1401 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 190
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 181
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 160
- Arış 98
- Höyük 62
- Belgeler 13
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 55
- Ottoman Empire 52
- Osmanlı 48
- Ottoman 39
- Türkiye 31
- Dokuma 27
- Weaving 23
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
ÖLÜ VE ÖLÜMLE İLGİLİ ANLATILAR KATALOĞU: XV
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 103-135
Özet
Deyimler, şiirler, halk şarkıları ve efsaneler; Türk halk edebiyatının değerli verileri oldukları kadar Türk dilinin de zenginliğidir. İnsanların çoğunun köylerden kentlere göç etmiş olmasına rağmen, bu anlatılar ve edebî metinler halk arasında hâlâ söylenegelmekte ve onlara inanılmaktadır. Bütün bu halk edebiyatı içinde kabul edilen türler ile ilgili bugüne kadar herhangi bir katalog hazırlanmamış veya yayımlanmamıştır. Benim amacım özellikle "ölü" ve "ölüm" ile ilgili anlatıların kataloğunu hazırlamaktır. Böyle bir kataloğa örnek eser olarak Motif-Index of Folk-Literature adlı eseri seçtim. Bugüne kadar yaklaşık dört bin anlatıdan oluşan bir arşivim var. Bunlar arasında; ölü (ölüm), tabu ve din konularında hem benzer olanlar, hem de farklılık gösterenler vardır. Bununla ilgili on dört ayrı makaleyi değişik yerlerde yayımladım. Buradaki makalemde, "Ölü ve Ölümle İlgili Anlatılar Katalogu" içinde yer alan ölüm ve ölülerle ilgili bazı anlatı örneklerini veriyorum. Bu anlatıları ayrı ayrı konularına göre ayırdığım gibi, başka bir insanın rüyasında gördükleri veya ecelin gelişi, ölünün tehlikeli olması ile hayalî ölü vb. anlatıları tasnif ettim. Ancak bunlarla ilgili yazımın başında güncel gazete haberleri içinde geçen ölü ve ölüm haberlerini de ekledim.
KIRGIZ KÜLTÜRÜNDE KUT KAVRAMININ ÖZELLİKLERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 245-257
Özet
Türkçenin en eski dönemlerinden itibaren günümüze kadar bütüntarihî ve çağdaş Türk lehçelerinde varlığını sürdüren kut sözcüğünün,etimolojik sözlüklere dayanarak yapılan araştırmamıza göre dönem velehçeye bağlı olarak değişiklik gösteren pek çok anlamın olduğu ortayaçıkmıştır. Bu anlamları da dikkate alarak Kırgız kültürü bağlamında elealınan kut kavramının soyut - somut, dış - iç dünya gibi pek çok anlamsaldüzleme sahip olduğunu kanıtlarla tespit ettik. Soyut düzlemin tanrı,ikbal, talih gibi insanların dış dünya algısını ve ruh, can, gönül, hayatenerjisi gibi kendi iç dünya algısını ilgilendiren kavramlardan; somut boyutununise tılsım, putçuk gibi dokunabilen nesnelerden oluştuğu tespitedildi. Kırgızcadaki kut sözcüğünün, insanın Tanrı'dan geldiği düşündüğüikbal, uğur, baht, irade, saadet gibi soyut düzleminin, Eski Türk inancınınizlerini taşıyor olmasına rağmen somut düzleminin bir ifadesi olantılsımın, nazardan koruma aracı olarak günümüzde artık kullanımdankalktığını söylemek doğru olacaktır. Geçen yüzyılın altmışlı yıllara kadarKırgızların arasında var olan ancak bugün sadece Sibirya halklarındaörnekleri bulunan tılsımın mavi veya kırmız renkteki bezlerden yapılmışolması eski Türk inancındaki Yağız Yer ve Mavi Gökyüzü'nün simgelediğianlaşılmaktadır. Diğer Türk halklarında olduğu gibi Kırgızcada daolumlu anlamı ifade ettiğinden dolayı kut sözcüğünün hem kız hem erkekisimleri oluşturmak için kullanıldığı görülür.
MERKEZȊ RUSİYANIN TÜRK COĞRAFİYASI (ETİMOLOJİ ÇALIŞMA)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 265-269
Özet
Azerbaycanlı değerli araştırmacı Prof. Dr. Minehanım Nuriyeva Tekeli'nin yazdığı Merkezȋ Rusiyanın Türk Coğrafiyası (Etimoloji Çalışma), (Zerdabi Ltd, MMC) adlı eser, Türklerin tarihȋ geçmişte yaşadığı, bugün dışarıda kalan bölgelerdeki yer adları ile ilgili yapılmış önemli çalışmalardan biridir ve bu bölgeye ilişkin ilk çalışmadır. Prof. Dr. Minehanım Nuriyeva Tekeli eserinde, tarihȋ dönemlerde bir Türk yurdu olan, ancak bugün Rusya'nın sınırları içinde kalan, başkent Moskova ve çevresindeki Merkezȋ Rusya vilayetlerine dâhil olan bölgelerde kullanılan Türkçe kökenli yer adlarını araştırmış; bu adların yapılarını, hangi boy veya şahıs adına dayandıklarını, bu adların ne zaman verildiklerini ve eğer değiştirilmişlerse ne zaman değiştirildiklerini, tarihȋ geçmişlerini ve bu kelimelerin etimolojilerini gün ışığına çıkarmıştır. Eserinde, kent, şehir, nehir, ırmak, dağ, arazi gibi yer adlarının tarihi ile ilgili çoğunluğu Rusça yazılmış çalışmalardan, çeşitli tarihȋ belgelerden, sözlüklerden faydalanan yazar, bilimsel yöntemlerle ve tarafsız bir bakış açısıyla yer adlarını kökenlerine ve anlamlarına göre tahlil etmiştir.
KAFKASYA’DA 19. YÜZYILDA TÜRKÇE HALK KÜLTÜRÜ DERLEMELERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 259-264
Özet
Kafkas Bölgesi ÇarlıkRusyası tarafından 19. yüzyılın başlarındaişgal edilmiştir. Tiflis'teki RusBölge Komutanlığı, işgal altındaki yenihalkları sorun isyan çıkmadan, memnunederek yönetmek için onların öncelikledillerini, kültürlerini tanımak ister. Buamaçla halk kültürü derlemeleri yaptırır.Derlenen ürünler, kitap olarak yayımlandığıgibi gazete ve dergilerde de yer alır.En önemli adım ise 1881 yılında Tiflis'teatılır. Tiflis'teki Kafkas Tedris/EğitimDairesi tarafından SMOMPK yayımlanmayabaşlar. Bu yayın, Kafkasya'dakiTürk kökenli halkları, özellikle de Azerbaycan Türklerini ziyadesiylememnun eder. Çünkü, dillerini, kültürlerini unutmamaları, etnik kimliklerinikaybetmeme yolunda bir ümit ışığı ortaya çıkmıştır.1881-1929 yılları arasında bu toplunun/külliyatın 46 cildi yayımlanır.44 cildi Tiflis'te (1881-1915), son iki cildi de 1926 ve 1929 yıllarında Mahaçkale'de(Dağıstan) basılır.
Ölümünün Birinci Yılında PROF. DR. HAYRİYE MEMOĞLU SÜLEYMANOĞLU YENİSOY
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 277-283
Özet
Bulgaristan Türklerinden Türklük bilimci, emekli Muğla Sıtkı KoçmanÜniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayriye Memoğlu SüleymanoğluYenisoy'u yaklaşık bir yıl önce ikamet ettiği Ankara'da 24 Mart2018 Cumartesi günü kaybetmiştik. Cenazesi, BursaKestel'e götürülerek 25 Mart 2018 Pazar günüHacı Çınar Camisi'nde kılınan öğle ve cenazenamazlarının ardından Kestel Mezarlığı'ndakiaile kabristanında toprağa verilmişti. BulgaristanTürklerinin 1989 büyük Türkiye göçüsırasında Kestel'e yerleşen Süleymanoğluailesi, ülkemizde Yenisoy soyadını almıştı.Ölümünün birinci yılında onu, Türk ve Bulgardillerine hizmetleri ve Türklük bilimine,Balkan bilimine yaptığı katkıları belirtereksaygıyla anmak istiyoruz.
KAZAKISTAN’IN TÜRKİSTAN ŞEHRİNDE BİR MİSYON KÜTÜPHANESİ: TÜRIK TILDES HALIKTAR KITAPHANASI (TÜRK DILLI HALKLAR KÜTÜPHANESI)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2019, Sayı 47 · Sayfa: 271-276
Özet
Bir Türkoloji Kütüphanesi olan Türk Dilli Halklar Kütüphanesi, haftaiçi her gün 09.00-18.00 saatleri arasında hizmet vermektedir. Burada kütüphanemüdürü dâhil 9 kişi çalışmaktadır.Bu kütüphaneyle birlikte Türkoloji Müzesi ve Sanat Galerisi binalarıda kütüphaneyi destekleyen Türkoloji projeleri olarak açılmış olup ve şuanda hizmet vermektedir
Bolşevik İhtilalinin Ardından Osmanlı Devleti’nin Rusya’daki Yeni Rejime Bakışı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2019, Cilt XXXV, Sayı 100 · Sayfa: 353-376 · DOI: 10.33419/aamd.642336
Özet
Tam Metin
Rusya, XX. yüzyıl başlarında iç ve dış politikasında yeni durumlarla karşılaştı. İçerde Rus halkı, XIX. yüzyıl sonlarında rejim karşıtı hareketler başlatmıştı. Dış politikada ise Berlin Antlaşması'ndan sonra Balkan devletlerinin bağımsızlık hareketlerinde Rusya'nın oynadığı rolü göz önüne alan İngiltere, bu devletin Anadolu ve Asya'da etkin olmasını istemediğinden Rusya'yı Anadolu ve Kafkasya'da meşgul etmek için Ermenileri kışkırttı. Ayrıca Uzak Doğu'da Japonya'yı Rusya'ya karşı girişebileceği bir savaş için teşvik edip destekledi. Bütün bunlar sonucunda Rusya'nın 1890'dan itibaren Ermeni tebaası ile ilişkileri bozuldu. XX. yüzyılın başında Kafkasya'da Ermeni-Azerbaycan Türkleri ve Gürcüler arasında çok ciddi çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda sosyalizmi savunan işçi sınıfının çok büyük etkisi oldu. Rusya, 1905 yılında da Japonya karşısında giriştiği savaşı kaybetti. Politik zorluklar yaşayan Rus Çarlığı Meşrutiyet rejimini ilan etmek zorunda kaldı. Rusya'nın kendisi için bir tehdit olmaktan çıktığını gören İngiltere, bundan sonra Almanya'ya karşı Rusya ile ittifak kurdu. Bu iki devlet Fransızları da yanlarına alarak Birinci Dünya Savaşı'na birlikte girdi.Birinci Dünya Savaşı esnasında savaşın getirdiği ağır yük Rusya'nın iç işlerindeki karışıklıkları artırdı. Siyasi görüş ayrılıkları baş gösteren ekonomik sıkıntılarla daha da belirginleşti ve başlangıçta halk hareketleri olarak başlayan olaylar, Bolşeviklerle Menşeviklerin birlikte hareket ettiği büyük bir ihtilale dönüştü. Mart 1917'de başlayan olaylar, Rus Çarı II. Nicholas'ın tahtından feragat etmesine 25 Ekim1917'de Petrograd Garnizonunun Bolşeviklere katılıp aynı gece II. Sovyet Kongresi'nde Bolşevik Programı'nın onaylanmasına kadar sürdü.Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı sırasında en büyük düşmanlarından biri olan Çarlık Rusya'sıydı. Dolayısıyla Rusya'da meydana gelen bu rejim değişikliği Osmanlı Devleti'nin cephedeki düşmanlarından birini azaltsa da beraberinde bazı yeni problemler getirdi. Bolşevik İhtilali'nden sonra Osmanlı Devleti'ne sığınan mülteciler boyutu birçok araştırmacının dikkatini çekmiş ve bu konuda çeşitli akademik çalışmalar yapılmıştır. Bunlara B. Bakar, K. Acar ve U. Karadoğan'ın çalışmaları örnek gösterilebilir:Görüldüğü üzere bu konuyla ilgili çalışmalar genellikle İstanbul'a gelen Rus mülteciler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Oysaki mülteciler meselesi Osmanlı Devleti için Bolşevik ihtilalinin sonuçlarından sadece biridir. Bu araştırmanın kapsamı Bolşevik İhtilali'nden sonra Osmanlı-Rusya ilişkileridir. Araştırmada iki konuya odaklanılacaktır: İlk bölümde Bolşevik İhtilali'nden sonra yeni hükûmet kuruluncaya kadar devam eden belirsizlik döneminde Osmanlı hükûmeti ve Osmanlı aydınlarının Rusya'daki gelişmelere nasıl baktığı incelenecektir. İkinci bölümde ise; Osmanlı Devleti'nin bu ihtilal sebebiyle karşılaştığı problemler ele alınacaktır. Bu problemler arasında; Osmanlı Devleti'nin doğu ve batı bölgelerinde ortaya çıkan salgın hastalıklar, Trabzon limanından Rusya'ya gönderilen mallar, piyasalarda görülen Rus parası istilası, bazı Rus askerlerinin doğu sınırından Osmanlı'ya sığınması, Rusya'ya kaçırılan asâr-ı atika, Osmanlı-Rus sınırında karşılaşılan bazı olaylar ve sığınanların muhasım devlet tebaasından sayılıp sayılmayacağı gibi konular vardır. Osmanlı yöneticilerinin, değişik konularda karşı karşıya kalınan bu problemlere ne gibi çözümler getirdiği de araştırmanın kapsamında yer alacaktır. Bu şekilde Osmanlı elitinin Rusya'daki yeni rejime bakışının ne olduğunun ortaya konması amaçlanmaktadır.Bu çalışmada; Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri ana kaynak olarak kullanılacaktır.
Trablusgarp Savaşı’nda Alman Kızılhaç (Salib-i Ahmer) Cemiyeti’nin Çalışmaları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2019, Cilt XXXV, Sayı 100 · Sayfa: 325-352 · DOI: 10.33419/aamd.642317
Özet
Tam Metin
Cenevre Sözleşmesi'yle (1864) birlikte savaş meydanlarında yaralanan veya esir düşen askerlerin din, dil ve milliyetine bakılmaksızın korunması düsturu benimsenmiş ve bunun için uluslararası düzeyde tanınan kızılhaç/kızılay toplulukları kurulmaya başlanmıştı. Alman Kızılhaç Topluluğu da bunlardan birisidir ve Osmanlı Devleti'nin İtalya ile yaptığı Trablusgarp Savaşı'nda (1911-1912) Osmanlı cephesinde sağlık hizmeti vermiştir. Savaşın patlak vermesiyle Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin yardım çağrısına olumlu cevap veren Alman Kızılhaç'ı 1912 yılının Şubat-Haziran ayları arasında, yaklaşık beş ay süreyle Aziziye yakınlarında yer alan Garyan Kasabası'nda bir askerî hastane kurarak sağlık çalışması yürütmüştür.
Bu çalışmada, evvelâ Trablusgarp Savaşı'nın nedenleri kısaca açıklanacak, daha sonra Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin yaptığı yardım çağrısı neticesinde Alman Kızılhaç Merkez Komitesinin bu çağrı karşısındaki tutumu hakkında bilgi verilecektir. Ayrıca, Trablusgarp'a gönderilen sağlık ekibinin kimlerden teşekkül ettiği, personelin ve bölgeye gönderilecek malzemelerin hangi vasıtalarla Trablusgarp'a ulaştırıldığı detaylı bir şekilde ortaya konacaktır. Sağlık ekibinin Garyan Alman Askerî Hastanesi'ni kurduktan sonra yürüttüğü çalışmalar ve karşılaşılan güçlükler ayrı ayrı değerlendirilecek; doktorların tutuğu kayıtlar ışığında, bölgenin sağlık haritası ve hastalıklara göre tedavi edilenlerin sayısı tablolar halinde verilecektir. Son olarak yaralanan (mermi veya şarapnel parçasıyla) Türk askerleri ve bunların tedavileri ile ilgili örnekler verilecek; Alman sağlık ekibinin Garyan'dan ayrılışıyla bölgedeki çalışmaların hangi kuruluş tarafından yürütüldüğü izah edilecektir.
Bu çalışmada, evvelâ Trablusgarp Savaşı'nın nedenleri kısaca açıklanacak, daha sonra Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin yaptığı yardım çağrısı neticesinde Alman Kızılhaç Merkez Komitesinin bu çağrı karşısındaki tutumu hakkında bilgi verilecektir. Ayrıca, Trablusgarp'a gönderilen sağlık ekibinin kimlerden teşekkül ettiği, personelin ve bölgeye gönderilecek malzemelerin hangi vasıtalarla Trablusgarp'a ulaştırıldığı detaylı bir şekilde ortaya konacaktır. Sağlık ekibinin Garyan Alman Askerî Hastanesi'ni kurduktan sonra yürüttüğü çalışmalar ve karşılaşılan güçlükler ayrı ayrı değerlendirilecek; doktorların tutuğu kayıtlar ışığında, bölgenin sağlık haritası ve hastalıklara göre tedavi edilenlerin sayısı tablolar halinde verilecektir. Son olarak yaralanan (mermi veya şarapnel parçasıyla) Türk askerleri ve bunların tedavileri ile ilgili örnekler verilecek; Alman sağlık ekibinin Garyan'dan ayrılışıyla bölgedeki çalışmaların hangi kuruluş tarafından yürütüldüğü izah edilecektir.
Belgelerin Gözünden Hasan Tahsin ve “İlk Kurşun” Meselesine Yeniden Bakmak
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2019, Cilt XXXV, Sayı 100 · Sayfa: 377-414 · DOI: 10.33419/aamd.642346
Özet
Tam Metin
Hasan Tahsin'in "ilk kurşunu" atarak Millî Mücadeleyi başlattığı tezi tarih anlatımına sonradan eklemlenmiştir. Başta Nutuk olmak üzere Millî Mücadele tarihini anlatan birincil el kaynaklarda "Hasan Tahsin" ve "ilk kurşun" anlatısı yer almaz. Bu çalışma Hasan Tahsin'in "ilk kurşunu" atarak Millî Mücadeleyi başlattığı tezine eleştirel bir yaklaşımla yeniden bakmayı amaçlamaktadır. Tarih biliminin araştırma yöntemlerine uygun olarak öncelikle birinci el kaynaklar taranmıştır. Nitekim Osmanlı arşivinde zengin bir belge içeriği ile karşılaşılmıştır. Ardından konuyla ilgili yabancı arşiv belgelerine başvurulmuş ve son olarak da dönemin Türk basınında yer alan haberler değerlendirmeye alınmıştır. Görgü tanıklarının aktardıkları ise geniş bir literatürü kapsadığı için ayrı makale konusu olarak düşünülmüş ve söz konusu çalışmanın dışında bırakılmıştır.
Tarih Öğretiminde Kavramların Yeri ve Önemi: Problemler ve Öneriler
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2019, Cilt XXXV, Sayı 100 · Sayfa: 309-324 · DOI: 10.33419/aamd.642309
Özet
Tam Metin
Bilimsel düşüncenin yerleşmesi ve gelişmesinde veya daha geniş anlamda, öğrenmenin istenilen düzeyde gerçekleşmesinde kavramların yeri ve önemi inkar edilemez. Bu yüzdendir ki, bütün bilimlerde o disipline has terminoloji teşekkül etmiştir. Tarih öğretiminde de istenilen başarının elde edilebilmesinde kavramların doğru kullanımı çok önemlidir.
Vakıa bu iken, günümüz Türk tarih literatüründe, tarih yazımında ve öğretiminde "terminolojisi meselesi" ciddi bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu bildiride, Türk tarih araştırmalarında ve ders kitaplarında, tarih terminolojisinin kullanımından kaynaklanan problemler, örnekler çerçevesinde analiz edilerek öneriler geliştirilmiştir.
Vakıa bu iken, günümüz Türk tarih literatüründe, tarih yazımında ve öğretiminde "terminolojisi meselesi" ciddi bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu bildiride, Türk tarih araştırmalarında ve ders kitaplarında, tarih terminolojisinin kullanımından kaynaklanan problemler, örnekler çerçevesinde analiz edilerek öneriler geliştirilmiştir.