1401 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Bursa’da IV. Mehmed Sarayı

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 300 · Sayfa: 585-622 · DOI: 10.37879/belleten.2020.585
Tam Metin
XIV. yüzyıl ilk yarısından itibaren hanedan konutu ve devlet yönetim merkezi olması bakımından tam teşekküllü ilk Osmanlı sarayı olan Bursa Sarayı önce Edirne, ardından İstanbul’un başkent seçilmesiyle önemini yitirmiştir. Hanedan üyeleri tarafından terk edilen saray, zaman içinde harap olmuş ve birkaç kalıntı dışında tümüyle ortadan kalkmıştır. Günümüzde, Bursa Sarayı’nın yerleştiği alanda bulunan yapılaşma, burada arkeolojik bir çalışma yapılmasını engellemektedir. Bu durum, saray hakkında yapılan az sayıdaki araştırmanın büyük ölçüde yazılı kaynaklara dayanmasına neden olmuştur. XVII. yüzyıla ait kayıtlar ve görgü tanıklarının ifadeleri, terk edilmesinden yaklaşık iki yüzyıl sonra, 1659 yılında Bursa’ya gelen ve iki ay kadar kentte kalan IV. Mehmed’in, ilk Osmanlı sultanlarının konutu olan Bursa Sarayı’nda konaklamadığını, ancak Hisar bölgesinde kendisi için yeni bir saray inşa ettirdiğine işaret etmektedir. Bursa Sarayı’na ilişkin araştırmalar, IV. Mehmed döneminde inşa edilen saraya dair detaylı bilgi ortaya koymamış, bu faaliyeti çoğu kez bir onarım, genişletme olarak değerlendirmiş ve ayrı bir saray olarak ele almamıştır. Diğer bir deyişle, IV. Mehmed tarafından inşa ettirilen Yeni Saray hakkında bir monografi bulunmamaktadır. Bu çalışma, literatürde müstakil şekilde yer almamış bir Osmanlı sarayına ilişkin yazılı kaynakları ortaya koymayı amaçlamaktadır.

1815 Haritası’nda Antalya Kalesi: Surlar, Kapılar ve Burçlar

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 300 · Sayfa: 667-716 · DOI: 10.37879/belleten.2020.667
Tam Metin
Osmanlı döneminde Antalya Kalesi Anadolu’nun en önemli liman kaleleri arasında yer alıyordu. Önemi nedeniyle defalarca onarım görmüş, bu sayede 20. yüzyılın başlarına kadar ayakta kalmıştı. Antalya Kalesi’nin yaşadığı en kapsamlı onarımlardan biri 1812-1814 yılları arasında devam eden Tekelioğlu İsyanı’ndan sonra gerçekleşti. Tekelioğlu İbrahim Bey’in Sultan II. Mahmud’a isyan ettiği ve şehrin Osmanlı Devleti tarafından kuşatıldığı bu dönemde kalenin birçok bölümü yıkılmıştı. Bu nedenle Antalya’nın ele geçirilmesinden sonra kalenin imarıyla ilgili ilk keşif heyeti şehre gelmiş, 1815’te başlayan imar ve tamir süreci bir kaç yıl devam etmişti. Ayrıca, imarı için 1825 ile 1836’da iki ayrı keşif raporu daha düzenlenen kale bu raporlar doğrultusunda da onarım görmüştür. Tüm bu keşif raporları arasında en ayrıntılısı, Mimar Mustafa Raşid Efendi tarafından hazırlanan 1815 raporudur. Raporda, Antalya Kalesi’nin bakıma muhtaç yerleri tek tek sıralanmıştır. Mustafa Raşid Efendi tarafından çizilen ve raporla birlikte sunulan harita ise iç ve dış surları, kaleyi çevreleyen hendekleri, kale burçlarını ve kale kapılarını göstermektedir. Dolayısıyla, keşif raporundaki bilgiler ve harita sayesinde Antalya Kalesi’nin döneme ait yapısal bir panoramasını çıkarmak mümkün olmaktadır. Bu çalışma, 1815 haritası olarak adlandırdığımız bu çizimin detaylı bir tanıtımını yapmayı amaçlamaktadır. Bu vesileyle 19. yüzyılın başlarında Antalya Kalesi’nin vaziyeti de tasvir edilmeye çalışılacaktır.

BURDUR İLİ AĞLASUN İLÇESİ YILDIZLI ZİLİ BELGELEME ÇALIŞMASI

Arış · 2019, Sayı 15 · Sayfa: 6-17 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.125
Tam Metin
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde hala gün yüzüne çıkmamış, kayıt altına alınmamış çok fazla düz dokuma yaygılar bulunmaktadır. Dönem özelliklerinin incelenebilmesi ve koruma çalışmaları yapılabilmesi için bu eserlerin belgeleme çalışmaları yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Burdur ili Ağlasun ilçesi Yeşilbaş köyünden Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları bölümüne bağışlanan Yıldızlı Zili, yöreye ait etnografik bilgiler içermektedir. Bu özelliğinden dolayı araştırmaya konu olan zili'nin teknik, desen ve koruma yönünden incelenmesi araştırmanın amacını oluşturmaktadır. Zili'de uygulanan teknik, renk, motif ve kompozisyon özellikleri, günümüzde ki durumu, renk analizleri ve korunmasına yönelik çalışmalar ele alınmış ve bu bağlamda belgeleme çalışması yapılmıştır. Çeşitli analitik yöntemler ile belgeleme çalışması güçlendirilmiştir. Portable XRF cihazı ile yapılan elementel analiz sonuçlarına göre eserde çeşitli kimyasallara rastlanmıştır. ColorQA Pro System programını içeren portatif renk ölçer ile renk analizi yapılmıştır. Renk analiz verilerinde eserin ön ve arka yüzündeki aynı renk ipliklerde farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Koruma sürecinde ise aktif ve pasif müdahalelerde bulunulmuştur. Eser çok tozlu ve kirli durumda olduğundan dolayı kilim laboratuarında esere ıslak temizlik yöntemi uygulanmıştır. Araştırmaya konu olan zili, elde edilen veriler ve sahip olduğu motif ve kompozisyon özelliklerinin Teke Yöresi kültürünü yansıtmasından dolayı önem taşımaktadır. Gelecek nesillere aktarılabilmesi açısından belgeleme ve koruma sürecinin doğru yapılması gerekmektedir.

KAZAKİSTAN’IN TÜRKİSTAN EYALETİNDEKİ HALI MOTİFLERİNİN İNCELENMESİ

Arış · 2019, Sayı 15 · Sayfa: 18-39 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.126
Tam Metin
Halı dokumacılığı yüzyıllarca Kazakistan topraklarında yaşayan halkın sanatsal hayal gücüne yansıyan entelektüel eserlerin birikimidir. Birçok görkemli desen geliştirilerek ve yenilenerek nesil- den nesille aktarılmıştır. Kazak halı dokumacılığını anlamak için kazak motiflerini bilmek gerekir. Motif örnekleri, kazak halkının inanışlarına göre gökyüzü cisimlerini, doğa olaylarını, efsanevi olarak düşünülen hayvan simgelerini, kabile sembollerini içermektedir. Bu araştırmanın amacı; Kazakis- tan'ın Türkistan Eyaletinde bulunan geleneksel el dokuması halıların motif özelliklerini incelemektir. Araştırmada tarama yöntemi kullanılmaktadır. Bu çalışma Türkistan Eyaletinde el dokuması halı- cılık konusunda çalışmaların çok az olması, el dokuması halı geleneğinin gelecek nesillere aktarıl- ması ve yöresel kültürün evrensel kültürle buluşmasının sağlanması açısından önemlidir. Araştırma sonucunda, incelenen 20 adet Kazak el dokuması halıların oldukça büyük boyutta dokunduğu, en çok kırmızı rengin kullanıldığı, halıların %80 oranında sevgiyi ifade eden çiçek motifleri yer aldığı tespit edilmiştir.

KÜTAHYA YÖRESİ CİCİM VE ZİLİ ÖRNEKLERİ

Arış · 2019, Sayı 15 · Sayfa: 40-61 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.127
Tam Metin
Kütahya ili Anadolu topraklarının çoğunluğu gibi bir dokumacılık merkezidir. Geçmiş zaman- larda ilçelerinde yoğun şekilde halı dokumacılığı yapıldığı bilinen ilde düz dokumacılıkta yapılmak- tadır. Yörede yapılan alan araştırması sonucu düz dokumacılık yapan dokuyucuya rastlanmamıştır. Alan araştırması esnasında eskiden dokumacılık yapan fakat günümüzde bu sanatla meşgul olmayan koleksiyoner ile karşılaşılmıştır. Araştırmada kapsamında koleksiyonerin elinde bulunan ve yöreye ait olan otuz adet cicim ve zili örnekli dokumalar ele alınmıştır. Araştırmanın amacı; yöre de rastlanan cicim ve zili örneklerinin teknik, kompozisyon, motif, malzeme ve boyut açısından değerlendirilmesidir. Her bir dokuma için edinilen bilgiler hazırlanan eser inceleme formlarına işlenmiştir. Eser inceleme formları analiz edilerek bilgiler yorumlanmıştır. Ele alınan bu dokumaların birbirine benzer olan gruplardan ortak özelliğe sahip olan dokumaların çizimleri yapılmıştır. Böylelikle üretimi neredeyse durmuş olan yöre dokumalarının teknik, renk, motif ve kompozisyon özelliklerinin gelecek nesillere aktarımını sağlamak amaçlanmıştır.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MUDURNU İĞNE OYALARI

Arış · 2019, Sayı 15 · Sayfa: 88-111 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.130
Tam Metin
El sanatlarımızın içinde önemli bir yeri olan iğne oyaları, Türk kadınının yaratıcılığını ve ince zevkini simgelemektedir. Her biri birer sanat eseri olan iğne oyalarına, ülkemizin hemen hemen her yöresinde rastlamak mümkündür. Bu yörelerden birisi de Bolu ili Mudurnu ilçesidir. Geçmişte geleneksel olarak kadın baş giyiminin bir süsleme öğesi olan iğne oyalarının, yaşam tarzındaki değişim, teknolojik gelişmeler sonucunda bu fonksiyonu azalmış ve günümüzde yöre kadınları tarafından havlu kenarı, seccade kenarı, salon takımı, nevresim takımı, aksesuar (kolye, küpe, bileklik, fular vb.) gibi farklı kullanım amaçları için de yapılmaktadır. Bu araştırmanın amacı; Bolu ili Mudurnu ilçesinde yapılmış olan iğne oyalarının renk, motif, teknik özellikleri, kompozisyon özellikleri, kullanılan araç-gereçler ve kullanım alanlarını belirleyerek elde edilen bilgileri ve ürünleri gelecek kuşaklara aktarmada kaynak oluşturmaktır. Bu çalışma, betimsel bir araştırmadır. Bu çalışmanın evrenini Bolu ili iğne oyaları oluşturmaktadır. Örneklemini ise Bolu ili Mudurnu ilçesinde yaşayan iğne oyasıyla uğraşan veya elinde ürün bulunduran 50 birey ile yöredeki iğne oyalı 55 adet ürün oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen anket ve bilgi formu kullanılmıştır. Elde edilen verilerin çözümlenmesinde y=(f)x(100)/n formülü kullanılmıştır. Sonuçlar tablo haline getirilerek yorumlanmıştır. Bireyler iğne oyası yapımında kullandıkları iplik çeşitlerinden geçmişte ipek ipliğini, günümüzde ise sentetik ipliği tercih etmektedirler. Renklerin arasında en çok beyaz rengin kullanıldığı, diğer renklerin ise oyanın yapıldığı ürünün içindeki renklere uygun olarak seçildiği belirlenmiştir. Temel teknik olarak kare ve üçgen ilmek kullanıldığı; yardımcı teknik olarak zürefa, kök, boru, zincir, trabzan, bacak, piko (yöresel adı fisilti) adı verilen tekniklerin uygulandığı tespit edilmiştir. Bireylerin iğne oyası yapımında çoğunlukla bitkisel motifleri kullandığı ortaya çıkmaktadır.

GAZİANTEP YÖRESİNDE YETİŞEN SUMAK (Rhus coriaria L.) BİTKİSİNDEN ELDE EDİLEN RENKLERLE YÜN HALI İPLİKLERİNİN BOYANMASI

Arış · 2019, Sayı 15 · Sayfa: 62-77 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.128
Tam Metin
Doğal boyacılıkta kullanılan pek çok bitki vardır. Bu bitkilerden biride sumak bitkisidir. Rhus coriaria L. (Anacardiaceae), 1-3 m yükseklikte, genç dalları kırmızımtırak tüylü, birleşik yapraklı, çalı görünüşünde bir ağaçtır. Meyvesi küremsi şekilli, tüylü, olgunlaşmış kırmızı renkli ve ekşi lezzetlidir. Olgun meyveleri somak ekşisi adı altında baharat, meyvelerin su ile kaynatılmasından somak pek- mezi elde edilmektedir. Bu araştırmada sumak bitkisinin meyveleri kolay erişilebilir olması ve antibakteriyel özelliğin- den dolayı tercih edilmiştir. Sumak bitkisinin meyveleriyle, günümüzde tekstil yüzeylerinde kullanı- lan kimyevi boyaların yerine, insan sağlığına zarar vermeyen boyamalar yapılabilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Gaziantep ili Nurdağ ilçesi Kömürler mahallesinde yetişen sumak bitkisi- nin meyvelerinin %100 ve %50 oranında, mordansız ve demir sülfat, potasyum dikromat, potasyum sülfat, sodyum klorür, tannik asit ve tartarik asit gibi mordanların %3 ve %5 oranında alınmasıyla, değişik renk ve tonlarını elde etmek için yün halı iplikleri boyanmıştır. Boyanmış ipliklerin ışık ve sürtünme haslık değerleri incelenmiştir. Ayrıca elde edilen renklerin objektif ve subjektif değerlen- dirmeleri yapılmıştır.

ETNOGRAFİK HALI-KİLİM-DİĞER DÜZ DOKUMA ESERLERİN KORUNMASINDA KARAR VERME ÖLÇÜTLERİ VE BELGELEME FORMU ÖRNEĞİ

Arış · 2019, Sayı 15 · Sayfa: 78-87 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.129
Tam Metin
Türk kültür tarihimizde, özellikle etnografik eserler bakımdan oldukça zengin olan Anadolu topraklarında halı, kilim ve diğer düz dokuma eserler önemli bir yere ve sayıya sahiptir. Müze ve özel koleksiyonda saklanan bu eserlerin hammaddelerinin organik oluşu, zamana ve ortam şartlarına karşı dayanıksız oluşu bir takım koruma tedavilerinin alınmasına neden olmaktadır. Bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gereken koruma uygulamaları öncesinde, sorunun tam olarak anlaşılması, belgeleme ve ön incelemeyle başlar. Öncelikle, önleyici koruma tedbirlerinin alınması gerektiği ve aktif müdahalenin de ancak bir uzman kontrolünde yapılabilecek kapsamlı bir çalışma olduğu da unutulmamalıdır. Bu çalışmada da etnografik değere sahip halı, kilim ve diğer düz dokuma eserlerin bakım ve koruma yaklaşımları belirtilirken temel ölçütler ve işlem yönergeleri belgeleme formu üzerinden açıklanmıştır. Çalışma kapsamında hazırlanan formda bakım ve koruma işlemlerinde izlenecek yol ve yaklaşımlar dört ana başlık altında incelenmiştir. Bunlar; belgeleme, karar verme, uygulama ve sonuçlandırma yaklaşımıdır. İncelemeye alınacak her eser için ayrı hazırlanması gereken formda müdahale yöntemleri ve tedbirlerin neler olması gerektiği ilgili bölümler açıklanarak hazırlanmıştır.

İslam Dünyasında İlimlerin Tasnifi Eserlerinde Matematiğin Konumu

Erdem · 2019, Sayı 77 (Bilim Tarihi ve Prof. Dr. Fuat Sezgin Özel Sayısı) · Sayfa: 23-44 · DOI: 10.32704/erdem.656900
Tam Metin

Bilimlerin sınıflandırılması, antik çağlardan başlayarak birçok düşünür tarafından ele alınmış bir konudur. İlk sistematik sınıflandırma Aristoteles (MÖ 384-322)'in sınıflandırmasıdır ve kendinden sonraki ilimlerin tasnifi eserlerini etkilemiştir. İslam dünyasında ilimlerin tasnifi eserleri, çeviri yoluyla Arapçaya yeni aktarılan felsefî ilimlerin, dinî ilimlerle ilişkisini ortaya koymak amacıyla kaleme alınmaya başlamıştır. İslam düşüncesinde ilim tasnifi için filozofların ve din âlimlerinin benimsediği iki farklı yaklaşım vardır. İlk yaklaşıma göre; gerçek bilgi felsefî bilgidir ve dinî bilgiler amelî felsefenin dalıdır. İkinci yaklaşıma göre; vahiy en üst hakikattir, felsefi ilimler ise insan aklıyla ulaşılan ortak bilgilerdir. Bu makalede literatürden farklı olarak, İslam dünyasında kaleme alınmış ilimlerin tasnifi eserlerinde matematiğin konumu incelenmiştir. Çalışmada, İslam dünyasındaki ilim tasnifi eserleri arasından, temsil ve etki gücü göz önünde bulundurularak örneklem seçilmesi yoluna gidilmiştir. Filozofları temsilen Fârâbî ve İbn Sînâ; âlimleri temsilen ise Harizmî ve İbn Haldun seçilmiştir. Taşköprîzâde de aslında âlimlerin tasnif geleneğine mensup olmakla birlikte iki tasnif geleneğinin başarılı bir sentezini yapmış olduğundan çalışmaya dâhil edilmiştir. Diğer ilimlerin tasnifi eserleri hakkında kısa bilgi vermekle yetinilmiştir. İslam dünyasında; mantık, felsefe, tasavvuf, tarih gibi ilimlerin, bazı tasniflerde ilimler arasında sayılıp, bazılarında sayılmadığı görülmektedir. Ancak hem filozofların hem de din âlimlerinin yaptıkları tüm tasniflerde, matematik, ilimler kategorisi içerisinde yer almıştır. Antik çağlardan beri matematiğin bir ilim olduğu konusunda fikir birliği olduğu görülmektedir. Matematiğin konumu genel olarak felsefî ilimler, hikmet ilimleri, nazarî (teorik) ilimler başlıkları altındadır. Yalnızca matematiğin uygulamaya yönelik bazı konularının, amelî (uygulamalı) ilimlere dâhil edildiği görülmüştür. Matematiğin dalları genellikle, Antik Yunan sınıflama geleneğindeki gibi aritmetik, geometri, astronomi, müzik şeklinde sınıflandırılmıştır. Matematiğin ilimler arasındaki sıralamasında varlık kategorisi etkili olmuştur. Böyle bir sıralama, ilimlerin önem derecesi ile ilgili değildir, ilimlerin maddeyle ilişkilerinden kaynaklıdır. Buna göre, zihinde maddeden soyutlanabilir ama dış dünyada soyutlanamaz olmasından dolayı matematik orta ilim kategorisindedir. Filozofların ve din âlimlerinin ilim olarak matematiği ele alış biçimlerinde önemli bir farklılık görülmemiştir. Filozoflar ve âlimler ortak olarak matematiği, faydalı ve gerekli olarak görmüşlerdir.

İlm-i Hiyelin Cebirle Olan Münasebeti Üzerine

Erdem · 2019, Sayı 77 (Bilim Tarihi ve Prof. Dr. Fuat Sezgin Özel Sayısı) · Sayfa: 45-60 · DOI: 10.32704/erdem.656941
Tam Metin

İlm-i hiyel kavramı üzerinden Antik Yunan'da bir soruşturma yapıldığında tekhné ve episteme kavramlarına ulaşılır. Platon'un dönemine kadar episteme ile birlikte yol alan tekhné, episteme ile birlikte en geniş manada bilmeye verilen addır. Bir şeyi kendi avucunun içi gibi bilmeyi ve bir şey üzerinde söz sahibi olmayı ifade ederler. Bilme bir şeyi aralama, açığa çıkartma biçimidir. Aristoteles episteme ve tekhné kavramları arasında neyi nasıl açığa çıkarttıklarına göre kesin bir ayrım yapar. Tekhné imal etme değil, açığa çıkarma bakımından varlığa getirtmedir. Dolayısıyla teknik bir açığa çıkartma biçimidir. Tekhnénin akli bir nitelik olduğu ve hakikate uygun açığa çıkartma yoluyla varlığa getirme anlamı bir arada düşünüldüğünde, tekhné kavramının teknik bilgi ve becerinin yanında sanat yapma faaliyetini de içerdiği anlaşılır. Platon, teknik bilgiyi (tekhné) teorik ve tecrübe sonucu elde edilen bilgi olarak ikiye ayırır. Ona göre teknoloji varlığın kopyalanmasıdır ve bu gerçekleşirken idealardan bağımsız olarak gerçekleşemez.

İslam Ansiklopedisi'nde geçtiği şekliyle Hiyel kelimesi Arapçada; hüner, çare, yöntem, tedbir gibi hem olumlu hem de oyun, aldatma gibi olumsuz anlamlara sahip hile sözcüğünün çoğuludur. İslam biliminde sınıflandırma üzerine yazılmış ilk eserlerden olan Farabî'nin İlimlerin Sayımı (İhsâ'ül-Ulum) adlı kitabında hile ya da hileler (hiyel) kavramı tedbir lafzıyla anılmış ve matematiksel ilimlerin uygulamaya yönelik bir kısmı olarak tarif edilmiştir. İlm-i hiyel önceleri matematiğin bir alt dalı olarak ele alınırken, 10. yüzyıldan itibaren sadece makine ve mühendislik bilgisi ile sınırlandırılmış ve matematiğin dışında ayrı bir ilim dalı olarak konumlandırılmıştır. Cebir ilmi ise Mezopotamyalılardan bu yana bilinen fakat Müslüman matematikçilerle birlikte yeni bir perspektif kazanan matematiğin en önemli alanlarından biridir. Müslüman matematikçilerin cebrin gelişimindeki önemli iki adımından birincisi; Hint sayı sistemini kullanmış olmaları, diğeri ise sayı tanımının kapsamını genişleterek irrasyonel sayıların cebir ve mukabele vasıtasıyla rasyonel sayılar gibi muamele görmelerini sağlamalarıdır.

Bu makalede öncelikle ilm-i hiyelin ve cebrin tarihsel arka planları verilip, ardından ilm-i hiyelin cebir ilmi ile olan ilişkisi irrasyonel sayı problemi üzerinden ortaya konulmaya çalışılacaktır.