1401 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Hatay Devleti Başbakanı Doktor Abdurrahman Melek’in Yeni Mecmua’daki Yazıları Üzerine

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 98 · Sayfa: 281-310
Tam Metin

Bilindiği üzere basın dünyada dördüncü güç olarak kabul edilmektedir. Basın, halkın yönlendirilmesi, bilgilendirilmesi amacıyla kullanılmıştır. Abdurrahman Melek de bu gücü kullanan kişiler arasında yer almıştır.

Melek bu doğrultuda Antakya'da yayınlanan Yeni Mecmua'da muhtelif yazılar kaleme almıştır. O, neredeyse bütün yazılarında bir şekilde sağlık ile bağlantı kurma çabası göstermiştir. Mesleki bilgi ve tecrübesini yazılarına yansıtmaya çalışmıştır. İlaveten verdiği siyasi mesajlarla İskenderun Sancağı halkını çeşitli konularda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek istemiştir.

Bu makalenin kapsamı sadece Abdurrahman Melek'in Yeni Mecmua'daki yazıları ile sınırlıdır. Makalenin amacı ise Hatay Devleti Başbakanı Abdurrahman Melek'in yazarlık yönünün de bilim dünyasına tanıtılmasıdır.

Melek'in gazetede yer alan 15 makalesinin 12 tanesi başyazı özelliği göstermektedir. İlk yazısı 15 Mayıs 1928, son yazısı ise 8 Ekim 1934 tarihinde yayınlanmıştır.

27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 98 · Sayfa: 377-410
Tam Metin

Toplumların hayatlarında önem verdikleri günleri kutlama, anma ve tören gibi etkinliklerle hatırlamaları çok eski çağlardan beri süregelen bir davranış şeklidir. Devletler açısından bakılırsa da bu günler, hem hatırlama, hem gelecek nesillere aktarma hem de meşruiyetlerini sağlama olarak değerlendirilmektedir. Eski çağlardan itibaren bu etkinlikler zamanın şartlarına göre şekillenmişlerdir. Milli devletlerin kurulmasından itibaren de, daha çok yeni devletin meşruiyetini ortaya koyma, devletin kurulması için yapılan mücadelelerin unutulmaması ve gelecek nesillere bu bilincin aktarılması gibi amaçlarla, çok sayıda bayram veya anma günleri tertip edilmiştir. Türkiye'de de II. Meşrutiyet Döneminden başlamak üzere, çok sayıda milli gün belirlenmiş ve bu günler çeşitli etkinlikler yapılarak anılmış ve kimileri günümüze kadar gelmiştir. Bu çalışmanın konusunu, 1963-1980 dönemi arasında 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi sonrası kutlanan Hürriyet ve Anayasa Bayramı oluşturmaktadır.

Bir askeri müdahalenin ve ardından yapılan yeni bir anayasanın kutlanması olarak özetlenebilecek bu bayram, her ne kadar halkın bayramı, özgürlüklerin kutlanması ve ülkenin demokrasiye kavuştuğu bir devrim günü olarak lanse edilse de, söz konusu bayram ülkenin tüm kesimleri tarafından benimsenmemiş, kutlamaları daha çok resmi düzeyde kalmış, halkın katılımının olmadığı bir bayram niteliğinde olmuştur.

Çalışmada ağırlıklı olarak basın kullanılmış ve konu ile ilgili farklı siyasi görüşleri yansıtmasına dikkat edilmiştir. Buralardan elde edilen bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, 27 Mayıs Bayramı, ilk kutlandığı günden, günümüze kadar hep tartışmalara konu olmuştur. Söz konusu tartışmalar genellikle konuya ideolojik temelli bakılmasından kaynaklanmıştır. Ayrıca 1963-1980 dönemi ülkenin içinde bulunduğu çalkantılı durum, farklı siyasi görüşlerin çatışmaları, bayram haberlerine yansımış ve diğer bir askeri müdahaleye kadar devam eden bu bayram üzerine günümüzde dahi, 1963-1980 arası dönemde olduğu türden tartışmalar yapılmaktadır.

Kıbrıs’ta Yaşananlar ve Türk Mukavemet Teşkilatı (1957-1964)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 98 · Sayfa: 311-376
Tam Metin

Kıbrıs, coğrafi konumundan dolayı uluslararası siyaset alanında büyük önem taşımaktadır. Kıbrıs Adası'nı yöneten devlet, Akdeniz ve çevresini kontrol edebilmektedir. Bundan dolayı tarihte mücadelelere ve savaşlara sahne olmuştur. 1878 yılında Osmanlı Devleti ile Birleşik Krallık (İngiltere) arasında imzalanan bir antlaşma ile Kıbrıs'ın yönetimi İngiltere'ye bırakılmıştır. Birinci Dünya Savaşı başladığında, tek yanlı bir kararla İngiltere adayı ilhak etmiştir. Daha sonra Kıbrıs, Taç Kolonisi ilan edilmiştir. Kıbrıslı Rumların organizasyonu olan EOKA 1955 yılında George Grivas liderliğinde hükûmete karşı saldırı başlatmıştır. Talepleri Enosis'tir (Yunanistan ile birleşmek). Sonra Kıbrıslı Türklere karşı katliam başlatmışlardır. Kıbrıslı Türklerin organizasyonu olan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), 1957 yılında savunmaya başlamıştır. TMT Türkiye Cumhuriyeti'nin desteği ile yeniden yapılandırılmıştır. Bu çalışmada, TMT'nin kuruluşu, yapısı, savunma faaliyetleri ve Kıbrıs Adası'nda yaşanan süreç anlatılmaktadır. Çalışmamızın amacı, Türk, İngiliz, Yunan ve Birleşmiş Milletler arasındaki ilişkilerin kronolojik özetini de içeren Kıbrıs konusundaki çalışmalara katkı sağlamaktır.

Bosna-Hersek’in Bağımsızlığını Kazanması ve Türkiye (1990-1992)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 98 · Sayfa: 411-444
Tam Metin

Bu çalışmada; Yugoslavya'nın dağılmasıyla Bosna-Hersek'in 1 Mart 1992'de bağımsızlığını kazanması, bağımsızlık karşısında Türkiye'nin tutumu konu edilmiştir. Bu nedenle, konunun daha iyi anlaşılması için çalışmanın giriş kısmında, soğuk savaşın sona ermesinden, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin ve Yugoslavya'nın dağılmasından söz edilmiştir. Çalışmanın esas kısmının ilk bölümünde; Bosna-Hersek'in bağımsızlığını elde ediş süreci üzerinde durulmuş, bu süreçte yaşananlar, Türkiye'nin takip ettiği dış politika ortaya konulmuştur. Çalışmanın ikinci bölümünde, Bosna-Hersek'in bağımsızlığını kazanması karşısındaki Türkiye'nin tutumu açıklığa kavuşturulmuştur. Çalışmanın son kısmında ise elde edilen bilgiler ışığında varılan sonuçlar ortaya konulmuştur.

Kuzey Azerbaycan’ın Karabağ Bölgesinin Tarihî Coğrafyası

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 98 · Sayfa: 445-468
Tam Metin

Makalede Azerbaycan'ın Karabağ bölgesine verilmiş "Karabağ" isminin etimolojik anlamı hakkında bilgiler aydınlatılmış, Karabağ bölgesine verilen bu ismin kökeni incelenerek analiz edilmiştir. Ayrıca makalede bölgenin tarihîcoğrafyasına dair bilgiler de yer almıştır. Bunun yanı sıra bu dönemde bölgede çar hükümeti tarafından maksatlı olarak gerçekleştirilen idarî arazi taksimatı ve bölgenin yönetim sistemine atanmış üst düzey Hıristiyan kökenli kişiler hakkında da bilgiler verilmiştir. Makalede ayrıca Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinin kazalarında çar hükümeti tarafından kazaların yöneticiliğine atanmış memurlar hakkında bilgiler de yer almıştır.

ŞAMANİZM İNANCINDA RİTÜEL MASKELERİ VE GÖMÜ MASKELERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 27-55
Maske tanınmamak, korunmak, gizlenmek ve güzel görünmek gibi farklı amaçlarlayüze ve başa takılan, çeşitli malzemelerden hazırlanan yapay yüz ve başlıktır. Maskelerbağlamına göre anlam ve işlevsellik kazanır. Maskeler "ritüel ve gömü maskeleri"olarak ikiye ayrılmaktadır. Ritüel maskeleri canlılar, gömü maskeleri ölüler içinhazırlanmaktadır. Sibirya, Altay ve özellikle Yenisey bölgelerinde yapılan bilimselaraştırmalar neticesinde çok sayıda maske, büst, kukla ve kayalar üzerine yapılmışmaske ve maskeli hayvan figürlü resimler bulunmuştur. Şaman(Kam)lar tarafındandoğayı idare eden ruhlar ve tanrıların merhametini kazanmak, onlara hoş görünmekiçin yapılan ritüel ve ayinlerde, ayini yöneten şaman, bağlama uygun maske ve başlıktakmaktadır. Bu maskeler tahta, hayvan derisi ve çeşitli metallerden hazırlanmakta,üzerlerine çeşitli motifler yapılmakta ve bazı aksesuarlar monte edilmektedir. Hakasveya Yakut şamanlarının ayinde taktığı maskelerin onun kişiliğine bürüneceği hayvanveya varlığı sembolize ettiği bilinmektedir.Gömü maske ve büstleri olarak adlandırılan maskeler ise birkaç yılda yapılan büyükve nihai gömüye kadar bekletilen cesetlerin kafataslarına uygulanmıştır. Buradabazı amaçlar gözetilmektedir. Gömü maskeleri ölenin kafatasında meydana gelebilecekbozulmaları önlemek ve gizlemek, ölüme hemen teslim olmayı reddetmek ve pratikolarak büyük gömüde cesetleri tanıyabilmek amacıyla yapılmıştır. Ölen kişinin cesedi,ailesi ve mensubu olduğu toplum tarafından nihai gömüye kadar geçici gömü yerindemuhafaza edilir. Ölen kişinin tinsel ruhunun bir bulunma mekânı olarak kukla-mankenleryapılmış, yakılan cesedin külleri de bu kuklaya yerleştirilmiştir. Gömü maskeve büstleri umumiyetle alçı taşı kilden yapılmıştır; gömü mankenleri ise hayvanderilerinden hazırlanmıştır. Halk, gömü maskeleri sayesinde toplu olarak gömeceğiölülerini nihai gömüye en iyi şekilde hazırlamaya ve bu maskeler vasıtasıyla da gömüdensonra da kendi kültürel belleği olan mazisiyle manevi irtibatını koparmamaya gayret etmiş. Halkın korumaya çalıştığı kendi geçmişiyle olan manevi bağ geleceğinintemellerini oluşturmaktadır.

DİVANU LÛGATİ’T-TÜRK’TE ANLAMI PROBLEMLİ BAZI CÜMLELER VE SÖZCÜKLER

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 9-25
Anlam bilimi, dili art zamanlı ve eş zamanlı yöntemleri kullanarak anlam yönünden inceleyen bilim dalıdır. Anlam genişlemesi, anlam daralması, başka anlama geçiş, anlam iyileşmesi, güzelleşmesi, kötüleşmesi bu bilim dalının çalışma alanlarından yalnızca birkaçını oluşturmaktadır. Anlam bilimi ile ilgili hem eş zamanlı hem de art zamanlı biçimde incelenmesi gereken birçok sorun bulunmaktadır. Anlam değişmesi, bir sözcüğün zamanla farklı bir kavramı anlatır duruma gelmesi ya da önceki anlam alanını daraltması veya genişletmesi olarak tanımlanabilir. Türkçenin gelişim alanlarındaki dil incelemelerinde söz varlığı üzerinde yapılan çalışmalar önemli bir yere sahiptir. "Divanü Lûgati't-Türk", Türklük biliminin en temel kaynaklarından biridir ve Türk kültürüyle ilgili birçok konuda önemli bilgiler içermektedir. Fakat "Divanü Lûgati't- Türk"teki bazı kültür sözcüklerinin hangi anlamda ve hangi işlevle kullanıldığını anlamak her zaman kolay değildir. Çünkü konuşma dili hakkında yeteri kadar fikir sahibi olmadığımız geçmiş dönemlerde yazılmış eserleri tercüme ederken kelimeleri, cümle içerisinde bize en mantıklı gelen şekilleriyle anlamlandırırız. Bu bakımdan "Divanü Lûgati't-Türk"teki bazı kelimelerin anlamlandırılmasıyla ilgili tartışmalar hâlâ devam etmektedir. Bu makalede, "Divanü Lûgati't-Türk"te yanlış okunmuş veya yanlış anlamlandırılmış bazı cümleler ve sözcüklerle ilgili düzeltmeler ve bazı tespitler yapılmıştır. Bu sözcükler şunlardır: adhna, çakrat, kuşluk, tebiz, tofrak akın. Bu sözcüklerden bazıları "Divanü Lûgati't-Türk"ün söz varlığında hapax legomenon olarak tanımlanan sözcüklerdendir.

ED-DÜRRETÜ’L-MUDİYYE Fİ’L-LÜGATİ’T TÜRKİYYE’DE GÖRÜLEN İKİ İMLA ÖZELLİĞİ VE BU ÖZELLİKLERİN KAZAK TÜRKÇESİ İLE İLİŞKİSİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 57-66
Fi'l-Lügati't Türkiyye" gösterdiği çeşitli özellikler açısından bu dönemde yazılan diğersözlüklerden farklılıklar arz etmektedir. Her şeyden önce gramer kısmı bulunmayanve tematik bir sözlük özelliği gösteren bu eserin son bölümünün konuşma cümlelerineayrılması esere konuşma kılavuzu hüviyeti kazandırmaktadır. Memlûk Dönemisözlüklerinin tartışmalı meselelerinden biri olan ç~ş değişimi hususunda her iki şeklinde tercih edildiği eserde, dönemin diğer sözlüklerinde ve eserlerinde hiç görülmeyenveya ender rastlanan iki imla özelliği dikkat çekicidir. Bunlardan biri söz başınday; diğeri ise v türemesidir.Söz başında y türemesi e sesi ile başlayan sözcüklerde görülmektedir. Ancak budurum e sesi ile başlayan tüm sözcüklerde geçerli değildir. Bazı sözcüklerde bu türemegörülürken bazılarında görülmemektedir.Söz başında v türemesi ise o sesi ile başlayan sözcüklerde görülmektedir. Ancakbazen dar-yuvarlak ünlü ile başlayan sözcüklerde de bu türemenin olduğunu görmekmümkündür.Bu çalışmada bir çağdaş Kıpçak lehçesi olan Kazak Türkçesinin konuşma dilindede görülen ve gramerler tarafından kaydedilen bu iki özelliğin bu lehçe ile ilişkisiüzerinde durulacaktır.

MİTOLOJİLERDE VE TÜRK DESTANLARINDA KÖPÜK

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 67-90
Makalede dünya mitolojileri ve Türk destanlarında bulunan köpüğün işlevleri tasnifedilerek değerlendirilmiş, yapılan yorum ve değerlendirmeler metinlerden örneklerledesteklenmiştir. Yaratılışın anlatıldığı ve İslami Türk mitolojisine dair unsurlarınyer aldığı şiir örnekleri ve çeşitli Kur'an tefsirleriyle birlikte dinî içerikli olmaklabirlikte tefsir mahiyeti taşımayan bazı eserler de zaman zaman değerlendirmeye dâhiledilmiştir. Bu değerlendirmelerde köpüğün Kur'an tefsirlerindeki yorumunun divanve halk şiirindeki kullanım şekilleriyle uyum içinde olduğu görülmüştür. Mitolojiler vedestanlarda köpüğün işlevleri çok yönlüdür: "Tanrı-şeytan, doğum-ölüm, iyi-kötü…"zıtlıkları köpüğün işlevlerinde mitin doğasına uygun şekilde bulunur. Köpüğün deniz,göl, ırmak ya da pınarda bulunması işlevleri bakımından farklılık göstermez. İncelediğimizmitik metinlerde köpük, yaratılışın tanrısal ve şeytani yanlarında bulunduğugibi soyların ortaya çıkışının anlatıldığı köken mitlerinde de mevcuttur. Destan ve efsanelerdeise yetenek ve olumlu özellikler kazandırma, sağaltma, diriltme ve besleyiciolma işlevlerinin yanı sıra benzetme unsuru olarak da sıkça kullanılır.

HARF-İ CERLERİN YENİ ANLAM KAZANDIRIMI BAKIMINDAN TARİHÎ SÖZCÜK ÇEVİRİLERİ ÜZERİNDE BİR İNCELEME

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 215-227
X. yüzyılda İslamiyeti benimsemelerinden sonra Türklerin yeni dinlerinin kutsal kitabını öğrenmek için derhâl çalışmalara başladıkları, aynı yüzyılda Kur'an-ı Kerim'i Farsçaya çevirme işine girişen komşuları Sâmânoğulları'nın bu çeviri etkinliğine katılmalarından anlaşılmaktadır. Bu çalışmalar öncelikle sözcük çevirisi tipinde başlamış ve bu çeviri tipi satır altı olarak adlandırılan ve hemen bir alt satır aşağıda ilgili sözcüğün hedef dildeki karşılığını yazma esasına dayanan bir tarzda başlamıştır. Henüz tanışılmış bir dinin esas kaynağını söz konusu toplumun üyelerine ana dillerinde sunarken tutulacak en iyi yollardan birisi, herhâlde çeviri işleminin, bir ilk basamak niteliğinde olan ve sözcük anlam biliminin verileri ışığında, üst basamak niteliğindeki anlam çevirisine sağlıklı bir geçiş yapma olanağı sunacak olan sözcük çevirisi tipinde yapılmasıdır. Fakat bu çeviri türü ve tarzının kısıtlılıklarından başlıcası, çevirmeni sözcük sırasına uyma mecburiyetinde bırakması ve birebir çevirinin tesiri altında bırakarak çevirmende temel sözlük anlamının dışına çıkmama hissiyatı uyandırmasıdır. Bu çalışmanın amacı, Kur'an metninde bazı fiillerden sonra mefullere gelerek bu fiillere yeni anlamlar kazandıran harf-i cerleri, bu semantik değişim sürecinde üstlendikleri işlevlerle birlikte değerlendirerek Kur'an'ın tarihî Türkçe sözcük çevirilerinde bunlara verilen karşılıklar üzerinde bir inceleme yapmaktır. Örnek çeviri metni olarak da ilk Türkçe Kur'an çevirisi ya da çevirilerinden biri olarak kabul edilmesi nedeniyle çeviri başarısının ölçülmesinin önem arz ettiğini düşündüğümüz Türk İslam Eserleri Müzesi 73 numaralı nüsha seçilmiştir.