2022, Sayı 9 · Sayfa: 85-111 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.085
Tam Metin
Bu makalede Aydın ili, Sultanhisar ilçesi sınırları içerisinde yer alan Nysa Antik Kenti’nde 2013-2020 yılları arasında yürütülen kazı çalışmalarında ele geçen dört adet girlandlı / Eros fgürlü korinth başlığı ile benzer ölçü ve stildeki yirmi iki adet Eros fgür parçası ve elli sekiz adet defne yapraklı girland askısı parçasının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Nysa Antik Kenti’nde, kent merkezinde yer alan forumun doğu kenarı boyunca inşa edilmiş çarşı bazilikasının kuzeyindeki tribunal bölümünde ve forumu kuzeyden sınırlandıran doğu-batı yönünde uzanan kentin sütunlu ana caddesi olan Cadde 1 kazılarında ele geçen girlandlı / Eros fgürlü başlıkların girland dekorasyonuna ait öğelerinin incelendiği çalışmada benzer komposizyonu gösteren Anadolu örnekleriyle tipolojik yönden karşılaştırmaları yapılmaktadır. Korinth başlıklarının ve girland dekorasyonunun bezeme ve stilistik özelliklerine göre MS 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmiş ancak Nysa’da ait oldukları yapı kesin olarak saptanamamıştır. Buluntu yeri itibarıyla değerlendirilen başlıkların farklı alanlar olan forum ve çarşı bazilikasının fgürlü “skylla” başlıklarıyla aynı yapı projesine ait olabilecekleri üzerine bir hipotez sunulmaktadır.

Perge’de Roma İmparatorluk ve Geç Antik Dönem’de Görülen İthal Keramik Malzeme Üzerine Genel Bir Değerlendirme

Höyük · 2022, Sayı 9 · Sayfa: 67-84 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.067
Tam Metin
Perge, eski çağlarda Pamphylia olarak tanımlanan ve Antalya ilinin ovalık kısmını oluşturan bölgenin önemli kentlerinden biridir. Kentte bugün ayakta kalmış yapıların büyük çoğunluğu Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenmektedir. Bununla birlikte kentin akropolisinde yapılan çalışmalarla Perge’deki en erken insan izlerinin MÖ 5. bin civarına tarihlendiğini söyleyebilmek mümkün olmuştur. Bu tarihten itibaren yaklaşık MS 7. yüzyıla kadar kesintisiz yerleşim izlenen Perge’de 1946 yılından beri kazı ve onarım çalışmaları sürdürülmektedir. Farklı dönemlerde ve farklı uzmanlar tarafından sürdürülen çalışmalar sayesinde kentin keramik repertuarının oldukça geniş olduğu anlaşılmaktadır. Perge, kıyıdan içeride bir yerleşim yeri olmakla beraber, aslında gemilerle geliş gidişe uygun Aksu nehrine yakınlığı sayesinde aynı zamanda bir liman kentidir. Bu elverişli konumu sayesinde güçlü bir ticari ağa sahip olduğu söylenebilir. Nitekim yerleşmede MÖ 5. binden itibaren çok çeşitli türlerde keramik malzeme bulunmuştur. İleride gerçekleştirilmesi planlanan Perge keramik repertuarı çalışmalarına bir altlık oluşturması amacıyla hazırlanan bu derlemede kentin uzun süreli ve kesintisiz tarihinde Roma İmparatorluk ve Geç Antik Dönem ithal kaliteli keramik malzemeye odaklanmaktadır.

Pisidia Antiokheiası Men Kutsal Alanı Hazine Binaları (THESAUROI)

Höyük · 2022, Sayı 9 · Sayfa: 113-135 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.113
Tam Metin
Makalenin konusunu, Pisidia Antiokheia’da Tanrı Men’in Kutsal Alanında bulunan “Hazine Binaları” oluşturmaktadır. Tapınak ve Kutsal Alan, Antiokheia’nın 5 km doğusunda 1600 m yüksekliğindeki Gemen Dağı’nın tepesindedir. Binalar, tapınağın kuzeydoğu köşesinde doğuya doğru yan yana sıralanmıştır. Alanda 2017 yılında başlatılan kazılar 2018 yılında tamamlanmış ve yedi tane bina açığa çıkarılmıştır. Yapıların içerisinde en son evrede konulmuş olan seramik, cam, pişmiş toprak, kemik, fldişi, kireçtaşı ve mermerden yapılmış eserler ile bronz ve gümüş sikkeler insitu olarak bulunmuştur. Birbirinin aynısı, girişleri güneyde templum in antis planlı yapılar, 3,30x4 m ölçülerinde, korunmuş duvar yükseklikleri yaklaşık 1,5 – 2 metre arasındadır. Binaların, daha geniş olan kuzey duvarları yaklaşık 1 m genişliğindeyken diğer duvarları ortalama 70 cm kalınlığındadır. Yapılardan 1, 5 ve 6 numaralı olanların kuzey duvarının önüne yaklaşık 1 m yüksekliğinde bir seki yapılmış ve kült objeleri bu sekinin üzerine ve önüne yerleştirilmişken, diğerlerinde bir seki yoktur. Son kullanım evresi son pagan İmparator Julianus döneminde olan binaların en erken evreleri hakkında yeterince arkeolojik ve epigrafk veri bulunamamıştır.

Tripolis’ten Bronz Bir Kantar

Höyük · 2022, Sayı 9 · Sayfa: 137-154 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.137
Tam Metin
Antik Dönem’de Lydia olarak bilinen bölgede yer alan Tripolis’te, 2016 yılı kazı sezonunda Kutsal Alan’ın kuzeyinde yapılan çalışmalarda, hareketli kantar ağırlığının üst yarısı ile kuvvet koluna bağlantısını sağlayan zinciri dışında eksiksiz ve sağlam bronz bir kantar bulunmuştur. Kantar kolu üç farklı ölçü skalasına sahip kuvvet kolu ve üç askı kancalı yük kolundan oluşmaktadır. Kuvvet kolu üzerinde hareketli ağırlık ve yük kolunun uç boğazına yerleştirilen yük aksamı kantarın sabit olmayan bölümlerini oluşturmaktadır. Üç farklı ölçü skalanın üzerinde belli aralıklarla yerleştirilmiş harf, sembol ve birimler sayıları temsil etmektedir. Tripolis kantarı, üretim ve yayılım alanı değerlendirildiğinde Akdeniz Havzası gibi geniş bir alanı kapsayan, Konstantinopolis tipi buluntu grubuna dâhil edilebilir. Tripolis kantarı yük kolu üzerinde yer alan “Ioannes” yazıtı detaylı incelendiğinde, kentte piskoposluk yapmış aynı isimli kişiyi işaret etmektedir. Yazıtta yer alan ismin katıldığı konsil tarihleri değerlendirildiğinde, kantarın MS 5. yüzyıldan dan sonra üretilmiş olamayacağı ileri sürülebilir. Bronz kantar üzerindeki semboller kentin, Geç Antik Çağ’da ticari faaliyetlerini yansıtmasının yanı sıra, dini ve sosyal yaşamı ile ilgili önemli bilgiler veren buluntular arasındadır.

Prusias Ad Hypium Antik Tiyatrosu: Yeni Kazılar, İlk Veriler

Höyük · 2022, Sayı 9 · Sayfa: 33-66 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.033
Tam Metin
Bu yayın, Prusias ad Hypium antik kenti tiyatrosunda yapılan arkeolojik kazıların güncel bilimsel verilerini bilim dünyasıyla paylaşmayı amaçlamaktadır. Günümüz Düzce ili sınırlarında kalan antik Prusias ad Hypium antik kenti, Bithynia Bölgesi’nin en önemli kentlerinden biridir ve ne yazık ki büyük oranda modern yerleşimin altındadır. Tiyatro bu kentin günümüze kadar korunan tek anıtsal yapısıdır. Tiyatro kentin güneye bakan yamacı üzerinde inşa edilmiştir. Üç bölümlü ve altı tonozlu girişe sahip caveası, yarım daireyi aşan orkestrası ve üç kapı ve altı pencereye sahip sahne binası ile oldukça görkemli bir yapıdır. Geç Hellenistik-Erken İmparatorluk Dönemi’nde inşa edilmiş olan tiyatro, Yunan ve Roma özelliklerini bir arada göstermektedir. Bu sebeple önemli geçiş tiyatrolarından biridir. Yapılan kazılarda ortaya çıkan mimari elemanlar ile bazı yazılı kanıtlarla tiyatronun İS 2. yüzyılda geniş çaplı bir yenileme geçirmiş olduğu anlaşılmaktadır. 2020 yılı kazıları ile de tiyatronun planının anlaşılması ve belgelenmesi mümkün olmuş, daha önceki yıllarda tiyatro hakkında çalışmalar bilim insanlarının ortaya koyduğu planlar ve bilgiler kesin şekilde değişmiştir.

Euromos Agorası Kuzey Stoa Üzerine Bir Ön Değerlendirme

Höyük · 2022, Sayı 9 · Sayfa: 1-32 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.001
Tam Metin
Batı Anadolu antik kentleri içerisinde agorası kısmen iyi korunmuş antik kentlerden birisi Euromos’tur. Son yıllarda yapılan temizlik ve kazı çalışmaları ile sınırları belirlenen agora Hellenistik döneme ait olup dorik düzendedir. Çift nefi olan güney stoanın iç kolonadı Ionik dış kolonadı Doriktir. Türk Tarih Kurumunun destekleri ile son iki yıldır kuzey stoada çalışmalar yapılmaktadır. Bu makalede Euromos agorasının kuzey stoası ele alınmaktadır ve temel amaç restitüsyon çıkarmaya yöneliktir. Bu çerçevede stoanın korunan mimari blokları açığa çıkarılarak belgelenmiş ve çizimleri yapılmıştır. Stoanın stylobat blokları doğrudan toprağın üzerine yerleştirildikleri için zaman içerisinde meydana gelen çökmelerden dolayı haff de olsa yer yer engebelidir. Kullanılan yerel mermerin kalitesiz oluşu, iklim şartlarına bağlı olarak kolayca deforme olmasına neden olmuştur. Eksik blokların çoğunun ise kireç ocaklarına taşındıkları anlaşılmaktadır Sütunların alt kısımları yivsiz olup bazısının alt tamburları in situ durumdadır. Arşitrav bloklarından sadece dört parçanın korunmuş olması dikkat çekicidir. Bütün bu az korunmuşluğa rağmen mevcut bloklar ve benzer örneklerin yardımı ile stoanın sağlıklı bir restitüsyonu çıkarılabilmiştir.

Harput Darplı Osmanlı Sikkeleri ve Belirlenen İki Yeni Tip

Höyük · 2022, Sayı 9 · Sayfa: 179-198 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.179
Tam Metin
Harput İç Kale’deki yerleşimin bugüne kadar MÖ 8. yüzyılda Urartular zamanında başladığı tahmin edilmekteydi; ancak 2021 yılı arkeolojik kazı sezonu buluntuları, kaledeki yaşantıyı M.Ö. 3. bin yıla kadar götürmüştür. Bu tarihten, Erken Cumhuriyet Dönemi’ne kadar da (1930’lu yıllar) kale içinde kesintisiz yerleşim görülmektedir. Ortaçağ’dan itibaren de burada bir darphanenin varlığı bilinmektedir. Bu nitel araştırmada, Harput’un Osmanlılarca fetih tarihi sorununa da değinilmiştir. Harput İç Kale kazılarında bulunan Harput darplı Osmanlı sikkeleri, makalenin ana konusunu oluşturmaktadır. 9 adet sikkenin 1’i (Kat. No: 1) Yavuz Sultan Selim Dönemi’ne, 7’si de (Kat. No: 2-8) Kanûnî Sultan Süleyman Dönemi’ne tarihlendirilmiştir. 1 adet sikkenin de (Kat. No: 9) hangi hükümdar döneminde darp edildiği tespit edilememiştir. Katalogda yer alan 2 ve 9 numaralı mangırların, Harput darplı Osmanlı sikkelerinin yeni tipleri olduğu tahmin edilmektedir. Yanı sıra; Harput darphanesiyle ilgili ilk kez ayrıntılı bilgi verilmiş, burada hangi devletlerin sikke kestirdiği gibi sorularla ilgili dağınık, eksik bilgilerin nümismatik veriler ölçeğinde derlemesi ve yorumlaması yapılarak darphanenin iç kalede nerede olabileceğine dair görüş sunulmuştur. Sonuç olarak, Harput araştırmacılarının ve Osmanlı yazarlarının verdikleri bilgilerden hareketle, 921/1515 kışında başlayan fethin, 922/1516 baharında tamamlandığı anlaşılmıştır. İlhak tarihi belli olmasına rağmen çeşitli kataloglarda yer alan Harput darphanesine ait 920/1514 tarihli sikkenin de üzerine durulmuş ve bunun hatalı okunduğu, gerçekte de 925/1519 yılına ait olması gerektiği kanaatine varılmıştır. Böylece net bir fetih tarihi (1516) ortaya çıkmıştır.

Türkçede Hibrit (Melez) Sözcükler

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 253-290
Hibrit; Türk dilinde iki farklı yapı, tür ve kökenin bir araya gelmesiyle oluşan sözcük olup Arapça melez sözcüğüyle de karşılanabilmektedir. Bu kavram hem fen bilimlerinde hem sosyal bilimlerde kullanılmaktadır. Çıkış yeri biyoloji ve bitki bilimleri olan terim; sosyoloji, müzik, teknoloji, otomotiv ve son zamanlarda eğitim gibi alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada hibritleşme Türk dili alanına uyarlanmış, bu minvalde Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük'teki iki farklı kökene ait sözcüklerin oluşturduğu birleşik yapıların durumu değerlendirilmiştir. Araştırmada genel tarama modeli kullanılarak sözlüğün tamamı taranmıştır. Araştırmanın evrenini Türkçedeki tüm hibrit yapılar; örneklemini ise Türkçe Sözlük'te farklı iki dile ait sözcük ve(ya) eklerden oluşmuş bitişik yazılan sözcükler oluşturmaktadır. Bitişik yazılan en az iki sözcükten müteşekkil yapılar ile Türkçe dışındaki eklerle oluşturulmuş türemiş sözcükler fişlenmiştir. Bu yapılar ait oldukları dile ve dizilimlerine göre sınıflandırılmıştır. Türkçe Sözlük'te toplam 1.839 hibrit yapı tespit edilmiştir. Bu yapılar Türkçe + Arapça, Fransızca + Türkçe, Türkçe + İbranice, Yunanca + Soğdca, Rumca + Türkçe, Türkçe + Farsça + Türkçe, Arapça + Arapça + Türkçe biçiminde birbirinden farklı dizilişler göstermektedir. Bazı gruplardaki hibrit yapıların sayısı fazlayken (Türkçe + Arapça = 755) bazıları sınırlıdır (Türkçe + Latince = 1). Bu çalışma; Türkçenin söz varlığında yer alan hibrit yapıları tespit ve tasnif etmek, hibrit sözcüklerin kökenlerini ve kullanım alanlarını belirlemek üzere yapılmıştır.

Olumsuz Kutuplanma Ögelerinin Lisans Bağlamlarına Anlam Bilimsel Yaklaşımlar

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 237-251
Olumsuz kutuplama ögesi (OKÖ) doğal dillerde yaygın bir biçimde görülen, ortaya çıkması için genellikle olumsuz biçim birimlerine ihtiyaç duyan bağımlı dilsel unsurlar olarak tanımlanmaktadır. Olumsuzluk ifadelerinin açıkça yer aldığı durumlar dışında OKÖ'ler soru ve şart cümleleri gibi yapılarda da yer yer kendini göstermektedir. OKÖ'ler Türkçede genellikle olumsuzluk ifadelerinde, evet-hayırlı soru cümlelerinde ve nadiren şart cümlelerinin öncüllerinde gözlemlenmekte olup derlem temelli bir incelemeye dayanan sınırlı sayıda çalışmaya da bunların konu edildiği görülmektedir. Bu çalışmada; OKÖ'ler konusunda anlam bilimi temelli yaklaşımları temel alan bir alan yazını taraması yapılarak Klima, Ladusaw, Zwarts, Giannakidou gibi araştırmacıların çoğunlukla İngilizcede ortaya koydukları anlam bilimsel analizlere odaklanılmakta ve Zidani-Eroğlu, Aygen-Tosun, Besler, Kelepir, Görgülü gibi araştırmacıların Türkçeye dair yaptıkları analizler de özetlenerek OKÖ'lerin neden belirli bağlamlara duyarlı olduğu, aynı dil içinde gösterdikleri farklılıklar ile farklı dillerdeki tipolojik gruplandırılmalarda oynadıkları roller konularında araştırmacılara bir bakış açısı sunmak amaçlanmaktadır.

Okuma Seviyesinin Belirlenmesinde İkame Kelime Uygulaması

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 209-236
Okuma seviyesinin tespitinde boşluk tamamlama tekniği (cloze) ve labirent testleri (maze) gibi pek çok teknik kullanılmaktadır. Literatürdeki boşluk tamamlama tekniğini doğrudan kullanan çalışmalar incelendiğinde boşluk tamamlama testinde eş anlamlı kelimelerin doğru cevap kabul edilmemesinin dezavantaj sebebi olduğu, bu sebeple seviye tespitinde çoğu zaman geçerli puanlar vermediği görülmektedir. Boşluk tamamlama tekniğinin öğrencilerin okuma seviyesini ölçmede sağlıklı sonuçlar vermemesi ikame kelime uygulamasının ortaya çıkış sebebidir. Araştırmanın amacı bireylerin okuma seviyelerinin tespitinde kullanılan tekniklerden boşluk tamamlama ve labirent tekniklerinin ne ölçüde işe yaradığını ve Türkçeye uygunluğunu görebilmektir. Dillerin kelime ve cümle yapıları farklılık göstermektedir. Boşluk tamamlama testlerinde boşluklara yazılan kelimelerden eş anlamlıların ya da anlamı tamamlayan ancak doğru cevaptan farklı olan kelimelerin doğru olarak kabul edilmemesi, bağlam ile anlam arasındaki ilişkiyi yok saymaktadır; bu nedenle öğrencilerin hâlihazırdaki okuma seviyeleri ile her dört, beş ve altıncı kelimenin silindiği boşluk tamamlama testleriyle belirlenen okuma seviyeleri arasında büyük ölçüde farklılık olduğu görülürken ikame kelimeler doğru cevap kabul edildiğinde okuma seviyeleri arasındaki uyumun arttığı görülmektedir. Elde edilen veriler, okuma seviyesinin tespit edilmesinde ikame kelime uygulamasının daha duyarlı sonuçlar verebileceğini düşündürmektedir.