742 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 5 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

The Social Role of Women in the “Varna Postası” Weekly

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2024, Sayı 58 · Sayfa: 135-158 · DOI: 10.24155/tdk.2024.242
Tam Metin
One of the developments contributing to the modernization movements in the Ottoman Empire in the 19th century was the publication of Turkish newspapers. After the 1877-1878 Ottoman-Russian War, Bulgaria remained attached to the Ottoman Empire in the status of an autonomous principality until the Balkan Wars. In Bulgaria during that period, newspapers were published in Bulgarian, French, and Turkish. Turkish newspapers were mainly published for the Muslim population in Bulgaria to receive news, address their issues, and contribute to their education. Varna Postası (1887) newspaper is one of the periodicals published in Turkish in Varna, occasionally including columns in Bulgarian. The subject of this article is to examine the articles in Varna Postası regarding the education of Muslim women and the participation of women in modernization. Looking at Varna Postası, we see articles aimed at the education and general cultural development of children, teenagers, and adult girls from elementary to middle school levels. These articles address the educational situation in schools in cities such as Ruschuk, Varna, and Sofia, offering support for various subjects. Articles on literature, architecture, child rearing, and social life aim to develop the general culture, reading habits, and aesthetic tastes of boys and girls. Some articles emphasize the goal of raising knowledgeable, quality, and modern individuals who can adapt to modernization. Varna Postası only seemingly pointed to the enormous social role of women. The image emerging from published texts depicts a society where men remained in a socially stronger position. They were decision-makers, politicians, soldiers, etc. Even if women took advantage of the right to education and could have a chance to be educated for political roles, the possibility of pursuing such a profession was not offered to them. They were supposed to educate themselves for the roles of wives and mothers in order to “serve” men. Going beyond these boundaries was, in reality, impossible. This topic is examined in detail in this article.

Kazan Tatar Türkçesiyle Yazılmış Manzum Bir Tecvit Örneği: Fetḥü’l-Tecvīd

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2024, Sayı 58 · Sayfa: 159-188 · DOI: 10.24155/tdk.2024.243
Tam Metin
Kur’an’ın doğru okunması esasına dayanan tecvit, İslami ilimler içerisinde önemli bir yere sahip olmakla beraber öğrenilmesi pek kolay olmayan bir ilimdir. Bu yüzden tecvidi daha akılda kalır, daha ilgi çekici ve özellikle çocukların sevebileceği bir hâle getirmek için edebiyat tarihimizde pek çok manzum tecvit örneği bulunmaktadır. Tecvidi öğrenmek isteyenlerin bu manzum örneklerle daha hızlı ilerleyebileceği ve sıkılmadan öğrenmeye devam edebileceği düşünülmüştür. Tecvidin sanatla bir arada sunulması da öğrenme çağındaki çocuklar için edebî ve sanatsal becerinin kazanılması için son derece önemlidir. Ünlü Kazan Tatar aydını, ulema ve düşünürlerinden Alimcan Barudî ile kardeş olan Salihcan Barudî tarafından yazılmış olan Fetḥü’l-Tecvīd, 1895’te Kazan’da basılmıştır. Kırgızistan Millî İlimler Akademisi Beşeri ve İktisadi İlimler Bölümü Cengiz Aytmatov Dil ve Edebiyat Enstitüsünün el yazmaları bölümünde kayıtlı olan Fetḥü’l-Tecvīd, manzum bir tecvit örneği olması bakımından Kazan Tatar edebiyatı için önem arz etmekte ve çoklu dil kullanımlarına sahip olması onun tarihî Kazan Tatar Türkçesinin güzel bir örneği olduğunu göstermektedir. Nitekim birtakım Oğuzca özellikler ve Çağatay imlasının esere tatbik edildiği örnekler barındırdığı için dil özellikleri açısından eserin günümüz Kazan Tatar Türkçesinden farklı yanları bulunmaktadır. Bu çalışmada Fetḥü’l-Tecvīd transkribe edilerek günümüz Kazan Tatar Türkçesinden farklı olan dil özellikleri üzerinde durulmuştur. Böylelikle Kazan Tatar tasavvufi edebiyatının güzel bir örneği gün yüzüne çıkarılmış ve tarihî Kazan Tatar Türkçesinin dil özellikleri aydınlatılmaya çalışılmıştır.

İsviçre Arşivlerinde Cumhuriyet Dönemi Evrakı (Bern Örneği)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024 (Özel Sayı) · Sayfa: 243-282 · DOI: 10.33419/aamd.1534376
Tam Metin
Arşivler, kurumsal hafızanın yüzyılları aşacak bir şekilde muhafaza edildiği yapılar olarak tarih incelemeleri için kuşkusuz çok büyük önem taşırlar. Ülke içi ve dışı bilgi akışı ve iletişimin yazılı kayıtları olarak evraklar ve bunlar üzerinde yapılabilecek tahlil ve tespit, geçmişi aydınlatmak kadar geleceğe de yön çizebilme vasfına sahiptir. Bu bağlamda devlet nezdinde iç siyasi gelişmeler, diplomatik müzakereler ve ticari gelişmelere yönelik evraklar kadar toplumun bireyleri tarafından ortaya konan hatırat ve seyahatnameler de geçmişten geleceğe ışık tutan önemli vesikalardır. Bir tarih araştırmacısı için yakın zamana kadar doğrudan arşive gidip evrakı bizzat görmek kaçınılmaz iken, arşivlerin sahip oldukları materyali dijital ortama aktarmaya başlaması ile araştırma için kaynağa ulaşım daha sıkıntısız süreçleri beraberinde getirmiş ve çağı yakalamanın kaçınılmaz bir zorunluluğu hâline gelmiştir. Doğrusu Türkiye sahip olduğu evrak hazinesini dijitalleştirmekte ve çağın gerekliliğini yerine getirmekte geç kalmamış, aksine, bu açıdan diğer birçok ülkeyi de geride bırakarak akademiye ve bilimsel araştırmalara önemli bir hizmet sunmuştur. İsviçre de yakın zamanda evrakları dijitalleştirme yarışına dâhil olmuştur ve bu açıdan rahat bir araştırma imkânı sunmaktadır. Osmanlı topraklarında yaşayan İsviçrelilerin siyasi ve ticari hak ve hukuku, İsviçre’nin Osmanlı Devleti ile XIX. yüzyıldan itibaren anlaşmalar temelinde giderek artan bir iletişimine sebep olmuştur. Bunun dışında Osmanlı entelektüel ve bürokratik camianın Paris kadar Bern ve Cenevre’deki faaliyetleri Birinci Meşrutiyet öncesinden başlayarak Kurtuluş Savaşı’na kadar her iki ülke açısından yakından takip edilmiş ve yakın dönem Türk siyasi tarihi için kaçınılmaz bir araştırma havuzu oluşturmuştur. Cumhuriyet’in inşasıyla birlikte ikili ilişkilerde daha kesin sınırlar çizilmiş, çeşitli anlaşma ve sözleşmeler dışında İsviçre’nin ilk elçiliğini açmasıyla birlikte diplomatik ilişkiler de daha kurumsal bir zemine oturmuştur. Bu makalede, 2018-2019 yıllarında altı ay süreyle İsviçre arşivlerinde yapılan araştırmadan bir kesit sunulacaktır. İsviçre arşivlerinin Türk tarihi araştırmaları için taşıdığı önemin yanı sıra, Türkiye ile İsviçre arası ilişkilerin inşası ve bu süreçte oluşan arşiv materyaline hangi arşivlerde nasıl ulaşılacağına değinilecektir. Bu çerçevede doğrudan arşivlerde ulaşılabilir evrak ile bilhassa dijital ortama aktarılan ve dijital ortamda ulaşılabilir evraklara temas edilecektir.

Yunanistan Devlet Genel Arşivi Ve Arşivcilik Çalışmaları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024 (Özel Sayı) · Sayfa: 401-438 · DOI: 10.33419/aamd.1534323
Tam Metin
Yunanca “archeion” kelimesinden gelen arşiv terimi işlemi sona ermiş resmî bir evrakın düzenli bir şekilde bir araya getirilip korunması demektir. Arşiv türleri içinde yer alan Devlet Arşivleri de bir ülkede devlet ile ilgili tüm resmî yazışmaları, telgrafları, mektup ve raporları bünyesinde muhafaza eden yer olarak aynı zamanda devletlerin tarihî belleği şeklinde nitelendirilebilir. Uluslar, arşivleri sayesinde hem kendi devletinin uluslararası düzeydeki haklarını hem de ülkesindeki bireysel hakları koruyabilirler. Dolayısıyla ulusal hafızanın canlı tutulmasındaki bir diğer önemli husus arşivlerin iyi muhafaza edilerek gelecek kuşaklara eksiksiz ve muhkem biçimde aktarılmasıdır. Arşiv belgeleri toplumsal, kültürel ve ekonomik bağlamda ulusların yaşam biçimleri ve görüşleri hakkında da bilgi verdiğinden tarih ve uluslararası ilişkiler araştırmalarında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Bu minvalde düşünüldüğünde devletler tarihî süreç içinde etkileşim hâlinde olduğu diğer devletlerle yaptığı tüm antlaşmaları, yazışmaları ve raporları sıradan bir kâğıt malzemesi ile nitelendirmeyip kayda geçen ve geleceğe ışık tutan bilgi malzemeleri olarak tanımlamaktadırlar. Tarihî ve hukuki delil niteliğindeki her tür arşiv malzemesi geçmişi değil geleceği temsil eder. Bu makalede de devletlerin tarihî belleğini temsil eden ve akademik bir çalışmanın özgünlüğünü ortaya koyan arşivler Yunanistan Devlet Genel Arşivi (GAK) özelinde incelenmiştir. Yunanistan’da aktif olarak işleyişini sürdüren diğer kurum ve kuruluşlara ait arşivler de katalog hâlinde makalede belirtilmiştir. Makalenin Giriş bölümünde Tarih terminolojisi, belgeyi ön plana alan Ranke geleneği üzerinden açıklanmıştır. Birinci bölümde tarihte Türk-Yunan İlişkilerinin kısa özeti kronolojik sıraya uygun şekilde ele alınmıştır. İkinci bölümde arşiv belgeleri içinde en büyük yeri devlete ait kayıtlar tuttuğundan makalede de Yunanistan Devlet Genel Arşivi’nin kuruluşu, arşiv kaynaklarının tasnifinden bahsedilmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise Yunan Devlet Genel Arşivi ve Yunanistan’daki diğer arşivlerden elde edilen çeşitli belgelerin tarihyazımında kullanılmasında yaşanılan zorluklar hakkında kısa bir değerlendirme yapılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Çalışmaları Bağlamında Rusya Arşivleri Üzerine Kısa Bir Değerlendirme

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024 (Özel Sayı) · Sayfa: 385-400 · DOI: 10.33419/aamd.1534332
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti Tarihi araştırmaları için ilk kaynak niteliğini haiz pek çok belgeyi ihtiva eden Rusya arşivlerinden etkin ve verimli bir şekilde istifade edebilmek için oldukça sıkı ve disiplinli bir çalışma rejiminde faaliyet gösteren mevzubahis kurumlar hakkında önceden bilgi sahibi olmak önem arz etmektedir. Bu bağlamda, Moskova bölgesinde bulunan ve her yıl binlerce yerli ve yabancı araştırmacıya hizmet veren Rusya Devlet Ekonomi Arşivi (Rossiyskiy Gosudarstvennıy Arhiv Ekonomiki) RGAE - РГАЭ, Rusya Federasyonu Devlet Arşivi (Gosudarstvennıy Arhiv Rossiyskoy Federatsii) GARF - ГАРФ, Rusya Devlet Sosyal ve Siyasi Tarih Arşivi (Rossiyskiy Gosudarstvennıy Arhiv Sotsialno-Politiçeskoy İstorii) RGASPİ - РГАСПИ, Rusya Devlet Askerî Arşivi (Rossiyskiy Gosudarstvennıy Voyennıy Arhiv) RGVA – РГВА ve Rusya Devlet Film ve Fotoğraf Belgeleri Arşivi (Rossiyskiy Gosudarstvennıy Arhiv Kinofotodokumentov) RGAKFD - РГАКФД işbu çalışmamızda ele alınmıştır. İlgili kurumların sahip oldukları fonlar, belge koleksiyonlarının nitelikleri, okuma salonlarından istifade edebilmek için gerekli dokümanlar ve çalışma saatleri gibi mühim detayların, özellikle Rusya’da ikamet etmeyen ve zaman sınırlaması bulunan araştırmacılara fayda sağlaması amaçlanmaktadır. Yine söz konusu arşivlerin okuma salonlarında gerçekleştirilecek çalışmaların verimliliğini arttırmak maksadıyla, çevrim içi olarak kullanılabilecek bazı hizmetlere ilişkin linklere de çalışmanın muhteviyatında yer verilmiştir. Bilhassa RSFSC ve SSCB Dış Ticaret Komiserlikleri, Bakanlıkları ve SSCB Devlet Bilim ve Teknoloji Komitesi fonlarında yer alan belgeler, Sovyetler Birliği’nin diğer ülkelerle gerçekleştirdiği karşılıklı ticaretin ve bilim-teknik alanında yürüttüğü iş birliğinin gelişimini ve değişimini ortaya koymaları sebebiyle dikkat çekmekte ve özellikle Atatürk döneminde ve Stalin sonrası dönemde realize edilen Türk-Sovyet iktisadi iş birliği süreçlerini farklı bir bakış açısıyla değerlendirmeye olanak tanımaktadır.

Vatikan Arşivleri’nde Osmanlı Devleti Ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin Araştırılması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024 (Özel Sayı) · Sayfa: 339-356 · DOI: 10.33419/aamd.1534353
Tam Metin
Vatikan Arşivleri’nde birçok devletin tarihi ile ilgili arşiv belgesi bulunmaktadır. Vatikan Devleti’ne bağlı çok sayıda arşiv mevcuttur. Bunlardan merkezî devlet arşivi olan Vatikan Apostolik Arşivi, içerdiği belgelerin yaklaşık 85 kilometrelik yatay uzunluğuyla dünyanın en zengin arşivlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu arşivler Türkiye tarihi açısından da önem arz etmektedir. Zira Vatikan Arşivleri’nde Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili kaleme alınmış çok sayıda mektup ve rapor mevcuttur. Ancak söz konusu arşivlerde tarihimiz hakkında bilgi aktaran belgelerle ilgili arşivler tarafından hazırlanmış bir araştırma kataloğu bulunmamaktadır. Bu makalede, Vatikan Arşivleri hakkında genel bilgi verilecektir. Bununla birlikte, Vatikan Arşivleri’nde Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti tarihiyle ilgili belgeler üzerine yapılmış çalışmadan bahsedilecek ve bu arşivlerde tarihimizle ilgili kaleme alınmış belgelerden örnekler sunabilmek amacıyla, bazı belgelerin bilgisi aktarılacaktır.

Finlandiya Dışişleri Bakanlığı Arşivi Ve Finlandiya Türk-Tatar Arşivi’nde Türk Tarihine Dair Kaynaklar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024 (Özel Sayı) · Sayfa: 177-210 · DOI: 10.33419/aamd.1534373
Tam Metin
Bu çalışmanın amacı, Türk tarihinin yabancı kaynakları bakımından daha önce üzerinde pek durulmayan ve özgün arşivlerden biri olarak değerlendirilen Finlandiya Dışişleri Bakanlığı Arşivi ve Finlandiya Türk-Tatar İslam Cemaati Arşivi’ndeki kaynakları tanıtmaktır. Özellikle, Tarih ve Uluslararası İlişkiler alanında Türkçe literatürde Fin arşivleri üzerine büyük bir açık bulunmaktadır. Dolayısıyla çalışma, Türkçe literatürde hâlihazırdaki bu önemli açığın kapatılmasına katkı sağlamaktadır. Özgün bir kaynak olması nedeniyle Finlandiya Dışişleri Bakanlığı belgelerinin kullanılması Türk tarihinin yazılması ve öğrenilmesinde önemli bir katkı sunacaktır. Maalesef Türk tarih çalışmalarında Fin arşivlerinden yeterince istifade edilmemiştir. Hâlbuki Fin arşivlerinde 1917 yılından itibaren Türk tarihi ile ilgili belgeler oluşmaya başlamıştır. Fin diplomatların yazmış oldukları raporlar, Türk tarihi (diplomasi, siyasi, ekonomik ve kültür ilişkileri) açısından önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Türk tarihi açısından bir diğer önemli kaynak ise Finlandiya TürkTatar İslam Cemaati Arşivleridir. 19. yüzyıldan itibaren Finlandiya’ya yerleşen Tatarlar, Fin tarihi açısından önemli bir etnik unsur olduğu gibi Türkiye açısından da bir diaspora görevi görmüştür. Helsinki ve Tampere’deki Türk-Tatarlar, Mahalle-i İslâmiye adı altında örgütlenerek millî, dinî ve kültürel konularda faaliyet göstermiştir. 1920’lerde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bazı Finlandiya Türk-Tatarları, Türk-Fin ilişkileri tarihinin de önemli bir parçasını teşkil etmektedirler. Türk-Tatarlara ait evraklar aynı zamanda Türk tarih yazımına da katkı sunacaktır. Bu çalışmada arşiv malzemesinin içeriğine ek olarak araştırmacılar için adı geçen arşivlerin nasıl kullanılacağına dair pratik bilgilere de yer verilmiştir.

Osmanlı-Cumhuriyet Tarihi Araştırmalarında Önemli Bir İtalyan Arşivi: Fondazione Ansaldo/Gruppo Finmeccanica (Cenova Ansaldo Firması Tarih Arşivi)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024 (Özel Sayı) · Sayfa: 311-338 · DOI: 10.33419/aamd.1534302
Tam Metin
Osmanlı Devleti’nin İtalya ile olan ilişkileri oldukça köklü bir geçmişe sahiptir. Venedik, Ceneviz ve Floransa gibi İtalya’nın birçok kent devleti ile olan evvela ticari ilişkiler yüzyıllar içerisinde ve özellikle İtalya’nın 1861 yılında siyasal birliğini sağlamasına kadar birçok alanda farklı çerçevelerde devam etmiştir. Sultan Abdülhamid döneminden Millî Mücadele dönemine kadar dost bir ülke olarak İtalya, 1922 yılından itibaren Anadolu’da gerçekleştirdikleri işgaller ile bu dostluğu bozmuştur. Her ne kadar iki ülke arasında yaşanan gerginlikler devam etse de özellikle bazı ticari ilişkilerin bu süreç içerisinde sürdüğünü belirtmek gerekir. Bunlardan birisi de Türk donanmasının modernizasyonu meselesidir. 19. yüzyılın son çeyreğinde İtalya’nın Cenova kentine gönderilen Osmanlı gemilerinin restorasyonu ve buna müteakip İtalya’ya ödenmesi gereken borçlar Cumhuriyet dönemine kadar iki ülke arasında türlü sorunların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Atatürk dönemi modernleşme hareketinde Türk donanmasının modernizasyonu meselesinin çok mühim bir yerde olduğu muhakkaktır. Bu bakımdan bu çalışmanın önemli bir katkı yapacağını düşünmekteyiz.

XX. Yüzyıl Türk Tarihi Araştırmalarında Polonya Arşivleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024 (Özel Sayı) · Sayfa: 357-384 · DOI: 10.33419/aamd.1534294
Tam Metin
XV. yüzyıl başlarından beri ikili ilişkilerin var olduğu Polonya (Lehistan) ile Türkiye’nin yoğun temasları (daha öncesinde Osmanlı Devleti’nin temasları), birçok Polonya arşivine ve kütüphanesine tarihî kayıt olarak yansımıştır. Polonya’nın tarihte geçirdiği badireler arşivlerinin çeşitlenmesinde en büyük amillerdendir. Polonya-Litvanya Birliği’nin 1795’te taksim edilmesi ve topraklarının üç komşu ülkeye dâhil edilmesi de arşiv ve kütüphanelerin sayısını artırmıştır. Diğer yandan geçmişte Polonya’daki asilzade ailelerin arşivleri ve koleksiyonları da günümüzde bu çeşitliliğe sebep teşkil eder. Osmanlı dönemi araştırmaları için Archiwum Główne Akt Dawnych ve Biblioteka Książąt Czartoryskich gibi en önemli arşivlerin dışında Cumhuriyet Türkiye’si hakkında yapılacak akademik çalışmalar için araştırmacıların birçok arşivde tarama yapması gerekir. Varşova’da Archiwum Akt Nowych, Centralne Archiwum Wojskowe ve Archiwum Instytutu Pamięci Narodowej, Archiwum Ministerstwa Spraw Zagranicznych, Londra’da Instytut Polski i Muzeum im. gen. Sikorskiego ve Józef Piłsudski Institute of America bunların başlıcaları olup haricen küçük çaplı yerel arşivler de gözden geçirilmelidir. Bahse konu arşiv ve kütüphanelerde I. Dünya Savaşı’ndan başlamak üzere Millî Mücadele dönemi, Lozan Konferansı, Cumhuriyet Türkiye’sinin şekillenmesi, giden gelen elçiler, konsolosluk raporları, Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye-Polonya arasında yapılan antlaşmalar, II. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş döneminin yanında 1990’lara dair bazı resmî evrakları görmek mümkündür. Son yıllarda dijital arşiv imkânlarının artması, araştırmacıların çalışmalarını kolaylaştırmış ve bu durum nicelik ve nitelik olarak akademik yayınların daha yüksek düzeye çıkması olarak sonuçlanmıştır. Bu bağlamda Türk tarihi ve Türkiye-Polonya ilişkileri açısından Polonya zengin içerikli ve çeşitli arşivler sunar. Makale, bu noktada özellikle Cumhuriyet dönemi çalışmaları için Polonya arşivleri ve kütüphaneleri üzerine bir analizi kapsamaktadır ve araştırmacılara mevcut çalışma şartları hakkında bilgi vermeyi amaçlayan bir içeriğe sahiptir. Netice itibariyle Polonya, “Yeni Türkiye” ile ilk temas kuran ülkelerden olarak arşivleri ve kütüphaneleri Cumhuriyet dönemi Türk tarihi araştırmaları açısından önemi haizdir.

Almanya Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi’nin Tarihsel Gelişimi Ve Modern Dönem Türk Tarihi Açısından Önemi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024 (Özel Sayı) · Sayfa: 1-54 · DOI: 10.33419/aamd.1534126
Tam Metin
Bu makale, Almanya Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi’ni tarihsel perspektiften ele almayı ve bu arşivin modern dönem Türk tarihi açısından önemini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. 1870’te kurulmuş olan Siyasi Arşiv, yalnızca bağlı bulunduğu Dışişleri Bakanlığı ile değil aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’ni de içine alacak şekilde modern dönem Türk-Alman ilişkilerinin tarihiyle de yaşıttır. Bahis konusu bu dönem aynı zamanda iki ülke arasındaki ilişkilerin askerî ittifaktan kültürel ve ticari ilişkilere kadar hemen her alanda neredeyse kesintisiz bir yoğunluk ve devamlılık göstermesiyle dikkat çekmektedir. Almanya’nın dış politikasının hafızası olan Siyasi Arşiv, kendi tarihiyle de 1871’den günümüze kadar birçok farklı isim ve rejimin hüküm sürdüğü, zirvelerin ve diplerin göründüğü sancılı Alman tarihinin bir izdüşümü olma özelliğine sahiptir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Weimar Cumhuriyeti Almanya’sının devlet kurumlarını yeniden düzenlemesinden Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi de nasibini almış ve bugün de geçerli olan arşivleme sistemi 1921’den itibaren kullanılmaya başlamıştır. Diğer yandan İkinci Dünya Savaşı’nın 1945’te Üçüncü Alman İmparatorluğu’nun yıkımıyla sonuçlanması üzerine bir kurum olarak Dışişleri Bakanlığı ve ona bağlı olan Siyasi Arşiv, 1945-1951 yılları arasında kurumsal varlıktan yoksun kalmıştır. Dolayısıyla arşivde altı yıllık döneme ait herhangi bir dışişleri belgesi mevcut değildir. Bunun yanında Dışişleri Siyasi Arşivi, 1945 yılında Almanya’yı işgal eden Müttefik Devletler tarafından ele geçirilmiş ve arşiv İngiltere, ABD ve Fransa tarafından incelenmek üzere bütünüyle Londra’ya taşınmıştır. 1949’da kurulan Federal Almanya Devleti’nin uzun çabaları ve yapılan pazarlıkları sonucunda bu arşiv, 1956 yılından itibaren yeni devletin başkenti Bonn’a taşınmış ve Almanya dışişleri, hafızasına yeniden kavuşmuştur. Arşiv İngiltere’de iken Müttefik tarihçilerce başlatılan Alman Dışişleri Bakanlığı belgelerinin kamuoyuyla paylaşılması süreci, 1959’dan itibaren Alman tarihçiler tarafından Modern Tarih Enstitüsü (Institüt für Zeitgeschichte) bünyesinde devam ettirilmiştir. Böylece Almanya’nın Dış Politika Belgeleri (Akten zur Auswärtigen Politik Deutschlands) başlığı altında 1918’den 1995’e kadarki döneme ait onlarca ciltten oluşan belge neşredilmiştir. Almanya tarihi belgelerin kamuoyuna açılması için, istisnai belgeler dışında otuz yıllık bir sürenin geçmesini öngörmektedir. Dışişleri Siyasi Arşivi’nin Türkiye’nin son yüz elli yılındaki uluslararası ilişkileri yanında bu süreçteki modernleşme çabalarının anlaşılması konusunda da eşsiz bir kaynak sunduğunu belirtmek gerekir. 1880’lerden 1918’e kadarki dönemde gerek II. Abdülhamid saltanatında gerekse de Birinci Dünya Savaşı’nı da kapsayan İkinci Meşrutiyet ve İttihat ve Terakki iktidarı döneminde iki ülke arasındaki ilişkiler devamlılık göstermiştir. Diplomatik ilişkilerde 1918-1924 yılları arasındaki kesintiden sonra 1944’e kadar Türk-Alman ilişkileri kültürel ve özellikle Almanya Türkiye’nin en önemli dış ticaret partneri olduğu için ticari anlamda adeta zirveyi görmüştür. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra (1951-1952’de) yeniden kurulan diplomatik ilişkilerde ise bilhassa 1961’den sonra Türk-Alman ilişkileri ortak NATO üyeliği ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (1993’ten sonraki adıyla Avrupa Birliği) süreciyle birlikte yeni bir boyut kazanarak günümüze kadar kesintisiz bir devamlılık ve yoğunlukla sürmüştür. Bu dönemde Türkiye’den Almanya’ya gitmeye başlayan Türk işçiler ve sayıları bugün milyonlarla ifade edilen Almanya’da yaşayan Türk topluluğu ile iki ülke ve millet arasındaki ilişkiler neredeyse kopması imkânsız bir hâl almıştır. Dolayısıyla Alman Federal Arşivi (Bundesarchiv) ve diğer arşivleriyle birlikte, Almanya’nın Dışişleri Siyasi Arşivi modern dönem Türk tarihinin anlaşılması ve yazılması açısından yadsınamaz bir öneme sahiptir.