1401 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Osmanlı Devleti’nin Konservatuvarı Dârülelhan (Arşiv Belgeleriyle)

Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 255-258 · DOI: 10.32704/erdem.577443
Tam Metin
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Musikisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Erhan ÖZDEN tarafından kaleme alınan bu çalışma, Dârülelhan'ı tüm yönleriyle ortaya koyan kapsamlı bir eserdir. Türk musikisi alanında ortaya koyduğu yöntem ve modern eğitim anlayışıyla müzik tarihimizde önemli bir rol oynayan Dârülelhan'ı arşiv belgeleri ve çeşitli koleksiyonlardan faydalanarak ele alması bakımından özel bir yere sahiptir. "Nağmeler Evi" anlamına gelen Dârülelhan, Türk müzik eğitimimize kazandırmış olduğu yöntem, program, icra disiplini ve notasyon çalışmaları ile günümüz konservatuvarlarına örnek teşkil etmiş ve Avrupa'da yürütülmekte olan müzik eğitimi yöntemlerinin ülkemizde uygulanmasını sağlamıştır. Özellikle Türk müziği eğitim sistemine getirmiş olduğu pedagojik yaklaşım ve sistemli çalışmalar sayesinde klasik musikimizin gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol üstlenmiştir.

BAZI ANADOLU KİLİM MOTİFLERİNİN SEMBOLİK ÇÖZÜMLEMESİ

Arış · 2019, Sayı 14 · Sayfa: 4-22 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.119
Tam Metin
Kilim motifleri, desenleri, yüzyıllardır kadınlar tarafından, aşk, ölüm, korku, umut ile ilgili duygularını, beklentilerini ifade etmek için bir araç olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır; çünkü evin erkeği ava ya da savaşa girerken onlar dokuyorlardı. Dolayısıyla, kilimlerin kendine özgü "alt metinleri", kendi zenginlikleri, entelektüel, sanatsal, duygusal ve duyusal mesajlarıdır. Kilimler toplumun kültürel ve psikolojik birikimleridir. Geçmiş dönemlerin Türk kültürü ve aile yapısı hakkında bizi bilgilendirmeye yardımcı olabilirler. Kilimler, soyut sanatın en yaratıcı ve en derin düzeyde, kolektif düşüncelerin, deneyimin ve duyguların yorumlandığı ifadeler olarak görülmelidir. Bir motifin sabit bir anlamı olsa da değişik başka birçok yan anlamlar da içerebilir. Bu dolaylı anlamlar çoğunlukla benzerlikten çok kültürel kodlara dayalıdır. Motiflerin bazıları içinde yaşadığımız toplumda anlam bulmuştur, bazıları her kültürde aynı anlama gelir, bazısı ise sadece kişisel bir anlam taşır. Gerçek, aslında bir "işaret ve semboller sistemi" dir ve dünyanın bize gösterildiği gibi algılaması gerektiğini anlatır. Yaşamın tüm alanlarında gösterge adı verilen birimlere gereksinim vardır. Gösterge, herhangi bakımdan bir şeyin yerini tutan şey olarak tanımlanabilir. Tarihi dönemlerde oluşan semboller yaşamın içinde yer alan soyuta indirgenmiş nesnelerdir. Sembolik motif ise, bir şeyi simgeleyen veya bir düşünceyi uyandıran biçimlerdir. İşaret ettikleri anlamlarıyla gelenek ve göreneklerin, inançların ifadesidir. Çalışmada, bazı Anadolu kilim motiflerinden kuş, hayat ağacı, el, ibrik motiflerinin sembolik çözümlemeleri yapılarak, bu motiflerin dokuma içindeki alt metinleri, teknik ve sanatsal özellikleri açıklanacaktır.

AFYONKARAHİSAR SULTAN DÎVÂNÎ MEVLEVÎHÂNESİ VE MÜZESİ’NDE BULUNAN DİVAL İŞLEMELİ ÖRTÜLER

Arış · 2019, Sayı 14 · Sayfa: 23-41 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.120
Tam Metin
Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî'nin yedinci kuşak torunu olan Sultan Dîvanî Afyonkarahisar'da dünyaya gelmiş, yaşamış ve hayata burada veda etmiştir. Sultan Dîvanî yaşam tarzı, yazdığı şiirler ve alçak gönüllülüğü ile Afyonkarahisar halkına kendini sevdirmiştir. Sultan Dîvanî ve yakınlarının türbesinin bulunduğu Karahisâr-ı Sâhip Sultan Dîvânî Mevlevîhânesi müze haline getirilmiştir. Günümüzde Mevlânâ ve Sultan Dîvânî sevgisini taşıyan kişiler ve meraklılar tarafından ziyaret edilmektedir. Karahisâr-ı Sâhip Sultan Dîvânî Mevlevîhânesi'nin cami, türbe ve müzeden oluşması ziyaretçi sayısını artırmaktadır. Müzenin düzenlemesi esnasında mevlevîhâneye ait eşyalar kullanılmıştır. Karahisâr-ı Sâhip Sultan Dîvânî Mevlevîhânesi'nde ve müzede sergilenen eşyaların sadece sayıları görevliler tarafından tespit edilmiş, eserlerin ayrıntılı bilgisine kayıtlarda yer verilmemiştir. Bu eşyalar arasında dival işlemeli puşide levhaları, puşideler ve sandukaların önüne asılan bohçalar yer almaktadır. Araştırmanın amacını, eserlerin özelliklerinin belirlenerek kayıt altına alınması, kültürel mirasın korunması ve elde edilen bilgilerin aktarılması oluşturmaktadır. Araştırma Karahisâr-ı Sâhip Sultan Dîvânî Mevlevîhânesi ve Müzesi'nde sergilenen dival işlemeli örtüler olarak sınırlandırılmıştır. Örtüler incelenerek, kullanılan malzeme, işleme tekniği, boyutları, bezeme özellikleri açısından değerlendirilmiş ve ayrıntılı kayıt bilgileri oluşturulmuştur. Karahisâr-ı Sâhip Sultan Dîvânî Mevlevîhânesi ve Müzesi'nde bulunan örtülerin durumları, değerlendirilmiş, korunmasına yönelik önerilerde bulunulmuştur.

20. YÜZYILA AİT BİR GRUP GÖRDES HALISININ MOTİF ÖZELLİKLERİNE DAİR DEĞERLENDİRMELER

Arış · 2019, Sayı 14 · Sayfa: 52-64 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.122
Tam Metin
Bu makale, Ankara Vakıf Eserleri Müzesi Koleksiyonu'nda yer alan, 20. yüzyıla ait bir grup Gördes halısının motif ve kompozisyon özelliklerini tanıtmayı ve klasik şemanın dışında bir tasarıma sahip bu örneklerde görülen değişimin nedenlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışma, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden gerekli izinler alındıktan sonra Ankara Vakıf Eserleri Müzesi'nde arşiv taraması yöntemiyle yürütülmüştür. Arşivde yapılan araştırmalar neticesinde, sütunlu ya da marpuçlu olarak bilinen Gördes halılarından geliştiğini düşündüğümüz 20. yüzyıla ait yedi adet halı tespit edilmiştir. Araştırma konumuzu oluşturan bu halıların envanter numaraları verilmiş, motif ve kompozisyon özellikleri etraflıca tanıtılmıştır. Sütunlu (Marpuçlu) Gördes halılarının mihrap zemininde birer motif olarak yer alan sütunlar, bu örneklerde halı zemininde yer alan ve mihrap kemerini taşıyan sütunlar olarak tasvir edilmiştir. Bunun yanı sıra farklı formda tasarlanmış mihrap kemerleri, mihrap zeminini süsleyen stilize çiçek ve yaprak motiflerden oluşmuş iri çiçek demetleri, mihrabın altında yer alan bahçe kompozisyonu, mihrap köşeliklerinde tasvir edilen yaprak motiflerinin üslup bütünlüğü ve yeni motiflere yer verilen bordürleri ile bu örnekler farklı bir beğeninin ürünüdür. Bir yanda Anadolu halısının sanatsal kimliğinden sıyrılıp ticari bir meta olarak görülmeye başlanması diğer yanda kaybettiği değeri kazandırmak adına yeni tarz halı üretiminin devlet tarafından teşviki bu halıların motif ve kompozisyon özelliklerinin şekillenmesinde etkili olmuştur.

TÜRKİYE EL DOKUMA HALI YAYIN ATLASI

Arış · 2019, Sayı 14 · Sayfa: 42-51 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.121
Tam Metin
Türkiye'de halı dokumacılığı tarihten süre gelen geleneksel yapıda devam etmektedir. Anadolu'nun birçok yerinde halılar hem ihtiyaçları karşılamak için, hem de satış amacıyla bir gelenek olarak dokunmuştur. Halılar dokunduğu yörenin koşulları ve etnografik özellikler nedeniyle farklılıklar göstermektedir. Böylece yörelerin kendine has renk ve bezeme özellikleri öne çıkmakta ve halı karakterini oluşturmaktadır. El dokuması halı ile ilgili yazılı kaynaklar araştırıldığında ekonomiden tıp bilimine kadar birçok farklı alanda çalışma yapıldığı görülmüştür. Bu araştırmada literatür taraması yapılarak ve tablolar kullanılarak, Türkiye el dokuma halı atlası hazırlanmıştır. Çalışmada 1992 adet bilimsel araştırma yazılı ve dijital olarak taranmıştır. Ancak halı bölge adının doğrudan yer aldığı çalışmalar göz önünde bulundurularak bu sayı 559 adet'e indirgenmiştir. Bu doğrultuda 227 adet makale, 215 adet bildiri, 23 adet kitap ve 94 adet doktora, sanatta yeterlik ve yüksek lisans tezine ulaşılmıştır. Konu başlıkları halı ve şehir/ilçe isimleri ile sınırlıdır. Başlıklarında kirkitli dokuma gibi genel ifadelere yer veren çalışmalar ile genel bölge ismi veren çalışmalar kapsam dışı bırakılmıştır. Yayınlanmamış tebliğlere, yabancı kaynaklara yer verilmemiştir. Bu araştırmanın amacı; el halıcılığı alanında hiç araştırma yapılmamış yörelerin belirlenerek yeni çalışmalara rehberlik etmesidir.

ÇORUM’UN BAZI KÖYLERİNDE ÜRETİLEN KIL DOKUMA ÖRNEKLERİ

Arış · 2019, Sayı 14 · Sayfa: 65-77 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.123
Tam Metin
Kültürel mirasımızın görsel temelleri olan dokumalar; Anadolu'nun birçok il, ilçe ve köylerinde farklı renk, motif ve kullanım amacına yönelik değişik şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Yaşanılan yörede farklılıklar gösteren hammadde renklerde, motiflerde ve kullanım amacında belirleyici olan ana etkendir. Hayvancılığın gelişmiş olması dokumacılığın yapılma amacı için ayrı bir olumlu unsurdur. Hayvanların etinden sütünden yararlanıldığı kadar yün ve kılından da fayda sağlanmıştır. Renk ve motif bakımından zengin dokumaların yanında kıl dokumalar Anadolu'da azımsanmayacak kadar geniş bir yere sahiptir. Diğer dokuma türlerine göre daha sade, sınırlı renk alternatifi ve fonksiyonel olmaları bakımından değişkendir. Çorum ili genelinde yapılan alan araştırması sonucunda köylerde günümüzde yapımı devam etmemektedir. Fakat elde var olan kıl dokumalar hala kullanılmaktadır. Bu makalede, Çorum ilinin bazı köylerinde örneklerine ulaşılan kıl dokumalar renk, motif, hammadde ve kullanım amacı dikkate alınarak incelenmiştir. İncelenen 10 adet örnek de çoğunlukla kılın doğal rengi, zemini belirli aralıklarla bölen çubuk motifi, kenar temizleme tekniği olarak saç örgüsü ve saçak bırakma teknikleri uygulanmıştır. Kullanım amacı bakımından; azık ve pazar heybesi, torba, yer yaygısı, yufka mendili, sofra bezi, iş önlüğü, çadır örtüsü ve hububat çuvalı olarak çeşitlidir.

20.YÜZYILA AİT BİR GRUP YUNTDAĞ HALISI

Arış · 2019, Sayı 14 · Sayfa: 78-95 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.124
Tam Metin
Anadolu el dokuması halıcılığında önemli halı dokuma merkezleri içerisinde Yuntdağ Bölgesi de geçmektedir. Batı Anadolu halıcılığında Bergama, Çanakkale, Gördes, Kula gibi önemli merkezlerin dokumacılığı ile ilgili yayınlara ulaşmak kolay olmakla birlikte Yuntdağ halılarının tarihini ve teknik, sanatsal özelliklerini anlatan çalışmalar sayıca azdır. Bu çalışmada, Yuntdağ halıları ile ilgili önceden yapılan yayınlar bir arada değerlendirilmiş, alan araştırması sonucunda tespit edilen 20. Yüzyıl Yuntdağ halısı örneklerinin teknik ve desen özellikleri incelenmiştir. Çalışma, alan araştırması ve kaynak taraması yöntemleriyle yürütülmüştür. Alan araştırması sırasında ilk olarak Manisa Turgutlu'da koleksiyon sahibi Orhan Özer ziyaret edilmiş ve koleksiyonu incelenmiştir. Sonra, Manisa Büyükşehir Belediyesi ve Manisa Yunus Emre Belediyesinden ilgili kişiler ile Yuntdağ Bölgesine gidilerek bölge halıcılığı ile ilgili araştırma ve durum tespiti yapılmıştır. Alan araştırması sonucunda özel koleksiyonda yedi, Asmacık Köyü camiinde üç olmak üzere toplam on adet 20. yüzyıl Yuntdağ halısına ulaşılmıştır. Ulaşılan bu dokumaların her birinin teknik analizi yapılmıştır. Bu makale ile tespit edilen Yuntdağ halılarının incelenmesi sonucunda, 20. yüzyıla ait bir grup Yuntdağ halısının literatüre kazandırılması hedeflenmiştir.

ÇİNÇAVAT KELİMESİNİN ETİMOLOJİSİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 67 · Sayfa: 185-204
Çinçavat kelimesi Türkiye'nin özellikle Kars, Iğdır, Ardahan veArtvin bölgelerinde kullanılan "kötü huylu, cimri, bencil, kavgacı, mızıkçı,geçimsiz, yüzsüz, pasaklı, dedikoducu" gibi menfi birtakım anlamlarasahip bir sözdür. Kelime, sadece Türkiye ve Türkçede değil, Ermenicebaşta olmak üzere, Azerice ve Gürcücede de benzer anlamlardakullanılmaktadır. Çıldır-Iğdır hattında, yerleşik köy hayatı yaşayan,meyvecilik ve sebzecilik yapan halka, konargöçerlerin aşağılayıcı birtabir olarak Çinçavat dedikleri, XVII. yüzyıldan bu yana takip edilebilmektedir.Bu kelime, Türkiye'de Iğdır ve Çıldır'da, Ermenistan'da iseVedi bölgesinde köy adı olarak da karşımıza çıkmaktadır.Bölge tarihi hakkındaki iddialı çalışmalarıyla bilinen M. FahrettinKırzıoğlu, Çinçavatların 1071 öncesinde bölgeye yerleşen KıpçakTürkleri olduğunu iddia etmekte ve kelimeyi "Çin+Çavat" şeklindebölerek birinci unsuru malum Çin ülkesine bağlamaktadır. İkinci unsuruise Cavak (Cavax) ile birleştiren Kırzıoğlu, kelime bitimlerindeki -tve -k seslerinin çoğul eki olduğunu ileri sürmüştür. Kırzıoğlu, neticedekelimeyi "Çin-Çav-lar", yani "Çin'den gelen Çav'lar" olarak açıklamışve Çav adını "Çavuldur" ya da "Çavdar-Tatar" adlı Türk boylarınabağlamıştır. Kırzıoğlu'nun bu önerisi ekseri tarihçiler ve araştırmacılartarafından kabul görmüş ve bölgenin 1071 öncesi Türklüğü için argümanolarak kullanılmıştır. Ancak onun bu önerisi açıkça bir halk etimolojisidir.Çinçavat kelimesi Ermeni dilinden ödünçlenmiştir. Ermenicečʿnčʿahavat չնչահավատ "imansız, inançsız" anlamında olup, bu kelimeninyerel ağızlarda farklı telaffuzlarının yanında direkt čʿinčʿavat չինչավատ formu da mevcuttur. Bu Ermenice kelime čʿnčʿ- ve havatհավատ unsurlarından oluşmuştur (*čʿnčʿ-a-havat). čʿnčʿ- unsuru birtür privatif ön ekidir, havat ise "faith, belief, creed; trust, confidence;fidelity, faithfulness, good faith, sincerity; proof, testimony, evidence;creed" anlamına gelmektedir. Kelime anlamının "imansız"dan, Türkçeağız derleme çalışmalarında karşılaştığımız "cimri, bencil, geçimsiz,pasaklı" vs.ye doğru evirilmesinin sebebi, kelimenin aynı zamanda etnonimolarak da kullanılmasıdır.

TÜRKÇE İLK KUR’AN TERCÜMELERİNDEN MEŞHED NÜSHASININ (293 No.) TÜRK DİLİ TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 67 · Sayfa: 87-152
Bu makalede, İran'ın Meşhed kentinde Âstan-i Quds-i RazaviKütüphanesinde muhafaza edilen 3 tercümeden biri olan 293 numaralıKur'an tercümesinin Türk dili tarihindeki yeri ve önemi üzerinde durulacaktır.Makale, daha önce Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya ile TEKEUluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi'nin 4/4 2015 sayısında"Horezm Türkçesi ile yapılan Kur'ân tercümelerinden Meşhednüshası üzerine ilk bilgiler-I" başlığı ile yayımladığımız yazının devamıolup Meşhed nüshasının tercüme yöntemi, nüshanın kaynakları,nüshanın diğer tercümeler ile ilgisi, metnin eskicilliği ve Türk dili tarihindekiyeri konularını ele almaktadır. Seyyidi'l-Hattât unvanlı ŞeyhYûsuf el-Ebâriyy oğlu Muhammed tarafından Hicrî 10 Şaban 737 / Miladi14 Mart 1337 Cuma günü tamamlanan nüsha, Sâd suresinden başlayıpKur'an-ı Kerim'in sonuna kadar olan tercümesidir. Bu tercümede,daha önceki nüshalarda görülmeyen iki husus dikkat çekmektedir.Bunlardan ilki, nüshanın hem kelime kelime satır arası tercümeyi ihtivaetmesi hem de sure ve ayetlerle ilgili tefsirli hikâyelere yer vermesidir.Satır arası tercümelerde Arapça sözcüklerin birden fazla karşılığınınbulunması nüshanın ilgi çekici özelliklerden biridir. Verilen karşılıklar,yer yer lehçe farklarını da göstermektedir. Karşılıklardan biri DoğuTürkçesini diğeri Oğuz Türkçesini işaret etmektedir. Ayrıca nüshada çok sayıda hapax örneği de karşımıza çıkmaktadır. Karahanlı TürkçesiKur'an tercümelerinden TİEM 73 nüshasından sadece 3 yıl sonraistinsah edilen bu nüsha, Türk dili tarihi için son derece ehemmiyetlidir.

EŞ-ŞİFÂ’NIN TÜRKÇE TERCÜMELERİ VE TÂLİB HOCAZÂDE İSHÂK NECÎB KARSÎ’NİN TERCEME-İ ŞİFÂ-İ ŞERÎF’İ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 67 · Sayfa: 205-214
Tâlib Hocazâde Hâfız İshak Necîb, Karslı bir âlim olup 1798 yılındaKâdî İyâz'ın Eş-Şifâ adlı eserini Türkçeye tercüme etmiştir. Eş-Şifâ,İslam dünyasında çok tanınıp sevilmiş bir eser olup üzerine birçok şerh,tercüme ve özet yazılmıştır. Bu eser, Hz. Peygamber'in örnek hayatınıtüm yönleriyle anlatmak amacıyla Endülüslü âlim Kâdî İyâz tarafındankaleme alınmış bir eserdir. Farklı kişilerce defalarca Türkçeye çevrilmişolan bu eserin mütercimlerinden birisi de Tâlib Hocazâde Hâfız İshakNecîb-i Karsî'dir. Eserin ön sözünde mütercim "kitabının elli beşincibabında bazı velilerin kerametlerini anlatmak istediğinde öncelikle Hz.Peygamber'in mucizelerini nakletmenin uygun olacağını düşündüğünüancak Hz. Muhammed'in mucizeleri de çok olup onu müstakil birkitapta anlatmak daha uygun düştüğünden; hadis kitaplarından, Hz.Muhammed'in vasıflarının çoğunu içerip herkesçe sevilen bir eser olanama dili Arapça olup seviyesi de halka uygun olmayan Kâdî İyâz'ınŞifâ-i Şerîf'ini Türkçeye tercüme etmenin daha faydalı olacağını gördüğünüve böylece Şifâ-i Şerîf'i tercüme etmeye başladığını" söylemiştir.Bu bölümde mütercim daha sonra Kâdî İyâz ve ailesi hakkında ayrıntılıbilgiler verip tahsil durumu ve ortaya koyduğu eserlerini tanıtmıştır.Eser dört kısımla bunların içindeki baplar ve fasıllardan oluşmuştur.Bu makalede Eş-Şifâ'nın Türkçe tercümeleri ve İshak Necîb Efendi'nintercümesi analitik biçimde incelenerek tanıtılmaktadır.