75 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Son 1 yıl
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Menteşâ Emîrliği’nin İbtidâsı ve Menteşâ İmlası

Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 311 · Sayfa: 81-110 · DOI: 10.37879/belleten.2024.081
Tam Metin
Türkiye Selçuklu Devleti’nin siyasi bütünlüğünün parçalanmasına sebep olan Moğol İstilası, Anadolu’nun Türkleşme sürecinin son safhası kabul edilen II. Beylikler Dönemi’nin başlamasına yol açmıştır. Bu devrin başlaması aynı zamanda, Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılma sürecine girmesine ve Türkmen beylerinin, Selçuklu otoritesinin kaybolduğu bölgeler ile merkezi otoritesi zayıflayan Bizans’ın doğu sınırlarında, müstakil ya da yarı müstakil hâlde devletçikler şeklinde teşkilatlanmalarıyla devam etmiştir. Batı Anadolu’da söz konusu dönemde kurulan siyasi teşekküllerden biri de Menteşâ Emîrliği’dir. İbtidâsı ve kurucusu olarak kabul edilen Menteşâ Bey hakkında 1934 yılından itibaren çeşitli görüşler mevcut olan emîrliğin, erken dönemleri hakkındaki vesikaların günümüze ulaşmaması ya da hiç telif edilmemesi sebebiyle, konuyla ilgili mevcut görüşler kesinlik arz etmemektedir. Bu durum, Menteşâ Emîrliği’nin kökeni hakkında çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmekle kalmayıp, odak noktasından sapmalara neden olmakta ve sorunun çözümünü zorlaştırmaktadır. Konuyla ilgili olarak 90 yıllık süreçte yapılan çalışmalarda Menteşâ imlası bir şahıs ismi olarak değerlendirilerek problemin çözüm yollarının arandığı malumdur. Bu çalışmada dönem kaynaklarından ve araştırma eserlerden istifade edilerek, emîrliğin zuhuru ve “منتشا “imlasının transkripsiyonunun tespiti ile mevcut önermelerin dâhilinde konu farklı bir perspektiften tekrar değerlendirilmiş, yeni yaklaşımlar elde edilmiştir. Böylelikle sonucun ve sorunsalın karmaşası büyük ölçüde ortadan kalkmış ve emîrliğin ibtidâsı ile ilgili daha sarih verilere ulaşılmıştır.

Osmanlı Salnamelerinde Tashih Meselesine Dair Bir İnceleme

Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 311 · Sayfa: 267-296 · DOI: 10.37879/belleten.2024.267
Tam Metin
Salnameler, bir yıllık olayların bütününü içeren belgelerdir. Tarih araştırmalarında sıkça başvurulan bu yıllıkların Osmanlı Devleti’nde ilki 1847’de yayımlanmıştır. Resmî hüviyetteki salnamelerin büyük bir kısmı devlet (umumi), vilayet ve nezaret salnameleri şeklinde tasnif edilmektedir. Resmî salnameler, çeşitli memurların bulunduğu komisyonlar tarafından hazırlanmaktaydı. Salnamelerdeki bilgilerin her sene güncellenmesi gerektiğinden salname tertip komisyonları ilgili yerlerden bilgileri toplar ve bunları kullanırdı. Bu süreç tashih formalarının hazırlanmasıyla yürütülürdü. Tashih formaları aracılığıyla bilgiler güncellense de çoğu kez bilgi hataları ya da yazım yanlışları meydana gelmekteydi. Bu yüzden salnamelere tashih ve ilave cetvelleri eklenirdi. Bazı tashihler ise memurların talepleri, şikâyetleri ya da incelemeler üzerine yapılmakta ve bunlar önem derecesi yüksek bilgi yanlışlıkları içerebilmekteydi. Dolayısıyla tashihler olağan ve olağan dışı şeklinde iki usulde uygulanmaktaydı. Bu çalışmada Osmanlı resmî salnamelerinde uygulanan tashih yöntemleri ve bunların yerine getirilme usulleri incelenmiştir. Yapılan incelemede tashih meselesinin idareciler tarafından son derece önemsendiği tespit edilmiştir. Bu yüzden tashih, üst düzey bürokrasideki yazışmalara yansımıştır. Çalışmada resmî salnameler ve Osmanlı arşiv belgelerine müracaat edilmiştir. Çalışma dâhilinde İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) veri tabanındaki salnameler kullanılmıştır. Umumi salnamelerin hepsi incelenmiş, vilayet salnamelerinden bir örneklem oluşturulmuştur. Nezaret salnamelerinden ise kısmen yararlanılmıştır. Salnamelerde tespit edilen tashihler arşiv belgelerindeki yazışmalarla mukayese edilmiştir. Çalışmanın amacı salname literatürü yazım aşamasında araştırmacılara bir rehber sunmaktır.

At, Araba ve Kaza: Osmanlı Cephesinden İstanbul’un Trafik Çilesi (1860-1890)

Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 311 · Sayfa: 231-266 · DOI: 10.37879/belleten.2024.231
Tam Metin
stanbul’un trafik problemine maruz kalanlar belki kentin yüz, yüz elli yıl evvelki sürücü ve yayalarını daha şanslı olarak görebilirler. Motor sesinin henüz başkentin sakinlerinin kulaklarını tırmalamadığı; yayalar dışında ulaşım ve nakil hizmetlerinde temel unsurların hayvanlarla onların çektiği arabalar olduğu yıllarda trafiğin insanlarda bir gerginlik ve panik hâli oluşturmadığı düşünülebilir. Oysa devrin gazetelerinde yayımlanan haberler İstanbul’un trafik probleminin 1850’li yıllardan günümüze ulaşan kötü bir miras olduğuna tanıklık etmeye hazırdırlar. Başkentin araç trafiğine elverişli olmayan yol ağı ve imar planı, göç ve ticari canlanma gibi faktörlere bağlı olarak nüfusta ve hâliyle vasıta sayısındaki artış özümsenmesi gibi seyri de zor olan o mirası şekillendiren temel unsurlar olmuştur. Bugünden pek farklı olmayarak, bazı sürücülerin trafikle alakalı belirlenen kuralları yok sayan davranış biçimleri de denklemdeki yerlerini alınca devrin gazetelerinde hemen her gün bir kaza haberine rast gelmek sıradan bir gelişme oluvermiştir. Bu çalışmada, Osmanlı başkentinde öznesi hayvanlar ve onların çektiği arabalar olan trafikte yaşanan kazaların meydana gelme sebepleri ve yol açtıkları zararlar, otoritece kamu düzenini koruma adına kazaları önlemek için çıkarılan yasalar ve alınan diğer tedbirler ile bunları takip ve uygulamakla görevli memurlar ve elbette trafik kurallarını ihlal eden sürücülere uygulanan yaptırım gibi bugüne kadar hiç araştırılmamış olan konular devrin gazetelerine yansıyan örnek olaylar üzerinden aktarılmıştır.

Rus Salnamelerine Göre Türkistan Askerî Valiliği’nde Nüfus Hareketleri (1867-1917)

Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 311 · Sayfa: 297-339 · DOI: 10.37879/belleten.2024.297
Tam Metin
Rusların Türkistan’ı işgali ile 1867 yılında kurulan Türkistan Askerî Valiliği, 1882 yılına kadar sürekli genişlemiştir. 1899 yılında klasik sınırları şekillenen valilik, çar tarafından atanan askerî valiler aracılığı ile yönetilmiştir. Askerî Valilik yönetiminde bulunan nüfusu, coğrafi ve zamansal bütünlük temelinde resmî veriler üzerinden analiz etmeyi amaçlayan bu çalışmada Rus salnameleri temel kaynak olarak kullanılmış; SSCB döneminde ve sonrasında üretilen literatürden faydalanılmıştır. Valilik bölgesinde 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçişte gözlemlenen toplumsal hareketlilik ve yürütülen iskân politikası ile nüfusun şehirli-kırsal, kadın-erkek, yerleşik-göçerlik ve dinî özelliklerine göre gösterdiği değişimin bölgelere dağılım oranları ve değişim seyirleri değerlendirilmiştir. Buna göre Fergana ve Semerkant eyaletleri nüfusun yoğun olduğu ve göç alan bölgeler olarak dikkati çekmektedir. Yedisu ve Siriderya Askerî Eyaletleri ise en fazla gayrimüslim nüfusun iskân edildiği alanlardır. Nüfusun kırsal, konargöçer ve Müslüman karakteri ise şehirli, yerleşik ve gayrimüslim nitelikleri lehine olmak üzere eyaletlere göre farklı oranlarda değişim göstermiştir.

Correlation Between Tax Rates and Tax Revenues in the Ottoman Empire in Respect to Laffer Theorem as Applied to Raki and Wine Figures (1792-1839)

Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 311 · Sayfa: 185-229 · DOI: 10.37879/belleten.2024.185
Tam Metin
This study aims to calculate the relationship between tax rates and revenues of wine and raki coming to Istanbul for consumption from different regions of the Ottoman Empire in the period 1792-1839 with the T Test and interpret it according to the Laffer theorem. The main question of the study can be formulated as what kind of change did the increases in the tax rates of wine and raki in 1810, 1822 and 1831 cause in the tax revenue of these goods. This question can also be expressed as whether the Ottoman Empire should or should not increase the tax rates of wine and raki in order to increase tax revenue. In order to achieve this goal and resolve the question, the tax revenues of the period 1792-1839 were obtained from the financial records in various funds of the Presidential Ottoman Archives (BOA) and the changes in these revenues with the change in tax rates were calculated with the T Test. The results of the test will show, according to the Laffer Theorem, whether the Ottoman Empire increased the tax rates of wine and raki, causing an increase or decrease in the tax revenues of these goods, that is, whether the tax rates were above or below the optimum tax rate. The possible result expected to be obtained from this study is that the increase in the tax rates of raki and wine in the Ottoman Empire did not cause an increase in tax revenue, but on the contrary, a decrease. In other words, it can be said that the tax rate increases in these two goods in the Ottoman Empire fell behind the price increases.