1401 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 381
- Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 316
- Erdem 190
- Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten 181
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 160
- Arış 98
- Höyük 62
- Belgeler 13
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Hasan Ali ÇETİN 9
- Ahmet Karaman 6
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 55
- Ottoman Empire 52
- Osmanlı 48
- Ottoman 39
- Türkiye 31
- Dokuma 27
- Weaving 23
- İstanbul 21
- Osmanlı İmparatorluğu 21
- Turkey 21
Burdur'da Halı Heybe Örnekleri
Arış · 2018, Sayı 13 · Sayfa: 4-13 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.74
Özet
Tam Metin
Saraçlı halı heybeler Türk erkeklerinin at eyeri üzerinde kullandığı önemli halı örnekleridir. Halı heybeler Türk halı sanatı örneklerinin zenginliğinden olsa gerek yeterince tanıtılmamıştır. Bu heybelerin atın eyer halısı yerine geçmesinin yanında, aynı zamanda ağ parçası eyer kaşına geçirilerek, dengeli bir yerleştirme ve kilitli saraç sistemiyle eşya taşımada da güvenli bir araçtır. Halı heybelerin çeyizlik halı eşyalar arasında yer aldığı ve damat için dokunduğu da bilinmektedir. Ayrıca bu heybelerin ticari amaçlı, çarşı işi eşya olarak da üretiminin yapıldığı anlaşılmaktadır. Gerek hazır alınan, gerekse aile üretimi olan halı heybelerde yörenin halı motiflerini bulmak mümkündür. Bu heybeler Türk hayat tarzı ve sanat estetiğinin birer tanığı olarak bu güne ulaşan, kültür miraslarıdır. 1970'li yıllarda atın yerini arabaların almasıyla işlevi biten bu heybeler müze ve özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Makaleye konu olan halı heybeler Burdur Müzesi, ilçe ve köylerinde 2013 yılında yapılan alan araştırmasında, tarama yöntemiyle tespit edilmiştir.
SAİM SAVAŞ, Sirge Kazası Dikey Boyutta Bir Yerel Tarih Araştırması, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2017, XXIII + 526 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 1191-1194 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1191
Özet
Tam Metin
Modern tarih yazımı, insana ait olan her şeyin, insanın yapıp ettiklerinin tarihsel süreci etkilediği varsayımından hareket etmektedir. Bir yerel tarih çalışması olan Sirge Kazası Dikey Boyutta Bir Yerel Tarih Araştırması adlı bu araştırma da bu hareket noktasından beslenmekte ve hızla artan yerel tarih çalışmalarının bir parçası olarak bu türden çalışmalara bir katkı sağlamaktadır. Bu katkı bu kitap tanıtım yazısının amacını da ortaya koymaktadır. Sirge Kazası Dikey Boyutta Bir Yerel Tarih Araştırması adlı kitap, ilk olarak bir sempozyum bildirisi olarak kaleme alındığında Sirge merkez olarak ele alınmıştır. Kitap çalışması olarak genişletilme çabası sürecinde Sirge kazası merkez ve bağlı köyler olarak detaylandırılmış olarak Sirge ve yer aldığı bölge, en eski devirlerden günümüze mevcut kaynaklar ışığında dikey boyutta bir yerel tarih araştırması şeklini almıştır.
YASEMİN DEMİRCAN, Osmanlı İdaresinde Limni Adası, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2014, s. 359 sayfa. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 1183-1190 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1183
Özet
Tam Metin
Lemnos ya da Limnos adıyla bilinen ada, Pers, Atina, Sparta, Roma, Bizans, Venedik-Ceneviz egemenliklerinin ardından 1479 yılında Osmanlı idaresine girmiş ve 453 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. Bu kitap, adanın Osmanlı yapılanmasına eklemlenmesini ve Osmanlı sisteminin bir parçası olarak yer alması sürecini, sosyal, ekonomik, idari, askeri ve siyasi açılardan ele alan çok yönlü bir değerlendirmedir. Arşiv kaynaklarına dayalı derin analizler içeren bu eser, Prof. Dr. Yasemin Demircan tarafından literatüre kazandırılmış, uzun bir emeğin ve özverinin ürünü olan bilimsel bir çalışmadır
ALİ YAYCIOGLU, The Partners of the Empire: The Crisis of the Ottoman Order in the Age of Revolutions, 347 pages, bibliography, notes, index. Stanford University Press: Stanford CA, 2016. [Book Review]
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 1175-1182 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1175
Özet
Tam Metin
Ali Yaycioglu, who is an assistant professor at Stanford University, may be regarded as a follower of the trend of the new generation Ottoman historiography in the last decades. Yaycioglu has already proven his competence and originality with recent studies, particularly on the Ottoman provinces. In the Partners of the Empire: The Crisis of the Ottoman Order in the Age of Revolutions, he tries to go beyond the ordinary and exhibits the possibilities of the Ottoman Empire in the context of global age from the eighteenth century to the nineteenth century.
MS 4. Yüzyılda Isauria Eyaleti’nin Siyasal ve İdari Yapısı
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 803-828 · DOI: 10.37879/belleten.2018.803
Özet
Tam Metin
Antik çağda kuzeyden Lykaonia ve Toros dağları doğudan Kilikia, batıdan ise Pamphylia ile çevrilmiş sahalar Isauria, halkı da Isaurialılar olarak adlandırılmıştır. Arazi yapısı açısından oldukça engebeli bir görünüm sergileyen bölgenin çok az bir bölümü tarımsal faaliyetler için uygun şartlara sahiptir. Bölge, bütün eskiçağ boyunca ama özellikle de Roma döneminde çok sayıda haydutluk faaliyetine sahne olmuş ve isyanlar görülmüştür. Isauria'nın tanımlanan bu durumunun en somut örneğini ise MS 4. yüzyılda görmek mümkündür. Bölge, özellikle söz konusu yüzyılın ikinci yarısında neredeyse her on yılda bir geniş çaplı haydutluk faaliyetleri ve isyanlara sahne olmuştur. Özellikle kıtlık ve açlığa bağlı olarak sık sık ayaklanmış olan Isaurialılar, hemen her defasında Kilikia ve Pamphylia kıyıları ile Lykaonia ovasına saldırmışlardır. Isauria ayaklanmalarına bir önlem olarak eyaletin yönetiminde bir takım değişikliklere gidildiği de anlaşılmaktadır. Nitekim MS 4. yüzyılda bölgede görülen haydutluk faaliyetleri ve isyanların şiddeti ile Roma'nın Isauria'da uyguladığı yönetim ve yöneticilere verilmiş olan yetkiler arasında bir ilişkinin olduğu anlaşılmaktadır. Öyle ki Isauria Eyaleti'nin 4. yüzyılın birinci yarısındaki yöneticileri praeses Isauria unvanı ile sadece sivil yetkiler kullanmışlardır. Ancak aynı yüzyılın ikinci yarısında ise eyalette yaşanan olayların şiddeti ile de bağlantılı olarak askeri yetkilerle güçlendirilmiş comes veya comes et praeses unvanlarını kullandıkları anlaşılmaktadır. Aynı durum Isauria Eyaleti yöneticilerinin seçiminde de kendisini açıkça göstermektedir ki bu bağlamda MS 4. yüzyıl yöneticileri arasında Flavius isimli yöneticilerin sayıca fazlalığı dikkat çekici bir durumdur. Muhtemelen bölgedeki olaylardan kaynaklı hassas durum nedeniyle bu yöneticiler Roma yönetimine yakın olan ve geçmişte başarılı mesleki kariyere sahip insanlar arasından seçilmişlerdir. Özellikle MS 4. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan olayların Isauria eyaletinin askeri önemini son derece artırdığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple Roma yönetimi bölgede sadece kalıcı lejyonlar konuşlandırılmakla kalmamış, Isauria'daki isyanları bastırmak ve haydutlarla etkin bir mücadele yapabilmek için Torosların stratejik noktalarına kaleler ve kuleler inşa ettirmiştir. Bölgenin tanımlanan bu durumunu en iyi özetleyen belge ise Roma'nın askeri ve idari makamlarını gösteren Notitia Dignitatum'dur. Notitia Dignitatum'da yer alan Isauria ile ilgili görseldeki iki mimari yapı büyük ihtimalle iki lejyon karargâhını tanımlarken, Toros dağlarını ayıran çizginin üst tarafındaki beş adet mimari yapı ise bölgedeki kale ve kuleleri işaret etmelidir. Bunlardan ikisi çok büyük ihtimalle Isauria isyanlarının yoğunlaştığı alanın kuzeydoğu sınırında bulunan Nunu (Antiokheia) ile Aşağı Akın kaleleri olmalı ve diğerleri de yakın çevrede aranmalıdır.
Osmanlı İdaresinde Kıbrıs’ta Ekmekçi Esnâfı (Habbâz) ve Faaliyetleri
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 863-898 · DOI: 10.37879/belleten.2018.863
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti Kıbrıs'ı fethettikten sonra adanın ihtiyaçları doğrultusunda adaya Anadolu'nun birçok bölgesinden çeşitli mesleklere sahip olan insanlar da göndermiştir. Lefkoşa Sicillerinden öğrenildiği kadarıyla, Osmanlı idaresi boyunca adada yaklaşık 100 civarında esnaf grubu faaliyet göstermiştir. Bu zanaat dalları incelendiğinde, hemen hemen hepsinde adadaki Müslüman ve gayrimüslim halkın karışık olarak birlikte çalıştıkları görülür. Adada faaliyet gösteren zanaat dallarından birisi de Ekmekçi esnafıdır. Ekmeğin hammaddesi olan buğday üretiminde meydana gelen iniş ve çıkışlar direkt olarak ekmek fiyatlarını etkilemekteydi. Günümüzde olduğu gibi ekmek halkın temel tüketim maddelerinden birisi olduğu için bu işi yapan ekmekçiler, sıkı bir denetim altında tutulurlardı. Sicildeki narh kayıtlarında ekmekçilerin ürettikleri ekmeklerin çeşidine, fırınların adlarına, fırında çalışanların isimleri ile ücretlerine, sattıkları ekmeğin ve ekmekçilerin ürettikleri diğer ürünlerin fiyatlarına rastlanmaktadır. Söz konusu çalışmada Lefkoşa Şer'i Sicillerinden yola çıkılarak elde edilen veriler yerli ve yabancı kaynaklarla desteklenmiştir. Sonuç olarak Kıbrıs toplumun bir parçası olan Ekmekçi esnafının adanın sosyo-ekonomik tarihine yaptığı izler irdelenmiştir.
Osmanlı Devleti’nde Nüzul Vergisinin Teşkili ve Gelişimi: XVI-XVII. Yüzyıllarda Osmanlı Ekonomisini Nüzul Vergisi Üzerinden Değerlendirmek
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 829-862 · DOI: 10.37879/belleten.2018.829
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde sefer ihtiyaçlarını karşılamak için zaman içerisinde çeşitli vergiler uygulamaya konulmuştur. Bunların en bilineli ve en eskisi avarız vergisidir. Literatürdeki bilgilere göre, Osmanlı Devleti'nde avarız vergisinin sefer ihtiyaçlarının karşılanmasında yetersiz kalmasının ardından, nüzul vergisi alınmaya başlanmıştır. Bu kapsamda nüzul vergisi avarız türü vergilerin ilk örneklerinden olması dolayısıyla önemlidir. Ancak bu verginin hangi koşullarda, hangi zaman diliminde Osmanlı Devleti tarafından uygulanmaya başlandığı konusunda verilen bilgiler ya güncel değildir ya da tutarsızlıklar içermektedir. Bu çerçevede yapılan çalışmada -arşiv belgeleri kullanılarak- nüzul vergisinin Osmanlı vergi sistemi içerisinde gelişiminin tespiti aranacak, verginin hangi tarihte nasıl tarh ve tahsil edildiği belirlenmeye çalışılacaktır. Ayrıca bu tespitler ortaya konulduktan sonra verginin gelişimi Osmanlı askerî-malî ve ekonomi tarihi içerisinde değerlendirilecektir.
İvriz Ambarderesi Kızlar Oğlanlar Sarayı (Manastırı) Mağarası’nda Araştırmalar
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 785-802 · DOI: 10.37879/belleten.2018.785
Özet
Tam Metin
Konya'nın Halkapınar ilçesi sınırlarındaki Ambarderesi Vadisinin yamacında İvriz'deki kral Warpalawas'ın anıtsal kaya kabartmasının yakın bir benzeri bulunmaktadır. Bunun karşı yamacında ise yerel halk tarafından Kızlar Oğlanlar Sarayı olarak adlandırılan Orta Bizans Dönemine ait manastırın kalıntıları konumlanmıştır. Girişi kilisenin apsisinin yaklaşık 50 m kuzeyinde bulunan doğal mağara Konya Ereğli Yüzey Araştırma Projesi (KEYAR) çerçevesinde 2016 yılı yüzey araştırması sezonunda ilk defa incelenmiş ve belgelenmiştir. Bu makalede, 2014-2016 arazi çalışmalarında Halkapınar ilçesinde yapılan sistematik yüzey araştırmaları sonuçları ve bölgenin Tunç - Demir Çağı yerleşimleri tartışılmaktadır. Yüzey araştırması kapsamında İvriz'de, Ambarderesi'nde ve mağarada gerçekleştirilen yüzey araştırmalarından elde edilen bulgular sunularak, mağaranın ve girişinde bulunan libasyon çukurunun önemi Geç Hitit Dönemi kültsel arınma ve temizlenme ritüelleri ile ilişkisi tartışılacaktır.
Fratricide in Ottoman Law
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 1013-1046 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1013
Özet
Tam Metin
This paper considers fratricide in the Ottoman Empire from the Islamic/ Ottoman Law viewpoint. The established Turkish political tradition, which is based on the fact that the ruling power is a common patrimony of the members of the dynasty, gave rise to disastrous results in the early period of the Ottoman Empire. Since a strict succession system was not imposed during that early period of the Ottoman State, it would be the destiny of a shāhzādah (prince) which would determine his fate in becoming the next sultan. This resulted in infighting amongst the shāhzādahs. Revolting against the sultan or even planning to revolt are crimes according to Islamic/Ottoman law. The execution of those members of the dynasty who had not taken part in a revolt was legislated by the "Code of Sultan Mehmed the Conqueror," which was based on the sovereign right of the sultan accorded by Islamic Law (Orfi Hukuk). Relying on the principle of maslaha (common benefit) in Islamic law, some of the Ottoman scholars permitted fratricide as well. According to this principle, when facing two potential outcomes, the lesser of two evils is preferred. Some of the modern researchers consider this justification invalid. According to them, the execution of shāhzādahs who have not taken part in a revolt is politically correct, but contrary to Islamic law. The main contribution of this paper is to deal with the fratricide from the point of view of Islamic law by utilizing traditional legal texts and to addess to underlying Islamic legal principles behind fratricide application and what legal evidence the 'ulemā (Ottoman scholars) based their judgment on.
Osmanlı Hükümetinin Kosova Arnavutları Arasındaki Kan Davalarına Çözüm Bulma Çabaları 1908-1912
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 979-1012 · DOI: 10.37879/belleten.2018.979
Özet
Tam Metin
Arnavutlar arasında kan davaları geleneksel yapanın hakim olduğu Kosova vilayetinin kuzey bölgelerinde yaygın bir toplumsal gerçeklikti. Kan davaları gelenek ve ananenin bir sentezi olan Lek Dukakin kanunundan beslenmekteydi. Kan davaları 19. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı modernleşmesi ve merkezîleşmesiyle çatışan bir olgu haline geldi. Osmanlı devleti kan davalarını çözmek için yerel gelenek ve kanunlarla eklemlenebilen esnek bir politika geliştirdi. Bu bağlamda Arnavutların yaşadığı hudut bölgelerinde kamu düzenini bozan kan davalarını çözmek için II. Abdülhamit döneminde Musalaha-i Dem Komisyonları kuruldu. Komisyonların kan davalarını çözme de başarı sağlaması üzerine komisyonlar 1908 Temmuzunda Meşrutiyetin yeniden ilanından sonra tekrar kuruldu. İttihatçılar Makedonya hinterlandındaki hudut boylarının güvenliği sağlamak kapsamlı bir entegrasyon politikasını uygulamaya koydu. Bu siyasetin başarılı olabilmesi için Arnavut bölgelerinde kamu düzeni ve asayişi tehdit eden kan davalarının çözülmesi gerekliydi. İttihatçılar sorunu II. Abdülhamit döneminde tecrübe edilen Musalaha-i Dem Komisyonlarını tekrar kurarak çözmeye çalıştı. Komisyonların kaldırılmasından sonra ceza hukuku ve mahkemeler devreye sokuldu. Ancak geleneksel yapının güçlü olduğu Arnavut bölgelerinde kan davalarının artarak devam etmesi sebebiyle Musalaha-i Dem Komisyonları 1910,1911 ve 1912 Arnavut isyanlarından sonra tekrar kuruldu. Bu çalışmada Meşrutiyetin yeniden ilanından sonra Osmanlı devletinin Kosova Arnavutları arasındaki kan davalarını çözme çabaları ve Musalaha-i Dem Komisyonlarının faaliyetleri arşiv belgeleri ışığında değerlendirilmiştir.