742 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 5 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Kaşgar’dan Doğu Türkçesi Şiirler [Çeviriyazı – Aktarma – Söz Varlığı – Tıpkıbasım]

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 137-160 · DOI: 10.24155/tdk.2020.132
"Kaşgar'dan Doğu Türkçesi Şiirler" başlığıyla bu çalışmada sunulan manzumeler, incelemenin esasını teşkil etmektedir. Şimdiye kadar üzerinde çalışma yapılmamış olan şiir mecmuası İsveç'teki Lund Kütüphanesinde mahfuz tutulmaktadır. İsveçli Türkolog Gunnar V. Jarring'in katalogda "Uygurca" olarak kaydettiği ve "Popüler Doğu Türkçesi Şiirleri" şeklinde tanımlandığı 2 varaklık eser, 1908'de Kaşgar'da, muhtemelen Doğu Türkçesi ile yazılmış bir el yazması külliyattan yahut bire bir aynı şekilde bulunan orijinal bir mecmuadan istinsah edilmiştir. Bilindiği gibi, Ali Şir Nevâyî'nin eserleri ile 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren klasik bir edebiyat dili hâlini alan Çağatay Türkçesi, yüzyıldan yüzyıla değişmeler göstererek ve kullanıldığı çeşitli bölgelere ait diyalektolojik özellikleri bünyesine katmak suretiyle 20. yüzyılın başlarına kadar, bazı çağdaş Türk lehçelerinin yazı dili olarak kullanılmaya başlamasına kadar geçen devrede, Osmanlı Devleti'nin dışındaki Türk dünyası için ortak yazı diliydi. Dil özellikleri açısından bakıldığında, araştırma konusu olan şiirlerin Çağatay Türkçesinin son devresi "Geç Dönem Çağatay Türkçesi" ile yazıldıkları ve 18. ya da 19. yüzyıla ait edebî ürünler oldukları değerlendirilmektedir. Tüm verilerin ışığında, bu çalışmada, filolojik bir metin inceleme metoduyla şiirler mercek altına alınmıştır. Metoda göre, ilkin şiirlerin Latin harflerine aktarılmış bir çeviri yazısı, ikinci olarak şiirlerin standart Türkiye Türkçesine aktarması ve üçüncü olarak şiirlerde kullanılmış tüm kelimelerin yapı, köken ve anlam açısından özelliklerini bildiren alfabetik bir söz varlığı dökümü hazırlanmıştır. Ayrıca çalışmada, ele alınan şiirlerin kâğıt üzerindeki Arap harfli orijinal hâli, tıpkıbasımı sunulmuştur.

Kırım Tatar Türkülerinde 1904-1905 Rus-Japon Savaşı’nın Yansımaları

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 67-86 · DOI: 10.24155/tdk.2020.128
XIX. yüzyılın sonlarında Avrupa'nın en güçlü devletleri Çin üzerindeki nüfuzlarını arttırarak bu ülkenin bazı bölgelerini kendi denetimleri altına almaya çalışmışlardır. XIX. yüzyılın sonu - XX. yüzyılın başında İngiltere, Fransa ve Almanya'nın Çin topraklarındaki etki alanları nihai hâlini almıştı. Bu dönemde Çin neredeyse yarı sömürge hâline gelmişti. Çin üzerindeki bu mücadeleye Pasifik Okyanusu'nda buz tutmayan bir limana sahip olmaya çalışan Rusya İmparatorluğu da katılmıştı. Rusya'nın esas çıkarları Çin'in Mançurya bölgesinde yoğunlaşmıştı. Bu durum Japon İmparatorluğu'nun çıkarları için uygun değildi. Böylece, Çin'in Mançurya bölgesi iki ülke çıkarlarının çatıştığı bir yer hâline gelmişti. Bunun neticesinde 1904 yılının başında iki ülke arasında, tarihte 1904-1905 Rus-Japon Savaşı adıyla bilinen savaş meydana gelmişti. Bu tarihte Rusya İmparatorluğu Japonlarla savaşmak üzere ülkenin farklı bölgelerinde yaşayan binlerce askeri Uzak Doğu'ya göndermiştir. Bu askerlerin içinde Rusya İmparatorluğu sınırları dâhilinde yaşayan pek çok Türk-Müslüman da vardı. Onların arasında önemli ölçüde Kırım Tatar askerleri de bulunmaktaydı. Japonların galibiyeti ile sonuçlanan bu savaş sırasında yaşananlar Kırım Tatar halk edebiyatı ürünlerine, özellikle de türkülere konu olmuştur. Bu türküler ilk kez Aleksey Olesnitskiy ve Aleksandr Samoyloviç gibi araştırmacıların çalışmalarında yer almıştır. Türkülerde Rus-Japon Savaşı sırasında yaşananlar bütün canlılığıyla yansıtılmıştır. Bu çalışmamızda, bir sözlü edebiyat ürünü olan Kırım Tatar türkülerinde anlatılan söz konusu olaylar tarihî bilgiler ışığında değerlendirilmiştir.

Kül Tigin Yazıtının Güneydoğu Yüzünde Geçen “Tuygun” Sözcüğü Üzerine

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 35-66 · DOI: 10.24155/tdk.2020.127
Göktürk Yazıtları'nın Vilhelm Thomsen ve Wilhelm Radloff ile başlayan okuma ve anlamlandırma çalışmaları günümüze kadar devam etmiş, yerli ve yabancı Türkologlar tarafından müstakil metin neşirleri yapılmış, çeşitli okuma ve anlamlandırma denemeleri gerçekleştirilmiştir. Bununla beraber yazıtların Türkiye Türkçesine aktarılması konusunda hâlâ sorunlar bulunmaktadır. Bu makalemizde Kül Tigin Yazıtı'nın güneydoğu yüzünde geçen 'ıg(a)r ogl(a)n(ı)ñ(ı)zda : t(u)ygun(u)ñ(ı)zda : y(e)gdi : ig(i)dür : (e)rt(i) g(i)z' cümlesindeki 'tuygun' sözcüğünün cümle içinde yüklendiği anlam üzerinde durulacaktır. Nitekim Kül Tigin Yazıtı'nın güneydoğu yüzünde yer alan 't(u)ygun(u)ñ(ı)zda' sözcüğü, alanın uzmanları tarafından farklı okunan, farklı anlamlandırılan sözcüklerdendir. Sözcük, 'taygun, toygun, ataygun, atıygun' gibi farklı şekillerde okunmuş, 'yüksek bir unvan; taylar, gençler, çocuklar, oğullar, erkek torunlar' gibi anlamlar yüklenmiştir. Hâlbuki metnin bağlamına göre burada bulunması gereken sözcük, Eski Türkçe 'tuygun'; 'kartal <=> ruh/ can' sözcüğü olmalıdır. Bu makalemizde hususiyle Kül Tigin Yazıtı'nın güneydoğu yüzünde geçen 't(u)ygun(u)ñ(ı)zda' sözcüğü, üzerinde durulmuştur. Öncelikle bu sözcükle ilgili okuma ve anlam denemelerine temas edilecek, ardından Türkçenin tarihî ve çağdaş metinlerinden hareketle görüşlerimiz ortaya konulacaktır. Çalışmayla elde edilen tespitler, değerlendirme ve sonuç bölümünde maddeler hâlinde verilecektir. Sonuç olarak makalede, Kül Tigin Yazıtı'nın güneydoğu yüzünde geçen; "ıg(a)r ogl(a)n(ı)ñ(ı)zda : t(u)ygun(u)ñ(ı)zda : y(e)gdi : ig(i)dür : (e)rt(i)g(i)z" cümlesi üzerindeki mevcut teklifler eleştirel bir gözle tekrar değerlendirilecek ve hususiyle cümlenin anlamı hakkında yeni bir öneri getirilecektir.

Harekeli Bir Mi'râciye’nin Dîbâcesi ve Osmanlı Türkçesinin İmlası ve Telaffuzu Hakkında Düşündürdükleri

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 161-184 · DOI: 10.24155/tdk.2020.133
Bu çalışmada, Hafız Ömer Yenişehr-i Fenârî künyeli bir nâzım tarafından 1790 yılında kaleme alınan ve 318 beyitten oluşan bir mi'râciyenin mensur dîbâcesinin dil ve imla ile ilgili söyledikleri değerlendirilecektir. Tarihî imla, telaffuz ve ağız araştırmalarında bilhassa Osmanlı Türkçesi için harekeli metinler oldukça ehemmiyetlidir. Elimizdeki mi'râciye, bu bakımından iki türlü kıymeti haizdir: Birincisi, mi'râciyenin, İstanbul Türkçesi, Osmanlı dönemi ağızları, standart imla ve telaffuz münasebeti gibi dil ile alakalı bazı meselelerde kısa fakat oldukça ilginç bazı malumat ihtiva eden mensur dîbâcesi; ikincisi, aruza ve İstanbul Türkçesine göre harekelenmiş metin kısmı. Çalışmada ele alacağımız dîbâce kısmı, esere bir giriş mahiyetindedir. Şair, bu dîbâcede, eseri hakkında kısa bir malumat verdikten sonra dil teorisini ortaya koyar, profesyonel okuyucu ve yazıcıları sıradan okur-yazar kitlesinden ayırır, standart edebî dile ağız özelliklerinin yansıtılmasını tenkit eder, eserini yazarken hem aruza hem de zarif bir telaffuza uygun okuyuşu temin eden bir imla metodu kullandığını söyler ve bunun nedenlerini açıklar. Metin kısmında ise şair, kalıplaşan standart Osmanlı imlasını muhafaza eden telaffuzu ve taktî'i ise harekelerle gösteren bir imla metodu kullanır. Şairin kullandığı bu imla metodu, Kur'an imlası ile yakından ilişkilidir. Bu çalışmada, on dört satırdan oluşan dîbâcenin tam bir transkripsiyonu yapılmakta ve şairin imla, telaffuz, ağız, dil vb. ile ilgili kısa fakat çarpıcı görüşleri değerlendirilmektedir. Çalışmaya ayrıca, dîbâcenin transkripsiyonlu tam metni ile birlikte bir tıpkıbasımı da eklenmiştir.

Tatar Maarif Hayatının Öncüsü: Gılman Kerimi (1841-1902)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 87-100 · DOI: 10.24155/tdk.2020.129
İdil-Ural Türkleri arasında Avrupai tarzdaki yenilik ve reform hareketleri tüm Türk dünyasında birbirine benzeyen yenilik hareketlerinin tesiriyle gelişme göstermiştir. İlk olarak usul-i cedit adı verilen modern öğretim metotlarının okullarda uygulanması ve halka benimsetilmesi şeklinde başlayan Ceditçilik hareketleri sonraki yıllarda eğitim, matbuat, tiyatro, roman, hikâye gibi sosyal hayatın hemen her alanında kendisini göstermiştir. Gılman Kerimi, Tatar maarif hayatının şüphesiz en önemli ismidir. Kırımlı İsmail Bey Gaspıralı'nın usul-i cedit metodunu daha iyi anlamak için Samara vilayetinden Bahçesaray'a gitmiş, kendisiyle bizzat görüşmüştür. Bu görüşme sadece baba Gılman Kerimi için değil, ailesi ve Türk dünyası açısından da önemli gelişmelere zemin hazırlamıştır. Gılman Kerimi, İsmail Gaspıralı ile görüşmesinin ardından köyüne döner dönmez ilk iş imamlık ve ahunluk yaptığı 136 köyde uyguladığı eski öğretim metodunu değiştirmekle işe başlar ve kısmen de başarılı olur. Bu çalışmada modern Tatar edebiyatının kurucusu olarak kabul edilen Fatih Kerimi'nin babası Gılman Kerimi'yi tanıtmak amaçlanmıştır. Bunun için oğlu Fatih Kerimi'nin babasının vefatı üzerine kaleme aldığı "Merhum Gılman Ahund" adlı Hal Tercümesinden istifade edilmiştir. Bu sayede Türkiye'deki yayınlarda çok kısa birkaç cümleyle yer verilen ve hakkında fazla bilgi sahibi olmadığımız Gılman Kerimi'ye dair çok sayıda önemli bilgiye ulaşma fırsatı elde edilmiştir. İdil-Ural boyunda Ceditçilik faaliyetlerinin en önemli aktörlerinden biri olan Gılman Kerimi ile ilgili Türkiye'de henüz müstakil olarak bir çalışma yapılmamıştır. Bu itibarla Gaspıralı'nın ideallerini benimseyen samimi bir Tatar aydını olan Gılman Kerimi her yönüyle tanıtılmalı ve bilimsel çalışmalarda daha fazla yer almalıdır.

Tevfik Fikret ve Abbas Sıhhat’in “Çocuk Edebiyatı” Kapsamındaki Şiirleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 123-136 · DOI: 10.24155/tdk.2020.131
Türk edebiyatı ve Azerbaycan edebiyatı benzer dönemlerde yaşanan benzer siyasi, sosyal ve kültürel gelişmelerin de etkisi ile süreç açısından benzer temayüllere sahne olmuştur. Bilindiği üzere "sosyal sorumluluk bilinci" ve "toplum için sanat" düşüncesi 19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın başlarından itibaren her iki sahada da edebiyat dünyasına yeni bakış açıları kazandırmıştır. Siyasetten kültürel ve ekonomik gelişmelere kadar oldukça geniş bir alanı kapsayan söz konusu bakış açılarının edebiyat dünyasına kazandırdığı bir diğer çalışma alanı da "çocuk edebiyatı" olmuştur. Azerbaycan edebiyatında, çocuk edebiyatının öncü isimlerinden birisi Abbas Sıhhat'tir. Edebiyatımızda ise Tevfik Fikret, bu konudaki ilk yetkin çalışmaların sahibi olması bakımından ayrı bir değeri haizdir. Fikret'in Azerbaycan çocuk edebiyatının gelişimine önemli katkıları ile birlikte aynı zamanda Abbas Sıhhat de dâhil olmak üzere pek çok şaire ilham olduğunu da burada ifade etmek gerekir. Kendi sahalarında çocuk edebiyatı konusunda ilk adımların sahibi olan bu iki isim, çalışmalarında benzer bir yaklaşım sergilemişlerdir. Bireysel ya da yarı sosyal temlerden siyasi konulara geçiş şeklinde tezahür eden bu süreç, amaç ve araç birliği açılarından da karakteristik özellikler taşır. Bu çalışmada çocuk edebiyatı kapsamında Tevfik Fikret ve Abbas Sıhhat'in şiirleri önce kendi içlerinde tasnife alınarak ayrı ayrı değerlendirilecek, ardından gerek tematik unsurlar gerek duyum ve yansıtma tarzı gerekse dil ve üslup açılarından metin örnekleri ile birlikte karşılıklı aynı zamanda neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde incelenecektir.

Manas Ansiklopedisi’nde Özolgu İfadeleri

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 211-222 · DOI: 10.24155/tdk.2020.135
Özolgu kavramı, Latince realis 'somut' terimine dayanmaktadır. 1950'lerde ortaya çıkan bu terim, milletlere ait özelliklerin somut ögeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. 'Özolgu' kavramı; bir millete ait olup, diğer milletlerde bulunmayan, tarihsel, kültürel ve yaşam tarzına özgü nesne, kavram ve olguları ifade etmektedir. 1970'li yıllarda özolgu sözlükleri yazılmaya başlanmış ve çeviri bilimi alanında da 'özolgu' kavramı dikkati çekmiştir. Özolgu terimi edebiyatta barbarizm, lokalizm, etnografizm, etno kültürel sözcük, ülkebilimsel sözcük, boşluk vb. kelimelerle karşılanmaktadır. Manas Destanı ve Kırgız kültürünün temel eseri niteliğinde olan ve Kırgız kültürünün çok sayıda özolgusal kavramının içinde yer aldığı Manas Destanı'ndaki bazı 'millî özolgular'ı tespit ettiğimiz çalışmanın giriş bölümünde 'özolgu' kavramı üzerinde durulmuş ve sonraki bölümlerde ise, kavramsal çerçeve ve yönteme değinilmiştir. Çalışmanın bulgular kısmında, Kırgız kültürünün en önemli özolgu kitabı olarak değerlendirebileceğimiz Manas Destanı'ndaki millî özolgulara ilişkin yaptığımız: 4.1.1.1.1. Mitolojik Millî Özolgular, 4.1.1.1.2. Astrolojik Özolgusal İfadeler, 4.1.1.1.3. Halk İnanışlarına İlişkin Özolgusal İfadeler, 4.1.1.1.4. Eşyalara İlişkin Özolgusal İfadeler, 4.1.1.1.5. Kırgız Millî Oyunlarına İlişkin Özolgusal İfadeler, 4.1.1.1.6. Destana İlişkin Özolgusal İfadeler, 4.1.1.1.7. Geleneğe İlişkin Özolgusal İfadeler 4.1.1.1.8. Diğer Özolgusal İfadeler olmak üzere sekiz maddelik tasnif altında özolgu ifadeleri sıralanmıştır. Sonuç ve öneriler bölümünde, çalışmada elde edilen bulgular dan yola çıkılarak değerlendirmelerde bulunulmuş ve öneriler sunulmuştur. Çalışmanın, Kırgız Türkçesinde özolgusal sözlüklerin oluşturulması için bir temel oluşturacağı düşüncesindeyiz.

İran Türkmen Şairi Naz Muhammet Pakga ve Rubaileri

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 101-122 · DOI: 10.24155/tdk.2020.130
Naz Muhammet Pakga, İran Türkmen edebiyatının gelişim sürecinde, şiire kattığı yeni imgeler ve kökünü Türkmensahra topraklarından alan söylem gücü ile özel bir yere sahiptir. Pakga, şiirlerini Türkmen edebiyatının yazı dili ve İran sahası Yomut ağzının özelliklerini harmanlayarak meydana getirmiştir. Özellikle rubai tarzında yazdığı şiirleri ile ünlüdür. Türkmen edebiyatının söylem gücünü ve anlam zenginliğini gösteren bu şiir şekli, klasik edebiyattaki rubailer ile içerik ve tarz açısından benzerlik göstermesine karşın vezin ve kafiye örgüsü incelendiğinde halk edebiyatının mâni kalıbı ile örtüşmektedir. Şairin, Türkmen Türkçesi eserlerin Farsçaya kazandırılmasına ilişkin yenilikçi fikirleri etrafında ortaya koyduğu çeviri faaliyetleri ise yakalandığı ölümcül hastalık dolayısıyla erken yaşta vefat etmesinden ötürü maalesef yarım kalmıştır. Ancak onun Türkmen dili ve edebiyatına katkıları bunlarla sınırlı değildir. Şairliğinin yanı sıra bir gazeteci-yazar olan Pakga, çeşitli dergi ve gazetelerde araştırma yazıları ve çevirileri ile Türkmensahra'daki edebî fikir hareketlerine de katkı sağlamıştır. O, Gülistan-ı İran gazetesi için hazırladığı "Alaçık" adlı sayfada ilk kez İran'da bir gazeteye Türkmen Türkçesi manşet atarak ana dilinde gazetecilik yapmanın yapı taşını da atmıştır. Bu çalışmada, kendisinden sonra gelen birçok şaire şiirleri ile öncülük eden İran Türkmen edebiyatının usta ve ileri görüşlü şairi Pakga'nın hayatı, eserleri, edebî kişiliği ve 100 rubaisinin yer aldığı Söycek Bolsaň… adlı eserine dayanılarak işlediği konular, dil ve imla özellikleri hakkında tespitler ortaya konulmaktadır.

Gagavuz Dil ve Halk Kültürü Derlemeleriyle İlgili Önemli Bir Yayın

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 237-244 · DOI: 10.24155/tdk.2020.137
Gagavuz Türkçesi, UNESCO'nun belirlediği "Tehlikedeki Dünya Dilleri" ailesine mensuptur ve Türkiye Türkçesine çok yakın bir lehçe konumundadır. Korunması ve yaşatılması için tedbir alınması kararlaştırılmıştır. Bu karar doğrultusunda Moldova'da Gagauzluk Cümne Birlii/ Gagavuzluk Halk Derneği Başkanı Todur Zanet'in önderliğinde 2016 yılında "Gagavuzların Kayıp Olan/Kaybolmaktaki Dilinin ve Kültürel Âdetlerinin Moldova'da Korunması" adıyla bir proje hazırlanmış, ABD Moldova Büyükelçiliği Kültürel Koruma Fonunun maddi desteğiyle hazırlanan üç ciltlik külliyat, dört dilde (Gagavuz Türkçesi, İngilizce, Romence ve Rusça) yayımlanmıştır. Kitabın künyesi şöyledir: Gagauzların Kayıp Olan Dilinin Hem Kültüra Adetlerinin Moldova'da Korunması, başredaktör Todur Zanet; C I: Gagavuz Halk Masalları, Kişinev 2017, 584 s. C II: Gagavuz Türküleri, Söyleyişleri, Bilmeceleri, Kişinev 2017, 656 s. C III: Gagavuz Yortuları, Adetleri, Sıraları, Kişinev 2017, 648 s. Külliyat, yazılı ve sözlü kaynaklardan yararlanılarak oluşturulmuş; Ukrayna ve Bulgaristan Gagavuzlarından yapılmış ve yayımlanmış derlemelerden de yararlanılmıştır. Gagavuz Türkçesi metinlerin çoğu Todur Zanet tarafından kaleme alınmış, geriye kalanının ise redaksiyonu üstlenilmiştir. Tanınmış Gagavuz ressam Dimitri Savastin, nefis resimleriyle kitabın değerini artırırken, çok sayıda fotoğraf, çizim de kullanılmıştır. Her cildin sonunda, kaynakça ve o cildin hazırlanmasında emeği geçenlerle ilgili bilgi bulunmaktadır.

Taygalı Avcıları, Balıkçıları ve Toplayıcılarının Destanlarında Süt Beyaz Atlar

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2020, Sayı 49 · Sayfa: 223-236 · DOI: 10.24155/tdk.2020.136
Yazara göre, Sibirya kültürünün, bu kültürün araştırmacılarına sunduğu çok sayıdaki gizemlerin en ilginçlerinden bir tanesi, altın saraylarda yaşayan, sayısız hayvan sürülerine ve çok fazla insana sahip olan bozkır savaşçılarıyla ilgili olarak anlattıkları muazzam destanları, tayga avcıları, balıkçıları ve bitki toplayıcılarının oluşturma şeklidir. Saha çalışmaları ve tayga Şor halkının düzinelerce destanlarının analizi temelinde, yazar, atların renklerinin sınıflandırılmasının yollarını tarif etmektedir. Şor dilinde atların tüy renginin belirlenmesine hizmet eden kelimelerin Baçat Teleütleri ve bozkırda yaşayan göçebe oymaklarında atların tüy rengini belirleyen kelimeler ile benzer olduklarını tespit etmektedir. Destani ve etnoğrafik dünya görüşünün kıyaslandığı ve bu iki dünya görüşünün arasında var olan çelişkilere bakıldığında yazar, Şor dilinin atçılık ve hayvancılık terminolojisinin araştırılmasına önem vermekte, destanların gerçekliği ve bu destanların yazıya geçirildikleri etnoğrafik dönem arasındaki bin yıllık zaman aralığını vurgulamaktadır.