742 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 5 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE ADIYAMAN VİLAYETİNİN KURULUŞUNA DAİR BİR TARTIŞMA*

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 104 · Sayfa: 357-382 · DOI: 10.33419/aamd.1016007
Tam Metin
Demokrat Parti’nin 10 yıl süren iktidarının tartışmalı konularından birisi 1954 seçimlerinden sonra Malatya’nın ikiye bölünmesi ve Adıyaman vilayetinin kurulmasıdır. Osmanlı Devleti’nin dönüşüm çağı sayılan Tanzimat döneminde yapılan idari taksimat düzenlenmeleri sırasında bölgenin Malatya’ya bağlanmasından hemen hemen bir asır sonra Adıyaman, Demokrat Parti tarafından il hâline getirilmiştir. 1954 seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü’nün memleketi Malatya’nın bölünmesi ve aynı dönemde Cumhuriyetçi Köylü Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’nın memleketi Kırşehir vilayetinin de ilçeye dönüştürülmesi geniş tartışmalara neden olmuştur. Demokrat Parti iktidarının seçimlerde muhalefet partilerine oy veren bölgeleri cezalandırdığı tartışmaları daha o günlerde başlamış ve günümüzde de Demokrat Parti karşıtı çevrelerde genellikle kabul görmüş bir düşünce olarak yerleşmiştir. Oysa Adıyaman’ın Malatya’dan ayrılarak il hâline getirilmesine ne İsmet İnönü ve ne de Cumhuriyet Halk Partisi mensupları karşı çıkmışlardır. Parlamentoda yapılan kanun tasarısı görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tasarıyı desteklemişler, itirazlarını ise Adıyaman’ın il hâline getirilmesine değil; bu yeni vilayete bağlanacak ilçelerin hangileri olacağına yöneltmişlerdir. İsmet İnönü de kendi memleketi Malatya’nın ikiye ayrılarak Adıyaman’ın kurulmasına itiraz etmemiş; ancak eleştirilerini daha çok Kırşehir’in ilçe hâline getirilmesi üzerinde yoğunlaştırmıştır. Dolayısıyla o dönemin Cumhuriyet Halk Partisi mensupları açısından bir sorun olarak görülmeyen Malatya’nın ikiye ayrılması konusunu Demokrat Parti iktidarının muhalefete oy veren bir ili cezalandırması olarak değerlendirecek somut veriler mevcut değildir.

1950-1980 ARASI DÖNEMDE AĞRI’NIN KIRSAL KESİMİNDE GÜNDELİK HAYAT, TARIM VE HAYVANCILIK*

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 104 · Sayfa: 419-457 · DOI: 10.33419/aamd.1016037
Tam Metin
Bu akademik çalışma 1950 ve 1980 arası dönemde Türkiye tarımında “Yeşil Devrim” olarak adlandırılan, toplumsal ve iktisadi dönüşümün yaşandığı bir dönemde Ağrı ili tarımını incelemektedir. Hatta bu çalışma Ağrı ilindeki coğrafi koşulların kırsal alanlarda gerçekleştirilen hayvansal üretim ve bitkisel üretim üzerindeki etkisini gündelik toplumsal ve iktisadi yaşam koşulları altında açıklamaktadır. O dönemlerde tarımda makineleşme, verim artışı, ürün çeşitliliği ve pazara yönelik tarımsal üretim süreçlerinin Ağrı kırsalındaki durumunu da açıklamaktadır. Tüm bunlara ek olarak Ağrı kırsalındaki bu sosyoekonomik dönüşümü daha net bir şekilde ortaya koyabilmek için bu çalışma Ağrı ilindeki bitkisel ve hayvansal üretim istatistikleriyle Türkiye ortalamalarını da kıyaslamaktadır. Böylece de Ağrı ilindeki tarımsal yapıların ve gündelik toplumsal yaşamdaki değişimin dinamiklerinin ne derece bir dönüşüm gösterdiği veya geleneksel toplumsal yapı içinde ne derece durağanlık gösterdiğinin de cevabını aramaktadır. Ancak Ağrı ilinin ekilebilir alanları ve Erzurum ili ile olan ulaşım imkânları dikkate alındığında Ağrı ilinin pazara yönelik üretim için yüksek bir tarım potansiyelinin olduğunu vurgulamaktadır. Ancak sonuç olarak bu çalışma Ağrının coğrafyasını, demografik yapısını ve tarım faaliyetlerindeki dönüşümü coğrafya, iktisat, ziraat, sosyoloji ve tarih gibi farklı disiplinlerin perspektifinden ve sıradan insanların gözünden anlatmaya çalışmaktadır.

27 MAYIS ASKERÎ YÖNETİMİNİN SİVİL İDAREYE GEÇME ÇABALARI: YUVARLAK MASA KARARLARI*

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 104 · Sayfa: 383-418 · DOI: 10.33419/aamd.1016016
Tam Metin
27 Mayıs askerî müdahalesiyle başlayan askerî yönetim, yeni bir hukuki düzeni kurdu. Askerler bu hukuki düzeni koruyarak sivil yönetime geçmek istiyordu. Bu süreçte askerler, iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti (DP)’nin siyasi mirasçısı olan Adalet Partisi (AP)’nin 27 Mayıs’la birlikte kurulan bu hukuki düzeni yıkmak istemesinden korkuyorlardı. Askerler AP’yi kapatmayı düşündüler. Fakat siyasette AP’nin dışında DP’nin siyaset anlayışına sahip çıkan başka siyasi partiler de vardı. Bu partilerin tamamını kapatmak mümkün değildi. Ülkenin serbest seçimlerle sivil idareye geçebilmesi için askerler ile siyasi parti temsilcileri arasında bir dizi toplantılar yapıldı. Bu toplantılar sonucunda siyasi partiler, askerlerin bütün taleplerini kabul ettiler. 5 Eylül 1961 tarihinde Çankaya’da imzalanan Yuvarlak Masa Kararlarıyla, askerler ile siyasi partiler arasındaki anlaşma kâğıda döküldü. Bu kararların benzeri bir anlaşma basın temsilcileriyle de imzalandı. Böylece askerler sivil yönetime giderken siyasiler ve basın mensuplarıyla 27 Mayıs askerî müdahalesinin kurduğu siyasal düzeni koruma üzerine anlaşmış oldular. Yuvarlak Masa Kararları, ülkenin sivil yönetime geçişini kolaylaştırmış oldu.

CUMHURİYET TÜRKİYE’Sİ HALICILIĞI- II: 1980-2000 YILLARI ARASI

Arış · 2021, Sayı 18 · Sayfa: 122-140 · DOI: 10.34242/akmbaris.2021.151
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında nüfusun büyük çoğunluğu kırsal alanda yaşamaktaydı ve ekonomi insan gücüyle yapılan işlere, tarım ve hayvancılığa dayalıydı. Bu yıllarda yapılan ekonomi çalışmaları tarımın modernleştirilmesi, milli sanayinin teşvik edilmesi ve kurulması gibi adımları önceliğe alırken, Cumhuriyet öncesinden önemli bir üretim ve ihraç mamulü olan halı ve halıcılık ise göz ardı edilmemiştir. Cumhuriyetin en başından beri hükümetlerin, kurulan birtakım komisyonlar, kurumlar ve uzmanlar aracılığıyla halıcılık sektörünü izlediği, ekonominin hedefleri doğrultusunda aldığı kararlarla daha fazla ihracat, üretim, gelir, istihdam ve sanayileşme yolunda ona şekil vermeye çalıştığı görülmektedir. Böylece ülke halıcılığı, 1923 yılından 1980 yılına, yerel ve küresel, ekonomik, siyasi, teknolojik, iyi veya kötü yönlü gelişmelere maruz kalarak, bunlara tepkiler verip değişimler göstererek gelmiştir. 1980-2000 yılları arasında ise yine benzer etkilerle ve kontrol mekanizmaları ile halıcılıkta birtakım gelişmeler gözlenmektedir. Bunlardan en önemlisi makine halıcılığı alanında yapılan yatırıma bağlı üretim artışı ve bunun el halıcılığına ve ülke ekonomisine olan etkileridir. Bir diğeri Dünya’da halı üreten bazı önemli ülkelerde meydana gelen siyasi gelişmeler ve savaşlar nedeniyle üretimin Türkiye dahil başka ülkelere kaymasıdır. En önemli durum ise, 2000 sonrası Türk el halıcılığını kökten etkileyecek olan, 1995’te Türkiye’nin Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecinde imzaladığı anlaşmalar sonrası el halısı ithalatına engel koyamaması sorunsalının başlamasıdır. Bu çalışma, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1980-2000 yılları arasındaki halıcılık tarihinde görülen önemli gelişmelere odaklanmaktadır. Türkiye’de halıcılığa dair yerel çaplı ve tarihi birçok araştırma yapılmış olmasına rağmen, ekonomiyi etkilediği için, 2000’lere kadar en kapsamlı ve güvenilir olarak genel çerçeveyi çizen veriler, devletin uzmanlara hazırlattığı beş yıllık kalkınma planlarında ve komisyon raporlarında yer almaktadır. Bu çalışma 1970’lerin sonu, 2000’lerin başı arasında devletin hazırlattığı kalkınma planları ve raporlarında yer verilen el halısı ve makine halısı üretimine dair bilgileri temel almaktadır. Bunlarla birlikte bu yirmi yıllık süreçte dikkati çeken, Türk halıcılığını etkileyen, bazı yerel, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmelere de yer verilmektedir.

REFET PAŞA’NIN TBMM HÜKÛMETİ ADINA YÖNETİMİ DEVRALMAK İÇİN İSTANBUL’A GELİŞİ VE FAALİYETLERİ

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 1-34 · DOI: 10.33419/aamd.926253
Tam Metin
Mudanya Mütarekesi’ne göre İstanbul ve Doğru Trakya’nın kademeli olarak boşaltılarak TBMM hükûmetine devredilmesi kararlaştırılmıştı. Bu bağlamda mütarekenin ardından Ankara hükûmeti tarafından Trakya’yı teslim almakla görevlendirilen Refet Paşa’ya, aynı zamanda İstanbul’da Ankara hükûmetini temsil etme yetkisi verilmişti.19 Ekim 1922’de Gülnihal Vapuru’yla İstanbul’a gelen Refet Paşa coşkuyla karşılanmıştır. Refet Paşa, İstanbul’un teslimi ve bu süreçte buradaki asayişin nasıl sağlanacağı hususunda İtilaf Devletleri temsilcileriyle önemli görüşmeler yapmıştır. Görüşmelerde Mudanya Mütarekesi’nin uygulanması sırasındaki ihtilafların giderilmesi ve basında İtilaf Devletleri ve ordularının haysiyetini rencide edici ifadelerden sakınılması hususunda antlaşmaya varılmıştır. Gerek İstanbul halkının Refet Paşa’ya gösterdiği yoğun sevgi ve destek gösterileri, gerekse Refet Paşa’nın İstanbul’daki faaliyetleri TBMM’de yanlış anlaşılmalara neden olarak Refet Paşa’nın yetkilerini aştığı yönde yorumlanmış ve hakkında takrir verilmesine sebebiyet vermiştir. Fakat Başvekil Rauf Bey’in mebusları ikna eden konuşmasından sonra söz konusu takrir reddedilmiştir. Refet Paşa, TBMM’nin İstanbul mebusu Adnan Bey’i İstanbul’a göndermesine kadar görevinde kalmıştır. Kendisi sonradan Doğru Trakya’yı İtilaf Devletleri’nden teslim almak ve burada bir askerî teşkilat kurmak üzere bölgeye gönderilmiştir. Bu arada Refet Paşa’nın bu süreçte İtilaf Devletleri temsilcileri ve TBMM ile olan ilişkileri Batı basını tarafından da ilgiyle takip edilmiştir. Lozan Antlaşması’ndan sonra Trakya Kumandanlığı’nın yerini Üçüncü Kolorduya bırakmasıyla birlikte Refet Paşa’nın vazifesi de son bulmuştur. Bu makalede TBMM tarafından İstanbul’u teslim almakla görevlendirilen Refet Paşa’nın İtilaf Devletleri ve İstanbul hükûmeti temsilcileriyle yaptığı görüşmeler ve Trakya’daki faaliyetleri değerlendirilecektir. Çalışmada Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cumhuriyet Arşivi ile TBMM Zabıt Cerideleri ve bazı süreli yayınlar ağırlıklı olarak kullanılmıştır.

İSPANYOL GAZETELERİNDE TÜRK MİLLÎ MÜCADELESİ VE BU DÖNEMDE YAŞANAN GELİŞMELER

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 35-76 · DOI: 10.33419/aamd.926430
Tam Metin
XIX. ve XX. yüzyıl hem Osmanlı Devleti hem de İspanya Krallığı için oldukça zorlu geçmiştir. İspanya Osmanlı’dan farklı olarak Birinci Dünya Savaşı’na girmemiştir. Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesi Osmanlı Devleti’nin fiilen sonunu getirmiştir. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra başlayan işgaller karşısında Anadolu’nun farklı yerlerinde birçok direniş örgütü kurulmuş ve kongreler düzenlenmiştir. Nihayetinde bu dönemde Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya geçmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kurulmuş ve düşmana karşı büyük bir mücadele verilmiştir. Millî Mücadele sürecinde yaşanan gelişmelerin İspanyol gazetelerine nasıl yansıdığı bu çalışmayla irdelemeye çalışılmıştır. Bu amaçla 1918-1923 yılları arasındaki dönemde İspanya’da yayınlanmış gazeteler incelenmiştir. İspanya Birinci Dünya Savaşı’na katılmadığı için İspanyol gazeteleri de olayları tarafsız bir şekilde inceleme şansı bulmuştur. Bu açıdan İspanyol gazeteleri büyük oranda Millî Mücadele’nin tarafsız şekilde değerlendirilmesi için imkân sunmaktadır. Ayrıca Millî Mücadele’nin İspanyol kamuoyuna nasıl sunulduğu ve İspanyol kamuoyunun bu mücadeleyi nasıl algıladığı bu gazetelerde görülebilmektedir. Müttefik Devletleri ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkiler, Anadolu’da başlayan Millî Mücadele hareketi, Ankara hükûmeti ile İstanbul hükûmeti arasındaki ilişkiler, Ankara hükûmeti ile Müttefik Devletleri arasındaki ilişkiler, İstanbul’un işgali ve Türk-Yunan Mücadelesi bu çalışmada incelenen temel konulardır.

MİLLÎ MÜCADELE’DE BURSA ULEMASI: YUNAN İŞGALİNDE BURSA’DA SALTANATA BAĞLILIK MİTİNGİ

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 77-104 · DOI: 10.33419/aamd.927027
Tam Metin
Millî Mücadele'de Bursa, saltanat yanlıları ile Kuvayımilliye destekçisi halk arasında bölünmüş durumdaydı. Bursa'nın Millî Mücadele yazgısında Bursalı ulema ve din adamları belirleyici oldu. Kuvayımilliye destekçisi ulemanın etkin olduğu taşranın aksine Bursa merkezde halife padişaha bağlı olan ulema ağırlıktaydı. İstanbul hükûmetinin Kuvayımilliye aleyhinde yayımladığı fetvadan sonra Bursa'daki kontrol saltanat yanlısı ulemanın eline geçti. Millî Mücadele aleyhtarı ulemanın Yunan ordusunun “halife ordusu” olduğu yönünde yaptığı propaganda Bursa'nın direnmeden Yunan işgaline girmesine zemin hazırladı. Bursa ulema ve eşrafının Yunan güdümünde Bursa'da yaptığı saltanata bağlılık mitingi ve Kuvayımilliye aleyhinde hazırladığı beyanname, Millî Mücadele tarihi açısından büyük önem arz etmektedir.

İSTANBUL MİLLETVEKİLİ VE BİRİNCİ ORDU MÜFETTİŞİ KÂZIM KARABEKİR PAŞA’NIN İSTANBUL ZİYARETLERİ (1923-1924)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 105-142 · DOI: 10.33419/aamd.927032
Tam Metin
Millî Mücadele Dönemi’nde Doğu Cephesi’nde büyük başarılar elde eden Kâzım Karabekir Paşa, ikinci Meclise İstanbul’dan milletvekili seçilmiş ve Doğu Cephesi Komutanlığı kaldırıldıktan sonra kurulan Birinci Ordu Müfettişliğine atanmıştır. Kâzım Karabekir Paşa İstanbul’a, İstanbul Milletvekili ve Birinci Ordu Müfettişi olarak 1923 yılında iki ve 1924 yılında dört ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaretlerinde, milletvekili olarak şehrin ihtiyaçlarını öğrenmek için görüşmelerde bulunmuş, kendisi adına düzenlenen organizasyonlara katılmış ve askerî birlik ve kurumları denetlemiştir. Bu süreçte ziyaret ettiği ya da denetlediği kurumlara yönelik olduğu kadar siyasi, ekonomik ve toplumsal konulara ilişkin de görüşlerini açıklamıştır. Bu görüşleri, 17 Kasım 1924’te kurulan ve kendisinin Genel Başkanlığını üstleneceği Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası programında da etkili olmuştur. Çalışmada, Kâzım Karabekir Paşa’nın İstanbul Milletvekili ve Birinci Ordu Müfettişi olarak İstanbul’a yaptığı ziyaretler tarihsel araştırma yöntemi kapsamında kronolojik olarak incelenmiş; ulusal basının yanı sıra konuya katkı sağlayacak diğer birinci ve ikinci el kaynaklardan yararlanılmıştır.

1928 MUALLİM ALMANAĞI VE DÖNEMİN EĞİTİM ANLAYIŞI

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 143-178 · DOI: 10.33419/aamd.927035
Tam Metin
Almanaklar, yayınlandıkları dönemin özelliklerinin anlaşılması açısından tarih araştırmalarının önemli kaynakları arasında yer almaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni kurulan rejimin ve gerçekleştirilen inkılapların sağlam temellere dayandırılmasında dönemin eğitimcilerine büyük sorumluluklar yüklendiği bilinmektedir. Bu çalışmada incelenen Muallim Almanağı dönemin eğitimine önemli katkılar yapmış olan Faik Reşit Unat ve İsmail Hakkı Tonguç tarafından öğretmenlerin kullanması için 1928 yılında hazırlanmıştır. Almanağın içeriği incelendiğinde dönemin eğitim anlayışı ve öğretmenlerden beklentilerinin anlaşılması açısından somut bir örnek olduğu görülmektedir. Almanakta hem 1928 yılına ait istatistiki bilgilere hem de öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimlerini destekleyici bölümlere yer verilmiştir. Çalışma doküman incelemesi yöntemiyle gerçekleştirilmiş nitel bir araştırmadır. Araştırmada incelenen almanağın içeriği hakkında bilgi verildikten sonra almanak, eğitim açısından değerlendirilmiştir. Böylece dönemin öğretmen yeterlilikleri ve öğretmenlerden beklentileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDAKİ İNHİSAR UYGULAMALARINA BİR ÖRNEK: KİBRİT İNHİSARI (1924-1943)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 179-216 · DOI: 10.33419/aamd.927037
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk yıllarında ekonomik koşulların gereği kibrit inhisar altına alınan ürünler arasında yer almıştır. Türkiye’de kibritin inhisar altına alınması 1924 senesi Muvazene-i Umumiye Kanunu (Bütçe Kanunu) ile bütçeye yeni gelir kaynaklarının sağlanması amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada Cumhuriyet’in ilk yıllarının ekonomik şartlarının bir gereği olarak benimsenen inhisar uygulamaları içinde kibrit inhisarı, devletin resmî kaynakları ve dönemin basınına dayalı olarak incelenmeye ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. Türkiye Kibrit İnhisarı Türk Anonim Şirketi, Kibrit İnhisarı İşletme İdaresi, Di Amerikan Türkiş İnvestment Korporeşön Şirketi altında olmak üzere üç aşamalı bir süreç içinde geliştiği görülen kibrit inhisarı ile uygulamada bir takım aksaklıklar yaşansa da hem bütçeye yeni gelir kaynakları oluşturulabilmiş hem de ülkede kibrit sanayinin kurulması gerçekleştirilebilmiştir.